3"Hâ Mîm. Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. Ondan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak onadır." İbnu'd-Durays, İshak b. Abdillah b. Ebî Ferve'den bildirir: Bize bildirilene göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her bitkinin bir meyvesi vardır. Kur'ân'ın meyvesi de Hâ Mîm ile başlayan sûrelerdir. Bunlar yan yana bulunan bereketli, yemyeşil bahçelerdir. Cennet bahçeleri içinde dilediği gibi dolaşıp yemek isteyen kişi, Havâmîm denilen bu sûreleri okusun. Cuma gecesinde Duhân Suresi'ni okuyan kişi sabaha bağışlanmış bir şekilde çıkar. Bir gün ve gecede Fussilet Sûresi ile Mülk Sûresi'ni okuyan kişi, Kadir gecesini ihya etmiş gibi olur. Zilzâl Sûresi'ni okuyan kişi Kur'ân'ın dörtte birini okumuş gibi olur. Kâfirûn Sûresi'ni okuyan kişi Kur'ân'ın dörtte birini okumuş gibi olur. İhlâs Sûresini on defa okuyan kişiye de Yüce Allah Cennette bir köşk inşa eder." Ebû Bekr es-Sıddîk bunu duyunca: "O zaman köşklerimizi çoğaltmaya çalışırız" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle devam etti: "Yüce Allah sizin istediğinizin daha fazla ve daha güzelini verir. Kişi Nâs ile Felak sûrelerini okuduğu zaman ne kadar kötülük varsa: «Rabbim! Onu benim şerrimden koru!» demeye başlar. Fatiha Sûresi'ni okuyan kişi, Kur'ân'ın dörtte birini okumuş gibi olur. Tekâsür Sûresi'ni okuyan kişi de bin âyet okumuş gibi olur."' İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Umâme: "Hâ Mîm, Yüce Allah'ın isimlerinden biridir" demiştir. Abdurrezzâk Musannef’te, Ebû Ubeyd, İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Tirmizî, Hâkim ve İbn Merdûye, Mühelleb b. Ebî Sufra'dan bildirir: Bizzat işiten birinin bana bildirdiğine göre Hendek savaşı gecesinde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu gece saldırıya uğrarsanız (parola olarak): «Hâ mîm! Lâ yunsarûn» deyin" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Nesâî, Hâkim ve İbn Merdûye, Berâ b. Âzib'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yarın düşmanınızla karşılaşacaksınız. O zaman parolanız «Hâ mîm! Lâ yunsarûn» olsun." Ebû Nuaym Delâil'de Enes'ten bildirir: "Huneyn savaşında Müslümanlar hezimete uğrayınca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yerden aldığı bir avuç toprağı müşriklerin üzerine doğru savurdu ve: "Hâ mîm! Lâ yunsarûn" dedi. Bunun üzerine onlara doğru tek bir ok veya mızrak atmadan hezimete uğradılar." Bağavî ve Taberânî, Şeybe b. Osman'dan bildirir: Huneyn savaşında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yerden aldığı bir avuç toprağı müşriklerin yüzlerine doğru savurdu ve: "Yüzleri yere sürtsün! Hâ Mîm! Lâ yunsarûn!" buyurdu. Abd b. Humeyd, Yezîd b. ef-Asam'dan bildirir: Şam ahalisinden sert bir adam vardı ve bu sertliğinden dolayı Şamlılar onu Ömer'in yanına gönderirlerdi. Ömer uzun bir süre onun gelmediğini görünce: "Filan kişiye ne oldu?" diye sordu. Oradakiler: "Kendini içkiye verdi" dediler. Bunun üzerine Ömer kâtibini çağırdı ve: "Yaz!" diyerek adama: "Ömer b. el-Hattâb'tan filanın oğlu filana! Selam üzerine olsun. Senden dolayı kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamdederim. Zira o "Günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibidir. Ondan başka ilah yoktur ve dönüş onadır" şeklinde bir mektup yazdı. Daha sonra onun için dua etti, oradakiler de bu dualara âmin dediler. Yüce Allah'ın, onun kalbine yönelmesi ve tövbesini kabul etmesi için adama dua ettiler. Adam Ömer'in mektubunu alınca açıp okumaya başladı. Mektuptaki: "Günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibidir. Ondan başka ilah yoktur ve dönüş onadır" ifadesine gelince: "Yüce Allah beni bağışlayacağını bildiriyor ve azabıyla beni uyarıyor. Bol lütuf sahibi olduğunu ifade edip dönüşümüzün yine kendisine olacağını söylüyor" demeye başladı. Bunu kendi kendine tekrar edip dururken sonunda ağlamaya başladı. Daha sonrasında içkiyi tamamen bıraktı ve kendini ıslah etti. Onun