174"Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler. Yahut «Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?» dememeniz için (böyle yaptık). Belki inkârdan dönerler diye âyetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz" Abd b. Humeyd, Huşeyş b. Asram, el-İstikâme'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattı ve kendisinden, onun Rabbi olduğuna dair söz aldı. Ecelini, rızkını ve başına gelecekleri yazdı. Sonra onun belinden zerre misali evlatlarını çıkardı. Onlardan da Rableri olduğuna dair söz aldıktan sonra ecellerini, azıklarını ve başlarına gelecek olanları yazdı." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Allah, Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman zürriyetini zerreler halinde sulbünden çıkarıp onlara isimleriyle seslenerek: “Bu falan oğlu falandır ve şöyle şöyle yapacaktır. Bu da falan oğlu falandır ve şöyle şöyle yapacaktır" buyurmuş, sonra eliyle iki avuç alıp: “Bunlar cennette, bunlar da cehennemdedir" buyurmuştur. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Lâlekâî, es-Sünne'de, İbn Abbâs'ın, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedî ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattıktan sonra zürriyetini zerreler halinde sulbünden çıkarıp: “Rabbiniz kimdir?" diye sordu. Onlar: “Rabbimiz Allah'tır" cevabını verdikten sonra kendilerinden söz aldığı kimselerin, kıyamet gününe kadar ne fazla, ne de eksik olmadan dünyaya gelmeleri için Allah onları tekrar Hazret-i Âdem'in sulbüne iade etmiştir. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: “Hazret-i Âdem yeryüzüne indirildiği zaman Dehnâ'ya indirildi. Yüce Allah onun sırtını meshedip, kıyamet gününe kadar yaratacağı bütün insanları çıkarmış, sonra da: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şahit olduk, dediler..." O zaman Kalem, kıyamet gününe kadar olacakları yazdı ve mürekkebi kurudu. Abdürrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs âyetin tefsiri hakkında şöyle demiştin "Yüce Allah Hazret-i Âdem'in sırtını meshedip kıyamet gününe kadar doğacak olan sulbünü çıkardıktan sonra, onların Rabbi olduğuna dair söz almış, onlar da bu sözü vermiştir. Kafir olsun mümin olsun kime: “Rabbin kimdir?" diye sormuşsa, "Rabbim Allah'tır" cevabını vermiştir." İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Lâlekâî'nin, es-Sünne'de Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre tarak ile nasıl başın saçları alınıyor (taranıyor) ise onlar da (Hazret-i Âdem'in zürriyeti de) sırtından böylece alındılar. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, İbn Mende, er-Reddu ale'l- Cehmiyye'de ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: “Yüce Allah, Hazret-i Âdem'in zürriyetini, sel sularındaki zerreler gibi çıkardı." Abd b. Humeyd, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: “Allah sağ eliyle Âdem'in omuzuna vurdu ve zürriyeti oradan inciler gibi Allah'ın kudret eline döküldü. Allah: “Bunlar cennet içindir" buyurdu. Sonra sol eliyle Âdem'in sol omuzuna vurdu. Oradan da kömür gibi simsiyah (kafir) olarak zürriyetleri çıktı. Allah: “Bunlar da cehennem için yaratılmıştır" dedi. Bu, "And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir" âyetinin tefsiridir. Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Yüce Allah, Arafat'ın yanındaki Na'mân vadisinde, Hazret-i Âdem'in sırtını meshetti ve kendisinden kıyamet gününe kadar yaratacağı canyarı çıkardı. Sonra onlardan söz aldı" deyip, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." âyetini okudu. Ancak bu âyeti (.....) şeklinde okudu. Ebu'ş-Şeyh'in, Abdulkerim b. Ebî Umeyye'den bildirdiğine göre Hazret-i Âdem'in zürriyeti, onun sulbünden karınca yolu gibi çıkarılmıştır. İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in Muhammed b. Ka'b'dan bildirdiğine göre ruhlar, bedenleri yaratılmadan