20

"Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır"

Müslim, Ebû Dâvud, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, Taberânî, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Nu'mân b. Beşîr'den bildirir: Bir Cuma günü Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) minberinin yanında ashâbdan bir grupla oturuyordum. İçlerinden biri:

“Bir Müslüman olarak hacılara su dağıtma işinden başka hiçbir amelimin olmamasına aldırmam" deyince, başka biri:

“Oysa ben Mescid-i Haram'ı imar işinden başka bir amelimin olmamasına aldırmam" dedi. Bir başkası ise:

“Aksine Allah yolunda cihad söylediğiniz şeylerden daha iyidir" dedi. Ömer bunları duyunca adamları azarladı ve şöyle dedi:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) minberinin yanında bu şekilde seslerinizi yükseltmeyin! Cuma namazını kıldıktan sonra Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girer ve hakkında tartıştığınız bu konuyu ona sorarım." Cuma namazı sonrası Ömer, Allah Resûlü'ne bunu sorunca:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez" âyeti nazil oldu.

İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Müşriklerin:

“Allah'ın evini imar etmek, hacıların su ihtiyacını karşılamak, Allah'a iman etmek ve yolunda cihad etmekten daha iyidir" demelerini üzerine bu âyet inmiştir. Müşrikler Mescid-i Haram'da bulunmakla övünür, buranın ahalisi olmaları ve onarımını kendileri yapmaları dolayısıyla da büyüklük taslarlardı. Yüce Allah davete karşı yüz çevirme ve içinde bulundukları yerden dolayı büyüklenmeleri konusunda Mekke müşriklerine:

“Âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz" buyurmuştur. Mekke müşrikleri Mescid-i Haram'da toplanır, saçma sapan şeyler konuşur ve Kur'ân'dan uzak dururlardı. Yüce Allah, Allah'a iman ile Peygamberiyle (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte cihada çıkmayı müşriklerin Kabe'yi . imar etmeleri ve hacılara su dağıtmalarından daha üstün tutmuştur. Her ne kadar Allah'ın evini imar etseler ve bakımını üstlenseler de şirklerinin yanında bu yaptıklarının Allah katında hiçbir değeri yoktur. Yüce Allah bu konuda:

“...Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez" buyurmuştur. Kendilerini Allah'ın evini imar edenler olarak görenleri şirklerinden dolayı Yüce Allah zalim olarak nitelemiş ve imar yönündeki bu çabalarının kendilerine hiçbir faydası olmayacağını belirtmiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: Abbâs, Bedir savaşında esir düşünce:

“Şayet Müslüman olma, hicret etme ve cihada çıkma gibi konularda bizden öndeyseniz biz de Mescid-i Haram'ı imar eder, hacılara su verir ve esir düşenlerin fidyelerini öderdik" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez" âyetini indirdi ve bu yaptıklarını müşrik olarak yaptıkları için bunları kendilerinden kabul etmediğini bildirdi.

İbn Merdûyeh'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz..." âyetini açıklarken:

“Ali b. Ebî Tâlib ile Abbâs hakkında nazil oldu" demiştir.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Şa'bî'den bildirir: Hazret-i Ali, Abbâs ve Şeybe hacılara su dağıtma ve Kâbe'nin hizmetlerini görme konusunda birbirlerine karşı övününce Yüce Allah:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz..." âyetini indirdi.

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Şa'bî'den bildirir:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz..." âyeti bu konuda birbirleriyle tartışan Abbâs ile Hazret-i Ali hakkında nazil oldu.

İbn Merdûye, Şa'bî'den bildirir: Hazret-i Ali ile Abbâs arasında bir çekişme vardı. Abbâs, Ali'ye:

“Ben Peygamberin amcasıyım, sen ise amcası oğlusun. Hacılara su verme işi-ile Mescid-i Haram'ın imar işi bende" deyince, Yüce Allah:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz..." âyetini indirdi.

Abdurrezzâk, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir:

“Bu âyet bu konuda çekişen Ali, Abbâs, Osmân ve Şeybe hakkında nazil oldu."

İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Abdullah b. Ubeyde'den bildirir: Hazret-i Ali, Abbâs'a:

“Sen de Medine'ye hicret etsen daha iyi olmaz mı?" deyince, Abbâs:

“Hicretten daha değerli bir şeyi yapmıyor muyum ki? Hacılara su dağıtmıyor muyum? Mescid-i Haram'ın imar ve onarım işine bakmıyor muyum?" karşılığını verdi. Bunun üzerine:

“İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır" âyeti nazil oldu. Bu şekilde de Yüce Allah Medine'yi derece olarak Mekke'den üstün kıldı.

Firyâbî, İbn Sîrîn'den bildirir: Ali b. Ebî Tâlib, Mekke'ye geldi ve Abbâs'a:

“Hicret etsen, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) katılsan olmaz mı?" dedi. Abbâs:

“Mescid-i Haram'ın imar ve onarım işine bakıyor, Kâbe'nin hizmetlerini görüyorum ya" karşılığını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz.." âyetini indirdi. Bazılarına da:

“Sizler Medine'ye hicret etseniz, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) katılsanız daha iyi olmaz mı?" deyince, onlar da:

“Kardeşlerimizin, akrabalarımızın ve yoksullarımızın yanında kalmak istiyoruz" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez" âyetini indirdi.

