13

Elleri boyunlarına bağlı olarak, o ateşin dar bir yerine atıldıkları vakit, orada: “Ey helâk, neredesin, yetiş!” diye bağırırlar.

"Bu ateş onları uzak bîr mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: "Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce..." âyetini açıklarken: "Burada yüz yıllık bir mesafe kastedilmektedir" dedi.

Taberânî ve İbn Merdûye, Mekhûl vasıtasıyla Ebû Umârne'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim bana karşı bilerek yalan söylerse Cehennemin iki gözü arasından oturacağı yeri seçsin" buyurunca, ashâb: " Resûlallah! Cehennemin gözü var mıdır?" diye sordu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet vardır, Allah'ın: «Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce...» buyurduğunu işitmediniz mi? Cehennem onları ancak gözleriyle görür" buyurdu.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim Hâlid b. Düreyk vasıtasıyla sahabeden bir kişiden bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim benim söylemediğim bir şeyi bana isnad eder veya kendini anne babasından başkasına nispet eder veya kendini efendilerinden başkasına mal etmeye çalışırsa, Cehennemin iki gözü arasından oturacağı yeri seçsin" buyurdu. " Resûlallah! Cehennemin gözü var mıdır?" denilince: "Evet vardır; Allah'ın: «Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce...»buyurduğunu işitmediniz mi?" karşılığını verdi.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim sahîh bir senetle İbn Abbâs'tan bildirir: Şüphesiz ki kul ateşe sürüklendiği zaman, katırın arpaya iştahlanıp iç çekmesi gibi cehennem de ahalisine iç çeker. Sonra ateş öyle bir uğuldar ki, korkmayan hiç kimse kalmaz. Ateş ahalisinden her kişinin kulak memesi ve omuz arası yetmiş yıllık bir mesafedir. Orada irinle dolu vadiler vardır. Bu irinler ölçülerek ahalisinin ağzına dökülür.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ubeyd b. Umeyr: "...Onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Cehennem öyle bir uğuldar ki, Allah'a yakın ne bir melek, ne de gönderilmiş bir peygamber kalmaz ki mutlaka hepsi diz üstü çöker ve tir tir titrerler. Hatta İbrâhîm (aleyhisselam) diz üstü çökerek: "Ey Rabbim! Bu gün sadece kendi canımın kurtarılmasını istiyorum" der.

İbn Vehb, el-Ehvâl'da Attâf b. Hâlid'den bildirir: O gün birbirini yiyen Cehennem ile gelinir ve onu yetmiş bin melek (yularından) tutar. Cehennem insanları gördüğü zaman: "Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler" buyruğunda olduğu gibi öyle bir uğuldar ki, ne bir peygamber, ne bir sıddîk kalmaz hepsi mutlaka diz üstü çöker ve: "Ey Rabbim! Nefsim, nefsim!" der. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise: "Ümmetim, ümmetim" der.

Ebu'ş-Şeyh'in el-Azame'de bildirdiğine göre Muğîs b. Sumeyy: "Hesaba çekilip de karşılığını görecek insanlar ve cinler dışında Allah ne yaratmış ise mutlaka sabah akşam Cehennemin uğuldamasını işitir" dedi.

Âdem b. Ebî İyâs'ın Tefsîr'de. bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Onlar Cehennemin uğultusunu yüz yıllık bir mesafeden işitirler. Cehennem yetmiş bin yularla çekilerek getirilir. Her yuları yetmiş bin melek çeker. Eğer bırakılacak olursa o, iyilerin de ve kötülerin de üzerine gelir. O, öyle bir uğuldar ki, gözlerde bir damla gözyaşı kalmaz ve mutlaka bütün gözyaşları dökülür. Sonra bir daha uğuldar ve kalpler yerinden sökülüp boğaza çıkar."

Ebû Nuaym Hilye'de Ka'b'dan bildirir: Kıyamet gününde Allah ilkleri ve sonrakileri bir yerde toplar ve melekler saf saf iner. Allah, Cibril'e: "Cehennemi getir" buyurur. Cibril Cehennemi yetmiş bin yularla çekerek getirir. Cehennem daha yaratıklara yüz yıllık bir mesafede iken öyle bir uğuldar ki yaratıkların kalpleri yerinden fırlar. Sonra bir daha öyle bir uğuldar ki, Allah'a yakın ne bir melek, ne de gönderilmiş bir peygamber kalmaz ki mutlaka hepsi diz üstü çöker. Üçüncü defa da uğuldayınca kalpler yerinden sökülüp boğaza çıkar ve akıllar baştan gider. O zaman her kişi kendi ameline koşacaktır. Hatta İbrâhîm (aleyhisselam): "Dostluğumuz adınâ! Senden sadece nefsimin kurtarılmasını istiyorum" diyecektir. Mûsa (aleyhisselam):'"Konuşmamız adına! Sadece nefsimin kurtarılmasını istiyorum" diyecektir. İsa (aleyhisselam): "Beni mükerrem kılman hürmetine! Bu gün beni doğurmuş olan Meryem'i bile sormuyorum. Sadece nefsimin kurtarılmasını istiyorum" diyecektir. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ümmetim, ümmetim. Bugün kendi nefsimi sormuyorum" diyecektir. Bunun üzerine Yüce Allah: "Senin ümmetinden dostlarımın üzerine ne bir korku, ne de hüzün vardır. İzzetime yemin olsun ki, seni ümmetinle müjdeleyeceğim" buyuracaktır. Sonra melekler Allah'ın önünde kendilerine verilecek emri bekler bir şekilde duracaklardır."

13 ﴿