15

"Halkı zalim olan nice kasabaları kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler varettik. Onlar azabımızı hissedince, hemen oradan kaçmaya koyuluyorlardı. «Koşup kaçmayın! Size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün, belki sorulacaksınız» dedik. «Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik» dediler. Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti."

İbn Merdûye, Kelbî vasıtasıyla Ebû Sâlih'ten bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: Yüce Allah, Himyerilerden Şuayb adında bir peygamber gönderdi. Ancak kölenin biri ona saldırıp sopasıyla vurdu. Daha sonra Buhtunnasr üzerlerine yürüyüp hepsini öldürdü. Onlardan geriye tek bir kişi bile bırakmadı. Yüce Allah onlar hakkında: "Halkı zalim olan nice kasabaları kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler varettik. Onlar azabımızı hissedince, hemen oradan kaçmaya koyuluyorlardı. «Koşup kaçmayın! Size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün, belki sorulacaksınız» dedik. «Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik» dediler. Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti"' âyetlerini indirdi.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Kelbî: "Halkı zalim olan nice kasabaları kırıp geçirdik..." âyetini açıklarken: "Bu kasabalardan kasıt, Ezd oğulları kasabalarıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini: "Kaç kasabayı helak ettik" şeklinde açıklamıştır. (.....) ifadesini: "Kaçmayın" şeklinde açıklamıştır, (.....) ifadesini de: "Belki anlarsınız" şeklinde açıklamıştır.

İbn Ebî Hâtim, Rabî'den bildirir: Kendilerine gelen ve onları uyaran elçileri yalanlayıp, elçiler de aralarından çıktıktan sonra gelen azabı hissettiklerinde tekrar imana dönmek için azaptan kaçmaya başlarlardı. Ancak kendilerine: "Koşup kaçmayın! Size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün, belki sorulacaksınız" denilince bu azaptan kaçıp kurtulamayacaklarını anlamışlardır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) âyetini: "Hemen oradan (azap yerinden) kaçmaya başlarlardı" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Koşup kaçmayın! Size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün, belki sorulacaksınız" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Kendileriyle alay edilircesine: "Sizlere nimetler verilen yurtlarınıza geri dönün, belki sizden bir şey istenir" denmiştir." "...Bu feryatları devam etti" âyetini açıklarken de şöyle demiştir: "Azabın geldiğini gördüklerinde ise: "Bizler gerçekten zalim kimseler idik" şeklinde feryat etmekten başka bir çareleri kalmadı. Ancak Yüce Allah onları yerler bir edip helak etti."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "...Size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün..." âyetini açıklarken: "Evlerinize ve mallarınıza geri dönün, anlamındadır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bunlar kaleleri olan bir kavimdi. Peygamberlerini öldürünce Yüce Allah da onların üzerine Buhtunassarr'ı gönderdi. O da hepsini öldürmeye başladı. Başta onlar kaçmaya başlayınca da geri dönene kadar melekler kılıçlarla onların yüzlerine vurup durdu."

İbn Ebî Hâtim, İbn Vehb'den bildirir: Cezîrelilerden bir adam bana şöyle anlattı: Yemen'de Hadûr ve Kılâbe adında iki kasaba vardı. Bu iki kasabanın halkı bol nimetler içinde o kadar şımardılar ki artık kapılarını dahi kapatmaz oldular. Bu şekilde refah içinde yaşarlarken Yüce Allah onlara bir peygamber gönderdi, ancak onlar bu peygamberi öldürdü. Bunun üzerine Yüce Allah, Buhtunasar'ın içine bunların üzerine savaşa çıkma düşüncesini düşürdü. Buhtunasar bir ordu hazırlayarak üzerlerine gönderdi, ancak yapılan savaşta ordusu yenilgi alarak geri döndü. Buhtunassar ilk ordudan daha büyük ve daha donanımlı bir ordu daha hazırlayarak üzerlerine gönderdi. Ancak ilkinde olduğu gibi ordusu yine hezimete uğradı. Bu durumu gören Buhtunassar bizzat kendi komutasında bir orduyla üzerilerine gitti. Bu kez onları yendi. Bu iki kasaba halkı kasabalarından kaçarak çıktılar. Arkalarından: "Koşup kaçmayın! Size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün!" şeklinde bir ses duyunca geri döndüler. Döndükten sonra bu kez: "Peygamberlerin intikamı için!" şeklinde bir ses işittiler. Bu sesin ardından da kılıçlarla öldürüldüler. "Halkı zalim olan nice kasabaları kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler varettik. Onlar azabımızı hissedince, hemen oradan kaçmaya koyuluyorlardı. «Koşup kaçmayın! Size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün, belki sorulacaksınız» dedik. «Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik» dediler. Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti'" âyetlerinde anlatılan da budur.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Sonunda onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yaptık" şeklinde açıklamıştır.

Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) ifadesinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Ölüler, anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Lebîd b. Rabîa'nın:

"Giysilerini avretlerinin üzerine çektiler

Oysa onlar evlerinin içinde ölü gibidirler" dediğini işitmez misin?"

15 ﴿