68

"Bunun üzerine Musa'ya: «Asan ile denize vur!» dîye vahyettîk. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu. Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. Sonra ötekilerini suda boğduk. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir"

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini açıklarken: "Tavd ifadesi koca dağ mânâsındadır" dedi.

İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: (.....) ifadesini açıklarken: "Tavd ifadesi koca dağ mânâsındadır" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "Âyetteki "Tavd" ifadesi dağ mânâsındadır" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini açıklarken: "Ezlefne ifadesi yaklaştırdık, mânâsındadır" dedi.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Ötekileri de oraya yaklaştırdık" âyetini açıklarken: "Burada Firavun'un kavmi kastedilmektedir. Allah onları denize soktu ve gark etti" dedi.

İbn Merdûye, Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Deniz yatıldığı zaman Musa'nın (aleyhisselam) dediği kelimeleri sana öğreteyim mi?" buyurdu. "Evet, öğret" dediğimde: "Allahım! Hamd sanadır. Kendisine dert yanacak ve kendisinden medet beklenilecek kişi sensin. Kendisinden yardım istenilecek kişi de sensin. Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)" buyurdu. Bunları Hazret-i peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) işittiğim zamandan beri hep söylerim.

İbn Ebî Hâtim'in Muhammed b. Hamza b. Yusuf b. Abdillah b. Selâm'dan bildirdiğine göre Musa (aleyhisselam) denize yetiştiğinde ve deniz yarıldığında: "Ey her şeyden önce var olan, her şeyi var eden ve her şeyden sonra var olacak Allahım! Bize bir çıkış yolu göster" diye dua etmişti. Bunun üzerine Allah, kendisine: "Asan ile denize vur" diye vahyetti.

İbn Ebî Hâtim, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Daha önce deniz sakin ve hareketsizdi. Ancak Musa (aleyhisselam) ona asasıyla vurduğu geceden sonra med ve cezir olayı başladı.

İbn Ebî Hâtim, Kays b. Ubâd'dan bildirir: Musa (aleyhisselam), İsrâil oğulları ile beraber denize geldiği zaman İsrâil oğulları: "Bize vaad ettiklerin nerededir? Önümüzde deniz, arkamızda ise Firavun'un askerleri gelmekte" dediler. Musa (aleyhisselam), denize: "Yarıl ey Ebû Hâlid!" dedi. Deniz: "Yarılmayacağım ey Musa! Ben senden daha önce ve yaratılış olarak daha şiddetliyim" karşılığını verdi. Bunun üzerine Mûsa'ya (aleyhisselam): "Asan ile denize vur" diye nida edildi.

Ebu'l-Abbâs Muhammed b. İshâk es-Serrâc Târih'te ve İbn Abdi'l-Ber et- Temhîd'de Yusuf b. Mihrân vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Bizans kralı Muâviye'ye birden dörde kadar sırasıyla en üstün sözlerin ne olduğunu, Allah katında insanların en üstününün ve kadınların en üstününün kim olduğunu, ana rahmini tekmelemeyen dört kişiyi, sahibi ile yürüyen mezarı, samanyolunun ne olduğunu, gök kuşağının ne olduğunu ve Güneş'i bir defa görüp de ne daha önce ne de daha sonra görmeyen yerin neresi olduğunu soran bir mektup yazdı. Muâviye mektubu alıp okuduğu zaman: "Allah onu kahretsin, ben bunları nereden bileyim" dedi. Kendisine: İbn Abbâs'a bir mektup yaz ve bunları ona sor" denilince, o da bu soruları bir mektupla İbn Abbâs'a sordu.