bu durumu Ömer'e ulaşınca: "Bir kardeşinizin hata ettiğini gördüğünüz zaman siz de öyle yapın. Elinden tutup düzeltmeye çalışın. Bağışlanması ve tövbesinin kabulü için Allah'a dua edin. Ona karşı şeytana yardımcı olmayın" dedi. Abd b. Humeyd, Katâde'den bildirir: Medine'de dindar bir genç vardı. Ömer de bu genci çok sever beğenirdi. Bir ara bu genç Mısır'a gitti ve orada bozuldu. Hiç bir kötülüğü yapmaktan çekinmez oldu. Ailesinden biri Hazret-i Ömer'in yanına gelince Ömer ona bu genci sordu. Adam: "Onu hiç sorma!" dedi. Ömer: "Neden?" diye sorunca, adam: "Çünkü bozulup yoldan çıktı" dedi. Bunun üzerine Ömer bu gence şöyle bir mektup yazdı: "Ömer'den filan kişiye! "Hâ Mîm. Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. Ondan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak onadır." Genç adam bu mektubu aldıktan sonra kendi kendine okuyup durdu ve sonunda doğru yola geldi. Ebu'ş-Şeyh'in Azame'de bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden..." âyetini açıklarken: "Tövbe etmeyeni bağışlar, tövbe edenin de tövbesini kabul eder" demiştir. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Ebû İshâk es-Sebîî'den bildirir: Adamın biri Ömer b. el-Hattâb'a geldi ve: "Ey müminlerin emiri! Birini öldürdüm, benim için tövbe var mı?" diye sordu. Ömer adama: "Hâ Mîm. Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. Ondan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak onadır" âyetlerini okudu ve: "Sen tövbe edip iyi amellere devam et, ümitsizliğe düşme" dedi. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin el-Esmâ' ve's-Sifât'ta bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Geniş ihsan sahibi" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini: "Kerem sahibi" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) ifadesini: "Nimet sahibi" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime: (.....) ifadesini: "Lütuf sahibi" şeklinde açıklamıştır. Taberânî M. el-Evsat'ta ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: "Günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. Ondan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak onadır" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Lâ ilâhe illallah diyen kişinin günahını bağışlar, tövbesini kabul eder. Lâ ilâhe illallah demeyen kişiye ise azabı pek ağır olur. Kullarına karşı da bol lütuflarda bulunur. Önceleri Kureyşli kafirler Allah'ı tevhid etmedikleri için Yüce Allah «Ondan başka ilah yoktur» diyerek kendini tevhid etmiştir. Sonunda herkesin dönüşü Allah'a olacaktır. Ancak «Lâ ilâhe illallah» diyenleri Cennete koyacak, «Lâ ilâhe illallah» demeyenlerin ise gideceği yer Cehennem olacaktır." İbn Ebî Şeybe ve İbn Ebî Hâtim, Sâbit el-Bünânî'den bildirir: Küfe arazilerinde Mus'ab b. ez-Zübeyr ile beraberdim. İki rekat namaz kılmak üzere bahçenin birine girdim. Namazda Mü'min Sûresi'ni okumaya başladım. "Günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. Ondan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak onadır" âyetine ulaştığımda arkadan boz bir katırın üzerinde Yemen kumaşından giysiler giymiş bir adam gördüm. Adam bana şöyle dedi: "Günahı bağışlayan" âyetini okuduğun zaman: "Ey günahı bağışlayan.' Benim de günahımı bağışla!" de. "Tövbeyi kabul eden" âyetini okuduğun zaman: "Ey tövbeleri kabul eden! Benim de tövbemi kabul et!" de. "Azabı ağır olan" âyetini okuduğun zaman: "Ey azabı ağır olan! Beni azaba maruz bırakma!" de. (İbn Ebî Şeybe'nin lafzı: "Beni bağışla!" şeklindedir) "Lütuf sahibi" âyetini okuduğun zaman da: "Ey lütuf sahibi! Bana da hayırlı lütuflarda bulun!" de." Adamın dediği gibi de yaptım. Namazı bitirdikten sonra arkama dönüp baktım, ancak kimseleri bulamadım. Bahçe kapısına çıkıp: "Buradan boz bir katır üzerinde Yemen kumaşından giysiler giymiş biri geçti mi?" diye sorduğumda: "Biz kimseleri görmedik" dediler. Ravi der ki: "Bu adamın İlyas (aleyhisselam) olduğunu düşünürlerdi." |
﴾ 3 ﴿