29"O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir. Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur'ânbana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir. Peygamber: «Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'ân'ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi» dedi. Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter." İbn Merdûye ve Delâil'de Ebû Nuaym sahîh bir senetle Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Ebû Muayt, Mekke'de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber oturur ve ona eziyet etmezdi. Ebû Muayt sabırlı bir kişiydi. Diğer Kureyşliler Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile oturduğu zaman kendisine eziyet ederlerdi. Ebû Muayt'ın, Şam seferine çıkan bir dostu vardı. Kureyşliler: "Ebû Muayt atalarının dininden çıktı" diyordu. Ebû Muayt'ın dostu gece vakti Şam'dan gelmişti Karısına: "Muhammed, üzere olduğu konuda ne yaptı?" diye sorunca: "Öncekinden daha ağır şeyler yaptı" karşılığını verdi. Adam: "Dostum ne yaptı?" diye sorunca da: "Atalarının dininden çıktı" cevabını verdi. Bunun üzerine adam kötü bir şekilde geceledi. Sabahladığında Ebû Muayt yanına geldi ve selam verdi. Adam selama cevap vermemişti. Ebû Muayt: "Ne oluyor ki, selamıma karşılık vermiyorsun?" deyince, adam: "Sen atalarının dininden çıkmışken nasıl selamına cevap vereyim?" karşılığını verdi. Ebû Muayt: "Kureyş bunu da yaptı ve durumu sana bildirdi değil mi?" deyince, dostu: "Evet" dedi. Ebû Muayt: "Benim ne yapmam onları razı eder?" diye sorunca, dostu: "Onun meclisine git ve yüzüne tükür. Ona, bildiğin en kötü küfürleri söyle" dedi. O da öyle yaptı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu harekete karşı yüzündeki tükürüğü silmekten başka bir şey yapmadı. Ancak Ebû Muayt yanından çıkacağı zaman: "Eğer senin Mekke dağlarından dışarı çıktığını görürsem boynunu vuracağım" buyurdu. Bedir savaşında Ebû Muayt'ın arkadaşları savaşa çıkmış, ama kendisi çıkmamıştı. Arkadaşları ona: "Bizimle beraber çıksana" deyince: "Bu adam Mekke dağlarından dışarı çıkarsam boynumu vuracağını söyledi" dedi. Arkadaşları: "Senin kırmızı deven vardır. Eğer hezimete uğrayacak olursak onunla uçarak kaçar gidersin" dediler. Bunun üzerine onlarla beraber çıktı. Allah, müşrikleri hezimete uğratınca Ebû Muaytın devesi çamura saplanıp kaldı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Muayt'ta içlerinde olmak üzere yetmiş Kureyş'liyi esir aldı. Ebû Muayt, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelerek; "Bunların arasından beni öldürecek misin?" diye sorunca: "Yüzüme tükürmenden dolayı seni öldüreceğim" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah, Ebû Muayt hakkında: "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir. Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur'ân bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir" âyetlerini indirdi. Ebû Nuaym, el-Kelbî vasıtasıyla Ebû Salih'ten, o da İbn Abbâs'tan bildirir: Ukbe b. Ebî Muayt her seferden gelineceği zaman yemekler yapar ve bütün Mekke ahalisini davet ederdi. O sıkça Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) meclislerinde bulunur ve Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) sohbetinden hoşlanırdı. Ancak küfür kendisine galip gelmişti. Bir gün yine seferden geldi ve yemekler yaparak Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) bu yemeğe davet etti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen, Allah'dan başka ilah olmadığına ve benim elçisi olduğuma şahadet etmedikçe bu yemekten yiyecek değilim" buyurdu. Ukbe b. Ebî Muayt: "Ye ey kardeşim oğlu!" deyince: "Öyle diyene kadar yiyecek değilim" buyurdu. Ukbe b. Ebî Muayt, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi şahadet getirince, Resûlullah ta (sallallahü aleyhi ve sellem) yemekten yedi. Bu haber Ubey b. Halefe yetişince, Ukbe b. Ebî Muayt'ın yanına gelerek: "Atalarının dininden mi çıktın ey Ukbe!" dedi. Halef, Ukbe b. Ebî Muayt'ın dostuydu. Ukbe: "Hayır vallahi, çıkmadım. Fakat bir kişi geldi ve ona şahitlik etmeden yemeğimden yemeyeceğini söyledi. Ben de yemeğimden yemeden evimden çıkıp gitmesinden utandım. Bu sebeple ona şahitlik ettim, o da yemeğimden yedi" dedi. Bunun üzerine Halef: "Sen gidip onun yüzüne tükürmedikçe senden razı olacak değilim" deyince, Ukbe de söyleneni yaptı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mekke'den dışarı çıktığını görürsem kılıçla başını keseceğim" buyurdu. Ukbe, Bedir savaşında esir düşmüştü. O gün Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) esirlerin içinden Ukbe'den başka kimseyi öldürmemişti. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye, İbn Abbâs vasıtasıyla bildirir: Ubey b. Halef, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) sohbetlerinde hazır bulunurdu. Ukbe b. Ebî Muayt onu azarlayınca: "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir. Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur'ân bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir" âyetleri indi. Musannef’te Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'ın azatlısı Miksem'den bildirir: Ubey b. Halef el-Cumahî Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gitmiş ve Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu İslam'a davet etmişti. Ukbe b. Ebî Muayt kendisiyle karşılaşınca- bunlar Cahiliye zamanında dosttu- Muhammed'e gidip yüzüne tükürmedikçe ve ona küfredip yalanlamadıkça senden razı değilim" dedi. Allah bunu yapmasına izin vermemişti. Bedir savaşında Ukbe b. Ebî Muayt esir alınmıştı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ali b. Ebî Tâlib'e onu öldürmesi için emir verdi. Ukbe: "Ey Muhammed! Bütün bu esirlerin arasından (sadece) ben öldürüleceğim ha!" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet" karşılığını verdi. Ukbe: "Niçin?" diye sorunca: "Küfründen, günahlara dalmandan, Allah ve Resulüne karşı haddi aşmandan dolayıdır" buyurdu. Bunun üzerine Ali b. Ebî Tâlib kalkarak onun boynunu vurdu. Ubey b. Halef ise: "Vallahi, Muhammed'i öldüreceğim" dedi. Bu haber Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) yetişince: "İnşallah ben onu öldüreceğim" buyurdu. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözlerini işiten bir kişi Ubey b. Halefe giderek: "Senin dediğin Muhammed'e söylenince: «İnşallah ben onu öldüreceğim» dedi" diyerek durumu ona haber verdi. Ubey b. Halef korkuya kapılarak: "Allah adına sana soruyorum, sen onun öyle dediğini işittin mi?" diye sordu. O da: "Evet, işittim" karşılığını verdi. Artık içine bir korku düşmüştü. Çünkü Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey dediği zaman mutlaka onu yapardı. Uhud savaşında Ubey b. Halef müşriklerle beraber çıkmıştı. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) hamle yapmak için fırsat kollamaya başladı. Sürekli kendisiyle Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında Müslümanlardan bir kişi bulunuyordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun fırsat kolladığını görünce, ashabına: "Etrafından çekilin" buyurdu. Kısa bir mızrakla onu köprücük kemiğinden vurarak devirdi. Ondan fazla bir kan çıkmamıştı. Kanı, içinde kalmış ve öküz gibi böğürmeye başlamıştı. Arkadaşları onu kaldırırken o böğürüyordu. Kendisine: "Bu da nedir? Vallahi sende küçücük bir yaradan başka bir şey yoktur" dediklerinde, o: "Vallahi, bana tükürüğü ile vuracak olsa yine beni öldürür. O: «Ben onu öldüreceğim» demedi mi? Vallahi, öldürmek için bana attığı şeyi Zül-Mecâz ahalisine atsaydı'hepsini öldürürdü" dedi. Bir gün veya buna yakın bir zaman geçmişti, ki, o, öldü ve Cehenneme gitti. Bunun üzerine Yüce Allah onun hakkında: "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir. Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur'ân bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir" âyetlerini indirdi. İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Sâbit'ten bildirir: Ubey b. Halef yemek yapmıştı. Sonra Hazret-i Peygamber'in de (sallallahü aleyhi ve sellem) bulunduğu bir meclise giderek: "Haydi kalkın" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dışında herkes kalkmıştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'dan başka ilah olmadığına ve benim elçisi olduğuma şahadet etmedikçe kalkmayacağım" buyurdu. O da şahadet getirince Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp beraberlerinde gitti. Ukbe b. Ebî Muayt kendisiyle karşılaşınca: "Sen şöyle şöyle demişsin" dedi. Ubey b. Halef: "O, yemeğe gelsin diye öyle dedim" karşılığını verdi. "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyeti de bunu ifade etmektedir. Firyabî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyetini açıklarken şöyle dedi: Ukbe b. Ebî Muayt, Hazret-i Peygamber'in de (sallallahü aleyhi ve sellem) bulunduğu bir meclisi yemeğe davet etmişti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeği kabul etmeyerek: "Allah'dan başka ilah olmadığına ve benim elçisi olduğuma şahadet etmedikçe yemeyeceğim" buyurdu. Ümeyye b. Halef kendisiyle karşılaşınca: "Dininden mi çıktın?" deyince, Ukbe b. Ebî Muayt: "Kardeşin bildiğin gibidir. Ancak ben yemek yapmıştım ve şahadet etmedikçe yemeğimi yemeyi kabul etmedi. Zira ben onu içimden gelerek söylemedim" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hişâm: "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyetini açıklarken: "Kişi pişmanlıktan dolayı omuzlarına kadar ellerini yer ve bunu yaparken farkına varmaz" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süfyân: "O gün, zalim kimse iki elinr ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyetini açıklarken: "Kişi pişmanlıktan dolayı elini yiyecek ve eli tekrar yerinde bitecektir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû İmrân el-Cevnî: "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyetini açıklarken: "Bana ulaştığına göre kişi kemiği kırılana kadar elini ısıracaktır. Kemiği tekrar sağlam olup onu bir daha ısıracak ve bu aynı şekilde devam edip gidecektir" dedi. Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb der ki: Bu âyet ümeyye b. Halef ve Ukbe b. Ebî Muayt hakkında nâzil olmuştur. "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyeti hakkında: "Burada Ukbe kastedilmektedir" dedi. "...Keşke falanı dost edinmeseydim!" âyeti hakkında ise: "Burada Ümeyye kastedilmektedir. Ukbe, Umeyye'nin dostu idi. Umeyye'ye, Ukbe'nin Müslüman olmayı istediği haberi gelince, yanına gidip: "Eğer Müslüman olursan yüzümü görmen haram olsun. Böylesi bir durumda seni asla konuşturmayacağım" dedi. O da Müslüman olmayınca bu âyet haklarında indi. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik: "Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Burada Ukbe b. Ebî Muayt ve Ubey b. Halef kastedilmektedir. Bunlar Cahiliye zamanında birbirlerini kardeş edinmişti. Umeyye b. Halef: "Keşke Ukbe b. Ebî Muayt'ı dost edinmeseydim" diyecektir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Amr b. Meymûn: "Ö gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyetini açıklarken şöyle dedi: Bu âyet, Ukbe b. Ebî Muayt ve Ubey b. Halef hakkında inmiştir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hacetinden dolayı Ukbe'nin yanına girmişti. Ukbe de yemek yapmış ve herkesi davet etmişti. Hazret-i Peygamber'i de (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeğe davet edince: "Sen Müslümanlığı kabul etmeden yemeğinden yemem" buyurdu. O da Müslüman olunca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeğinden yedi. Bu haber Ubey b. Halefe yetişince, Ukbe'nin yanına gelerek yapmış olduğu şeyi kendisine zikretti. Bunun üzerine Ukbe: "Muhammed gibi biri yemek yapılmış evime girecek ve yemeden geri dönecek öyle mi?" deyince, Ubey b. Halef: "Girdiğin dinden geri çıkana kadar yüzümü görmen haram olsun" dedi. O da Müslümanlıktan çıkınca bu âyet haklarında indi. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "O gün, zalim kimse iki elini ısırarak: «Ne olurdu ben de Peygamberle beraber bir yol tutsaydım» diyecektir" âyetini açıklarken: "Ukbe b. Ebî Muayt ve Ubey b. Halef Cehennemde ateşten minber üzerinde olan iki arkadaştır" dedi. Abd b. Humeyd, Katâde'den bildirir: Bize ulaştığına göre Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanma gidip gelen Kureyşli bir kişi vardı. Bu kişinin de yine Kureyşli bir arkadaşı vardı. Bu arkadaşı onu Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gidip gelmekten vazgeçirene kadar onunla uğraşıp durdu. Bunun üzerine işitmiş olduğunuz bu âyet haklarında nâzil oldu. Firyabî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!" âyetini açıklarken: "Burada şeytan kastedilmektedir" dedi. Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "...Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir" âyetini açıklarken: "Şeytan kıyamet gününde insanı bırakır ve ondan uzak olur, mânâsındadır" dedi. "Peygamber, «Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'ân'ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi» dedi" âyetini açıklarken: "Bu, Peygamberinizin kavmini Rabbine şikâyetidir. Allah, Peygamberi'ni teselli ederek: "Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter" buyurdu. Bu da: "Senden önceki peygamberler de kavimlerinde aynı şeylerle karşılaşmıştır. Bunlar sana büyük bir şey gelmesin" mânâsındadır. Firyabî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Peygamber, «Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'ân'ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi» dedi" âyetini açıklarken: "O sihirdir" diyerek çirkin sözler söylediler, mânâsındadır" dedi. Firyabî, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre ibrâhîm en-Nehaî: (.....) âyetini açıklarken şöyle dedi: "Kur'ân hakkında olur olmaz doğru olmayan şeyler söylediler. Zira hastanın sayıklamaya başladığı zaman: "Saçmalıyor (=Hecere)" denildiğini görmüyor musun?" Bu da doğru olmayan şeyler söylüyor, mânâsındadır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: "Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık..." âyetini açıklarken şöyle dedi: "Ne kadar peygamber gönderildiyse günahkarlar mutlaka kendisine düşman olmuştur. Yine ne kadar peygamber gönderildiyse mutlaka kendisine günahkarların bir kısmı bir kısmından daha çok kin beslemiştir." İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık..."iâyetini açıklarken şöyle dedi: "Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) düşmanı Ebû Cehil, Mûsa'nın (aleyhisselam) düşmanı da Karun idi. Aynı zamanda Kârun, Mûsa'nın (aleyhisselam) amcası oğludur." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık..." âyetini açıklarken: "Allah, daha önceki peygamberlere de düşman kıldığı gibi Muhammed'e de düşman kıldığı için kendisini sabra alıştırıyor" dedi." |
﴾ 29 ﴿