İbn Abbâs mektuba cevaben şöyle yazmıştı: "Sözlerin en üstünü ihlas kelimesi olan ve amellerin sadece kendisiyle kabul edilen "Lâ ilâhe illallah'tır (=Allah'dan başka ilah yoktur). Sonra Allah'ın en fazla sevdiği Sübhânallâhi vebi-hamdihi (=Hamd ile Allah'ı bütün eksikliklerden tensiz ederim)dir. Sonra şükür kelimesi olan el-Hamdu lillâhi kelimesidir. Sonra da namazların, rükunun ve secdenin başlangıcı olan Allahu ekber (=Allah en büyüktür) kelimesidir. Allah katında insanların en üstünü Âdem (aleyhisselam), kadınların en üstünü ise Hazret-i Meryem'dir. Ana rahmini tekmelemeyen dört kişiden biri Hazret-i Âdem, biri Hazret-i Havva, biri Hazret-i İsmail'in kurban edileceği zaman takdim edilen koç ve biri attığında yılana dönüşen Mûsâ'nın (aleyhisselam) asasıdır. Sahibi ile yürüyen mezar ise Yunus'u (aleyhisselam) yutan balıktır. Samanyolu gökyüzü kapısıdır. Gök kuşağı ise Nuh'tan (aleyhisselam) sonra insanların gark olmaması için emniyettir." Güneş'i bir defa görüp de ne daha önce, ne de daha sonra görmeyen yer, İsrâil oğulları için denizin yarıldığı yerdir." Bu mektup Muâviye'ye geldiği zaman onu Rum kralına gönderdi. Rum kralı: "Bu bilgilerin Muâviye'de olmadığını biliyorum. Bu bilgileri ancak Peygamber ailesinden olan biri öğrenmiştir" dedi.

Saîd b. Mansûr ve İbn Cerîr, Abdulah b. Şeddâd b. el-Hâd'dan bildirir: Musa (aleyhisselam) üzerinde yün bir cübbe ve asasıyla Firavun'un yanına gelince Firavun gülmeye başladı. Musa (aleyhisselam) asasını atınca asa deveboynu kalınlığında üzerinde mızraklara benzer sallanan şeyler olan yılan şeklinde Firavun'un etrafında dolaşmaya başladı. Firavun tahtında geri çekilerek: "Onun üzerimden alın Müslüman olacağım" dedi. Yılan tekrar asa olunca Firavun yine kafir olmuştu. Mûsa'ya (aleyhisselam) denize doğru gitmesi emredildi. Bunun üzerine altı yüz bin kişiyle yola çıktı. Denize ulaştığı zaman deniz yarıldı ve on iki yol açıldı. Her kabileye bir yol açılmıştı. Yollar arasında delikler açılmış ve ayrı yollarda giden kabileler birbirini bu deliklerden görmeye başlamıştı. Firavun da sekiz yüz bin kişiyle yola çıktı ve denize yetişti. Firavun atının üzerindeydi. Denizin yarılmış olduğunu görünce korkuya kapılmıştı. Allah, ona dişi bir at üzerinde bir melek gönderdi. Firavun'un erkek atı dişi atı görünce peşine takıldı. Firavun artık atını zapt edemiyordu. İsrâil oğulları denizden çıkmış, Firavun'un bütün adamları denize girmişti. Deniz Allah'ın emri ile üstlerine kapandı ve Firavun adamlarıyla beraber gark oldu.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: Allah, Mûsa'ya (aleyhisselam) "Kullarımla beraber gece vakti yola çıkın, şüphesiz ki takip edileceksiniz" diye vahyetti. Bunun üzerine Musa (aleyhisselam) gece vakti İsrâil oğulları ile beraber yola çıktı. Firavun, dişi atlar üzerinde olan süvarilerden başka bir milyon süvari ile peşlerine düştü. Musa (aleyhisselam) ile beraber altı yüz bin kişi vardı. Firavun onları görünce: "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır. Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar. Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz" dedi. Musa (aleyhisselam) denize ulaşıncaya kadar İsrâil oğulları ile beraber yola devam etti. İsrâil oğulları geriye baktığı zaman Firavun atlılarının tozu dumana katarak geldiklerini gördüler ve: "Ey Musa! "Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da..."dediler. Musa: "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk edecek ve sizi bu yerde (Mısır'da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır" dedi.

Allah, Mûsa'ya (aleyhisselam) asanla denize vur diye vahyetti. Denize de, Musa'nın sözünü dinle ve sana asasıyla vurunca ona itaat et diye vahyetti. Denizde dalga uğultusu oluşmuştu. Mûsa'nın (aleyhisselam) kendisine ne taraftan vuracağını bilmiyordu. Yuşa', Mûsa'ya (aleyhisselam): "Ne ile emredildin?" diye sorunca: "Denize vurmam emredildi" cevabını verdi. Yuşa': "O zaman vur" dedi. Musa (aleyhisselam) asasıyla denize vurunca deniz yarıldı ve on iki yol açıldı.