İbn Cerîr, Muhammed b. Ka'b el-Kurazî'den bildirir: Talha b. Şeybe, Abbâs ve Ali b. Ebî Tâlib birbirlerine karşı övündüler. Talha:

“Kâbe benden sorulur, zira anahtarı bendedir" dedi. Abbâs:

“Hacılara su dağıtan benim ve bu işten ben sorumluyum" dedi. Ali de:

“Ne dediğinizi anlamıyorum. Ben ki herkesten önce kıbleye namaz kıldım ve cihada katılıyorum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır" âyetlerini indirdi.

İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh, Dahhâk'tan bildirir: Bedir savaşı sonrası Müslümanlar esir düşen Abbâs ile arkadaşlarını müşrik oldukları için ayıplamaya başlayınca, Abbâs:

“Oysa vallahi biz Mescid-i Haram'ı imar eder, esir düşenin fidyesini öder, Kâbe'nin hizmetlerini görür ve hacılara su dağıtırdık" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz..." âyetini indirdi.

Ebû Nuaym, Fadâilu's-Sahâbe'de ve İbn Asâkir, Enes'ten bildirir: Abbâs ile Kâbe'nrn anahtarlarını elinde bulunduran Şeybe oturup birbirlerine karşı övünmeye başladılar. Abbâs:

“Ben senden üstünüm. Zira Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) amcası ve babasının da vasisiyim. Hacılara su dağıtma işi de benim sorumluluğumdadır" deyince, Şeybe:

“Ben senden daha üstünüm zira Yüce Allah'ın evinin sorumlusu ve bekçisi benim. Bana bu şekilde güvendiği gibi sana da güvendi" mi?" karşılığını verdi. Ali yanlarına gelince durumu ona anlattılar. Ali de:

“Ben ikinizden de üstünüm! Zira ilk iman eden kişi benim! Hicret eden ve cihâda çıkan kişi de benim" dedi. Sonrasında üçü de Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gittiler ve konuyu ona anlattılar. Ancak kendilerine hemen bir cevap vermedi. Günler sonra bu konuda vahiy inince onları çağırdı ve:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz.." âyeti ile birlikte sonraki dokuz âyeti de okudu.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ebû Vecze es-Sa'dî bu âyeti: (.....) şeklinde okumuştur.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imânı ile bir mi tutuyorsunuz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bu âyetten sonra hacılara su dağıtma ile Kâbe'nin hizmetlerini görme işini bırakmak istediklerinde Allah Resûlü:

“Bunları bırakmayın, zira bunlarda sizler için hayırlar vardır" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe ve Ebu'ş-Şeyh, Abdullah b. es-Sâib'den bildirir:

“Abbâs'ın dağıttığı sudan iç ki ondan içmek sünnettendir." İbn Ebî Şeybe'nin lafzı ise:

“Ondan içmek haccı tamamlayan şeylerdendir" şeklindedir.

Buhârî, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) su dağıtanların yanına geldi ve su istedi. Abbâs:

“Ey Fadl! Annenin yanına git ve Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) içecek su getir" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bana bundan su ver" buyurunca, Abbâs:

Resûlallah! Bunun içine ellerini sokuyorlar" dedi. Ancak Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine:

“Bana bundan su ver" buyurdu ve ondan içti. Sonra Zemzem kuyusunun yanına geldi. Bu kuyudan hem su dağıtıyorlar, hem de kuyuyu temizliyorlardı. Çalışanları görünce:

“Çalışın! Zira hayırlı bir iş yapıyorsunuz. Vallahi başkaları beni görüp de bu konuda sizinle izdiham yapmalarından çekinmeseydim kuyuya iner ve ipi şurama koyardım" buyurdu ve boynunu gösterdi.

Ahmed, Ebû Mahzûre'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ezan okuma işini bize ve azatlılarımıza verdi. Hacılara su dağıtma işini Hâşim oğullarına, Kâbe'nin hizmetini görme işini de Abduddâr oğullarına verdi."

İbn Sa'd, Hazret-i Ali'den bildirir: Abbâs'a:

Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Kâbe'nin hizmetlerini görme işini bize vermesini söyle" dediğimde, Abbâs, Allah Resûlünden bunu istedi. Ancak Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Size ondan daha hayırlı olan bir şeyi, hacılara su dağıtma işini vereyim. Zira siz bitersiniz de onun size hayırları bitmez" buyurdu.

İbn Sa'd, Buhârî, Müslim ve Ezrakî, İbn Ömer'den bildirir:

“Abbâs Minâ'da kalınması gereken günlerde hacılara su dağıtma işi için Mekke'de kalmaya izin isteyince, Allah Resûlü(sallallahü aleyhi ve sellem) ona izin verdi."

İbn Sa'd, Mücâhid'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) devesi üzerinde Kâbe'yi tavaf etti. Hacer-i Esved'e ulaştığında da elindeki asasıyla onu selamlıyordu. Sonra su dağıtılan yere gelip su istedi. Abbâs:

Resûlallah! Sana kimselerin dokunmadığı sudan getirelim" deyince, Allah Resûlü:

“Hayır, bana bundan verin" buyurdu. Orada su içtikten sonra Zemzem kuyusuna geldi. "Kuyudan bana bir kova su çekin" buyurdu. Bir kova su çıkarılınca ağzına su alıp çalkaladı ve yine kovaya boşalttı. Sonra:

“Kovayı geri kuyuya dökün" buyurdu. Sonrasında:

“Çalışın! Zira hayırlı bir iş yapıyorsunuz. Vallahi başkaları beni görüp de bu konuda sizinle izdiham yapmalarından çekinmeseydim sizinle birlikte su çekerdim" buyurdu.