önce, Allah'a imanı ve onu Rab olarak tanıdıklarını ikrar etmişlerdir. İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Ka'b'ın: “Allah, bedenleri yaratmadan önce ruhları yaratmış ve onlardan söz almıştır" dediğini bildirir. İbn Abdilberr, et-Temhid'de, Süddî'nin vasıtasıyla, Ebû Mâlik ve Ebû Salih'ten, o İbn Abbâs'tan; Murre el-Hemedânî ise İbn Mes'ûd ve bazı sahabenin, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." âyetini açıklarken şöyle dediklerini bildirir: “Yüce Allah Hazret-i Âdem'i cennetten çıkardığı zaman, onu yeryüzüne indirmeden önce sırtının sağ tarafını meshetti ve inciler gibi beyaz olan zerreler halinde bir zürriyet çıkarıp, onlara: “Rahmetimle cennete girin" buyurdu. Sonra sırtının sol tarafını meshedip siyah renkte zerreler halinde bir zürriyet çıkarıp: “Cehenneme giriniz. Sizler benim için önemli değilsiniz" buyurdu. Yüce Allah'ın, "Defterleri sağdan verilenler" ve "Defterleri soldan verilenler" âyetleri buna işaret etmektedir. Sonra onlardan söz alıp "Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (buyurdu. Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler" Bir grup isteyerek söz verirken, bir kısmı da istemeyerek söz verdiler. Yüce Allah ve melekler: “Biz onların bu ikrarına şahid olduk. Kıyamet günü biz bundan gafildik demeyesiniz veya "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik)" demeyesiniz" dediler. Hazret-i Âdem'in çocuklarından Yüce Allah'ın Rabbi olduğunu bilmeyen yoktur. Yüce Allah'ın, "Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (Ehl-i kitap), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir" ve "De ki: Kesin delil, ancak Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi" âyetleri insanların söz verdiği güne işaret etmektedir. İbn Cerîr, Medine halkından olan Ebû Muhammed'in şöyle dediğini bildirir: Ömer b. el-Hattâb'a, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..."âyetini sorduğumda şöyle cevap verdi: “Senin sorduğunu ben de Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sordum. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki Allah Hazret-i Âdem'i kendi eliyle yarattı ve ruhundan üfledi. Sonra onu oturtup sırtını sağı ile meshederek zürriyetler çıkardı ve: «Bunları cennet için yarattım» buyurdu. Sonra diğer eliyle Âdem'in sırtını meshetti. Yine ondan zürriyetler çıkardı ve: «Bunları da cehennem için yarattım. Bunlar dilediğim gibi amel yapacaklar; Ben onların hayatını en kötü amelleriyle bitirecek ve cehenneme koyacağım» buyurdu." Abd b. Humeyd, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Müsned'in zevaidi olarak, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, İbn Mende, er-Reddu ale'l-Cehmiyye'de, Lâlekâî, İbn Merdûye, Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'da, Diyâ, el-Muhtâre'de ve İbn Asâkir, Tarih'te, Ubey b. Ka'b'ın, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler. Yahut «Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?» dememeniz için (böyle yaptık)" âyetlerini açıklarken şöyle dediğini bildirir: “Allah, Âdem'in soyundan gelecek olan insanları onun sulbünde toplamış, onlara can vermiş ve onları şekillendirmiştir. Sonra onları konuşmalarını istemiş, onlar da konuşmuşlardır. Daha sonra bunlardan söz almış ve bunları, kendi nefislerine şahit tutarak: “Ben .sizin Rabbiniz değil miyim?" demiş onlar da: “Evet, şahidiz, sen bizim Rabbimizsin" diye cevap vermişlerdir. Bunun üzerine Allah: “Ben de yedi kat göğü ve yedi kat yeri ve atanız Âdem'i, kıyamet gününde: «Biz bunu bilmiyorduk» dememeniz için size karşı şahit tutuyorum. Bilin ki benden başka ne bir ilah, ne de bir rab vardır. Hiçbir şeyi bana ortak koşmayın. Ben sizlere, sizden aldığım sözü size hatırlatacak peygamberlerimi göndereceğim ve sizlere kitaplarımı indireceğim" buyurdu. Onlar da: “Senin, bizim Rabbimiz ve ilahımız olduğuna, bizim