Yolların etrafı koca dağlar gibiydi. Her kavmin gideceği bir yolu vardı. Kabileler yollarda gidince birbirlerine: "Ne oluyor? Arkadaşlarımızı göremiyoruz" demeye başladılar. Mûsa'ya (aleyhisselam): "Arkadaşlarımızı göremiyoruz" deyince, Musa (aleyhisselam): "Yolunuza devam edin. Onlar da sizin gibi yollarına devam etmektedir" karşılığını verdi. "Onları görmeden razı olmayız" deyince, Musa (aleyhisselam): "Allah.ım! Bunların kötü ahlâkına karşı bana yardımcı ol" diye dua etti. Bunun üzerine Allah (Cibrîl aracılığıyla) denizi ima ederek: "Asanla şöyle de" diye vahyetti. Musa (aleyhisselam) asasıyla yolların kenarlarındaki duvarlara şöyle" deyince hepsi birbirini görecek şekilde duvarlarda delikler açıldı.

Denizden çıkana kadar yollarına devam ettiler. Mûsa'nın (aleyhisselam) kavminin sonu denizden çıkınca Firavun denize hücum etti. O, siyah erkek bir at üzerinde idi. Firavun denize hücum edince at denize girmekten korkmuştu. Cibrîl dişi bir at ile karşısında görününce Firavun'un atı hemen peşine takıldı. Mûsa'ya: "Denizi açık hâlde bırak" denildi. Yani yollar olduğu gibi kalsın denildi. Firavun ve kavmi denize girmişti. Kavmin sonu da denize girdiğinde Mûsa'nın (aleyhisselam) kavmi artık denizden çıkmıştı. Sonra deniz Firavun ve kavminin üstüne kapanarak onları gark etti.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Mes'ûd'dan bildirir: Musa'nın (aleyhisselam), İsrâil oğulları ile beraber yola çıktığı haberi Firavun'a verilince, bir koyun istedi ve kesilmesini emretti. Sonra: "Derisini yüzme işi bitmeden önce yanımda Kıbtîlerden altı yüz bin kişi toplanacak" dedi. Mûsa da (aleyhisselam) denize varana kadar yoluna devam etti. Denize varıp: "Yarıl" deyince, deniz: "Büyüklendin ey Musa! Daha önce Âdemoğullarından kime yarıldım ki?" karşılığını verdi. Mûsa'nın (aleyhisselam) yanında atı üzerinde olan bir kişi vardı. Bu kişi: "Ey Allah'ın Peygamberi! Nereye gitmekle emredildin?" diye sorunca: "Bana ancak şu yöne doğru denize gitmem emredildi" dedi. Bunun üzerine adam atıyla denize girip yüzdü ve geri çıkıp: "Ey Allah'ın Peygamberi! Nereye gitmekle emredildin?" dedi. Musa (aleyhisselam) yine: "Bana ancak bu yöne doğru gitmem emredildi" dedi. Adam: "Vallahi, ne sen yalan söyledin, ne de sana yalan söylendi" dedi ve bir daha atıyla denize girip yüzdükten sonra geri çıktı. Bir daha: "Ey Allah'ın Peygamberi! Nereye gitmekle emredildin?" diye sorunca, Musa (aleyhisselam): "Bana ancak şu yöne doğru girmem emredildi" dedi. Adam yine: "Vallahi, ne sen yalan söyledin, ne de sana yalan söylendi" dedi. Sonra Allah, Mûsa'ya (aleyhisselam) denize asasıyla vurmasını vahyetti. Musa (aleyhisselam) denize asasıyla vurunca deniz yarıldı ve on iki yol açıldı. Her kabileye bir yol açılmıştı. Kabileler ayrı yollarda gitmelerine rağmen birbirlerini görebiliyordu. Mûsa'nın (aleyhisselam) kavmi denizden çıkıp Firavun'un kavmi girince deniz üzerlerine kapandı ve onları gark etti.

