5

"Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin. İçinizden kasdederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur. Allah, bağışlar ve merhamet eder"

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî Sünen'de İbn Ömer'den bildirir: Zeyd b. Hârise Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) azatlısıydı. Biz onu Zeyd b. Muhammed diye çağırırdık. "Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır..." âyeti inince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ona: "Sen Zeyd b. Hârise b. Şerâhîl'sin" buyurdu.

Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir, İbn Hibbân, Taberânî ve İbn Merdûye'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Bedir savaşına katılmış olan Ebû Hüzeyfe b. Utbe b. Rabîa b. Abdi Şems, Sâlim'i evlatlık edinmiş ye onu kardeşi Velîd b. Utbe b. Rabîa'nın kızı Hind ile nikahlamıştı. Sâlim, Ensâr'dan bir kadının azatlısıydı. Ebû Huzeyfe, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) evlatlık edinmesi gibi Sâlim'i evlatlık edinmişti. Cahiliye zamanında kişi birini evlatlık edindiği zaman insanlar onu evlatlık edinen kimseye nisbet ederek çağırır ve öldüğünde evlatlık ona varis olurdu. Allah bu konuda: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin..." âyetini indirince, evlatlık edinilen kişiyi babasına nisbet ederek çağırmaya başladılar. Babasının kim olduğunu bilmeyen kişi bir dost ve din kardeş olarak kabul edildi. Sehle binti Süheyl b. Amr Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: "Sâlim, Ebû Huzeyfe'nin oğlu diye çağrılırdı. Allah kitabında: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin..." âyetini indirdi. O, üstüm açık iken yanıma girmekteydi. Biz dar bir evdeyiz" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sâlim'i emzir ki ona haram olasın" buyurdu.

İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Zeyd b. Hârise'nin meselesi şöyleydi: O, Ma'n ve Su'le oğullarından, Tayy kabilesinden olan dayılarının yanında kalan bir çocuktu. O, Tayy kabilesinden bazı çocuklarla beraber esir alınmış ve Ukâz pazarına getirilmişti. Hakîm b. Hizâm b. Huveylid Ukâz pazarına alışverişe çıkmıştı. Halası Hazret-i Hatice ona eğer olursa kendisine zarif ve temiz bir çocuk satın almasını istedi. O da pazara varınca Zeyd'in satıldığını gördü. Zeyd'in zarifliği hoşuna gitti ve onu satın aldı. Onu alıp halasının yanına geldi ve: "Sana zarif ve Arap bir çocuk satın aldım. Eğer onu beğenirsen al, aksi takdirde onu bana bırak. Çünkü ben onu beğendim" dedi. Hazret-i Hatice çocuğu görünce onu beğendi ve aldı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisiyle evlendiği zaman Zeyd yanındaydı. Zeyd'in zarifliği Hazret-i Peygamber'in de (sallallahü aleyhi ve sellem) hoşuna gitmiş ve onu kendisine hibe etmesini istemişti. Hazret-i Hatice: "Onu sana hiba ederim, ama azad edersen velâyeti bana aittir" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu durumu kabul etmedi. Bunun üzerine Hazret-i Hatice onu kendisini şartsız bir şekilde hibe etti. Yani Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dilerse onu azat eder, dilerse de etmez. Zeyd, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında büyüdü ve genç oldu.

Zeyd, Ebû Tâlib'in bir devesi ile Şam'a kavminin bulunduğu topraklara gitti ve amcası kendisini tanıdı. Amcası: "Ey genç! Sen kimsin?" dedi. Zeyd: "Ben Mekke ahalisinden biriyim" cevabını verdi. Amcası: "Aslen oralı mısın?" deyince: "Hayır oralı değilim" karşılığını verdi. Amcası: "Hür müsün, köle misin?" deyince de: "Ben köleyim" dedi. Amcası: "Kimin kölesisin?" deyince: "Muhammed b. Abdillah b. Abdilmuttalib'in kölesiyim" cevabını verdi. Amcası: "Sen Arap mısın, Acem misin?" deyince: "Ben Arabım" dedi. Sen kimlerdensin?" diye sorunca: "Ben Kelb kabilesindenim" dedi. Kelb kabilesinden kimlerdensin?" deyince de: "Abdi Vudd oğullarındanım" dedi. Bunun üzerine amcası: "Vay haline! Sen kimin oğlusun?" diye sorunca: "Ben, Hârise b. Şerâhîl'in oğluyum" dedi. Nerede esir alındın?" deyince: "Dayılarımın yanından esir alındım" karşılığını verdi. "Dayıların kimdir?" deyince de: "Tayy'dir" dedi. Annenin adı nedir?" dediğinde ise: "Su'dâ'dır" dedi. Bunun üzerine amcası onu bağrına basarak: "İbnu'l-Hârise ha!" dedi ve babasını çağırtarak: "Ey Hârise! Bu senin oğlundur" dedi. Hârise gelip kendisine bakınca oğlunu tanıdı. Ona: "Efendin sana nasıl davranmaktadır?" diye sordu. Zeyd: "Beni ailesine ve çocuklarına karşı tercih eder. O beni çok sevmektedir ve ben dilediğimi yapıyorum" dedi.