senden başka hiçbir Rabbimiz olmadığına şahitlik ederiz" diyerek ikrarda bulundular. Onlar Hazret-i Âdem'e gösterildi ve Hazret-i Âdem, aralarında, zengin, fakir, güzel suretli ve çirkin kimseler olduğunu görünce: “Ey Rabbim! Bu niye böyle, neden onların arasında eşitlik sağlamadın?" diye sordu. Yüce Allah: “Bana şükredilsin istedim" buyurdu. Hazret-i Âdem, peygamberlerin onlar arasında bir kandil gibi nurlu olduğunu, onlardan, insanlardan ayrı olarak peygamberlikle ve tebliğle ilgili söz alındığını gördü. Yüce Allah'ın, "Peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh'dan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan sağlam bir söz almışızdır", "Hakka yönelerek kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ver. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur; işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler", "Onların çoğunda ahde bağlılık görmedik, çoğunu fasık kimseler olarak bulduk" ve "Sonra onun ardından milletlere peygamberler gönderdik, onlara belgeler getirdiler. Diğerlerinin daha önce yalan saymış olduklarına bunlar da inanmadılar. Aşırı gidenlerin kalblerini işte böylece mühürleriz" âyetleri buna işaret etmektedir. O zamandan, Allah'ın ilminde kimin yalanlayacağı, kimin tasdik edeceği mevcuttu. Hazret-i İsa'nın ruhu da Hazret-i Âdem zamanında kendilerinden söz alınan ruhlar arasındaydı. Allah onu insan sûretinde Hazret-i Meryem'e gönderdi, "...ona tam bir insan olarak görünmüştü" âyeti buna işaret etmektedir. Hazret-i İsa, Hazret-i Meryem'in ağzından girdi. Mâlik, Muvatta'da, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Tarih'te, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, Huşeyş b. Asram, el-îstikâme'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, el-Âcurrî, eş-Şerîa'da, Ebu'ş-Şeyh, Hâkim, İbn Merdûye, Lâlekâî, Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Diyâ, el-Muhtâre'de, Müslim b. Yesâr'dan bildirir: Ömer b. el-Hattâb'a "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." âyetinin tefsiri sorulunca şöyle dedi: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyetin sorulduğunu işittim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurmuştu ki: “Allah, Âdem'i yarattıktan sonra sırtını sağ eliyle sıvazladı ve ondan bir zürriyet çıkarıp: «Bunları cennet için yarattım ve bunlar cennetliklerin amelini işleyeceklerdir» buyurdu. Sonra Âdem'in sırtını tekrar sıvazladı; ondan bir zürriyet daha çıkararak: «Bunları da Cehennem için yarattım, bunlar da Cehennemliklerin amelini işleyeceklerdir» buyurdu." Bunun üzerine o âyetin tefsirini soran şahıs: “Ey Allah'ın Resûlü! O halde çalışıp çabalamak ne işe yarar?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah bir kulu Cennet için yarattığı zaman onu Cennetliklerin ameli üzerinde kullanır da o kişi Cennetliklerin ameli üzere ölür ve Cennete girer. Bir kulu da Cehennem için yarattığı zaman onu da Cehennemliklerin ameli üzerinde kullanır, sonunda Cehennemliklerin amellerinden biri üzere ölür ve Allah onu Cehenneme sokar. Ahmed, Nesâî, İbn Cerîr, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâ ve's- Sifât' ta, İbn Abbâs'tan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah, Hazret-i Âdem'in zürriyetinden Na'mân'da —Arafat'ta— söz aldı. Âdem'in sulbünden bütün zürriyetini çıkardı ve zerreler gibi onları elinde dağıttı, sonra onlarla konuşup: “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler. Yahut «Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?» dememeniz için (böyle yaptık)" buyurdu. İbn Cerîr ve İbn Mende, er-Reddu ale'l-Cehmiyye'de, Abdullah b. Amr'dan Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı..." âyetini açıklarken şöyle buyurduğunu nakleder: "Âdemin sulbünden, daha sonra meydana gelecek olan insanlar, tarağın, baştan bir şeyleri alması gibi alınıp çıkarıldılar. Sonra