Firyabî, Abd b. Humeyd, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim'in Ebû Mûsa'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Musa (aleyhisselam), îsrâil oğulları ile beraber yola çıkmak isteyince yolu kaybetmişti. İsrâil oğullarına: «Bu da nedir?» deyince, İsrâil oğullarının âlimleri: «Yusuf vefat edeceği zaman, tabutunu almadan Mısır'dan çıkmayacağımıza dair bizden söz almıştı» dediler. Musa: «Hanginiz onun mezarını bilir» deyince: «Onun yerini İsrâil oğullarından olan yaşlı bir kadından başka kimse bilmiyor» dediler. Musa yaşlı kadını getirtti ve: «Bizi Yusuf'un mezarına götür» dedi. Kadın: «Hayır vallahi bana istediğimi vermeden göstermem» karşılığını verdi. Musa: «İsteğin nedir?» diye sorunca: «Seninle beraber Cennette olmak istiyorum» cevabını verdi. Sanki bu Mûsa'ya ağır gelmişti. Bunun üzerine ona: «Ona istediğini ver» denildi. Mûsa da kadının isteğini kabul etti. Kadın onları aldı ve içinde su bulunan bir bataklığa götürüp: «Buradaki suyu çekin» dedi. Onlarda suyu çekti. Sonra: «Burayı kazın» dedi. Kazdılar ve Yusuf'un mezarını çıkardılar. Yusuf'un tabutunu aldıklarında her taraf gündüz gibi aydınlanmıştı."

İbn Abdi'l-Hakîm'in Futûh Mısır'da Simâk b. Harb'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Musa, İsrâil oğulları ile beraber yola çıktığı zaman üzerlerini bir sis kapladı ve yolu görmez oldular. Bunun üzerine Mûsa'ya: «Yusuf'un kemiklerini almadan yolu bulamazsın» denilince: «Kim mezarının yerini bilir?» dedi. Oradakiler: «Onun, geldiğimiz yerde bıraktığımız gözleri görmeyen yaşlı bir kızı vardır. O, mezarının yerini bilir» dediler. Musa geri döndü. Kadın Mûsa'nın sesini işitince: «Musa, sen misin?» diye seslendi. Musa: «Evet, ben Mûsa'yım» cevabını verdi. Kadın: «Seni geri çeviren nedir?» deyince: «Yusuf'un kemiklerini almakla emredildim» karşılığını verdi. Kadın: «Ancak ben sizinle gidersem yolu bulursunuz» dedi. Musa: «Bana Yusuf'un mezarını göster» deyince: «Bana istediğimi vermedikçe öyle bir şey yapmam» cevabını verdi. Musa: «İstediğin verilecektir» deyince, kadın: «Elimi tut» dedi ve beraber Nil nehrinin kenarında bulunan bir direğin yanına gittiler.

Direğin dibine çakılmış bir demire gerili bir zincir vardı. Kadın: «Onu direkten bu tarafa gömünce bu tarafın toprakları verimli olurken diğer tarafta kuraklık oldu. Onu direkten diğer tarafa gömdüğümüzde gömülen taraf verimli olurken diğer tarafta kuraklık oldu. Durumun öyle olduğunu gördüğümüzde onun kemiklerini demir bir sandığın içinde toplayarak Nil nehrine bıraktık. Bunun üzerine her iki tarafta da topraklar verimli oldu» dedi. Musa sandığı boynuna asarak kadını elinden tuttu ve askerlerin yanına geri döndü. Kadına "İstediğini söyle" deyince: «Ben seninle beraber Cennette aynı yerde olmak istiyorum. Gözlerimin tekrar görmesini ve tekrar genç olmayı istiyorum» dedi. Bunun üzerine Musa: «Bütün bunlar sana verilecektir» karşılığını verdi. "

