18"Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!" Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "...Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir..." âyetini açıklarken: "Kıyamet yaklaştı, anlamındadır" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir..." âyetini açıklarken: "Kıyametin ilk saatlari gelmiştir, anlamındadır" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "...Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir..." âyetini açıklarken: "Muhammed'in (sallallahu aleyhi vesellem) gönderilmesi bu alâmetlerden biridir" demiştir. Buhârî, Sehl b. Sa'd'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) , orta parmağı ile yanındaki parmağını işaret ederek: "Peygamber olarak gönderilişim ile kıyamet, şu ikisi gibi birbirine yakındır" buyurduğunu gördüm. Ahmed, Buhârî, Müslim ve Tirmizî, Enes'ten bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Peygamber olarak gönderilişim ile kıyamet, şu ikisi gibi birbirine yakındır" buyurdu ve işaret parmağı ile yanındaki orta parmağını gösterdi. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Saîd b. Ebî Arûbe: "Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bu konuda Katâde şöyle derdi: "Kıyamet saati yaklaştı, yok olmanız yaklaştı. Yüce Allah'ın kullarından yana işini bitirmesi yaklaştı. Bize bildirilene göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ikindi namazından sonra güneşin batımına az bir şey kala ashâbma bir hutbe verdi. Hutbesinde de şöyle buyurdu: "Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki geçip giden zamana oranla dünya hayatından geriye kalan ancak bu gününüzden geçip gidene oranla geriye kalan kadardır ki o da pek azdır." Ahmed'in Bureyde'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "Peygamber olarak gönderilmem ile kıyametin kopması aynı zamana denk gelmiştir ki neredeyse kıyamet ben gönderilmeden kopacaktı" buyurmuştur. Buhârî ve İbn Mâce'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Peygamber olarak gönderilişim ile kıyamet (parmaklarımdan) şu ikisi gibi birbirine yakındır" buyurmuştur. İbn Ebi'd-Dünya'nın Ebû Cebîre b. ed-Dahhâk'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyamet rüzgarının esmeye başladığı zamanlarda peygamber olarak gönderildim" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim ve İbn Merdûye, Enes'ten bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Kıyametin alâmetlerinden bazıları; ilmin yok olması, cehaletin yayılması, içkinin bolca içilmesi, zinanın yaygınlaşması ve erkeklerin sayıca azalıp kadınların çoğalmasıdır. Öyle ki elli kadına bir erkek düşer. İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, İbn Mâce ve İbn Merdûye, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), insanların içinde bulunurken yanına bir adam geldi ve: "Yâ Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) adama şu karşılığı verdi: "Bu konuda kendisine soru sorulan sorandan daha bilgili değildir. Ancak sana kıyametin alâmetlerinden bahsedeyim. Kadının kendi efendisini doğurması kıyametin alâmetlerindendir. Çıplak, yalın ayak, sürü çobanlarının insanların lideri olması kıyametin alâmetlerindendir. Çobanların bile yüksek binalar dikmesi de kıyametin alâmetlerindendir. " Buhârî, Ebû Hureyre'den bildirir: Bedevinin biri Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Emanetler heba edildiği zaman kıyametin kopmasını bekle!" karşılığını verdi. Bedevi: "Emanetler nasıl heba edilir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Görevler ehil olmayan kişilere verildiği zaman kıyametin kopmasını bekle!" karşılığını verdi. İbn Merdûye, Ebû Hureyre'den bildirir: Adamın biri geldi ve: "Yâ Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Bu konuda kendisine soru sorulan soruyu sorandan daha bilgili değil" karşılığını verdi. Adam: "Bize alâmetlerinden haber ver" deyince, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Çarşıların yakınlaşması kıyametin alâmetlerindendir" buyurdu. Ben: "Çarşıların yakınlaşması nasıl oluyor?