İbn Sa'd, Cafer b. Temmâm'dan bildirir: Adamın biri İbn Abbâs'a geldi ve:

“Neden kuru üzüm suyundan yaptığınız şerbeti dağıtıyorsunuz? Bu konuda sünnet olanı mı yapıyorsunuz, yoksa size süt ve bal dağıtmaktan daha kolay mı geliyor?" diye sordu. İbn Abbâs şu karşılığı verdi:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) su dağıtan Abbâs'ın yanına geldi ve:

“Bana içecek ver" buyurdu. İbn Abbâs kâselerde şırâ'getirtti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kâselerden birini alıp içti ve:

“İyi yapmışsınız. Öyle devam edin" buyurdu. Hakkında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İyi yapmışsınız. Öyle devam edin" dediği bir içecek benim için süt ve bal dağıtmaktan daha iyidir."

İbn Sa'd, Mücâhid'den bildirir:

“Abbâs ailesinin dağıttığı içeceklerden için. Zira onlardan içmek sünnettendir."

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Atâ:

“Siz hacılara su vermeyi..." âyetini açıklarken:

“Bundan kasıt, Zemzem suyudur" demiştir.

Abdurrezzâk, Musannef’te, Ezrakî, Târihu Mekke'de ve Beyhakî, Delâil'de Zührî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) dedesi Abdulmuttalib'in ilk defa zikredilişi Fil Olayı'nda olmuştur. Kureyşliler, Fil ordusundan kaçıp Harem'den çıkarken Abdulmuttalib henüz genç bir çocuktu. "Vallahi Allah'ın haram bölgesinden çıkıp izzeti başkasında arayacak değilim!" diyerek Kâbe'nin yanında oturdu. Diğer Kureyşliler ise onu bırakıp gidince Abdulmuttalib:

"Allah'ım! Kişi kendi mallarını koruyabilir

Sen de kendi malını bunlardan koru

Ki sabah, olduğunda haçları ve sapkınlıkları

Senin kudretin ve tuzağına galip gelmesin" demeye başladı.

Yüce Allah Fil ordusunu tamamen bozguna uğratıp helak edinceye kadar Abdulmuttalib, Mescid-i Haram'dan ayrılmadı. Ordunun, bu şekilde yok olmasından sonra Kureyş geri döndü. Abdulmuttalib, gösterdiği bu sabır ve Allah'ın kutsallanna olan saygısı dolayısıyla Kureyş'in gözünde daha da büyüdü. Daha sonra Abdulmuttalib'in en büyük oğlu olan Haris b. Abdilmuttalib doğdu. Hâris genç yaşına geldiği zaman bir gece Abduimuttalib'e rüyasında:

“Zemzem'i, büyük önderin gömüsünü kaz!" denildi. Abdulmuttalib uyandığında:

“Allahım! Bu rüyamı bana açıkla" dedi. Bir daha rüyasında kendisine:

“İşkembe ile kanın arasında kalan, karganın gelip karınca yuvasını aradığı yeri, kızıl putları karşına alarak Zemzem'i kaz" denildi.

Abdulmuttalib uyandıktan sonra Mescid-i Haram'a gidip oturdu ve rüyasında söylenen şeylerin çıkmasını bekledi. O arada Cezvere'de bir inek kesildi. Can havliyle kasabın elinden kurtulup kaçtı. Ancak ölüm kendisini Zemzem kuyusunun olduğu yerde buldu. Sonrasında orada kesildi. Parçalanıp etleri de alınınca bir karga gelip işkembesine kondu ve karınca yuvasını aramaya başladı. Bunu gören Abdulmuttalib kalktı ve karganın eşelediği yeri kazmaya başladı. Kureyşliler yanına gelip:

“Ne yapıyorsun öyle? Senin akılsız biri olduğunu düşünmüyorduk. Mescidimizi neden kazıyorsun?" dediler. Abdulmuttalib:

“Buradaki kuyuyu kazacağım ve bana engel olana da karşı koyacağım" karşılığını verdi. Sonra oğlu Hâris'le birlikte kuyuyu kazmaya devam etti. Hâris'ten başka da çocuğu yoktu.

Kuyuyu kazarken Kureyşlilerden bir grup onu alaya aldılar, kavga ettiler ve kazmasına engel olmaya çalıştılar. Asil soyunu, doğruluğunu ve çalışkanlığını bilen bazı Kureyşliler de ona destek çıktılar. Bu şekilde kuyuyu kazmaya devam edebildi. Ancak eziyetler çoğalınca on oğlunun olması halinde birini kurban edeceğini adadı. Sonunda daha önceden oraya gömülen kılıçlara ulaştı. Kılıçları çıkardığını gören Kureyşliler:

“Ey Abdulmuttalib! Bulduğun bu kılıçlardan bize de ver!" dediler, ancak Abdulmuttalib:

“Bu kılıçlar Allah'ın Ev'inindir" karşılığını verdi.

