13"İki deniz aynı olmaz. Şu tatlıdır, susuzluğu giderir, içimi kolaydır. Şu ise tuzludur, acıdır. Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay'ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu, Allah'tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O'nundur. Allah'ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler." İbn Ebi'd-Dünyâ ve Şu'abu'l-îman'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Câfer der ki: "Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) su içtiği zaman: "Bu suyu rahmetiyle tatlı yapan ve günahlarımız sebebiyle tuzlu ve acı yapmayan Allah'a hami olsun" derdi. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde bu âyetleri açıklarken şöyle dedi: "ç-tş-l" kelimesi, acı mânâsındadır. "Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün'" âyeti ise: "Hepsinden taze et yersiniz ve takınacağınız inciler çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için gemilerin orada aynı rüzgârla gidip geldiğini görürsün" mânâsındadır. "Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneş'i ve Ay'ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu, Allah'tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O'nundur. Allah'ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler" âyeti ise: "Gecenin kısalması gündüzün uzamasıyla gündüzün kısalması ise gecenin uzamasıyla olur. Allah Güneş'i ve Ay'ı belli bir süre ne daha fazla ne de daha az olacağı bir süreliğine size boyun eğdirmiştir. Bunları sizin hizmetinize veren Allah'tır" mânâsındadır. İbn Ebî Şeybe Musarınefte ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Sinân b. Seleme, İbn Abbâs'a, deniz suyunu sorunca: "İki denizden hangisiyle abdest alırsan sana zarar vermez. (Tuzlu olan) deniz suyuyla ve tatlı suyla" cevabını verdi. İbn Ebî Hâtim'in Süddî'den bildirdiğine göre "Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız..." buyruğundaki taze et, balık, süs eşyası ise tuzlu sudan (denizden) çıkarılan incidir. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre (.....) kelimesi, çekirdeğin üzerindeki kabuk, başka bir lafızda deridir. Tastî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak ona, (.....) kelimesinin mânâsını sorunca, İbn Abbâs: "Tanenin üzerindeki beyaz kabuktur" cevabını verdi. Nâfi: "Peki, Araplar öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki?" diye sorunca da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi ki! Yoksa Umeyye b. Ebi's-Salt'ın: "Onlardan ne bir hurma çekirdeğinin zarını Ne de tanenin üzerindeki beyaz kabuğu bahşiş olarak aldım" dediğini bilmez misin?" Abd b. Humeyd'in Atâ'dan bildirdiğine göre kıtmîr, çekirdekle hurma arasındaki beyaz kabuktur. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in Katâde'den bildirdiğine göre kıtmîr, çekirdeğin baş tarafındaki küçük kabuktur. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre kıtmîr, taneyi saran ve yumurta zarına benzeyen bir zardır. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Dahhâk'tan bildirdiğine göre kıtmîr, hurmanın ucunda bulunan küçük kabuktur. |
﴾ 13 ﴿