9"Sîzden önceki Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin -ki onları Allah'tan başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, «Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz» dediler" Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ud, bu âyeti, (.....) şeklinde okur ve: “Neseb bilginleri yalan söylemektedir" derdi. İbn Ebî Şeybe ve İbnü'l-Münzir, Amr b. Meymûn'dan aynı rivâyette bulunmuştur. İbnu'd-Durays'ın Ebû Miclez'den bildirdiğine göre bir adam Ali b. Ebî Tâlib'e: “Ben insanların nesebini bilirim" deyince, Hazret-i Ali: “Sen insanların nesebini bilemezsin" karşılığını verdi. Adam: “Hayır biliyorum" deyince, Hazret-i Aff: “Yüce Allah'ın: “Ad, Semud milletleri ile Ress'lileri ve bunların arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik" âyetini gördün mü?" karşılığını verdi. Adam: “Ben birçok kişinin nesebini bilirim" deyince, Hazret-i Ali: “Sizden önceki Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin -ki onları Allah'tan başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, «Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz» dediler" âyetini gördün mü?" karşılığını verdi. Bunun üzerine adam sustu. Ebû Ubeyd, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Urve b. ez- Zübeyr der ki: “Bizler Adnan ile İsmail arasındakileri bilen kimseyi görmedik." Ebû Ubeyd ve İbnü'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Adnan ve Hazret-i İsmâil arasında bilinmeyen otuz kişi vardır" demiştir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, âyet hakkında şöyle demiştir: “Onlar, Allah'ın Kitab'ını duyunca şaşırdılar ve ellerini ağızlarına götürüp: “Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz" getirdiğiniz şeye inanmıyoruz. Getirdiğiniz şeye karşı büyük bir şüphe içindeyiz" dediler. Abd b. Humeyd, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, «Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz» dediler" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Kavimleri ellerini, sözlerini reddetmek üzere peygamberlerin ağızlarına götürdüler ve "Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz" deyip yalan söylediler. Çünkü Allah hakkında şüphe yoktur. Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indiren ve sizin için ondan rızık çıkaran, sizin için görünen nimetleri açığa çıkaran Allah hakkında şüphe olur mu?" Ebû Ubeyd ve İbnü'l-Münzir'in Mücâhid'den bildirdiğine göre âyette geçen ellerini ağızlarına götürmekten kasıt, peygamberlerin sözünü reddedip yalanlamalarıdır. Abdurrezzâk, Firyâbî, Ebû Ubeyd, İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, "...ellerini ağızlarına götürüp, ..." âyetini: “Ellerini ısırdılar" şeklinde açıklamıştır. Başka bir lafızda ise: “Peygamberlerine olan kinlerinden dolayı parmaklarını ısırdılar" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Zeyd, "...ellerini ağızlarına götürüp, ..." âyetini: “Parmaklarını ağızlarına soktular" şeklinde açıklamış: “İnsan sinirlendiği zaman elini ısırır" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in Muhammed b. Ka'b el-Kurazî'den bildirdiğine göre "...ellerini ağızlarına götürüp, âyeti, yalanlamak mânâsındadır. |
﴾ 9 ﴿