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildirir: Yusuf (aleyhisselam): "Benden sonra bir peygamber gelirse ona bu mezardan kemiklerimi çıkarmasını söyleyin" diye vasiyet etmişti. Musa (aleyhisselam), Firavun zamanında bu olayları yaşadığı zaman Yusuf'un (aleyhisselam) mezarının bulunduğu köye uğramış ve bu mezarı sormuştu. Ancak kendisine mezarın yerini gösterecek kimseyi bulamamıştı. Mûsa'ya (aleyhisselam): "Burada Yusuf'un (aleyhisselam) kavminden kalan yaşlı bir kadın vardır" denildi. Musa (aleyhisselam) bu yaşlı kadına: "Bana Yusuf'un mezarını gösterir misin?" diye sorunca: "Sana koşacağım şartı bana vermezsen göstermem" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, Mûsa'ya (aleyhisselam) kadının şartını kabul etmesini vahyetti. Musa (aleyhisselam): "Ne istiyorsun?" deyince: "Cennette senin eşin olmak istiyorum" cevabını verdi. Musa (aleyhisselam) kadının şartını kabul etti ve kadın kendisine mezarın yerini gösterdi. Musa (aleyhisselam) mezarı kazdıktan sonra elbisesini açıp Yusuf'un (aleyhisselam) kemiklerini elbisenin ortasına koydu. Sonra kemikleri elbisenin içinde çıkın şeklinde sardı ve sağ omzunda taşımaya başladı. Sağ tarafındaki melek: "Yük sağ tarafta mı taşınır!" deyince Musa (aleyhisselam): "Doğru söyledin, yük sol tarafta taşınır. Fakat ben Yusuf'a saygıdan dolayı öyle yaptım" dedi.

İbn Abdi'l-Hakem, el-Kelbî vasıtasıyla Ebû Salih'ten, o da İbn Abbâs'tan bildirir: Yusuf (aleyhisselam) ölüm anında, Mısır'dan çıkacakları zaman kemiklerini de beraber götürmeleri üzere kavminden söz almıştı. Kavim hazırlanıp yola çıkmış ve yolu şaşırmıştı. Musa (aleyhisselam) onlara: "Yolu şaşırmanız Yusuf'un kemiklerinden dolayıdır. Kim bana onun mezarını gösterecek?" deyince, kendisine: "Şârih binti Eşî b. Yakûb" denilen yaşlı bir kadın: "Ben amcam Yusuf'un (aleyhisselam) defnedildiğini görmüştüm. Sana mezarın yerini gösterirsem bana ne vereceksin?" dedi. Musa (aleyhisselam): "İstediğini vereceğim" karşılığını verdi. Yaşlı kadın mezarın yerini gösterince Musa (aleyhisselam), Yusuf'un (aleyhisselam) kemiklerini aldı. Sonra kadına: "İsteğin nedir?" deyince, kadın: "Cennette senin olacağın yerde olmak istiyorum" dedi.

İbn Abdi'I-Hakem, el-Kelbî vasıtasıyla Ebû Sâlih'ten, o da İbn Abbâs'tan bildirir: Yüce Allah, Mûsa'ya (aleyhisselam), kullarımla beraber yola çık diye vahyetmişti. Îsrâîl oğulları, Firavun'un kavminden zinet eşyaları ödünç alarak: "Bizim bayramımız var, bunları bayramda giyinip takınacağız" dediler. Musa (aleyhisselam) altı yüz üç binden fazla kişiyle gece vakti yola çıktı. Firavun da: "Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır" demişti. Zira o yan taraftakiler ve ortadakiler dışında önünde beş yüz bin kişi ile yola çıkmıştı. Musa (aleyhisselam) denize ulaştığı zaman Yuşa' b. Nûn atı üzerinde geldi. O, suyun üzerinde yürüdü. Diğer atlılar ise arkasından gitmek isteyince suya battılar. Firavun sabah vakti güneş çıktıktan sonra peşlerine düştü. "Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. İki topluluk birbirini görünce Mûsâ'nın arkadaşları: «Eyvah yakalandık» dediler" âyetleri de bunu ifade etmektedir. Musa (aleyhisselam) Rabbine dua edince, Firavun kavmi ile kendi kavmi arasında bir sis kitlesi oluştu ve birbirlerini göremez oldular.

Mûsa'ya (aleyhisselam): "Denize asanla vur" denilince, öyle yapıp asasıyla denize vurdu: "...Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi." Denizde on iki yol açılmıştı. Ancak Mûsâ'nın (aleyhisselam) kavmi: "Biz atlarımızın çamura batmasından korkuyoruz" dediler. Musa (aleyhisselam) Rabbine dua edince doğudan esen tatlı bir rüzgar çıktı ve yer kurudu. Onlar yine: "Biz farkına varmadan birilerimizin helak olmasından korkuyoruz" dediler. Musa (aleyhisselam) birbirlerini görmeleri için asasıyla yollar arasında delikler açtı. Sonra da hep birlikte denizi geçtiler. Firavun, Musa'nın (aleyhisselam) denizi geçtiği yere gelip yoların olduğu gibi kaldığını görünce, bilirkişileri: "Musa denize sihir yaptı ki, gördüğün gibi olmuştur" dediler. "Denizi açık hâlde bırak" âyeti de bunu ifade etmektedir. Ona: "Bu yollardan gidip Mûsa'ya ve kavmine yetişelim" dediler.

