2"Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, Güneş'i ve Ay'ı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her bîri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır" İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime der ki: İbn Abbâs'a: “Falan kişi, sema direk üzerinde yükselmiştir diyor" dediğimde, "Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, Güneş'i ve Ay'ı emrine boyun eğdiren Allah'tır..."âyetini oku" karşılığını verdi. İbn Cerîr ve İbnü'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, Güneş'i ve Ay'ı emrine boyun eğdiren Allah'tır..." âyetini açıklarken: “Nereden biliyorsun? Belki de semayı göremeyeceğin direklerle yükseltmiştir" dedi. Abdurrezzâk, İbnü'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, Güneş'i ve Ay'ı emrine boyun eğdiren Allah'tır..." âyetini açıklarken: “Onun direkleri vardır, ama o direkleri göremezsiniz" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İyâs b. Muâviye, "Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, Güneş'i ve Ay'ı emrine boyun eğdiren Allah'tır..." âyetini açıklarken: “Sema, yeryüzü için âdeta bir tavan gibi yapılmıştır " demiştir. İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre sema, dört melek üzerinde durmaktadır. Her bir tarafında bir melek vazifelendirilmiştir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid, "Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, Güneş'i ve Ay'ı emrine boyun eğdiren Allah'tır..." âyetini açıklarken: “Sema, göremeyeceğiniz direkler üzerinde yükselmiştir " demiştir. Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) ve Katâde şöyle derdi: “Allah semayı direksiz olarak yaratmış ve ona: «Kalk!» demiş ve sema da kalkmıştır." İbn Ebî Şeybe ve İbnü'l-Münzir'in Muâz'dan bildirdiğine göre bu âyet, Ubey'in mushafında (.....) şeklindedir.. İbn Ebî Hâtim, Katâde'nin, "(Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır" âyetini açıklarken: “Güneş ve Ay'ın belli bir süre, kısaimayacak ve ilerisine de geçilemeyecek bir yörüngede akması kastedilmiştir" dediğini bildirir. İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in Mücâhid'den bildirdiğine göre âyette geçen "Belli bir vakit" âyetinden kasıt dünyanın yok olacağı zamana kadar olan süredir. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in Mücâhid'den bildirdiğine göre (.....) âyeti: “Tek başına dilediği şekilde düzenler" mânâsındadır. İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh, Katâde'nin, "O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır" âyetini açıklarken: “Yüce Allah, vaadettiğinin hak olduğuna iman edilmesi ve ona kavuşulacağına kesin olarak inanılması için kitaplarını indirmiş ve peygamberlerini göndermiştir" dediğini bildirir. İbn Ebî Hâtim, Gufra'nın azatlısı Ömer b. Abdillah'ın şöyle dediğini bildirir: Ka'b, Ömer b. el-Hattâb'a şöyle dedi: “Allah doğu ile batı arasında beş yüz yıllık bir mesafe kılmıştır. Doğudaki yüz yıllık mesafede hiçbir canlı, ne cin ne insan ne hayvan ne de ağaç bulunmamaktadır. Batıdaki yüz yıllık mesafe de böyledir. Canlılar ancak ikisinin arasındaki üç yüz yıllık mesafede yaşamaktadırlar." İbn Ebî Hâtim, Abdullah b. Amr'ın: “Dünya, beş yüz yılık mesafedir. Dört yüz yıllık mesafesi harabe, yüz yıllık mesafe ise mamurdur. Müslümanların elindeyse, bu yüz yıllık mesafeden bir yıllık memesafee vardır" dediğini bildirir. İbn Ebî Hâtim ve Ebû Nuaym'ın el-Hilye'de bildirdiğine göre Vehb b. Münebbih der ki: “Dünyadaki mamur olan yerin harab olan yere olan oranı, sahradaki bir kilimin kapladığı yer kadardır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Celed der ki: “Yeryüzü yirmi dört bin fersahtır. Bunun on iki bin fersahını siyahiler tutar. Rumlar, sekiz bin fersah, Persler üç bin fersah ve Araplar bin fersah yer tutar." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hâlid b. Mudarrib: “Yeryüzü beş yüz yıllık mesafedir. Bunun üç yüz yıllık mesafesi, mamur, iki yüz yıllık mesafesi ise haraptır" dedi. İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hassân b. Atiyye der ki: “Yeryüzünün genişliği beş yüz yıllık mesafe kadardır. Bunun üç yüz yıllık mesafesi denizler, yüz yıllık mesafesi harab, iki yüz yıllık mesafesi ise mamurdur." İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'ın: “Yeryüzü yedi yüz parçadır. Bunun altı parçasında Yecûc ve Mecûc, bir parçasında ise diğer mahlukat vardır" dediğini bildirir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde der ki: “Bize bildirildiğine göre yeryüzü yirmi dört bin fersahtır. Bunun on iki bin fersahı Hind diyarı, sekiz bin fersahı Çin diyarı, üç bin fersahı Mağrib ve bin fersahı da Arapların diyarıdır." İbnü'l-Münzir, Muğîs b. Sümeyy'in: “Yeryüzü üç kısımdır. Üçte birinde insanlar ve ağaçlar, üçte birinde denizler, üçte birinde ise hava bulunmaktadır" dediğini bildirir. |
﴾ 2 ﴿