9"De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Yüce Allah: "De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem..." buyurduktan sonra, Fetih Sûresi'indeki "Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar..." âyeti ile "İnanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter. Allah katında büyük kurtuluş işte budur" âyetini indirdi ve Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) hem kendisine, hem de diğer müminlere neler yapacağını bildirdi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini: "De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim..." âyetini açıklarken: "Peygamberimizden (sallallahu aleyhi vesellem) önce de peygamberler gelmişti" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Atiyye: "...Bana ve size ne yapılacağını da bilmem..." âyetini açıklarken: "Mekke'de mi bırakılacağım yoksa buradan çıkacak mıyım, bilmiyorum, anlamındadır" demiştir. Ebû Dâvud Nâsih'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Bana ve size ne yapılacağını da bilmem..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Fetih Sûresi'inde nazil olan "Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar..." âyetiyle bu âyet neshedildi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Müslümanların yanına çıktı ve Yüce Allah'ın geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı müjdesini verdi. Müminlerden bir adam: "Yâ Resûlallah! Gözün aydın! Şimdi sana ne yapılacağını öğrendik. Peki bize ne yapılacak?" deyince, Yüce Allah, Ahzâb Sûresi'ndeki "Mü'minlere kendileri için Allah'tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele" âyeti indirdi. Yine: "İnanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter. Allah katında büyük kurtuluş işte budur" âyetini indirerek hem Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem), hem de müminlere ne yapacağını bildirdi. İbn Cerîr, İkrime ile Hasan(-ı Basrî)'den aynısını bildirir. Ahmed, Buhârî, Nesâî ve İbn Merdûye, Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) biat edenlerden biri olan Ümmü'l-Alâ'dan bildirir: Osman b. Maz'ûn öldüğü zaman: "Ey Ebu's-Sâib! Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Şehadetim odur ki Allah sana ikramlarda bulunacaktır" dedim. Bunu duyan Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Allah'ın ona ikramlarda bulunacağını nereden biliyorsun? Allah tarafından kendisine ölüm gelmiştir ve kendisi için hayırlar umuyorum. Ancak Allah'ın elçisi olmama rağmen ben bile bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum" buyurdu. Bunun üzerine: "Vallahi bundan sonra hiç kimseyi tezkiye etmeyeceğim" dedim. Taberânî ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Osman b. Maz'ûn öldüğü zaman karısı veya kadının biri: "Cennet sana hayırlı olsun ey Maz'ûn'un oğlu!" dedi. Bunu duyan Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) kadına kızmış bir şekilde baktı ve: "Cennete gireceğini nereden biliyorsun? Vallahi Allah'ın elçisi olmama rağmen bana ne yapılacağını bilmiyorum!" buyurdu. O zaman henüz "Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar..." âyeti nazil olmamıştı. Kadın: "Yâ Resûlallah! Osman senin arkadaşın ve askerindir. Sen ne olduğunu daha iyi bilirsin" deyince, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Kendisine Rabbinin rahmetini umuyor, ancak günahlarından dolayı da kendisi için endişe ediyorum" buyurdu. İbn Hibbân ve Taberânî, Zeyd b. Sâbit'ten bildirir: Osman b. Maz'ûn öldüğü zaman Ümmü'l-Alâ: "Ey Ebu's-Sâib! Rahat ol, zira Cennette olacaksın" dedi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ona: "Cennette olacağını nereden biliyorsun?" diye sorunca, Ümmü'l-Alâ: "Yâ Resûlallah! Osman b. Mâzûn bu!" karşılığını verdi. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Öyle, kendisinden hayırdan başka bir şey görmedik, ama vallahi ben bile bana ne yapılacağını bilmiyorum" buyurdu. Abd b. Humeyd, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: "...Bana ve size ne yapılacağını da bilmem..." âyeti nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir süre endişe içinde ibadetlerini yerine getirdi. Daha sonra: "Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar..." âyetleri nazil olunca daha fazla ibadet etmeye başladı. Kendisine: "Yüce Allah geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamışken daha fazla mı ibadet ediyorsun?" denilince: "Şükreden bir kul olmayayım mı?" karşılığını verdi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "...Bana ve size ne yapılacağını da bilmem..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Daha sonra nazil olan : "Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar..." âyetleriyle Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) kendine ne yapılacağını öğrenmiştir." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "...Bana ve size ne yapılacağını da bilmem..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Âhirette kendisine ne yapılacağını bilmediğini söylemekten Allah'a sığınırız. Zira diğer peygamberlerle birlikte kendisinden söz alındığı zaman âhirette Cennette olacağını bilmiştir. Kendisine ne yapılacağını bilmemesi konusu da dünya hayatıyla ilgilidir. "Benden önceki peygamberlerin yurtlarından çıkarılması gibi yurdumdan mı çıkarılacağım, yoksa daha önceki peygamberlerden öldürülenler gibi ben de mi öldürüleceğim, bunu bilmiyorum" anlamındadır. Ümmetine ne olacağını bilmemesi konusu da, kendisini tasdik eden mi yoksa yalanlayan bir ümmet mi olacağını, gökten atılan taşlarla taşlanan bir ümmet mi yoksa yere geçirilip helak edilen bir ümmet mi olacağını bilmemesi anlamındadır. Daha sonra Yüce Allah kendisine: "Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik..." âyetini indirdi ve Arapların onları öldürmeyeceğini bildirdi. Bu şekilde Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) öldürülmeyeceğini öğrendi. Daha sonra Yüce Allah: "Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidâyet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter" âyetini indirdi ve İslam dinini diğer bütün dinlerden üstün kılacağını bildirdi. Ümmeti konusunda da Yüce Allah: "Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir" âyetini indirdi. Bu şekilde Yüce Allah, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem), hem kendisine, hem de ümmetine ne yapılacağını bildirmiş oldu. |
﴾ 9 ﴿