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "İnsanların az kazançtan yana birbirlerine yakınması, asi çocukların çoğalması, gıybetin yayılması, para sahibine aşırı değer verilmesi, mescidlerde fasıkların seslerinin yükselmesi, kötü insanların galebe çalması ve yüksek binaların her yerde görülmesidir." İbn Merdûye ve Deylemî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) : "Kıyametin alâmetlerinden bazıları komşunun komşuya kötü davranması, akrabalık bağlarının kesilmesi, cihadın iptal edilmesi ve dinin dünyalık elde etmek için kullanılmasıdır" buyurmuştur. İbnu'l-Münzir'in Ali b. Ebî Tâlib'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyametin alâmetlerinden biri de dünyada en mutlu kişinin Lüka' oğlu Lüka'nın olmasıdır" buyurmuştur. Ahmed'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Dünya Lüka' oğlu Lüka'ın olmadıkça kıyamet kopmaz" buyurmuştur. Ahmed, Buhârî ve İbn Mâce'nin Amr b. Tağlib'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyametin alâmetlerinden biri de kıldan ayakkabı giyen bir toplulukla savaşmanızdır. Bir diğer alâmet de yüzleri kat kat deri ile kaplanmış kalkana benzeyen geniş yüzlü bir toplulukla savaşmanızdır. " Ahmed ve Nesâî, Amr b. Tağlib'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyametin alâmetlerinden bazıları da ilmin çekilip alınması, malın çoğalması, ticaretin yayılması ve kâtiplerin çok fazla olmasıdır" buyurdu. Böylesi bir zamanda kişi bir şey satacağı zaman: "Filan oğullarının tüccarına danışmadan satmam" demeye başlar. Koca bir mahallede bir tane kâtip aranır da bulunamaz. Ahmed, Buhârî, Müslim ve İbn Mâce'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyametin kopmasına az kala ilim alınıp cehalet ortalığı kaplar ve kaos çıkar" buyurmuştur. Abdurrezzâk Musannefte Abdullah b. Zübeyb el-Cenedî'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ey Ebu'l-Velîd! Ey Ubâde b. es-Sâmit! Sadakaların verilmeyip saklandığını, savaşlara ücretli olarak gidildiğini, harab olacak şeylerin imar, imar olan şeylerin de harab edildiğini, kişinin kendisine verilen emanete devenin ota davranması gibi davrandığını görürsen bil ki kıyamet kopması ile aranda şu ikisi kadar kısa bir zaman vardır" buyurdu ve işaret parmağı ile yanındaki parmağı gösterdi. Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "İnsanlar yaptıkları mescidlerle birbirlerine karşı övünmedikçe kıyamet kopmaz" buyurmuştur. Ahmed ve Tirmizî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Zaman kısalıp (bereketsizleşip) bir yıl bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi, bir gün bir saat gibi, bir saat de kuru otun ateşte yanması gibi kısacık olmadıkça kıyamet kopmaz." Ahmed'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Zaman kısalıp (bereketsizleşip) bir yıl bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi, bir gün bir saat gibi, bir saat de kuru otun ateşte yanması gibi kısacık olmadıkça kıyamet kopmaz." Müslim ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Arap bölgesi (Arap yarımadası) yeşilliklere ve sulu nehirlere kavuşmadan kıyamet kopmaz" buyurmuştur. Buhârî ve Müslim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "İki büyük ordu, davaları bir olduğu halde birbirleriyle savaşıp büyük katliamlar olmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Hepsi de Allah'ın resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccâl ortaya çıkmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İlim yok olup gitmedikçe, depremler çoğalmadıkça, zaman kısalmadıkça, fitneler ortaya