16"Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. İşte âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da batıldır" İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin Enes'ten bildirdiğine göre "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz..." âyeti, Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında inmiştir. İbn Ebî Hâtim,»Abdullah b. Ma'bed'in şöyle dediğini bildirir: Bir adam Hazret-i Ali'nin huzurunda kalkıp: “Bize, "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. İşte âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da batıldır" âyetlerinin mânâsını söyler misin?" deyince, Hazret-i Ali: “Vay sana! Bu âyetlerde, dünya malını isteyip âhireti istemeyenler kastedilmiştir" karşılığını verdi. Nehhâs'ın Nâsih'te bildirdiğine: göre İbn Abbâs, "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Dünya hayatındaki mükâfat ve malı isteyenlerin, salih amellerine karşılık, ailesine, malına ve çocuklarına sıhhat ve afiyet verilir. Bu konuda bir eksikliğe uğramazlar. Bu âyet, "Dünyayı isteyene istediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya girer" âyetiyle neshedilmiştir. Ebu'ş-Şeyh, Süddî'den aynı rivâyette bulunmuştur. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyet hakkında şöyle demiştir: “Dünyalık elde etmek için oruç tutan, namaz kılan veya gece ibadetine kalkan kişi hakkında Yüce Allah: “Ona dünyalıktan istediklerini veririm, ama bu kişinin yapmış olduğu amelleri boşa gider ve âhirette zarara uğrayanlardan olur" buyurmuştur." İbn Ebî Şeybe, Hennâd ve İbn Ebî Hâtim'in Saîd b. Cübeyr'den bildirdiğine göre "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetinde, dünyalık için amel yapan ve Allah'ın rızasını gözetmeyen kişi kastedilmiştir. İbn Ebî Hâtim'in Dahhâk'tan bildirdiğine göre bu âyet, şirk ehli hakkında inmiştir. İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in Mücâhid'den bildirdiğine göre bu âyet, gösteriş yapanlar hakkında inmiştir. Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî Şuabül-İman'da, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Kıyamet günü hesaba çekilmek için ilk çağrılacak kişi, Kur'ân'ı ezberleyip okuyan kişidir. Yüce Allah bu kişiye: «Peygamberime indirdiğimi sana öğretmedim mi?» diye sorar, bu kişi: «Evet öğrettin ey Rabbim» karşılığını verince, Yüce Allah: «Sana öğrettiğimle nasıl amel yaptın?» diye sorar. Bu kişi: «Ya Rabbi! Gece gündüz onu elimden bırakmadım» cevabını verince, Yüce Allah: «Yalan söyledin» buyurur. Melekler de: «Yalan söyledin» derler. Yüce Allah: «Senin için: “Falan kişi güzel okuyor" desinler diye Kur'ân okudun ve böyle de denildi. Git, bugün yanımızda senin bir alacağın yoktur» buyurur. Sonra mal sahibi çağrılır ve Yüce Allah: «Kulum! Sana nimetler vermedim mi, sana bolluk vermedim mi?» diye sorar. Bu kişi: «Evet ey Rabbim!» cevabını verince, Yüce Allah: «Sana verdiğimle ne yaptın?» diye sorar. Bu kişi: «Ey Rabbim! Akrabamı gözetir, sadaka verir ve başka yerlere de infakta bulunurdum» cevabını verince, Yüce Allah: «Yalan söyledin. Sen bunları, senin için cömert denilmesi için yaptın ve böyle de denildi. Git, bugün yanımızda senin bir alacağın yoktur» buyurur. Sonra öldürülen kişi çağrılır ve Yüce Allah: «Ey kulum! Neden öldürüldün?» diye sorar. Kul: «Ya Rabbi! Senin için ve Senin yolunda öldürüldüm» cevabını verince, Yüce Allah; «Yalan söyledin.» Melekler de: «Yalan söyledin» derler. Yüce Allah: «Senin için: “Falan kişi cesurdur" denilmesi için savaştın ve böyle de denildi. Git, bugün yanımızda senin bir alacağın yoktur» buyurur. Sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): şöyle buyurdu: “Kıyamet günü cehennem ilk olarak bu üç kişiyle tutuşturulacaktır." Bu hadis Muâviye'ye anlatılınca ağlayarak: “Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): doğru söyledi" deyip: “Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. İşte âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da batıldır" âyetlerini okudu. Beyhakî Şuabu'l-İman'da Enes b. Mâlik'ten, Resûlullâh'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kıyamet günü ümmetim üç fırkaya ayrılır. Bir fırka Allah'a ihlâsla ibadet edenler; biri Allah'a gösteriş olsun diye ibadet edenler ve üçüncüsü dünyalık elde etmek için Allah'a ibadet edenler. Yüce Allah dünyalık için ibadet edene: «İzzetim ve Celâlim için söyle! Bana hangi amaçla ibadet ettin?» diye sorunca, bu kişi: «Dünyalık elde etmek için ibadet ettim» cevabını verir. Bunun üzerine Yüce Allah: «Şüphe yoktur ki topladığın dünyalık sana fayda vermeyecek ve malına geri dönemeyeceksin. Bunu