9

"Onlar boş şeylerden yüz çevirirler. Onlar zekatlarını verirler. Onlar ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunanlar bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir. Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler. Ve onlar ki namazlarına riayet ederler."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Onlar boş şeylerden yüz çevirirler" âyetini açıklarken: "Boş şeylerden kasıt batıl olan şeylerdir" demiştir.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Onlar boş şeylerden yüz çevirirler" âyetini açıklarken: "Boş şeylerden kasıt günah olan her şeydir" demiştir.

İbnu'l-Mübârek'in bildirdiğine göre Katâde: "Onlar boş şeylerden yüz çevirirler" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Vallahi bununla kendilerini batıl olan şeylerden koruyacak olan Allah'ın emri de gelmiştir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Onlar zekatlarını verirler. Onlar, eşleri ve ellerinin altında bulunanlar dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler. Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir. Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Onlar mallarının zekatını verirler. Mahrem yerlerini çirkin şeylerden korur ve zinaya bulaşmazlar. Ancak eşleri ve cariyeleriyle birlikte olmaktan dolayı yerilmez ve kınanmazlar. Eşi ve cariyesi varken hâlâ başkasında gözü olan ve kendisine helal olmayan bir şeyi isteyen kişiler dinlerinde aşırıya kaçmış, haddi aşmış kişilerdir. Kendi aralarında veya başka dinlerden olan insanlar arasında emanetlerine riayet eder, verdikleri sözlerde dururlar."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: "Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunanlar bunun dışındadır..." âyetini açıklarken: "Nikahlı eşleri ile cariyeleriyle girdikleri ilişkilerden dolayı kınanmazlar" demiştir.

İbn Ebî Hâtim, Muhammed b. Ka'b'dan bildirir: İki cinsel organ dışında her türlü cinsel organ sana haramdır. Bunlar da: "Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunanlar..." âyetiyle zikredilmiştir.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir" âyetini açıklarken: "Kendisine helal olanın ötesine gitmek isteyen harama olan bir şeye bulaşır" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Abdirrahman: "Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir" âyetini açıklarken: "Sınırı aşmaktan kasıt zinadır" demiştir.

İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim, İbn Ebî Müleyke'den bildirir: Hazret-i Âişe'ye kadınlarla muta yapmayı sorduğumda şu karşılığı verdi: "Aramızda bu konuda hükmü verecek olan Allah'ın Kitabı vardır. Yüce Allah: "Onlar, eşleri ve ellerinin altında bulunanlar dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar..." buyurur. Yüce Allah'ın kendisine eş kıldığından veya cariye olarak verdiğinden öteye geçmek isteyenler haddi aşmış olurlar."

Abdurrezzâk ve Ebû Dâvud Nâsih'de bildirdiğine göre Kâsım b. Muhammed'e muta konusu sorulunca: "Bunun Kur'ân'da haram kılındığını görüyorum" dedi ve: "Onlar, eşleri ve ellerinin altında bulunanlar dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar..." âyetlerini okudu.

Abdurrezzâk, Katâde'den bildirir: Kadının biri kölesini, ilişkiye girmek için kendine tahsis etti. Durumu Ömer'e anlatılınca, Ömer kadına: "Neden öyle bir şey yaptın?" dedi. Kadın: "Erkeğe, elinin altında bulunan cariyelerin helal olması gibi bu kölenin de bana helal olacağını düşündüm" karşılığını verdi. Ömer bu konuyu Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbına danışınca: "Allah'ın Kitabını yanlış bir şekilde yorumlamış" dediler. Bunun üzerine Ömer, kadına: "Bu köleden sonra artık seni hür olan bütün erkeklere haram kılıyorum" dedi. Ömer kadını bu şekilde cezalandırırken, ondan haddi uzaklaştırmış oldu. Köleye de kadına yaklaşmamasını emretti.