Denizin içindeki yol üç günlük bir mesafeydi. Firavun erkek bir at üzerindeydi. Cibrîl dişi bir at üzerinde olmak üzere otuz üç melekle beraber geldi. Melekler kavmin içine dağılırken, Cibrîl, Firavun'un önüne geldi. Firavun, Cibril'in arkasından gidince diğer melekler kavme: "Kralınıza yetişin" demeye başladı. Kavmin sonu denize girmiş ve başı daha denizden çıkmamıştı. Deniz üzerlerine kapandı ve gark oldular. İsrâil oğulları denizin üzerlerine kapanma sesini işitince: "Bu da nedir?" dediler. Musa (aleyhisselam): "Firavun ve kavmi gark oldu" dedi. İsrâil oğulları onlara bakmak için geri dönünce denizin onları dışarı atmış olduğunu gördüler.

İbn Abdi'l-Hakem ve Abd b. Humeyd, Mücâhid'den bildirir: Cibrîl, İsrâil oğulları ve Firavun kavmi arasında idi. O, İsrâil oğullarına gidip: "Arkadakiler öndekilere yetişsin" diyordu. Sonra da Firavun kavmine gidip: "Yavaş olun, geriden gelenler size yetişsin" diyordu. İsrâil oğulları: "Bundan daha iyi bir sürücü görmedik" derken, Firavun kavmi: "Bunun gibi güzel bir şekilde orduyu savaş düzenine sokan birini görmedik" diyordu. Musa (aleyhisselam) ve İsrâil oğulları denize ulaştığı zaman, Firavun kavminden mümin olan biri: "Ey Allah'ın Peygamberi! Hangi tarafa gitmen emredildi? Deniz önünde, Firavun askerleri ise arkamızdadır" dedi. Musa (aleyhisselam): "Denize gitmem emredildi" dedi. Bu kişi atını denize doğru sürünce dalgalar onu geri çevirdi. Musa (aleyhisselam) artık ne yapacağını bilmiyordu. Allah, denize Musa (aleyhisselam) sana asasıyla vurduğu zaman ona itaat et diye vahyetti. Sonra da Mûsa'ya (aleyhisselam) asasıyla denize vurmasını vahyetti. Musa (aleyhisselam) asasıyla denize vurunca: "...Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi." İsrâil oğulları geçip gittikten sonra Firavun'un kavmi de peşlerine takıldı. İsrâil oğullarının sonu denizden çıkıp Firavun kavminin sonu denize girince, Allah denizi üstlerine kapattı.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Firavun gark olduğu gün Cibrîl siyah bir sarıkla inmişti" dedi.

Hatîb el-Muttefik ve'l-Mufterik'te Edu'b-Derdâ'dan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerini birbirine vurup İsrâil oğullarına taaccüb ederek şöyle buyurmuştur: "İsrâil oğulları denize yetişip düşmanları da arkalarından gelince; Mûsa'nın yanına gelip: «Düşman bize yetişmek üzere. Sana ne emredildi?» dediler. Musa denizi göstererek: «Buraya girmem emredildi. Umulur ki, Rabbim bize bir çıkış yolu gösterip onları hezimete uğratır. Veya bize bu denizde bir yol açar» dedi. Bunun üzerine bir grup denize giderek suya battı. Sonra Yüce Allah, Mûsa'ya: «Asanla denize vur» buyurdu. Musa denize asasıyla vurunca deniz Arş'ın gıcırdaması gibi gıcırdadı. Sonra bir daha vurunca deniz yine gıcırdadı. Üçüncü defa vurunca deniz yarıldı. Denizin yarılması Musa gücünün dışındadır. Sonra denizi geçtiler. Daha önce hiçbir yerde öylesine büyük günahlar işleyip ve öylesine acele tövbe eden bir kavmin olduğu işitilmemişti."

68 ﴿