Bunun üzerine babası, amcası ve kardeşi kendisiyle beraber Mekke'ye geldiler. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiklerinde,, Hârise: "Ey Muhammed! Siz Allah'ın hareminde, evinde bulunan ve zor durumda olanlara yardım edip esirlere yemekler yediren kişilersiniz. Oğlum yanında esir bulunmaktadır. Bize bir iyilikte bulun ve onun fidyesini ödemekte bize kolaylık sağla. Sen onun kavminin efendilerinin oğlusun. Sana istediğin kadar fidye vereceğiz" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Size bundan daha hayırlısını vereceğim" buyurdu. Onlar: "Ne vereceksin?" diye sorunca: "Onu muhayyer bırakacağım. Eğer sizi tercih ederse fidye ödemeden onu alın. Eğer beni tercih ederse onu rahat bırakın" buyurdu. Onlar da: "Allah seni hayırla mükâfatlandırsın, iyi yaptın" dediler.

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyd'i çağırıp: "Ey Zeyd! Bunları tanıyor musun?" diye sorunca, Zeyd: "Evet, tanıyorum, bunlar babam, amcam ve kardeşimdir" cevabını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Beni de tanıyorsun. Eğer dilersen onlarla beraber git. Eğer beni tercih edersen zaten beni biliyorsun" buyurdu. Zeyd: "Ben asla sana karşı kimseyi tercih etmem, sen benim babam ve amcam yerindesin" dedi. Bunun üzerine babası ve amcası: "Ey Zeyd! Hür olmayı köle olarak kalmaya mı tercih ediyorsun?" deyince, Zeyd: "Ben bu kişiden ayrılacak değilim" karşılığını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyd'in kendisine olan bağlılığını görünce: "Şahit olun ki o hürdür ve oğlumdur. O benim, ben de onun varisiyim" buyurdu. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) cömertliğini gören Zeyd'in babası ve amcası rahatlamıştı. Zeyd Cahiliye zamanında hep: "Muhammed'in oğlu" diye çağrılırdı. Ancak: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin..." âyeti inince: "Zeyd b. Harise" diye çağrılmaya başlandı.

İbn Asâkir, Yakûb b. Şeybe vasıtasıyla Hasan b. Osman'dan bildirir: Fakihlerden ve ilim ahalisinden bazı kişiler bana: "Âmir b. Rabîa'ya «Âmir b. el-Hattâb» denilirdi" dediler. O, Hattâb'a nisbet edilirdi. Yüce Allah, Âmir, Zeyd b. Hârise, Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim ve Mikdâd b. Amr'ın hakkında: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin. İçinizden kasdederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur. Allah, bağışlar ve merhamet eder" âyetini indirdi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Bekre der ki: Allah: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin..." buyurmaktadır. Ben de babası bilinmeyen kişilerdenim ve sizin din kardeşinizim.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu, Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin..." âyetini açıklarken: "Evlatlıkları babalarına nisbet ederek çağırmak daha adilane olur. Babasının kim olduğunu bilmezsen o senin kardeşin ve dostundur" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin" âyetini açıklarken: "(Evlatlık edinilen kişinin) Babasının kim olduğunu bilmezsen o senin kardeşin ve dostundur. Filanın dostu diye çağrılır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil bu âyeti açıklarken: "Eğer kendilerine nisbet edeceğiniz babalarını bilmezseniz onları din kardeşiniz olarak kabul ederek: "Abdullah, Abdurrahman, Ubeydullah ve buna benzer isimlerle çağırın. Yani kişiyi Mevlâsına nisbet ederek çağırın" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin..." âyetini açıklarken: "(Evlatlık edinilen kişinin babasının kim olduğunu bilmezsen) O senin kardeşin ve dostundur. Filan oğullarının azatlısı diye çağrılır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Sâlim b. Ebi'l-Ca'd der ki: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin..." âyeti indiği zaman Sâlim'in babasının kim olduğunu bilmezlerdi. O, Ebu Huzeyfe'nin azatlısı da değildi. O sürekli yanlarında kalan biriydi.

Firyabî, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur..." âyetini açıklarken: "Burada bir yasaklama gelmeden önce, çocuğun evlatlık edinen kişiye nisbet edilmesi kastedilmektedir" dedi. "...İçinizden kasdederek yaptıklarınız..." âyeti hakkında ise: "Bu konuda emredilip öyle bir şeyden nehyedildikten sonra, çocuğun evlatlık edinen kişiye nisbet edilmesi kastedilmektedir" dedi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "...İçinizden kasdederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur. Allah, bağışlar ve merhamet eder" âyetini açıklarken: "Başka birini babası sanarak bilmeden, kişiyi kasıtsız olarak, ona nisbet etmende bir sakınca yoktur" dedi.

İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Hureyre hadisi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) dayandırarak: "Vallahi, ben sizin hata ile yaptıklarınızdan korkmuyorum. Bilerek yaptıklarınızdan korkuyorum" dedi.

İbn Merdûye'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben sizin hata ile yaptıklarınızdan korkmuyorum. Bilerek yaptıklarınızdan korkuyorum" buyurmuştur.

5 ﴿