Allah onlara: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» diye sordu. Onlar da: «Evet sen bizim Rabbimizsin» dediler. Melekler de kıyamet gününde: “Biz böyle bir şey hatırlamıyoruz" dememeniz için bizler şahidiz» dediler."' İbn Ebî Hâtim, İbn Mende, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de ve İbn Asâkir, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman onun belini sıvazladı ve Âdem'in belinden kıyamet gününe kadar doğacak her nefis indi. Allah, Âdem'in kaburga kemiklerinden birini çıkarıp ondan Havva'yı yarattı. Sonra onlardan söz alarak: “Ben sizin Rabbmız değil miyim?" diye sordu. Onlar da: «Evet sen bizim Rabbimizsin» dediler. Sonra onlardan her birisinin gözleri arasında nurdan bir parlaklık yarattı. Yine kişinin dünyada karşılaşacağı bela ve.hastalıkları yarattı. Sonra bunları Âdem'e arzedip: «Ey Âdemi Bunlar zürriyetinden gelecek olanlardır» buyurdu. Âdem baktığında, cüzamlı, alacalı, kör ve değişik hastalıklara yakalanmış kişiler görerek: «Ey Rabbim! Zürriyetime neden böyle yaptın?» diye sordu. Yüce Allah: «Nimetime şükretmen için» buyurdu. Hazret-i Âdem: «Ey Rabbim! Şu nurları en fazla görünen kişiler kimlerdir?» diye sorunca, Allah: «Bunlar zürriyetinden gelecek olan peygamberlerdir» buyurur. Âdem: «Şu nurunun en fazla olduğunu gördüğüm kişi kimdir?» diye sorunca, Yüce Allah: «Bu, senin zürriyetinden gelecek sonraki ümmetlerden olan Dâvud'dur» buyurur. Hazret-i Âdem: «Ey Rabbim! Ömrünü kaç yıl olarak takdir buyurdun?» diye sorunca, Yüce Allah: «Altmış yıl» cevabım verdi. Hazret-i Âdem: «Ey Rabbim! Benim ömrümü kaç yıl takdir buyurdun?» diye sorunca, Yüce Allah: «Şu kadar yıl» cevabını verdi. Bunun üzerine Hazret-i Âdem: «Ey Rabbim! Ona benim ömrümden kırk yıl ilave et ki onun ömrü yüz yıl olsun» dedi. Yüce Allah: «Ona ömründen verecek misin?» diye sorunca, Hazret-i Âdem: «Evet ey Rabbim!» karşılığını verdi. Yüce Allah: «O zaman, ona dediğin süre yazılıp mühürlenecek. Eğer biz yazıp mühürlersek artık o şey değişmez» buyurunca, Hazret-i Âdem: «Öyle yap ey Rabbim!» dedi." Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devamla şöyle buyurdu: “Ölüm meleği Hazret-i Âdem'e, canını almak için gelince, Hazret-i Âdem: «Ne istiyorsun ey ölüm meleği?» diye sordu. Ölüm meleği: «Canını almak istiyorum» karşılığını verince, Hazret-i Âdem: «Ömrümden daha kırk yıl yok mu?» diye sordu. Ölüm meleği: «Sen bu kırk yılı oğlun Dâvud'a vermedin mi?» diye sorunca, Hazret-i Âdem: «Hayır» cevabını verdi." Ebû Hureyre şöyle derdi: “Hazret-i Âdem unuttu, zürriyeti de unuttu. Hazret-i Âdem inkar etti, zürriyetinden olanlar da inkar ettiler." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Cuveybir der ki: Dahhâk b. Muzâhim'in altı günlük bir oğlu vefat edince, Dahhâk: “Oğlumu mezarına koyduğun zaman yüzünü aç ve (kefeninin) düğümlerini çöz. Çünkü oğlum oturtulup kendisine sorulacaktır" deyince, ben: “Hangi şeyden sorulacak?" diye sordum. Dahhâk şöyle cevap verdi: “Hazret-i Âdem'in sulbündeyken ikrar ettiği misaktan sorulacaktır. İbn Abbâs bana şöyle dedi: “Yüce Allah, Hazret-i Âdem'in sulbünü sıvazlayıp, kıyamet gününe kadar yaratacağı bütün nefisleri çıkardı ve Kendisine ibadet etmeleri, Ona hiçbir şeyi ortak koşmamaları konusunda onlardan söz aldı. Onların rızkına da kefil olup tekrar Hazret-i Âdem'in sulbüne iade etti. O gün söi verenlerin hepsi doğmadıkça kıyamet kopmaz. Sonraki misaka yetişip (büluğ çağına gelip) ilk verdiği söze sadık kalan herkese ilk verdiği sözün faydası dokunur. Sonraki misaka yetişip ikrar etmeyen kişiye de ilk verdiği sözün faydası olmaz. Çocukken ölüp büluğ çağına yetişmeyen kişiye, ilk verdiği söz üzere vefat eder." Abd b. Humeyd, Selmân'ın şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman sırtını sıvazladı ve kıyamet gününe kadar onun neslinden doğacak olanları çıkarıp