Sonunda Abdulmuttalib suya ulaştı. Su çıkan yeri açıp genişletti. Kuyunun hemen yanında bir havuz yaptı. Oğluyla birlikte kuyudan suyu çekip havuzu doldurmaya ve bu sudan hacılara su dağıtmaya başladılar. Ancak bu konuda onu çekemeyenler gece olunca gelip havuzu deliyor, sabah olunca Abdulmuttalib onu onarıyordu. Havuzu bu şekilde ikidebir bozmaları çekilmez bir hal alınca Abdulmuttalib bu konuda Rabbine dua edip yardım istedi. Rüyasında kendisine:

“Allahım! Bu suyun yıkanma için kullanılmasına izin vermiyorum. Sadece içme ve serinleme için kullanılsın, şeklinde dua et. Bu şekilde onlann bıı yaptıklarından kurtulacaksın" denildi. Abdulmuttalip uyanınca Mescid'de toplanan Kureyşlilere bu rüyasını anlattı ve oradan gitti. Sonrasında Kureyşlilerden havuzu bozmaya kalkışan her bir kişi bedeninde bir hastalığa yakalandı. Bu şekilde de sonunda havuzu ve hacılara su dağıtma işini Abdulmutalib'e bıraktılar.

Daha sonra Abdulmuttalib birkaç kadınla evlendi ve bunlardan on tane çocuğu oldu. "Allahım! Bunlardan birini kurban edeceğime dair adak adamıştım. Aralarında kura çekeceğim, sen dilediğini kura da çıkar" dedi. Aralarında kura çekince kurada hepsinden çok sevdiği oğlu Abdullah çıktı. Abdulmuttalib:

“Allahım! Abdullah'ın canını mı almayı dilersin yoksa yüz deve mi?" dedi ve yüz deve ile Abdullah arasında kura çekti. Kurada yüz deve çıkınca da onları kesip adağını yerine getirdi.

Ezrakî ve Beyhakî, Delâil'de Ali b. Ebî Tâlib'den bildirir: Abdulmuttalib şöyle dedi:

“Bir defasında Hicr'de uyurken rüyamda biri bana:

“Taybe'yi kaz" dedi. "Taybe ne?" diye sorduğumda bir şey demeden gitti. İkinci gün yatağıma girdiğimde yine aynı kişi rüyama geldi ve:

“Berre'yi kaz" dedi. "Berre ne?" diye sorduğumda bir şey demeden gitti. Üçüncü gün yatağıma girdiğimde aynı kişi rüyama geldi ve:

“Zemzem'ı kaz" dedi. "Zemzem ne?" diye sorduğumda:

“Ardı kesilmeyen, bitmeyen ve karınca yuvasının yanında bulunan sudur. Bununla buraya gelen hacıların su ihtiyacını karşılarsın" dedi."

Hazret-i Ali anlatmaya şöyle devam etti: Abdulmuttalib, rüyasında bu şekilde kendisine gerekli açıklama yapılıp yeri de gösterilince, kendisine söylenen şeyin doğruluğuna da inandığı için sabah oğlu Hâris'le birlikte kazmasını alıp kazmaya başladı. Hâris'ten de başka oğlu yoktu. Suyu bulunca da tekbir getirdi. Tekbir getirdiğini duyan Kureyşliler suyu bulduğunu anladılar. Hemen yanına gelip:

“Et Abdulmuttalib! Bu, İsmail'in kuyusudur. Onun için bunda bizim de hakkımız vardır. Bizi de bu kuyuya ortak etmdisin" dediler. Ancak Abdulmuttalib:

“Bunu yapmam! Bu işle özel olarak ben görevlendirildim ve sizin aranızda sadece bana kısmet oldu" karşılığını verdi. Kureyşliler:

“Bunu bizimle paylaşmalısın! Bu konuda seninle davalaşmadan da bırakmayız!" dediklerinde, Abdulmutalib:

“İstediğiniz kişiyi seçin onun huzurunda sizinle davalaşayım" karşılığını verdi. Kureyşliler:

“Hüzeymli Sa'd oğullarının kahini olan kadına gidelim" dediklerinde, Abdulmuttalib:

“Olur" karşılığını verdi.

Bu kahin kadın Şam bölgesinde oturuyordu. Abdulmuttalib, yanına Abdumenâf oğullarından birkaç kişiyi aldı. Kureyş'in her bir kabilesinden de bir kişi seçildi ve bineklerine binip yola düştüler. O zamanlarda yollar ıssız ve çöl idi. Şâm ile Hicaz arasında çöl olan bir bölgeye vardıklarında Abdulmuttalib ile yanındakilerin suyu bitti. Susuzluktan da neredeyse helak olacaklardı. Yanlarında bulunan Kureyşli kabilelerin adamlarından su istediler ancak:

“Çölün ortasındayız. Sizin başınıza gelenin bizim de başımıza gelmesinden korkarız" diyerek su vermeyi kabul etmediler.

Abdullamuttalib, diğer kabilelerden olanların su vermemeleri üzerine ve susuzluktan dolayı maruz kalacakları tehlikeyi görünce yanında bulunan Abdumenâf oğullarına:

“Görüşünüz nedir?" diye sordu. "Senin uygun göreceğin şeyi biz şimdiden kabul ediyoruz. Ne yapmamızı istiyorsan emret, yapalım" karşılığını verdiler. Abdulmuttalib:

“O zaman henüz bizde güç varken herkes kendi yerini kazsın. Ölen kişiyi kazdığı yere gömeriz. İçimizden son adam kalıncaya kadar bu şekilde yapalım. Zira bir kişinin ölümü hepimizin ölmesinden daha iyidir" deyince:

“Dediğin gibi yapalım" karşılığını verdiler.