çıkmadıkça, kargaşalar çoğalmadıkça kıyamet konmayacaktır. Mallarınız çoğalıp taşmadıkça, mal sahibi zekat vermek için birini arayıp da vermek istediği zaman o kişi: «Benim buna ihtiyacım yok!» diyecek duruma gelinmedikçe kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar yüksekçe binalar yapmadıkça, kişi birinin mezarına uğradığında: «Keşke şu ölünün yerinde ben olsaydım» diyecek duruma gelinmedikçe kıyamet kopmayacaktır." Güneş battığı yerden geri doğmadıkça da kıyamet kopmayacaktır. Güneş batıdan doğup da insanlar bunu gördüğü zaman hepsi de iman edecekler. Ancak, «...Önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz...» Kıyamet şüphesiz kopacaktır! Hatta iki kişi alışveriş için giysilerini aralarında açacaklar, ancak henüz alım satım yapamadan kıyamet kopacaktır ki o giysiyi bile geri dürmeye fırsatları olmayacaktır. Kıyamet şüphe yok kopacaktır! Kişi sağmal hayvanından sağdığı sütü yanındakine içirmeye bile fırsat bulamayacaktır. Kıyamet şüphesiz kopacaktır! Kişi sıvadığı havuzunun suyunu kullanmaya bile fırsatı olmayacaktır. Kıyamet şüphe yok kopacaktır! Kişi ağzına götürdüğü lokmasını bile yutmaya fırsat bulamayacaktır." Hâkim, Abdullah b. Amr'dan bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah ahlâksızlığı ve ahlâksız olan kişileri sevmez. Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki ahlâksızlık ile ahlâksızlar çoğalmadıkça, konışu komşuya kötü davranıp akrabalık bağları kesilmedikçe, emin olan kişi ihanet edip hain olan kişi emin sayılmadıkça kıyamet kopmaz." Sonra şöyle buyurdu: "Mümin kişi yere düşüp temiz kalan, yenilip ezilmeyen ve bozulmayan bir hurma gibidir. Yine mümin ateşe konulup eritilince değişmeyen, teraziye vurulunca da ağırlığı eksilmeyen kırmızı altın parçası gibidir." Ahmed ve Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Tüm yeryüzünü kapsayacak şekilde yağmur yağmasına rağmen yerler yine kıraç kalmadıkça kıyamet kopmaz" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe ve Ahmed'in Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet kopmadan önce bazı yalancı (deccâl)lar çıkacaktır. Bunlardan biri Yemâmeli (Müseyleme)dir. Biri San'â'nın Ans kabilesinden (Esved el-Anesî)dir. Diğer biri de Himyerîlerden çıkar. Bir diğeri de Deccâl'dir ki diğerlerinden daha büyük bir fitneye sebep olur." Ahmed'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyamet kopmadan önce her biri: «Ben peygamberim! Ben peygamberim!» diyen otuza yakın deccâl çıkacaktır" buyurmuştur. Ahmed'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden yalancı deccâllar çıkacaktır. Bunlar ne sizin ne de babanızın duymadığı bidat olan sözler söyleceklerdir. Onlara karşı dikkatli olun ve sakın fitnelerine düşmeyin." Ahmed ve Taberânî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) : "Kıyamet kopmadan önce Mesîh Deccâl ile otuz veya daha fazla yalancı peygamber ortaya çıkacaktır" buyurmuştur. Ebû Ya'lâ'nın İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden, her biri insanları Cehenneme davet eden yetmiş küsur davetçi çıkacaktır. İstesem onların isimlerini kabileleri ile birlikte söyleyebilirim. " Ebû Ya'lâ, Cülâs'tan bildirir: Hz.Ali'nin, Abdullah es-Sebâî'ye şöyle dediğini işittim: "Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem): «Kıyamet kopmadan önce otuz tane yalancı (deccâl) çıkacaktır» buyurduğunu işittim. Sen de onlardan birisin." Ebû Ya'lâ'nm Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Asıl Deccâl'in çıkışından önce yetmiş küsur başka deccâl daha çıkacaktır" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Enes: "Asıl Deccâl'in çıkışından önce yetmiş altı başka deccâl daha çıkacaktır" demiştir. Ahmed ve Bezzâr'ın Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kıldan çadırlar dışında hiçbir ev ve barınağın insanları koruyamayacağı bir yağmur yağmadıkça kıyamet kopmaz. " Beyhakî el-Ba's ve'n-Nuşûr'de Hasan vasıtasıyla Utey'den bildirir: İlim talep etmek üzere yollara düşüp Kûfe'ye geldim. Orada Abdullah b. Mes'ûd'u görünce ona: "Ey Ebû Abdirrahmani Gelişi önceden bilinebilecek şekilde kıyametin alâmetleri var mı?" diye sorduğumda, İbn Mes'ûd şöyle dedi: "Ben de bunu Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) sormuştum. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) bu konuda bana şöyle buyurdu: "Kıyametin alâmetlerinden bazıları; çocukların öfke kaynağı olması, yağmurların aşırı sıcak olması, kötülerin her tarafta yayılması, yalancının doğru, doğrunun yalancı sayılması, haine güvenilip emin olan kişiye hain gözüyle bakılması, kabileler ile çarşıların başını günahkârların çekmesi, mihrabların süslenip kalplerin bozulmasıdır. Erkeklerin (cinsel olarak) erkeklerle, kadınların da kadınlarla yetinmesi, yeryüzünde mamur yerlerin harap, harab olmuş yerlerin ise imar edilmesi, fitnelerin ve faiz yemenin çoğalıp yayılması, müziğin, para biriktirmenin ve içki içmenin yaygınlaşması, polislerin ve el göz işaretleriyle başkalarıyla alay edenlerin çoğalmasıdır. " Ebû Nuaym'ın Hilye'de Huzeyfe b. el-Yemân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur "Yetmiş iki şeyi gördüğünüz zaman kıyamet yaklaştı demektir. İnsanlar namazı heba ettiklerinde, emanete vefa göstermediklerinde, faiz yediklerinde, yalanı helal saydıklarında, kolayca kan akıttıklarında, yüksek yapılar inşa ettiklerinde, dinlerini dünyalık karşılığında sattıklarında, akrabalık bağları kesildiğinde, yönetim zayıf olduğunda, yalan doğru sayıldığında, ipekten giysiler giyildiğinde, yalan şahitlik çoğaldığında, boşanmalar arttığında, ani ölümler ortaya çıktığında, hain kişi güvenilir sayıldığında, emin kişi de hain görüldüğünde, yalancıya inanıldığında, doğru söyleyen yalanlandığında, iftiralar çoğaldığında, yağmurlar aşırı sıcaklara sebep olduğunda, çocuklar öfke kaynağı olduğunda, reziller çoğaldığında, değerli insanlar olabildiğince azaldığında, emirler ve vezirler yalancı olduğunda, güvenilir denilen kişiler hain, arifler zalim, hafızlar fasık olduğunda, insanlar koyun postu giyip de kalpleri leşten daha pis kokulu, sabır ağacından daha acı olduğunda, Allah'ın verdiği fitneye Yahudilerin karanlığa dalması gibi daldıklarında, dinarın hüküm sürüp dirhemin peşine düşüldüğünde, suçlar arttığında, güvenlik azaldığında, Mushaflar süslendiğinde, mescidlere resimler yapıldığında, minberler yüksek tutulduğunda, kalpler harab olduğunda, içkiler içildiğinde, (şeri) cezalar hafif tutulup uygulanmadığında, kadın kendi efendisini doğurduğunda, çulsuz ayak takımından olan insanlar yönetici olduğunda, ticarette kadın kocasına ortak olduğunda, erkekler kadınlara, kadınlar da erkeklere benzemeye çalıştığında, Allah'tan başka şeyler adına yemin edildiğinde, kişi şahit olmadığı bir olayda şahitlik ettiğinde, kişi sadece tanıdıklara selam verdiğinde, Allah'ın dini dışında bir amaç için ilim öğrenildiğinde, âhiret ameliyle dünyalık elde edilmeye çalışıldığında, ganimetler yöneticilerin tekelinde dolaştığında, emanetlere ganimet olarak bakıldığında, zekat kayıp olarak görüldüğünde, bir topluluğun lideri en adileri olduğunda, kişi anne babasına asi olduğunda, annesine kaba davrandığında, arkadaşına zarar verdiğinde, karısının sözünden çıkmadığında, mescidlerde fasıkların sesi yükseldiğinde, müzik ile şarkıcıların peşine düşüldüğünde, içkiler yollarda bile içildiğinde, yapılan zulümle övünüldüğünde, hükümler parayla satın alındığında, polisler çoğaldığında, Kur'ân müzik aracı kılındığında, vahşi hayvanların derilerinden ayakkabılar edinildiğinde ve bu ümmetin en son nesli ilk nesline lanet okumaya başladığında, işte bunlar olduğunda