ateşe götürünüz» buyurup, gösteriş için ibadet edene: «İzzetim ve Celâlim için söyle! Bana hangi amaçla ibadet ettin?» diye sorar. Bu kişi: «Gösteriş için ibadet ettim» cevabını verince, Yüce Allah: «Gösteriş için yaptığın ibadetlerinin hiç biri kabul edilmemiştir ve bu ibadetlerin sana bir faydası olmayacaktır. Bunu da ateşe götürünüz» buyurup ihlâsla ibadet edene: «İzzetim ve Celâlim için söyle! Bana hangi amaçla ibadet ettin?» diye sorunca, bu kişi: «İzetin ve Celâlin için yemin ederim ki sen neden ibadet ettiğimi benden daha iyi bilirsin. Ben sadece Senin için ve rızanı kazanmak için ibadet ettim» cevabını verir. Bunun üzerine Yüce Allah: «Kulum doğru söyledi. Bunu cennete götürünüz» buyurur. " Beyhakî Şuabu'l-İman'da, Adiy b. Hâtim'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kıyamet günü bir grup insan cennete götürülürler ve bunlar cennete yaklaşıp, kokusunu koklayarak, yüce Allah'ın cennetlikler için hazırladığı köşklere bakınca: «Ey Rabbimiz! Cenetliklere vereceğin bu mükâfatları göstermeden önce bizi cehenneme atsaydın bizim için cehennem azabı daha kolay olurdu» derler. Yüce Allah: «İşte, ben de size bu ızdırabı çektirmek istedim. Çünkü siz (dünyada iken) yalnız kaldığınız zaman benimle mübareze eder, her türlü kötülükleri işlerdiniz. İnsanlar arasına girdiğiniz vakit ise onlara karşı riyakârlık eder, adeta derin bir saygı içinde görünürdünüz. İnsanlardan korkar utanırken, benden korkmaz, utanmazdınız. Onlara saygı beslerken, bana karşı saygısız davranırdınız. Sırf gösteriş olaraktan bazı şeyleri terkederdiniz, fakat bana karşı terketmezdiniz. İşte bütün bu sebeplerden ötürü, ben de bugün sizi mahrum ettiğim (ve size göstermiş olduğum) bu nimetler karşısında sizi en acı bir şekilde azaplandırırım.»" Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr, "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Yaptıkları salih amellerin karşılığı kendilerine dünyada verilir ve âhirette bu amellerden faydalanamazlar. Bu âyet, Rûm Süresindeki, "İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz her hangi bir faiz Allah katında artmaz; fakat, Allah'ın rızasını dileyerek verdiğiniz herhangi bir sadaka (zekat) böyle değildir. İşte onlar sevablarını kat kat artıranlardır" âyeti gibidir." Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde, "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Derdi, telaşı, isteği, niyeti ve haceti dünya olan kişiye yüce Allah yaptıklarının mükâfatını dünyada verir ve bu kişi âhirete sevapsız olarak gider. Mümin ise yaptığı güzel amellerin mükâfatını hem dünyada alır, hem de âhirette karşılığını görür ve bu konuda mağdur edilmez." Ebu'ş-Şeyh, Mücâhid'in, "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: “Dünyada Allah için değil de dünyalık elde etmek için amel yapana, yüce Allah dünyadayken amelinin mükâfatını verir. İşlediklerinin karşılığının tam verilmesinden kasıt yaptıklarının mükâfatını eksiksiz olarak dünyadayken almalarıdır." Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Meymûn b. Mihrân der ki: “Allah katındaki değerini öğrenmek isteyen amellerine baksın. Ne olursa olsun bu kişi ameline kavuşacaktır. Salih amel yapan her mümin ve kafire yüce Allah mutlaka amelinin karşılığını verir. Mümine amelinin karşılığını hem dünyada, hem âhirette dilediği gibi verir. Kafire ise amelinin karşılığını 'dünyada verir." Merymûn b. Mihrân böyle dedikten sonra: “Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetini okudu. Ebu'ş-Şeyh'in Hasan(ı Basrî)'den bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesi, güzel şeyler mânâsındadır. Ebu'ş-Şeyh, İbn Cüreyc'in, "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: “Dünyadayken kendileri için her güzel şeyi (dünyalığı) hemen veririz ve bu konuda onları mağdur etmeyiz. Çünkü onlar salih amelleri sadece dünya için yapmışlardı." İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in Mücâhid'den bildirdiğine göre "İşlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar" âyetinden kastedilen ameli kabul edilmeyenlerin yaptıklarının karşılığının dünyadayken hemen verilmesidir. Ebu'ş-Şeyh'in Süddî'den bildirdiğine göre "İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da batıldır" âyetinden kastedilen, yaptıkları hayırların boşa gitmesi, âhirete kabul edilmemesi ve yaptıklarına karşılık sevap almamalarıdır. İbn Ebî Hâtim'in Ebû Mâlik'ten bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesi boşa gitmesi mânâsındadır. Ebû Ubeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ubey b. Ka'b, bu âyeti (.....) şeklinde okumuştur. |
﴾ 16 ﴿