90"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasmız diye size öğüt veriyor" Ahmed, Osman b. Ebi'l-Âs'tan bildiriyor: Ben Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturmaktaydım. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gözlerini diktikten sonra: “Cibril bana geldi ve: «Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor» âyetini bu sûrede buraya koymamı emretti" buyurdu. Ahmed, el-Edeb'de Buhârî, İbn Ebî Hatim, Taberânî ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) evin avlusunda oturmuşken Osman b. Maz'ûn geldi ve yanına oturdu. O konuşurken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) gözlerini semaya dikti ve bir müddet gökyüzüne baktı. Sonra bakışlarını sağ tarafına yere indirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Osman b. Maz'ûn'un yanından yerde gözlerini diktiği yere meyletti. Sonra kendisine denilen şeyi anlıyorum der gibi başını sallamaya başladı. Bu bittikten sonra tekrar ilk olduğu gibi (Cibrîl) kaybolana kadar gözlerini semaya dikti. Tekrar Osman b. Maz'ûn'un yanına gelince, Osman bu durumu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sordu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cibrîl bana geldi" buyurdu. Osman: “Sana ne dedi?" diye sorunca: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor" dedi" buyurdu. Osman: “İşte o zaman iman kalbime indi ve Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) sevdim" dedi. Bâverdî, İbnu's-Seken, İbn Mende ve Ma'rifetu's-Sahâbe'de Ebû Nuaym, Abdulmelik b. ümeyr'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) peygamber olduğu Eksem b. Sayfî'ye haber verilince, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gitmek istedi. Ancak kavmi buna engel oldu. Bunun üzerine Eksem iki kişiyi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdi. Bunlar: “Biz Eksem'in elçileriyiz. O senin kim olduğunu ve ne üzere geldiğini soruyor" dediler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben Abdullah'ın oğlu Muhammed'im. Ben Allah'ın kulu ve Peygamberiyim" buyurdu ve: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor" âyetini okudu. Bu dediğini bize tekrar et" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), onlar bunu ezberleyene kadar tekrar etti. Sonra bu iki kişi Eksem'in yanına gidip durumu haber verdiler. Eksem bu âyeti işittiği zaman: “Onun güzel ahlâkı emredip kötü şeylerden nehyettiğini görüyorum. Siz bu konuda baş olun ve kuyruk olmayın, ilk olun ve sonuncu olmayın" dedi. el-Umevî Meğazide bu hadisi rivayet etti ve şunu ekledi: “Eksem bineğine binerek Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru yola çıktı ve yolda öldü. "Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder" âyetinin onun hakkında indiği söylenirdi." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin el-Esmâ ve's-Sıfât'ta bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor" âyetini açıklarken: “Allah, kendisinden başka ilah olmadığına şehadet ederek farzları eda etmeyi, akrabalık bağından dolayı akrabaya Allah'ın emrettiği şekilde haklarını vermeyi, zinadan, şirkten, kibirden ve zulmekmekten nehyetmeyi emrederek bize öğüt vermektedir" dedi. Saîd b. Mansûr, Buhârî Edeb'de, Muhammed b. Nasr es-Salât'ta, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Hâkim ve Şuabu'l-İmân'da Beyhakî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: Allah'ın Kitab'ındaki en yüce âyet: “Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür" âyetidir. Hayır ve şer konusunda en toplayıcı âyet ise: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor" âyetidir. Allah'ın Kitab'ında teslimiyeti en fazla vurgulayan âyeti ise: “Allah, kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği yerden rızık verir. Allah'a güvenen kimseye O yeter. Allah, âyetini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü var etmiştir" âyetleridir. Yine Allah'ın Kitab'ındaki en ümit verici âyet ise: “De ki: “Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir" âyetidir. Beyhakî'nin Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor" âyetini okuyup: “Allah size bütün iyilikleri ve kötülükleri tek bir âyette topladı. Vallahi adalet ve iyilik, Allah'a itaat olan herşeyi içine aldı. Hayâsızlık ve azgınlık ta Allah'a masiyet olan herşeyi içine aldı" dedi. Buhârî Târih'te Kelbî vasıtasıyla babasından bildiriyor: Ali b. Ebî Tâlib sohbet eden bir topluluğun yanına vardı ve: “Siz neyi konuşmaktasınız?" diye sordu. Onlar: “Güzel ahlâktan bahsetmekteyiz" dediler. Bunun üzerine Ali: “Yüce Allah'ın Kitab'ındaki: «Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder.;.» âyeti size yetmiyor mu? Adalet insaflı olmak, iyilik ise ihsanda bulunmaktır. Bundan başka ne kaldı ki?" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor" âyetini açıklarken: “Cahiliye ahalisinin onunla amel edip ta'zim ederek korktukları ne kadar güzel ahlâk varsa, mutlaka Allah onu emretmiştir. Yine onların birbirlerini ayıpladıkları kötü şeyleri de mutlaka Allah yasaklamıştır. Daha da ileri giderek kötü ahlâk ve kötü sözleri de yasaklamıştır" dedi. İbn Ebî Hâtim, Muhammed b. Ka'b el-Kurazî'den bildiriyor: Ömer b. Abdilazîz beni çağırıp: “Bana adaleti vasfet" dedi. Ona: “Aferin büyük bir meseleyi sordun. İnsanların küçüklerine baba büyüklerine de oğul ol. Kendi yaşıtlarına ve kadınlara kardeş ol. İnsanları suçlarına ve gövdelerine göre cezalandır. Hiç kimseye de gazabından dolayı bir kırbaç bile vurma. Yoksa o zaman haddi aşanlardan olursun" dedim. İbn Ebî Hâtim'in, Şa'bî'den bildirdiğine göre İsa b. Meryem: “İylik demek, sana kötülük edenlere iyilik yapmak demektir. İyilik sana iyilik edenlere iyilik etmek değildir" demiştir. . |
﴾ 90 ﴿