ecelleri, rızıkları, amelleri, bedbahtlığı ve saadeti yazdı. Saadeti bilen, hayır yapıp hayır meclislerinde bulunur. Bedbahtlığı bilen ise şer yapıp şer meclislerinde bulunur." Abd b. Humeyd, Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usul'da, Taberânî, Ebu'ş- Şeyh, el-Azame'de ve İbn Merdûye, Ebû Umâme'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah mahlukatı yaratıp insanlardan ve peygamberlerden ahid aldı. Onun Arş'ı suyun üzerindedir. Sağdakileri (saadet ehlini) sağ eliyle; soldakileri (bedbahtları) diğer eliyle — ki Rahmân'ın iki eli de sağdır— aldıktan sonra: «Ey sağdakileri» diye seslendi. Onlar: «Buyur ey Rabbimiz emret!» karşılığını verince, Allah: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» buyurdu. Onlar: «Evet. Sen bizim Rabbimizsin» cevabını verince, soldakilere: «Ey soldakiler!» diye seslendi. Onlar: «Buyur ey Rabbimiz emret!» karşılığını verince; Allah: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» buyurdu. Onlar: «Evet. Sen bizim Rabbimizsin» cevabını verdiler. Allah onları birbirine karıştırınca bazıları: «Ey Rabbimiz! Neden bizi birbirimize kattın» dediler. Allah: «Bundan başka da onların yapageldikleri işler de vardır» ve «Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye...» buyurup onları Hazret-i Âdem'in sulbüne iade etti. Artık cennetlikler cennetlik, cehennemlikler de cehennemliktir." Bir kişi: “Ey Allah'ın Resûlü! O zaman neden amel yapalım ki?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Herkes kendi yeri için amel yapar" buyurdu. Bunun üzerine Hazret-i Ömer: “O zaman (Cennete girmek için amel yapmaya) çalışırız" dedi. Abd b. Humeyd, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman sırtını sıvazlayınca sırtından kıyamet gününe kadar onun zürriyetinden yaratacağı her bir can döküldü. Onlardan her birisinin gözleri arasında nurdan bir parlaklık yarattı. Sonra bunları Âdem'e arzetti. Âdem: «Ey Rabbim! Bunlar kimlerdir?» diye sorunca, Yüce Allah: «Bunlar zürriyetinden gelecek olanlardır» buyurdu. Aralarından birisini görüp, gözleri arasındaki parlaklık hoşuna gidince: «Ey Rabbim, bu kimdir?» diye sordu. Allah: «Bu adam, senin zürriyetinden gelecek sonraki ümmetlerden bir adamdır. Ona Davud denilir» buyurunca, Hazret-i Âdem: «Ey Rabbim! Ömrünü kaç yıl olarak takdir buyurdun?» diye sordu. Allah: «Altmış yıl» cevabını verince, Hazret-i Âdem: «Ey Rabbim! Ona benim Ömrümden kırk yıl ekle» dedi. Âdem'in ömrü sona erince, ona ölüm meleği geldi Âdem: «Henüz benim ömrümden daha kırk yıl kalmadı mı?» diye sorunca, melek: «Sen bu kırk yılını oğlun Davud'a vermemiş miydin?» karşılığını verdi. Ancak, Âdem böyle bir şeyi reddetti. Bunun üzerine zürriyetinden gelenler de inkâr eder oldular. Âdem unutunca, zürriyeti de unutur kılındı." İbn Ebi'd-Dünyâ, eş-Şükr'de, Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî, Şu'abu'l-İmân'da Hasan(ı Basrî'nin) şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman cennetlikleri onun sağ küreğinden, cehennem ahalisini de onun sol küreğinden çıkardı. Onlar yeryüzünde yürüdüler. Onların içinde iki gözü kör, sağır, alaca, kötürüm ve çeşitli musibetlere uğramış kimseler vardı. Âdem: “Ey Rabbim! Niçin çocuklarımın hepsini eşit kılmadın?" deyince Yüce Allah: “Ey Âdem! Ben şükredilmek istedim" diye buyurdu. Sonra da onları Âdem'in sulbüne geri gönderdi." Abdürrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, Şu'abu'l-îmân'da, Katâde ve Hasan(ı Basrî'nin) şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Âdem'e zürriyeti arzedilince bazılarının bazılarından üstün olduğunu görüp: “Ey Rabbim! Niçin hepsini birbirine eşit kılmadın?" diye sordu. Allah: “Üstünlük sahibinin üstünlüğünü görüp Bana hamdetmesini ve şükretmesini istedim" buyurdu. Ahmed, Zühd'öş Bekr'den aynı rivâyette bulunmuştur. İbn Cerîr, Bezzâr, Taberânî, Âcurrî, eş-Şerîa'da, İbn Merdûye ve Beyhakî, eî-Esmâ ve's-Sifât'ta Hişâm b. Hakîm'in şöyle dediğini bildirir: Bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Amellerimizin bize bir faydası olacak mı yoksa her şey baştan takdir edilmiş mi?