Sonrasında her biri kendi yerini kazdı ve oturup susuzluktan dolayı ölümün gelmesini beklediler. Fakat bir ara Abdulmuttalib:

“Vallahi kendimizi bu şekilde ölüme bırakmamız acizlikten başka bir şey değil. Buna başka bir çare bulmalıyız. Belki Yüce Allah başka yerlerde bizim için su ihsan eder. Yola düşelim" deyince yola çıkmak üzere hazırlıklara başladılar. Onlar bu şekilde yola çıkma hazırlığını yaparken diğer Kureyşliler de bu işin nereye varacağını görmek için öylece seyrediyorlardı. Sonunda Abdulmuttalib kalktı ve bineğine bindi. Binek hareket edince ayağının altından tertemiz bir su fışkırdı. Abdulmuttalib tekbir getirince yanındakiler de tekbir getirmeye başladılar. Bineklerinden inip o sudan içtiler ve tulumlarını doldurdular. Abdulmuttalib, Kureyş'in diğer kabilelerinden olan adamları da:

“Suya gelin! Yüce Allah bizlere suyu gönderdi. Su ihtiyacınızı giderin" diyerek çağırdı. Bunun üzerine önceleri Zemzem kuyusu konusunda onunla çekişen Kureyşliler:

“Ey Abdulmuttalib! Zemzem kuyusu konusunda Yüce Allah hükmünü senden yana verdi. Vallahi artık Zemzem suyu konusunda seninle bir daha asla çekişmeyiz. Bu çölün ortasında sana suyu gönderen, Zemzem suyunu da sana verdi. Mekke'deki suyunun başına geri dön" dediler. Sonrasında hep birlikte geri döndüler ve kahin kadına gitmekten vazgeçtiler. Zemzem'i de Abdulmuttalib'e bıraktılar ve bu konuda ona hiç karışmadılar.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, İbn Mâce, Amr b. Şeybe, Fâkihî, Târihu Mekke'de, Taberânî, el-Evsat'ta, İbn Adiy ve Beyhakî, Sünen'de Ebu'z-Zübeyr vasıtasıyla Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyu hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur" buyurmuştur.

Müstağfirî, Tib'da Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Zemzem suyu hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur. Hastalıktan dolayı içene Yüce Allah şifa verir. Açlıktan dolayı içeni Yüce Allah doyurur. Başka bir ihtiyaçtan dolayı içenin de Yüce Allah o ihtiyacını giderir."

Dîneverî, Mücâlese'de Buhârî'nin hocası olan Humeydî'den bildirir: İbn Uyeyne'nin yanında iken bize Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyu hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur" buyurduğunu söyledi. Bunun üzerine orada oturanlardan biri çıkıp gitti. Bir süre sonra geri geldi ve:

“Ey Ebû Muhammed! Zemzem suyu konusunda bize aktardığın hadis doğru mu?" diye sordu. İbn Uyeyne:

“Evet, doğru" karşılığını verince, adam:

“Ben demin bana yüz hadis aktarman niyetiyle bir kova zemzem suyu içtim" dedi. Süfyân b. Uyeyne adama:

“Otur" deyip oturttuktan sonra da ona yüz tane hadis aktardı.

Fâkihî, Târihu Mekke'de Abbâd b. Abdillah b. ez-Zübeyr'den bildirir: Muâviye hacca gidince biz de onunla birlikte gittik. Kabe'yi tavaf ettikten sonra Makâm'da iki rekat namaz kıldı. Safâ'ya çıkarken de Zemzem kuyusunun oradan geçti. Hizmetçisine:

“Oğul! Şuradan bir kova çek" deyince, hizmetçi ona bir kova su çekti. Mûaviye içip yüzünü yıkadı. Oradan ayrılırken de:

“Zemzem suyu hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur" dedi.

Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyu hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur" buyurmuştur.

Hafız Ebu'l-Velîd b. ed-Debbâğ, Fevâid'de, Beyhakî ve Hatîb, Târih'de Süveyd b. Saîd'den bildirir: İbnu'l-Mübârek, Zemzem kuyusuna gelip bir kap su aldı. Sonra da kıbleye dönüp:

“Allahım! İbn Ebi'l-Mevâlî, İbnu'l- Münkedir'den o da Câbir'den naklen bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Zemzem suyu hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur» buyurmuştur. İşte ben de şimdi içeceğim ve kıyamet gününde susuz kalmama niyetiyle içiyorum" dedi. Sonra da bu niyetle içti.

Hakîm et-Tirmizî, Ebu'z-Zübeyr vasıtasıyla Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyu hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur" buyurmuştur.

Hakîm et-Tirmizî, babasından naklen bildirir:

“Karanlık bir gecede tavaf etmek istedim, ancak o kadar çok çişim geldi ki kıvranmaya başladım. Hac mevsimi olduğu için de Mescid'den çıkmam halinde dışarıda bulunan pisliklere basmaktan çekindim. Sonra Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Zemzem suyu konusunda bu hadisini hatırladım. Zemzem suyuna gelip kana kana içtim. Sabaha kadar da çiş sorunu yaşamadım."

