16"Siz, insana anne babasına fiyfi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun taşınması ve sütten keşfime süresi otuz aydsr. Nihâyet olgunluk çağma gelip, kırk yaşma varınca şöyle der: «Rabhım! lana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salîh amel işlememi bana ilham et Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.» İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu» kendilerine Yerilen doğru bir sözdür." İbn Asâkir'in Kelbî vasıtasıyla Ebû Sâlih'ten bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: "Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu zorlukla taşıdı ve zorlukla bıraktı! Onun taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır. Nihâyet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım." İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür" âyetleri Ebû Bekr es-Sıddîk hakkında nazil oldu." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Annesi onu zorlukla taşıdı..." âyetini açıklarken: "Annesi onu binbir güçlük ve zahmetle karnında taşıdı, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "...Onun taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır..." âyetini: (.....) lafzıyla, (.....) ifadesini Elif siz (çekmeden) bir şekilde okumuştur. İbnu'i-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Ba'ce b. Abdillah el-Cühenî'den bildirir: Bizim kabileden bir adam Cüheyne kabilesinden bir kadınla evlendi. Ancak henüz evliliklerinin altıncı ayında kadın doğum yapınca kocası gidip durumu Osman'a aktardı. Hz.Osman da kadının recmedilmesini emretti. Hz. Ali durumdan haberdar olunca hemen Osman'ın yanına geldi ve: "Ne yapıyorsun?" diye çıkıştı. Osman: "Çocuğu altı aylıkken doğurdu! Böyle bir şey olabilir mi!" deyince, Hz. Ali şu karşılığı verdi: "Yüce Allah: "...Onun taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır..." buyurur. Başka bir yerde ise: "Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler..." buyurur. İki tam yıl emzirdiğine göre otuz aydan geriye altı ay kalmıyor mu?" Osman bunu duyunca: "Vallahi ben böyle düşünemedim! Kadını yanıma getirin" dedi. Kadını getirmek için gittiklerinde ise recmedilmiş olduğunu gördüler. Kadın da recmedilmeden önce kızkardeşine: "Kardeşim! Üzülme! Vallahi kocamdan bir başkası avret yerimi açmış değildir!" demişti. Daha sonra altı aylık olarak doğan bu çocuk büyüdü ve babasına en çok benzeyenlerden biri oldu. Adamı da daha sonraları yatağında aldığı bir yaradan dolayı parça parça eriyip öldüğüne şahit oldum. Abdurrezzâk Musannefte, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Katâde vasıtasıyla Ebû Harb b. Ebi'l-Esved ed-Düelî'den, o da babasından bildirir: Hz.Ömer'e altıncı ayında doğum yapan bir kadın davası getirildi. Ömer konuyu Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) ashâbına danışınca Hz. Ali şöyle dedi: "Böylesi bir kadın recmedilmez. Görmez misin Yüce Allah: "...Onun taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır..." buyuruyor. Başka bir yerde de: "...Çocuğun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur..." buyurur. Bu durumda burada hamilelik için süre altı ay oluyor." Bunun üzerine Ömer kadına bir ceza vermedi. Bize bildirilene göre aynı kadın daha sonra yine altıncı ayında bir çocuk daha doğurmuştur. Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir, Nâfi' b. Cübeyr vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Altıncı ayında doğum yaptığı için Hz.Ömer'e getirilen kadının davasında ben de vardım. Oradakiler kadının böylesi bir sürede doğum yapabileceğini kabullenmediler. Ben Ömer'e: "Kadına neden zulmediyorsun?" dediğimde, Ömer: "Nasıl zulmediyorum?" diye sordu. Ona: "...Onun taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır..." âyeti ile "Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler..." âyetlerini oku. Âyette havi olarak ifade edilen süre ne kadardır?" dediğimde, Ömer: "Bir yıl" karşılığını verdi. Ona: "Bir yıl kaç ay?" diye sorduğumda: "On iki ay" karşılığını verdi. Ona: "O zaman iki tam yıl yirmi dört ay yapıyor. Yüce Allah da hamilelik süresini dilerse kısa (altı ay) dilerse de uzun tutar" dediğimde Ömer'in buna aklı yattı. Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd, Abdurrahman b. Avf'ın azatlısı Ebû Ubeyde'den bildirir: Altıncı ayında doğum yapan bir kadının davası Hz.Osman'a getirildi. Osman bize: "Bana bir kadın davası getirildi ki gördüğüm kadarıyla kötü bir şey işlemiş" dedi. Ancak İbn Abbâs: "Kadın şâyet emzirme süresini tamamlarsa hamilelik süresi de altı ay olur" deyip "...Onun taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır..." âyetini de okuyunca Osman kadına bir ceza vermedi. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle derdi: "Şayet bir kadın dokuzuncu ayında doğurursa çocuğu yirmi bir ay emzirmesi yeterli olur. Yedinci ayında doğurursa çocuğu yirmi üç ay emzirmesi yeterli olur. Altıncı ayında doğurması halinde tam iki yıl boyunca emzirmesi yeterli olur. Zira Yüce Allah: "...Onun taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır..." buyurur." İbn Ebî Hâtim, Kasım b. Abdirrahman'dan bildirir: Mesrûk'a: "Kişi ne zaman günahlarından sorumlu tutulmaya başlanır?" diye sorduğumda: "Kırk yaşına ulaştığın zaman artık dikkatli ve uyanık ol" karşılığını verdi. İbnu'l-Cevzî Hadâik'te -zayıf bir isnâdla- Ubâde b. es-Sâmit'ten bildirir: Cebrail, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) geldi ve şöyle dedi: "Yüce Allah, hafaza meleklerine: «Gençliğinde kuluma yumuşak ve hoşgörü ile davranın. Kırk yaşına geldiği zaman ise artık yaptıklarından onu sorumlu tutun ve yaptıklarını kayda geçin» emrini verdi." Ebu'l-Feth el-Ezdî'nin Cüveybbir vasıtasıyla Dahhâk'tan, o da İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kırk yaşına geldiği halde iyilikleri kötülüklerinden fazla olmayan kişi Cehennem ateşine hazırlansın" buyurmuştur. İbn Ebî Hâtim, Mâlik b. Miğvel'den bildirir: Ebû Ma'şer oğlundan yana Talha b. Musarrif'e şikâyette bulununca, Talha ona: "Oğluna karşı "... Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım"âyetini okuyarak yardım iste" dedi. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: "...Nihâyet olgunluk çağına gelip kırk yaşına varınca şöyle der: "Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih ameli işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım" âyeti, Ebû Bekr es-Sıddîk hakkında nazil oldu. Yüce Allah da Ebû Bekr'in bu duasına icabet etti. Anne babası, kardeşleri ve tüm çocukları Müslüman oldular. "Elinde bulunandan verenin, Allah'a karşı gelmekten sakınanın..." âyetinden başlamak üzere sûrenin sonuna kadar olan âyetler de Ebû Bekr hakkında nazil oldu. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Neslimi de salih kimseler yap..." âyetini açıklarken: "Onları bana karşı salih, iyi kimseler kıl, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Rûhu'l-Emîn (Cebrail)den naklen şöyle buyurdu: "(Kıyamet gününde) kulun iyilikleri ile kötülükleri getirilir ve kötülükleri iyiliklerini düşürür. Geriye tek bir iyiliği kalsa dahi Yüce Allah ona karşılık Cennette bol nimetler ihsan eder." Ravi der ki: Yazdâd'ın yanına girdiğim zaman da buna benzer bir hadis zikredildi. Ben: "Peki iyilikleri biterse ne olacak?" diye sorduğumda, Yazdâd: "İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür" âyetiyle cevap verdi. İbn Cerîr, Mücâhid'den bildirir: Hz.Ebû Bekr, Ömer'i yanına çağırdı ve şöyle dedi: "Sana bir öğütte bulunacağım ki onu anla ve aklından hiç çıkarma. Yüce Allah'ın gece vakti ifa edilmesi gereken bazı hakları vardır ki bunların gündüz vakti yapılmasını kabul etmez. Aynı şekilde gündüz vakti ifa edilmesi gereken bazı hakları vardır ve bunların da gündüz vakti yapılmasını kabul etmez. Kişinin farzları yerine getirmeden nafile olan şeyleri yapma hakkı olmaz. Kıyamet gününde kişinin terazinin ağır basması dünyada iken hakka uyması ve hakka uymanın zorluğuna katlanması dolayısıyladır. Üzerine hak konulan bir terazi de elbetteki ağır basacaktır. Kıyamet gününde kişinin terazinin hafif gelmesi de dünyada iken batıla uyması ve batıla uymanın hafifliği, rahatlığını yaşaması dolayısıyladır. Üzerine batıl konulan bir terazi de elbetteki hafif gelecektir. Görmüyor musun Yüce Allah Cennet ahalisini en güzel amelleriyle zikrediyor da kişi: "Benim amelim bunların ameline asla ulaşamaz!" diyebiliyor. Bunun da sebebi Yüce Allah'ın Cennetliklerin en kötü günahlarını bağışlaması ve onları yok saymasıdır. Aynı şekilde Yüce Allah Cehennem ahalisini en kötü amelleriyle zikrediyor da kişi: "Benim amellerim onların amellerinden daha iyidir" diyebiliyor. Bunun da sebebi Yüce Allah'ın, Cehennemliklerin en güzel amellerini dahi kabul etmemesi, reddetmesidir. Yine görmez misin ki Yüce Allah zorluk ifade eden âyetleri kolaylık ifade eden âyetlerle, kolaylık ifade eden âyetleri de zorluk ifade eden âyetlerle birlikte zikrediyor! Bunu da mümin kulunun her dem ümit ile korku arasında bulunması, kendi eliyle kendini tehlikeye atmaması ve hak dışında Allah'tan bir temennide, bir istekte bulunmaması için yapmıştır." |
﴾ 16 ﴿