Abdurrezzâk, Ebû Bekr b. Abdillah'tan bildirir: Babamın şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdilazîz'in bir davada hüküm vermesine şahit oldum. Yanına, Rum bir köle satın alan Araplardan bir kadın getirildi. Kadın: "Bu köleyi satın aldım, ancak amcam oğulları ona yaklaşmama izin vermiyorlar. Oysa erkeğe cariyesi ne ise ve nasıl onunla ilişkiye girebiliyorsa ben de bu köleyle aynı şeyi yapabilmeliyim. Onun için amcam oğullarına benden uzak durmalarını söyle" dedi. Ömer, kadına: "Daha önce evlendin mi?" diye sorunca, kadın: "Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer: "Vallahi senin cahil biri olduğunu bilmesem taşlarla recmederdim!" dedi.

Abdurrezzâk ve İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Ömer'e, kadının kendi cariyesini kocasına helal kılması durumu sorulunca şöyle demiştir: "Bir fere (eşin) dışında başka bir fere sana helal olmaz. Onun için eşinin verdiği bu cariyeyi ister satar, ister başkasına hibe eder, istersen de azat edersin."

Abdurrezzâk, Saîd ile Vehb'den bildirir: Adamın biri Ömer'e geldi ve: "Annemin bir cariyesi vardı. Bu cariyeyi onunla ilişkiye girmem için bana helal kıldı" dedi. Ömer de: "Bu cariyeyi satın almadan veya annen sana hibe etmeden onunla bu tür bir ilişki sana helal olmaz" dedi.

Abdurrezzâk, İbn Abbâs'tan bildirir: "Kişinin karısı veya kızı veya kızkardeşi, kendilerine ait olan bir cariyeyi kendisine helal kılmaları halinde onunla ilişkiye girecekse onların cariyesi olarak ilişkiye girmelidir."

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Tâvus şöyle demiştir: "Böylesi bir cariye kişiye yemekten daha fazla helal olur. Ancak ilişki sonrası çocuk gelmesi halinde çocuk cariyenin kendisine helal kılındığı adamın, cariye ise ilk efendinindir."

Abdurrezzâk, Atâ'dan bildirir: "Önceleri böyle bir şey yapılırdı. Kişi cariyesini oğluna veya erkek kardeşine veya babasına helal kılardı. Aynı şekilde kadın da cariyesini kocasına helal kılardı. Ancak ben böyle bir şeyin yapılmasını istemem. Ancak güvenilir kişilerin bana bildirdiğine göre cariyesini misafirine helal kılanlar da vardı."

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Şîrîn: "Cinsel organ ödünç olarak verilemez" demiştir.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Cinsel organ ödünç olarak verilemez" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde "Onlar ki namazlarına riayet ederler" âyetini: (.....) lafzıyla okumuş ve: "Kıldıkları namazın abdestine, vakitlerine, rüku ve secdelerine dikkat ederler" şeklinde açıklamıştır.

Saîd b. Mansûr ve İbn Ebî Hâtim, Mesrûk'tan bildirir: "Kur'ân'da geçen bütün (.....) ifadelerinden kasıt namaz vakitleridir."

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd'da: "Yüce Allah: "Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir" ile "Onlar ki namazlarına riayet ederler" âyetlerinde olduğu gibi namazı çokça zikretmiştir" denilince: "Bundan kasıt namaz vakitleridir" karşılığını verdi. "Biz bunların namazın terk edilmemesine yönelik olduğunu sanıyorduk" dediklerinde de İbn Mes'ûd: "Namazı terk etmek küfürdür" karşılığını verdi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Sâlih: "Onlar ki namazlarına riayet ederler" âyetini: (.....) lafzıyla okumuş ve şöyle demiştir: "Bu namazdan kasıt, farz namazlardır. Meâric Sûresi'ndezikredilen namaz ise nafile namazdır."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime: "Onlar ki namazlarına riayet ederler" âyetini: (.....) lafzıyla okumuş ve: "Bu namazdan kasıt, farz namazlardır" demiştir.

9 ﴿