Taberânî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yeryüzündeki en iyi su, zemzem suyudur. Zemzem suyu bilinen en iyi sudur. Açlığı giderir, hastalığa şifa olur" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, Fâkihî ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da İbn Abbâs'tan bildirir:

“Zemzem suyu bilinen en iyi sudur. Açlığı giderir, hastalığa da şifa olur."

Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî, Şuabu'l-îmanfda bildirdiğine göre Hazret-i Âişe şişelerde zemzem suyu taşır ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) de böyle yaptığını söylerdi. Aynı şekilde Allah Resûlünün bu suyu hastalarının üzerine serptiğini ve onlara içird iğini zikretmiştir.

Deylemî, Müsnedu'l-Firdevs'te Safiyye'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyu her hastalık için şifadır" buyurmuştur.

Dârakutnî ve Hâkim, Mücâhid vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Zemzem suyu, hangi niyetle içilirse o konuda faydası olur. Şifa niyetiyle içtiğin zaman Yüce Allah sana şifa verir. Bir şeyden sığınmak için içtiğin zaman Yüce Allah seni ondan korur. Susuzluğunu gidermek için içtiğin zaman Yüce Allah susuzluğunu giderir. Açlığını gidermek için içtiğin zaman da Yüce Allah açlığını giderir. Zemzem suyu Cebrail'in İsmail'e içirmek için çıkarttığı bir sudur." Ravi der ki: Bu yüzden İbn Abbâs zemzem suyunu içeceği zaman:

“Allahım! Bana faydalı bir ilim, bol rızık ve her hastalığa karşı şifa ver" diye dua ederdi.

Abdurrezzâk, İbn Mâce, Taberânî, Dârakutnî, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de Osmân b. el-Esved'den bildirir: Adamın biri İbn Abbâs'a geldi. İbn Abbâs:

“Nereden geliyorsun?" diye sorunca, adam:

“Zemzem suyu içip geldim" dedi. İbn Abbâs:

“Olması gerektiği gibi mi içtin?" deyince, adam:

“Ey İbn Abbâs:

“Nasıl içilmeli ki?" diye sordu. İbn Abbâs şu karşılığı verdi:

“İçeceğin zaman kıbleye dön ve Allah'ın adını an. Sonra içeceğin kadarını üç nefeste ve kana kana iç. Bitirdiğin zaman da Allah'a hamdet. Zira Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bizi münafıklardan ayıran bir şey de onların zemzem suyundan kana kana içmemeleridir»buyurmuştur."

Ezrakî, İbn Abbâs'tan bildirir: Zemzem kuyusunun bulunduğu avluda Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İle beraberdik. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kova su isteyince kuyudan çekilip getirildi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kovayı kuyunun kenarına koydu. Bir eliyle de kovanın altından tuttu ve:

“Bismillah" dedi. Sonra uzunca içti. Bitirip başını kaldırdıktan sonra:

“Elhamdülillah" dedi. Biraz dua ettikten sonra tekrar:

“Bismillah" diyerek kovayı ağzına dikti. İlkinden daha uzunca içtikten sonra, başını kovadan çekti ve:

“Elhamdülillah" dedi. Biraz daha dua ettikten sonra tekrar:

“Bismillah" diyerek kovayı ağzına dikti. İlk ikisinden daha uzunca içtikten sonra, başını kaldırdı ve:

“Elhamdülillah" dedi. Bu şekilde içmeyi bitirdikten sonra da:

“Bizi münafıklardan ayıran bir şey de onların zemzem suyundan kana kana içmemeleridir" buyurdu.

Ezrakî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyundan kana kana içmek, kişiyi münafık olmaktan uzaklaştırır" buyurmuştur.

Ezrakî, Ensâr'dan bir adamdan, o babasından, o da dedesinden naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bizi münafıklardan ayıran bir şey de onların zemzem suyundan bir kova çektikleri zaman bundan kana kana içmemeleridir. Zira hiçbir münafık zemzem suyundan kana kana içemez."

Ezrakî, Dahhâk b. Müzâhim'den bildirir:

“Bize bildirilene göre zemzem suyundan kana kana içmek kişiyi nifaktan uzak tutar. Zemzem suyu başağrısını giderir, gözlere fer katar. Öyle bir zaman gelecek kî zemzem suyu Nil ile Fırat nehirlerinden daha duru olacaktır."

İbn Ebî Şeybe, Ezrakîve Fâkihî, Ka'b'dan bildirir:

“Allah'ın indirdiği kitapta zemzem suyunun açlığı giderdiğini ve hastalıklara şifa olduğunu buluyorum."

Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr ve Ezrakî, Abdullah b. Osman b. Huseym'den bildirir: Vehb b. Münebbih yanımıza Mekke'ye geldiği zaman hastalandı. Ziyaretine gittiğimizde yanında zemzem suyu gördük. Ona:

“Daha duru bir su kullansan olmaz mı? Zira bu su biraz sert bîr sudur" dediğimizde şu karşılığı verdi:

“Başka bir bölgeye çıkana kadar bundan başka bir suyu kullanmak istemiyorum. Vehb'in nefsi elinde olana yemin olsun ki Allah'ın Kitâb'ında bu suyun eksilmeyeceği ve bitmeyeceği geçmektedir. Allah'ın Kitâb'ında bu suyun hayırlı bir su olduğu ve iyilerin içeceği olduğu geçmektedir. Allah'ın. Kitâb'ında bu suyunun çok hoş bir koku bıraktığı geçmektedir. Allah'ın Kitâb'ında bu suyun açlığı giderdiği ve hastalıklara şifa verdiği geçmektedir. Vehb'in nefsi elinde olana yemin olsun ki kişi ondan kana kana içtiği zaman hastalıklarını götürür, yerini şifaya bırakır."