artık insanlar esecek kırmızı bir rüzgarı, yere geçirilmeyi, başka suretlere çevrilmeyi, gökten üzerlerine taş yağmasını ve başka alâmetleri beklesinler. " İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hz. Ali'ye kıyametin ne zaman kopacağı sorulunca şu karşılığı verdi: "Bana Cebrail ve Mikâil'in bile bilmediği bir şey sordunuz. Ancak size bazı şeyleri söyleyeceğim ki bunların olduğunu gördüğünüz zaman kıyametin kopmasına az kalmış demektsr. Dillerin yumuşak kaplerin ise taş gibi olduğunu, insanların dünya peşine düştüğünü, yeryüzünde yüksek binaların dikildiğini, kardeşlerin bile arzularına uyup dağıldıkları ve hükmün parayla satın alındığını gördüğünüzde kıyamete az kalmış demektir." İbn Ebî Şeybe, Selmân el-Fârisî'den bildirir: "Yeryüzünde yüksek binaların çoğalması, akrabalık bağlarının kesilmesi ve komşunun komşusuna kötü davranması kıyametin yaklaştığının göstergelerindendir." İbn Ebî Şeybe, İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Çirkin şeylerin, fuhşiyatın, ahlâksızlığın ve kötü komşuluğun çoğalıp yayılması kıyametin alâmetlerindendir." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Amr b. el-Âs: "Sözlerin öne çıkıp amelin geriye atılması, kötülerin üstün tutulması, iyilere değer verilmemesi, insanlara mesânî okunmasına rağmen kimsenin bunu kınamaması kıyametin alâmetlerindendir" dedi. Kendisine: "Mesânî nedir?" diye sorulunca da: "Allah'ın Kitabı dışındaki bütün kitaplardır" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Recâ b. Hayve: "Hurma ağacı bir hurma tanesi verinceye kadar kıyamet kopmaz" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Kays: "Bir ineğin başına dahi ûkiyye ile değer biçilecek duruma düşmeden kıyamet kopmaz" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebu'l-Veddâk: "Kıyametin alâmetlerinden biri de Hilâl'in olduğundan fazla büyük görünmesidir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin Şa'bî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyametti alâmetlerinden biri de hilâlin ilk göründüğü anda bile: «İki günlük hilâldir» denilecek kadar büyük görünmesidir" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ebû Musa'dan bildirir: "Kıyamet kopmadan önce öyle günler gelecek ki cehalet ortalığı kaplayacak ve ilim çekilip alınacaktır. Öyle ki kişi cehaletinden dolayı kalkıp annesini kılıçla öldürecektir." İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Amr'dan bildirir: "Öyle bir zaman gelecek ki insanlar toplanıp mescidde namaz kılacaklar, ancak içlerinde tek bir mümin dahi bulunmayacaktır." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî: "İlim cehalet, cehalet de ilim sayılmadıkça kıyamet kopmaz" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Enes'ten bildirir: İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki kadınlar yolda atılmış bir ayakkabı gördüklerinde bile (erkeksizlikten) birbirlerine: "Bir ara bu ayakkabıyı bir erkek giyiyordu" diyeceklerdir. İbn Ebi'd-Dünya ve Bezzâr, Hz. Ali'den bildirir: Adamın biri geldi ve: "Yâ Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bu soruyu soran adamı tersledi. Sabah namazını kıldıktan sonra da başını göğe kaldırdı ve: "Onu yaratan, yükselten sonra da değiştirip katibin sicili dürmesi gibi dürecek olan zâtın şanı pek yücedir" buyurdu. Sonra yere baktı ve: "Onu yaratan, yayan sonra da değiştirip katibin sicili dürmesi gibi dürecek olan zâtın şanı pek yücedir" buyurdu. Daha sonra: "Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede?" diye sordu. Cemaatin arkasında bir adam dizlerinin üzerine kalktı. Bu kişi Ömer b. el-Hattâb idi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Yöneticilerin zulmettiği kaderin inkar edildiği, yıldızlara inanıldığı, bazılarının emaneti ganimet, zekatı da bir kayıp olarak gördüğü