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah, Hazret-i Adem'in züriyetini sulbünden aldıktan sonra onları kendi nefislerine şahit tuttu. Sonra onları eline alıp: «Bunlar cennetlik, bunlar ise cehennemliktir» buyurdu. Cennetliklere cennet ameli, cehennemliklere de cehennem ameli kolaylaştırılmıştır" buyurdu. Taberânî ve İbn Merdûye'nin Muâviye'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah, Hazret-i Adem'den onun zürriyetini çıkarınca yeryüzünü şöyle doldurdular" buyurup bir elini diğer eliyle birleştirdi. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usul'da ve İbn Merdûye, Enes b. Mâlik'ten, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Rabbimden istedim, benim için, müşriklerin çocuklarını cennetliklere hizmetçi olarak verdi. Onların cennette hizmetçi olmaları, babalarının düştüğü şirke yetişmemeleri sebebiyledir. Onlar ilk verdikleri ahit üzeredirler. " Ahmed, Buhârî ve Müslim'in Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü cehennemlik olan kişiye: «Yeryüzünde, ne varsa hepsi senin olsaydı şimdi onları verip kendini kurtarmak ister miydin?» diye sorulur. O kişi: «Evet» cevabını verince, Allah ona: «Sen, Âdem'in sulbünde iken ben senden, bundan daha. kolayını istemiştim. Bana ortak koşmamanı istemiştim, fakat- sen, ortak koşmakta direttin» buyurur." İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ali b. Hüseyn azil yapar ve, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı.." âyetini böyle yapabileceğine delil gösterirdi. Saîd b. Mansûr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrîder ki: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) azlin hükmünün sorulduğunu duydum. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Azil yapmanızda sizin için bir zarar yoktur. Çünkü eğer sulbünüzdeki çocuk kendisinden misak (söz) alınanlardan ise bir taşın üzerinde olsa dahi ona ruh üfürülür" buyurdu. Ahmed ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Enes der ki: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) azil yapmanın hükmü sorulunca: “Çocuğun olacağı su (nutfe) bir kayaya dökülse, Allah takdir ettiği şeyi ondan çıkaracak ve yaratmayı takdir ettiği canı yaratacaktır" buyurdu. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre İbn Mes'ûd'a azlin hükmü sorulunca: “Allah, bir insanın sulbündeki candan ahid almışsa, bu kişi bir kayanın üzerine azil yapsa bile Allah o canı bu kayadan çıkarır. İster azil yap, ister yapma" cevabını verdi. Abdürrezzâk, İbrâhim en-Nehaî'nin şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah'ın doğmasını takdir ettiği nutfe bir kayaya düşse, yine de ondan çocuk çıkar" derlerdi. Abdürrezzâk, Musannef’te ve Ebu'ş-Şeyh, Fâtıma binti'I-Hüseyn'in şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah Âdemoğullarından ahid aldığı zaman onu Rükn'e koydu. Haceru'l-Esved'i istilam etmek, Allah'a verilen ahde vefanın göstergesidir." Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Câfer b. Muhammed der ki: Babam olan Muhammed b. Ali ile beraberken bir adam ona: “Ey Ebû Câfer! Bu Rükün ne zaman yaratılmıştır?" diye sordu. Babam şöyle cevap verdi: “Yüce Allah mahlûkatı yarattığı zaman Âdemoğullarına: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sordu. Onlar: “Evet. Rabbimizsin" cevabını verince, Allah baldan tatlı ve tereyağından daha yumuşak bir nehir akıtıp Kalem'e emretti ve kalem ondan mürekkep doldurarak Âdemoğullarının bu ikrarını, kıyamet gününe kadar olacakları yazdı. Sonra o yazı bu taşa yedirildi. Şimdi gördüğün bu taşı istilam etmek insanların "Sen bizim Rabbimizsin" ikrarına sadık kaldıklarının