Ezrakî'nin bildirdiğine göre Ka'b, zemzem suyu hakkında şöyle demiştir:

“Biz zemzem suyu konusunda cimri davranıldığını görüyoruz, zira sadece size ihsan edilmiştir. Ondan içen ilk kişi de Hazret-i İsmâil'dir. Bu su açlığı girerir ve hastalıklara karşı şifa verir."

Abdurrezzâk, Musannef’te, Saîd b. Mansûr, Ezrakî ve Hakîm et-Tirmizî, Mücâhid'den bildirir:

“Zemzem suyu hangi niyetle içilerse ona faydası olur. Şayet bir hastalıktan kurtulmak için içiyorsan Yüce Allah sana şifa verir. Susuzluğunu gidermek için içiyorsan Yüce Allah susuzluğunu giderir. Açlığını gidermek için içiyorsan Yüce Allah açlığını giderir. Bu su Cebrâil'in ayağını yere vurmasıyla çıkan ve Yüce Allah'ın İsmâil'e ihsan ettiği bir sudur."

Ezrakî, Ali b. Ebî Tâlib'den bildirir:

“Yeryüzündeki en hayırlı vadiler iki tanedir. Biri Mekke'deki vadidir. Diğeri Hind bölgesinde Hazret-i Âdem'in dünyaya indiği vadidir. Üzerinize sürdüğünüz bu kokular da işte bu vadiden gelmektedir. Yeryüzündeki en kötü iki vadi de biri Ahkâfta, biri de Hadramevt'te bulunan Berehût adındaki vadidir. İnsanlar için en hayırlı kuyu Zemzem kuyusudür. En kötü kuyu da kafirlerinin ruhlarının içinde toplandığı Berehût kuyusudur."

Ezrakî, Atâ'dan bildirir: İbn Abbâs:

“Hayırlıların namazgahında namazı kılın, iyilerin içeceğinden için" dedi. Kendisine:

“Hayırlıların namazgâhı nedir?" diye sorduklarında:

“Topraktır" karşılığını verdi. "İyilerin içeceği nedir?" diye sorulunca da:

“Zemzem suyudur" karşılığını verdi.

Ezrakî, İbn Cüreyc'den bildirir: Şöyle denildiğini işittiprı:

“Yeryüzündeki en iyi su Zemzem suyudur. Yeryüzündeki en kötü su da Hadramevt'in yollarından birinde olan Berehût suyudur."

Ezrakî'nin bildirdiğine göre Ka'bu'l-Ahbâr:

“Kudüs ile Zemzem birbirlerini tanırlar" demiştir.

Ezrakî, İkrime b. Hâlid'den bildirir: Bir gece vakti Zemzem kuyusunun yanında oturuyordum. Bir ara beyaz giysili bir topluluğun tavaf ettiğini gördüm. Giysilerinin beyazlığını başka hiçbir şeyde görmüş değildim. Tavafı bitirdiklerinde bana yakın bir yerde namaz kıldılar. Sonra içlerinden biri diğerlerine:

“Haydi gidelim de iyilerin içeceğinden içelim" dedi. Hep birlikte de Zemzem kuyusunun bulunduğu yere girdiler. İçimden:

“Vallahi yanlarına gidip kim olduklarını soracağım" dedim ve peşlerinden içeri girdim. Ancak girdiğimde içerde tek bir insan bile yoktu.

Ezrakî, Abbâs b. Abdilmuttalib'den bildirir:

“Cahiliye döneminde insanlar Zemzem suyu konusunda rekabet ederlerdi. Çoluk çocuk sahipleri fakirler sabah vakti gelip bu sudan içerlerdi ve içtikleri kahvaltının yerini tutardı. Biz zemzem suyunu çoluk çocuk sahibi fakirler için bir (gıda) desteği olarak görürdük."

İbn Ebî Şeybe ve Ezrakî, İbn Abbâs'tan bidirir:

“Cahiliye döneminde zemzem 'Şubâ'a (doyuran)' olarak isimlendirilirdi. Bu suyun çoluk çocuk sahibi yoksul kimseler için en iyi yardım kaynağı olduğu söylenirdi."

Tayâlisî, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ezrakî, Bezzâr, Ebû Avâne ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Zer'den bildirir: Mekke'ye gitmiştim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni görünce:

“Ne zamandan beri buradasın?" diye sordu. "Ondört gündür buradayım" dedim. (Başka bir lafızda:

“Onbeş gündüz ile onbeş gecedir buradayım" dediği zikredilir.) Allah Resûlü:

“Yemeğini kim veriyordu?" diye sorunca:

“Zemzem suyundan başka ne yiyeceğim ne de içeceğim vardı. Ancak hiç açlık çekmedim, göbek de bağladım" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyu mübarek bir sudur. Kişinin açılığını giderir" buyurdu. Tayâlisî'nin lafzında:

“Hastalıklara karşı şifadır" ziyadesi de vardır.

