14

"And olsun kî, onların azabını sayılı bîr sûreye kadar ertelesek, «Onu alıkoyan nedir?» derler. Bilin ki, onlara azab geldiği gön, artık geri çevrilmez; alaya aldıkları şey onları mahvedecektir. And olsun ki, insana nimetimizi tattırır, sonra onu ondan çekip alırsak, o şüphesiz umutsuz bir nanköre döner. Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, «Musibetler başımdan gitti» der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen bîridir. Bunların dışında, sabredip iyi işler işleyen kimseler, işte onlara mağfiret ve büyük ecir vardır. Putperestlerin; «Ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?» demelerinden senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir. Senin için: «Onu uydurdu» diyorlar, öyle mi? De ki: «Öyleyse onun sûrelerine benzer uydurma on sûre meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.» Söylediğinizi yapamazlarsa, bilin ki o, ancak Allah ın ilmiyle indirilmiştir. O'ndan başka tanrı yoktur, artık müslümansınız değil mi?"

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde der ki:

“İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hala habersiz, haktan yüz çeviriyorlar" âyeti nazil olduğu zaman bazı insanlar:

“Kıyamet saati yaklaştı, günah işlemeyi bırakınız" dediler ve halkın az bir kısmı günahları terk ettiler. Sonra işledikleri günahlara tekrar döndüklerinde, "Allah'ın âyeti gelecektir; acele gelmesini istemeyin, Allah, ortak koştukları şeylerden münezzehtir, yücedir" âyeti nazil oldu. Bunun üzerine dalalet ehlinden bazıları:

“İşte Allah'ın emri bu, nihayet geldi" deyip kötü amelleri bıraktılar. Ama onlardan bir kısmı yine çok geçmeden kötü ameller işlemeye döndüler de bunun üzerine Allah, "And olsun ki, onların azabını sayılı bir süreye kadar ertelesek, «Onu alıkoyan nedir?» derler. Bilin ki, onlara azab geldiği gün, artık geri çevrilmez; alaya aldıkları şey onları mahvedecektir" âyetini indirdi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Hâkim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre (.....) âyetinden kastedilen belli bir zamandır.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in Katâde'den bildirdiğine göre "...Onu alıkoyan nedir?" derler..." buyruğunda kastedilen kişiler münafıklardır.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in İbn Cüreyc'den bildirdiğine göre "...Onu alıkoyan nedir?" derler..." âyetinden, onların azabı yalanlamaları ve azab olmadığını iddia etmeleri kastedilmiştir.

İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc, "And olsun ki, insana nimetimizi tattırır sonra onu ondan çekip alırsak, o şüphesiz umutsuz bir nanköre döner. Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, «Musibetler başımdan gitti» der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen biridir. Bunların dışında, sabredip iyi işler işleyen kimseler, işte onlara mağfiret ve büyük ecir vardır. Putperestlerin: «Ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?» demelerinden senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir. Senin için: «Onu uydurdu» diyorlar, öyle mi? De ki: «Öyleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.» Söylediğinizi yapamazlarsa, bilin ki o, ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir. O'ndan başka tanrı yoktur, artık müslümansınız değil mi?" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Ey Âdemoğlu! Yüce Allah'ın sana verdiği bolluk, emniyet ve afiyet içinde yaşarken buna karşı nankör olursun. Bu nimetleri şehvetlerine uymaktan alıkoymak için senden çekilip alındığı zaman ise Allah'ın rahmetinden ümidini kesersin. Bu durum, kafirin ve münafığın halidir. "Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, «Musibetler başımdan gitti» der" âyetinden Allah hakkında aldanmak ve O'na karşı cüretkâr olmak kastedilmiştir. Allah, şımaranları, kendisine verilenle böbürlenip Allah'a şükretmeyenleri sevmez. Sadece musibet anında sabredenler, kendilerine nimet verildiğinde salih amel işleyenlerin günahları bağışlanır ve cennetle ödüllendirilirler. "Sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir. Senin için: «Onu uydurdu» diyorlar, öyle mi? De ki:

“Öyleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın" buyruğunda ise Yüce Allah:

“Ey Muhammed! Sana emredilen şeyi bırakıp sebebiyle gönderildiğin tebliği terk mi edeceksin? Putperestler:

“Onun yanında dünyalık göremiyoruz. Yanında da kendisiyle beraber uyarıcı bir melek te yoktur" diyorlar. Sen sadece uyarıcısın. Sana emredileni tebliğ et. Sen peygambersin. Onlar:

“Onu kendisi uydurdu" diyorlar. Öyleyse Kur'ân'daki sûreler gibi on sûre getirin ve bunların Kur'ân'daki sûreler gibi olduğuna şahitlik edecek on kişi çağırın" de." buyurmaktadır.

İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in Mücâhid'den bildirdiğine göre "...artık müslümansınız değil mi?" buyruğundaki hitab, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbınadır.

14 ﴿