22

"Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri hâlde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah'adır. Kör ile gören bir olmaz. Karanlıklar ile aydınlık bir olmaz. Gölge ile sıcaklık bir olmaz. Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin."

Ahmed, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin, Amr b. el-Ahvas'tan bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Vedâ haccında: "Bilmiş olunuz ki her suçlu ancak şahsının işlediği suçtan sorumludur. Hiç bir baba oğlunun işlediği suçtan sorumlu tutulamaz ve hiç bir oğul babasının işlediği suçtan sorumlu tutulamaz" buyurdu.

Saîd b. Mansûr, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhaki, Ebû Rimse'nin şöyle dediğini bildirir: Babamla Allah'ın Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru gittiğimde, onu görünce, babama: "Bu oğlun mu?" diye sordu. Babam: "Kâbe'nin Rabbine yemin olsun ki, evet" cevabını verince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şunu bil ki, ne sen onun işlediği suçtan, ne de o senin işlediğin suçtan sorumlu tutulamaz" buyurup, "Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez..." âyetini okudu.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ el-Horasânî, "Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez..." âyetini şu şekilde açıkladı: "Eğer kişi, akrabalarını veya başkalarını ağır olan günahlarını yüklenmeleri için çağırsa, onun günahlarından hiç biri başkaları tarafından yüklenilmez."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez..." âyetini açıklarken şöyle dedi: "Kişinin çok günahı olur ve bu günahlarını onun yerine yüklenecek kimseyi bulamaz."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Bu âyet, "Kimse kimsenin günahını çekmez..." âyeti gibidir."

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime der ki: Kıyamet günü kişi, komşusuna asılarak: "Ey Rabbim! Şuna, niçin yüzüme kapısını kapattığını sor?" der. Kâfir de kıyamet günü mü'mine asılarak: "Ey mümin! Benim evim senin yanındaydı, dünyada benim sana karşı nasıl davrandığımı iyi bilirsin. Bugün de ben, sana muhtaç durumdayım" der. Mümin Rabbi katında ona şefaatçi olur ve en sonunda onun, Cehennemde bulunduğu mevkiden daha farklı bir mevkiye götürülmesine sebeb olur.

Baba da kıyamet günü çocuğuna asılır ve: "Yavrucuğum, ben seni dünyaya getirdim, ben senin için nasıl bir baba olmuştum?" der. Çocuk, babasını hayırla yâd edince, baba, oğluna: "Yavrucuğum! Senin iyiliklerinden bir zerre miktarına muhtacım, eğer onu bana verirsen, gördüğün gibi kurtulacağım" der. Çocuk babasına: "Babacığım, istediğin şey ne kadar da az, ama ben de senin korktuğun gibi korkuyorum sana bir şey vermeye gücüm yetmez" karşılığını verir.

Sonra, hanımına asılarak der ki: "Ey falanca, ben sana nasıl bir koca olmuştum?" diye sorar. Kadın, onu iyilikle yâd edince: "Ben, senden bana bir iyilik yapmanı istiyorum. Gördüğün gibi, bu durumumdan belki böylece kurtulabilirim" der. Kadın ise: "İstediğin şey ne kadar az ama, ben onu sana verecek güçte değilim, çünkü senin korktuğun gibi ben de korkuyorum" karşılığını verir. Yüce Allah, "Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez...", "Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun" ve "O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından, kaçar" buyurmaktadır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri hâlde Rablerinden için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah'adır. Kör ile gören bir olmaz. Karanlıklar ile aydınlık bir olmaz. Gölge ile sıcaklık bir olmaz. Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin'" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Yakın akrabalar bile kişinin günahlarından bir şey yüklenmezler ve kişinin günahları başkasına yükletilmez. Sen Cehennemden, hesaptan korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim salih amel yaparsa, kendi nefsi için yapar. Yaratılmışların bazıları, bazılarından üstün kılınmıştır. Mümin diri bir kuldur. O, yaptıklarıyla, gördükleriyle, niyetiyle ve ameliyle diridir. Kafir ise ölüdür. Kâfir, (hakkı) görmemesiyle, kalbinin haki kabul etmemesiyle ve amelleriyle ölüdür."

Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Kör ile gören bir olmaz" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah, bu misali, kafir ve mümin için vermiştir. Kör ile görenin bir olmadığı gibi, kafir ile mümin de bir olmaz."

İbn Ebî Hâtim'in Süddî'den bildirdiğine göre âyetlerde geçen kör ve görenden kasıt, kafir ve mümin, karanlıktan kasıt küfür, aydınlıktan kasıt iman, gölgeden kasıt Cennet, sıcaklıktan kasıt Cehennem, diriler ve ölülerden kasıt mümin ve kafirlerdir. "Allah, dilediğine işittirir" âyeti: "Allah dilediğini hidayete erdirir" mânâsındadır.

Ebû Sehl Serî b. Sehl el-Cundeysâbûrî, Abdulkuddûs vasıtasıyla, Ebû Sâlih'ten İbn Abbâs'ın, "Sen, ölülere şüphesiz ki işittiremezsin" ve "Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin" âyetini açıklarken şöyle dedi:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir günü ölülerin başında durup şöyle buyurdu: "Rabbinizin size vaad ettiğini buldunuz mu? Ey falan! Ey falan! Rabbini inkar etmemiş miydin? Peygamberini yalanlamamış miydin? Akrabanla alakanı kesmemiş miydin?" Sahabe: "Ey Allah'ın Resûlü! Söylediğini duyuyorlar mı?" diye sorunca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Söylediklerimi, siz onlardan daha iyi duymuyorsunuz" buyurdu. Bunun üzerine, "Sen, ölülere şüphesiz ki işittiremezsin"' ve "Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin" âyeti, Allah'ın kafire verdiği bir misal olarak nazil oldu ve kafirlerin Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sözünü dinlemeyecekleri bildirildi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin" âyetini şu şekilde açıkladı: Mezarda bulunanlara işittiremeyeceğin gibi, kafir de ne duyar ve de duyduğundan faydalanabilir. "Geçmiş her ümmet içinde de mutlaka bir uyarıcı bulunagelmiştir" âyeti, Allah tarafından her topluma gönderilen bir peygamber olduğu mânâsındadır. Allah, "Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara belgeler, sayfalar ve nurlu kitaplar getirmişlerdi" buyruğuyla, daha önceki toplumlara kitaplar gönderdiğini, ama onların da yalanladığını bildirerek peygamberini teselli etmiştir. "(Bak ki) cezam nasıl oldu!" Vallahi, Yüce Allah'ın cezası şiddetli oldu. Onlara dünyadayken cezalandırmış, sonra da Cehenneme atmıştır.

22 ﴿