Ezrakî, Rebâh b. el-Esved'den bildirir: Köylerden birinde köle idim. Daha sonra Mekke'de satıldım ve azat edildim. Ancak üç gün boyunca yiyecek bir şeyler bulamadım. Bu süre içinde hep zemzem suyundan içiyordum. Bir gün yine içtiğimde ağzımda süt tadı buldum. "Sanırım uykudandır" dedim. Ancak oradan ayrıldığımda ağzımda süt tadı vardı ve süt içmiş gibi karnım toktu.

Ezrakî, Abdulazîz b. Ebî Verrâd'dan bildirir:

“Çobanın biri sürüsünü yayardı ve abid bir zattı. Susadığı zaman yanındaki zemzem suyu kendisine süt gibi gelirdi. Abdest almak istediği zaman onu su olarak görürdü."

Ezrakî, Dahhâk b. Müzâhim'den bildirir: Yüce Allah kıyamet gününden önce Zemzem suyu dışındaki tüm suları yeryüzünden kaldırır. Zemzem suyu dışındaki tüm sular yerde kaybolup gider. Yer de içinde ne kadar gümüş ve altın varsa dışarıya atar. Kişi altın ve gümüşle doldurduğu torbayı:

“Bunu benden kim kabul eder?" diye sorarak vermek ister. Ancak karşılaştığı herkes:

“Dün getirseydin kabul ederdim" karşılığını verir.

Ezrakî, Zir b. Hubeyş'den bildirir: Abbâs b. Abdilmuttalib'i Mescid-i Haram'da Zemzem suyunun çevresinde dolaşıp:

“Bu suyu yıkanmak için kimseye helal etmiyorum. Bu su sadece abdest almak ve içmek için helaldir ve sadece bunu için kullanılır" dediğini işittim.

Ezrakî, İbn Ebî Hüseyn'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Süheyl b. Amr'a haber gönderip zemzem suyundan kendisine göndermesini isteyince, Süheyl ona iki deve yükü zemzem suyu gönderdi."

Abdurrezzâk ve Ezrakî, İbn Cüreyc vasıtasıyla İbn Ebî Hüseyn'den (Abdullah b. Abdirrahman'dan) bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Süheyl b. Amr'a:

“Bu mektubum sana gece ulaştığı zaman sabahı bekleme, gündüz ulaştığı zaman ise geceyi bekleme ve bana zemzem suyundan gönder" şeklinde bir mektup yazdı. Bunun üzerine Süheyl iki tulumu deveye yükleyip Allah Resûlü'ne gönderdi.

Taberânî, el-Evsat'ta İbn Abbâs'tan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sühel b. Amr'a haber yollayıp kendisine zemzem suyu göndermesini istedi."

İbn Sa'd, Ümmü Eymen'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hafif veya ağır herhangi bir hastalıktan şikayet ettiğini, açlık veya susuzluk çektiğini hiç görmedim. Sabah gider zemzem suyundan içerdi. Ona kahvaltı getirdiğimde ise:

“İstemiyorum, zira tokum" buyururdu.

Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Beş şey ibadettendir. Mushafa bakmak, Kabe'ye bakmak, anne- babaya bakmak, zemzem suyuna bakmak ki, ona bakmak günahları siler. Bir diğeri de âlimin yüzüne bakmaktır,"

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Mücâhid zemzem suyundan içtiği zaman:

“Bu su, hangi niyetle içilirse o yönde faydası olur" derdi.

Saîd b. Mansûr, İbn Abbâs'tan bildirir:

“Kişi kana kana zemzem suyundan içtiği zaman Yüce Allah onun içinden bir hastalığı yok eder. Susuz biri bu sudan içtiği zaman susuzluğu gider. Aç biri içtiği zaman da açlığı gider."

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Tâvus:

“Zemzem suyu açlığı giderir ve hastalıklara karşı şifa verir" demiştir.

Fâkihî, Saîd b. Ebî Hilâl'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye bir casus gönderdi. Bu casus Mekke'de kaldığı günlerde hep zemzem suyundan içti. Geri döndüğü zaman Allah Resûlü ona:

“Orada ne yiyip ne içtin?" diye sorunca, adam orada kaldığı süre içine sadece zemzem kuyusuna gelip ondan içtiğini söyledi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zemzem suyu hastalıklara kaçşı şifadır ve açlığı da giderir" buyurdu.

Fâkihî, İbn Abbâs'tan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) birine bir hediye vermek istediği zaman ona zemzem suyundan içirirdi."

Fâkihî, Mücâhid'den bildirir:

“İbn Abbâs, misafiri geldiği zaman ona zemzem suyu ikram ederdi. Birilerine yemek verdiği zaman mutlaka zemzem suyundan da içirirdi."

Ebû Zer el-Herevî, İbn Abbâs'tan bildirir:

“Mekke ahalisi kendileriyle yarışmak isteyen herkesle yarışır, kendileriyle savaşmak isteyen herkesle de savaşmaktan çekinmezlerdi. Zemzem suyuna bile herkesten daha fazla bağlanmışlardır."

İbn Ebî Şeybe, Musannef’te Mücâhid'den bildirir:

“Öncekiler bir ev ahalisiyle vedalaştıkları zaman zemzem suyu getirip içmeyi müstehab görürlerdi."

Silefî, et-Tuyûriyyât' da Talk b. Habîb'den bildirir:

“Zemzem iyilerin içeceği, Hicr de hayırlıların namazgâhıdır."

20 ﴿