işaretidir." İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: “Yüce Allah, Hazret-i Âdem'in sırtına vurunca cennet için yaratılmış olan her nefis, hardal tanesi gibi zerreler halinde çıktılar. Cennetlikler beyaz ve tertemiz bir şekilde çıktı. Allah: “Bunlar Cennet ehlidir" buyurdu. Cehennem için yaratılan her nefis ise siyah bir şekilde çıktı ve Allah: “Bunlar da cehennem ehlidir" buyurdu. Allah: “Ey Allah'ın kulları! Allah'a icabet ediniz. Ey Allah'ın kulları! Allah'a itaat ediniz" buyurunca, onlar: “Buyur ey Rabbimiz sana itaat ettik! Allahım Sana itaat ettik! Allahım Sana itaat ettik!" karşılığını verdiler. Yüce Allah'ın Hazret-i İbrahim'e hac yaparken emrettiği, "Buyur ey Rabbim! (Lebbeyk)" sözünün aslı budur. O zaman Yüce Allah kendilerinden iman edeceklerine, Allah'ın varlığını ikrar edeceklerine ve Allah'ı tanıyıp emirlerine uyacaklarına dair ahid almıştı." el-Cenedî, Fadâilu Mekke'de, Ebu'l-Hasan el-Kattân, et-Tivâlât'ta, Hâkim ve Beyhakî, Şu'abu'l-İmân'da, Ebû Saîd el-Hudrî'nin şöyle dediğini bildirir: Ömer b. el-Hattâb ile hac yaptığımızda, Hazret-i Ömer tavafa başlayınca Haceru'l- Esved'e yönelip: “Biliyorum ki, faydası ve zararı olmayan bir taşsın. Eğer Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) seni öptüğünü görmeseydim, ben de öpmezdim" diyerek onu öptü. Ali b. Ebî Tâlib, kendisine: “Ey müminlerin emiri! Bu taşın yararı da, zararı da dokunur" deyince, Hazret-i Ömer: “Hangi şeyle?" diye sordu. Hazret-i Ali: “Allah'ın Kitab'ıyla" cevabını verince, Hazret-i Ömer: “Bu, Allah'ın Kitab'ında nerede mevcuttur?" diye sorunca, Hazret-i Ali şöyle cevap verdi: “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." buyruğunda mevcuttur. Allah, Âdem'i yaratmış, onun sırtını sıvazlayıp (zürriyetini çıkararak) Rableri olduğunu, kendilerinin kul olduğunu ikrar ettirmiş, onlardan ahid ve söz almıştır. Alınan bu sözü bir kağıda yazmıştır. O zaman bu taşın iki gözü ve dili vardı. Allah, bu taşa: “Ağzını aç!" deyince taş, ağzını açmış, Allah bu kağıdı taşın ağzına atmış ve şöyle demiştir: “Sana karşı görevini yerine getirene kıyamet günü şahitlik yap." Ben, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğuna şahitlik ederim: “Kıyamet gününde Hacerü'l-Esved getirilecek. Konuşan bir dili bulunacak ve kendisini selamlayan herkesin mü'min ve muvahhid olduğuna şehadet edecek." Ey Müminlerin emiri! Bu taş fayda ve zarar verebilir" Bunun üzerine Hazret-i Ömer: “Ey Ebu'l-Hasan! Senin olmadığın bir günde yaşamaktan Allah'a sığınırım" dedi. Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» (Onlar da), «Evet (buna) şâhit olduk» dediler..." âyetini açıklarken: “İlk yaratılacakları ve sonradan yaratılacakları hardal tanesi gibi avucuna alıp iki veya üç defa evirip çevirdi, sonra onları babalarının sulbüne iade etti. Sonra onları nesil nesil çıkardı" dedikten sonra, "Onların çoğunda ahde bağlılık görmedik, çoğunu fasık kimseler olarak bulduk" âyetini okudu ve: “Bu âyetten sonra, "Allah'ın size olan nimetini ve «İşittik, itaat ettik» dediğinizde sizi andına bağladığı sözünü anın. Allah'tan sakının, Allah içinizde olanı elbette bilir" âyeti nazil oldu" dedi. Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Abdullah b. Amr'ın şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah, Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman onu bir dağarcığı silkeler gibi silkeledi ve ondan kurtçuklar gibi zürriyeti döküldü. Onlardan iki avuç alıp sağdakilere: “Siz cennettesiniz", soldakilere de: “Siz cehennemdesiniz". buyurdu. İbn Sa'd ve Ahmed'in, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından olan Abdurahman b. Katâde es-Sülemî'den bildirdiğine göre, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yaratıp onun belinden zürriyetini alıp: «Bunlar (kazançlarıyla) cennetliktir, ben sorumlu değilim ve bunlar da (hatalarıyla) cehennemliktir, ben sorumlu