5

"Dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kılıflar içindedir. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!"

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kılıflar içindedir..." âyetini açıklarken: "Ok kılıfı gibi bir kılıfı vardır, anlamındadır" demiştir.

Ebû Sehl es-Serî el-Cundeysâbûrî, Abdulkuddûs vasıtasıyla Nâfi'den, o da İbn Ömer'den bildirir: Ömer b. el-Hattâb: "Dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kılıflar içindedir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Kureyşliler Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiklerinde onlara: "İslam'ı kabul edip de Arapların başını çekmekten sizi alıkoyan nedir?" diye sordu. Kureyşliler: "Ey Muhammed! Söylediklerini anlamıyor, duymuyoruz. Zira kalplerimiz kılıflar içindedir" karşılığını verdiler. Ebû Cehil de bir giysi alıp kendisiyle Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) arasına serdi ve: "Ey Muhammed! "Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kılıflar içindedir. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır" dedi. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizi iki şeye davet ediyorum. Biri Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna şehadet etmenizdir. Diğeri de benim, Allah'ın Resûlü olduğuma şehadet etmenizdir" buyurdu. Ancak Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet etme konusunu duyduklarında "...Nefretle sırtlarını dönüp gittiler" ve: "İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!" dediler. Birbirlerine de: "Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur'ân) içimizden ona mı indirildi?" diyerek kalkıp gittiler.

Bunun üzerine Cebrâil indi ve şöyle dedi: "Ey Muhammed! Allah sana selam edip şöyle diyor: "Bunlar, kalpleri kılıf içinde olduğu için söylediklerini anlamadıklarını, kulaklarında da ağırlık olduğu için de dediklerini duymadıklarını iddia etmiyorlar mı? O zaman neden "...Kur'ân'da sadece Rabbini andığın zaman nefretle sırtlarını dönüp giderler!" Şayet dedikleri gibi olsaydı bu şekilde nefret içinde dönüp gitmezlerdi. Yalan söylüyorlar! Dediklerini duyuyor, ancak hoşlarına gitmediği için ondan faydalanamıyorlar!"

İkinci gün onlardan yetmiş kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: "Ey Muhammed! İslam'ı bize anlat" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara İslam'ı anlatınca da hepsi Müslüman oldu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) tebessüm etti ve: "Allah'a hamdolsun! Dün davetimize karşı kalplerinizin kapalı, kılıf içinde olduğunu, kulaklarınızda ağırlıklar bulunduğunu söylüyordunuz, oysa şimdi Müslüman oldunuz" buyurdu. Onlar da: " Resûlallah! Vallahi dün sana yalan söylüyorduk, zira öyle olsaydı asla hidâyete eremezdik. Doğruyu söyleyen Allah, ona yalan söyleyenler de kullardır. Hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah, biz ise ona muhtaç olan fakirleriz" dediler.

5 ﴿