10"De ki: Hiç döşündünüz mü; şâyet bu, Allah katından ise ve siz onu inkar etmişseniz? İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez." Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, Taberânî ve Hâkim -sahîh bir isnâdla- Avf b. Mâlik el- Eşcaî'den bildirir: Peygamberimizle (sallallahu aleyhi vesellem) birlikte Yahudilerin bayram gününde yanlarına gittik. Tapınaklarına girdiğimizde bu girişimizi pek hoş karşılamadılar. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) onlara: "Ey Yahudiler! İçinizden, Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Resûlü olduğuna dair şehadet eden on iki kişi çıkarın ki bunun karşılığında Yüce Allah'ın öfkesi yeryüzündeki tüm Yahudilerin üzerinden kalksın!" buyurunca hepsi sustu, içlerinden cevap veren olmadı. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) aynı çağrıyı ikinci kez yaptı ama yine kimse cevap vermedi. Üçüncü kez aynı çağrıyı yapması üzerine yine kimse cevap vermeyince Ailah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Kabul etmiyor musunuz? Vallahi inansanız da inanmasanız da ben (bütün insanların, kendisinden sonra haşredildiği) el-Hâşir'im! Ben (kendisinden sonra peygamber gelmeyen) el-Âkib'im! Ben el-Mukaffa'yım (peygamberlerinin sonuncusuyum)!" buyurdu. Sonra Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikte oradan ayrılmak üzere harekete geçtik. Tam çıkmak üzereyken arkadan bir adam: "Ey Muhammedi Bekle!" dedi. Adam daha sonra Yahudilere döndü ve: "Ey Yahudiler! Beni nasıl biri olarak bilirsiniz?" diye sordu. Yahudiler: "Allah'ın kitabını senden, babandan ve dedenden daha iyi bilen ve anlayan birini bilmiyoruz" karşılığını verdiler. Adam: "O zaman Allah adına şahadet derim ki Tevrat ve İncil'de vasıflarını okuduğunuz peygamber budur!" deyince, Yahudiler: "Yalan söylüyorsun!" karşılığını verdiler ve öncesinde övdükleri bu adamı kötülemeye başladılar. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de onlara: "Yalan söylüyorsunuz ve sonradan söylediğniz bu sözler kabul edilemezi" buyurdu. İki kişi olarak girdiğimiz tapınaktan Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), ben ve İbn Selâm (o adam) olmak üzere üç kişi çıktık. Yüce Allah da bu konuda: "De ki: Hiç düşündünüz mü; şâyet bu, Allah katından ise ve siz onu inkar etmişseniz? İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez" âyetini indirdi. Buhârî, Müslim, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye, Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem), Abdullah b. Selâm dışında yeryüzündeki hiçbir insana cennetlik olduğunu söylediğini duymuş değilim. "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" buyruğu da Abdullah b. Selâm hakkında nazil oldu. Tirmizî, İbn Cerîr ve İbn Merdûye, Abdullah b. Selâm'dan bildirir: Allah'ın Kitâb'ında benim hakkında nazil olan âyetler vardır. Mesela "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyeti benim hakkımda nazil oldu. Yine: "...Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve Kitab's bilenler yeter" âyeti benim hakkımda nazil oldu. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyetini açıklarken: "Buradaki şahitten kasıt Abdullah b. Selâm'dır" demiştir. İbn Sa'd, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Mücâhid ile Dahhâk'tan aynısını bildirir. İbn Asâkir, Zeyd b. Eşlem ile Katâde'den aynısını bildirir. İbn Sa'd ve İbn Asâkir'in Câbir vasıtasıyla bildirdiğine göre Mücâhid, Atâ ve Katâde: "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyetini açıklarken: "Buradaki şahitten kasıt Abdullah b. Selâm'dır" demişlerdir. Hasan b. Müslim ise: "Bu âyet Mekke'de nazil oldu. Abdullah b. Selâm ise o zamanlar Medine'de yaşıyordu" demiştir. İbn Sa'd ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Ahkâf Sûresi (Mekke'de) nazil olduğunda Abdullah b. Selâm Medine'de yaşıyordu" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Muhammed b. Sîrîn'den bildirir: "Öncekiler "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyetinin Abdullah b. Selâm hakkında nazil olduğunu düşünürlerdi. Ahkâf Sûresi Mekkî bir sûredir, ancak bu âyet Medine'de nazil olmuştur. Bazen bir âyet nazil olduğunda Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) bu âyeti şu sûreye falan iki âyetin arasına koyması emredilirdi. Bu âyet de onlardan biridir." Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildirir: "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyeti Abdullah b. Selâm hakkında nazil olmuş değildir. Zira bu âyet Mekkî bir âyettir ve: "İsrailoğullarından iman edenler Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) iman etmiş gibidirler" anlamındadır. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Şa'bî: "Kur'ân'da Abdullah b. Selâm hakkında nazil olmuş hiçbir âyet yoktur" demiştir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mesrûk: "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Vallahi bu âyet Abdullah b. Selâm hakkında nazil olmamıştır. Âyet Mekke'de nazil oldu, oysa Abdullah b. Selâm Medine döneminde Müslüman olmuştur. Bu âyet de Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) Yahudilerle tartışmalarında onlara karşı delil getirme babında bir âyettir." İbn Sa'd, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Asâkir, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: Abdullah b. Selâm Müslüman olmak istediğinde Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına girdi ve: "Allah'ın Resûlü olduğuna, Allah'ın seni hidâyetle ve hak olan dinle gönderdiğine, Yahudilerin de kitaplarında senin sıfatlarını gördüklerine şehadet ederim" dedi. Daha sonra: "Yahudilerden bir topluluğu yanına çağır ve benimle babamın nasıl biri olduğunu sor. Sana nasıl birileri olduğumuzu söyleyeceklerdir. O zaman da ben çıkıp senin Allah'ın Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) olduğuna dair şehadet edeceğim. Bu şekilde belki Müslüman olurlar" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Yahudilerden bir topluluğu yanına çağırdı. Abdullah b. Selâm'ı da bir yerde sakladı. Onlara: "Abdullah b. Selâm ile babası size göre nasıl birileridir?" diye sorunca, onlara: "Abdullah hem bizim efendimiz, hem de efendimiz olan birinin oğludur. Hem en bilgilimiz, hem de en bilgilimiz olan birinin oğludur" dediler. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Peki Abdullah Müslüman olsa siz de olur musunuz?" diye sorunca, Yahudiler: "Abdullah Müslüman olmaz!" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Abdullah karşılarına çıktı ve Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem): "Şehadet ederim ki sen Allah'ın Resûlü'sün (sallallahu aleyhi vesellem)! Senin hakkında bildiklerimi bunlar da biliyorlar!" dedi. Sonrasında Yahudiler oradan ayrıldılar. Yüce Allah da bu konuda: "De ki: Hiç düşündünüz mü; şâyet bu, Allah katından ise ve siz onu inkar etmişseniz? İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez" âyetini indirdi. İbn Merdûye, Cündüb'den bildirir: Abdullah b. Selam gelip (Hz. Osmân'ın muhasara altında tutulan evdeki) kapının kanadından tuttu ve oradakilere: "Allah aşkına söyleyin! "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyetinin benim hakkımda nazil olduğunu biliyorsunuz değil mi?" dedi. Oradakiler: "Allah da biliyor ki senin hakkında nazil oldu" karşılığı verdiler. Abd b. Humeyd, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Medine'de Yahudilerin başlarından biri olan ve İslam'ı seçen Meymûn b. Yâmîn, Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi vesellem) geldi ve: "Yâ Resûlallah! Yahudilere haber gönder ve aranızda hakem olarak kendilerinden birini seçmelerini söyle. Benim hakemliğimi kabul edeceklerdir" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Yahudilere gelmeleri için haber yolladı. Meymûn'u da evde içeriye sakladı. Yahudiler geldiğinde bir süre Peygamberimizle (sallallahu aleyhi vesellem) konuşup tartıştılar. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Aramızda hakem olması için içinizden en iyisi olan birini seçin" buyurunca, Yahudiler: "Hakem olarak Meymûn b. Yâmîn'i kabul ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem), Meymûn'u karşılarına çıkardı. Meymûn onlara: "Şehadet ederim ki Muharnmed, Allah'ın Resûlü'dür (sallallahu aleyhi vesellem) ve hak yoldadır" dedi, ancak Yahudiler iman etmeyi kabul etmediler. Bunun üzerine Yüce Allah: "De ki: Hiç düşündünüz mü; şâyet bu, Allah katından İse ve siz onu inkar etmişseniz? İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez" âyetini indirdi. Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mesrûk: "İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız?" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Hz. Musa, Muharnmed (sallallahu aleyhi vesellem) gibidir. Tevrat da Kur'ân gibidir. Yahudilerden biri olan bu adam Muharnmed (sallallahu aleyhi vesellem) ile kitabına iman ederken siz inkar ettiniz ey Mekke ahalisi, anlamındadır." |
﴾ 10 ﴿