değilim» buyurdu" deyince bir adam: “Ey Allah'ın Resûlü! O hâlde neye göre amel edeceğiz?" diye sordu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Takdir edilen yerlere uygun olarak (amel edeceksiniz)" karşılığını verdi. Ahmed, Bezzâr ve Taberânî'nin Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Yüce Allah, Hazret-i Âdem'i yarahp sağ omuzuna vurarak beyaz renkte zerre gibi bir zürriyet çıkardı. Sol omuzuna vurarak ta kömür gibi siyah bir zürriyet çıkardı. Sonra sağındakilere: «Bunlar (kazançlarıyla) cennetliktir, ben sorumlu değilim ve bunlar da (hatalarıyla) cehennemliktir; ben sorumlu değilim» buyurdu. Bezzâr, Huşeyş, el-İstikâme'de, Taberânî, Âcurrî ve İbn Merdûye'nin Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman onun sulbünden bir avuç alınca, bütün güzellikler sağ eline, bütün pis olanlar da sol eline düştü. Yüce Allah: «Bunlar (kazançlarıyla) cennet ehlindendir, ben sorumlu değilim ve bunlar da (hatalarıyla) cehennem ehlindendir, ben sorumlu değilim» buyurup onları tekrar Hazret-i Âdem'in sulbüne iade etti. Bu zamana kadar onlar (zamanı gelen) doğmaktadır." Bezzâr, Taberânî ve İbn Merdûye'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: “Yüce Allah, Hazret-i Âdem'in sulbünden aldığı iki avuç zürriyeti için: «Bunlar (kazançlarıyla) cennet ehlindendir, ben sorumlu değilim ve bunlar da (hatalarıyla) cehennem ehlindendir, ben sorumlu değilim» buyurmuştur." Bezzâr ve Taberânî, İbn Ömer'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Âdem'in zürriyetinden alınan iki avuç hakkında: “Bunlar, şunadır (Cennete), bunlar da şunadır (cehenneme)" dedikten sonra insanlar kader hakkında ihtilafa düşmeden ayrıldılar. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usul'da ve Âcurrî, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman onun sağ tarafına vurup zerreler misali zürriyetler çıkardı ve: «Ey Âdem! Bunlar cennetlik olan zürriyetindir» buyurdu. Sonra sol tarafına vurarak kömür gibi bir zürriyet çıkarıp: «Ey Âdem! Bunlar da cehennemlik olan zürriyetindir» buyurdu." Ahmed'in Ebû Nadra'dan bildirdiğine göre sahabeden, hasta olan Abdullah adında bir kişinin yanına girdiğinde onun ağlamakta olduğunu gördüler ve: “Neden ağlıyorsun?" diye sordular. O: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah sağ eliyle bir avuç, diğerlerini de sol eline alıp şöyle buyurdu: «Bunlar, şunadır (Cennete), bunlar da şunadır (Cehenneme). Ben sorumlu değilim» dediğini duydum. Ben, hangi avuçtakilerden olduğumu bilmiyorum" karşılığını verdi. İbn Merdûye'nin Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Yüce Allah (Hazret-i Âdem'in zürriyetinden) bir avuç alıp: «Bunlar, rahmetimle cennetliktir.» Bir avuç daha alıp: «Bunlar da cehennemliktir ve bundan ben sorumlu değilim» buyurdu." Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk der ki: Yüce Allah Hazret-i Âdem'i yarattığı zaman onun sulbünden kıyamete kadar doğacak olanları zerreler gibi çıkardı, sonra: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sordu. Onlar: “Evet Rabbimizsin" cevabını verince melekler: “Biz de buna şahitlik ettik" dediler. Sonra Yüce Allah sağ eliyle bir avuç alıp: “Bunlar cennetliktir" buyurdu. Sonra bir avuç daha alıp: “Bunlar da cehennemliktir ve bundan ben sorumlu değilim" buyurdu. İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh, İbn Cüreyc'in, "Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz..." âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: “Burada habersizdik demeyesiniz" sözünden kastedilen onlardan alınan ahittir. "Yahut, Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik..." âyetiyle de hiç kimsenin: “Babalarımız ortak koştu ve ahitlerini bozdular. Biz de onlardan sonra geldik. Yoksa bizi babalarımızın yaptığı veya batıl yolu tutanlar yüzünden helak mı edeceksin?" demeye hakkı kalmamıştır." |
﴾ 174 ﴿