ve ahlâksızlık üzerine ziyaretlerin yapıldığı bir zamanda kopacaktır." Ben, ahlâksızlık üzerine ziyaretlerin ne olduğunu sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Fasıklardan iki kişiden biri diğeri için yiyecek ve içecek hazırlar. Birlikte olması için de yanına bir kadın getirir. Sonra adama: «Yanına geldiğim zaman sen de bana yaptığımın aynısını yap» der. Bu şekilde ahlâksızlık üzerine birbirlerini ziyaret ederler." Daha sonra Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "İşte ey Hattâb'ın oğlu! Bunlar olduğu zaman ümmetim helak oldu demektir" buyurdu. İbn Merdûye'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Selam sadece tanıdıklara verilmedikçe, mescidler gelip geçenler için yol olup ancak boşaldıktan sonra içinde Allah'a secde edilmedikçe, çocuk yaşta olan kişi ihtiyar birini dünyanın öbür ucuna elçi olarak göndermedikçe ve tüccar bereketli olan bir yere gidip de alabilecek bir şey bulamadıkça kıyamet kopmaz. " İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Vedâ haccını ifa ettikten sonra Kabe'nin kapısının halkasından tuttu ve: "Size kıyametin alâmetlerinden haber vereyim mi?" diye sordu. Müslümanlar yanında toplanıp: "Yâ Resûlallah! Anamız babamız sana feda olsun, anlat" dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Namazın heba edilmesi, arzuların peşinden gidilmesi ve para babası zenginlere aşırı değer verilmesi kıyametin alâmetlerindendir" buyurdu. Selmân: "Yâ Resûlallah! Bu olacak mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Evet, olacak! Ey Selmân! Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki işte böylesi bir zamanda zekat bir kayıp olarak, ganimet (cihad) bir rızık kapısı olarak görülecek. Yalancı doğrulanıp doğruyu söyleyen de yalancı çıkarılacak. Hain kişiye güvenilip emin olan kişiye hain gözüyle bakılacak. Ruvaybid denilen kesim de söz hakkına sahip olacaklar" buyurdu. Selmân: "Ruvaybid da ne oluyor?" diye Sorunca, Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Daha önce söz hakkı olmayan değersiz kişilerdir. Öyle bir zamanda insanların onda dokuzu hakkı kabul etmeyeceklerdir. İslam dini gidip isminden geriye başka bir şey kalmayacaktır. Kur'ân gidecek geriye kuru bir metinden başka bir şey kalmayacaktır. Yine de Kur'ân altınlarla süslenecektir. Ümmetimin erkekleri olabildiğince şişman, semiz olacaklardır, îştişare kadınlarla yapılacak, minberlerde hutbe ve konuşmaları çocuklar yapacak, karar almada söz hakkı kadınlarda olacaktır. İşte böylesi bir zamanda mescidler, kilise ve havraların süslendiği gibi süslenecek, minareleri de uzunca yapılacaktır. Bu mescidlerin, kinle dolu kalpleri, değişik şeyleri konuşan dilleri ve çeşit çeşit arzuları olan kalabalık cemaatleri olacaktır." Selmân: "Yâ Resûlallah! Bu olacak mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Evet, olacak! Ey Selmân! Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki işte böylesi bir zaman ve toplumda mümin, bir cariyeden dahi daha değersiz ve aşağı görülür. Mümin, kötülüğü gördüğü halde değiştirmeye gücü yetmediği için kalbi tuzun suda erimesi gibi içinde erir. Böylesi bir zamanda erkekler (cinsel olarak) erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetinir. Bakir kızlara saldırılması gibi genç çocuklara saldırırlar. Ey Selmân! İşte böylesi bir zamanın yöneticileri fasık, vezirleri facir, haznedarları da hain olur. Bu toplumun insanları namazları heba eder ve şehvetlerinin peşine düşerler. Şayet öylesi bir zamana yetişirseniz namazlarınızı vaktinde kılmaya gayret edin. Ey Selmân! İşte öylesi bir zamanda doğudan da batıdan da bazı esirler getirilir. Bunların insan bedenlerine benzeyen bedenleri olur, ancak Şeytanlar gibi kalpleri vardır. Küçüklere acımaz, büyüklere saygı göstermezler. Ey Selmân! İşte böylesi bir zamanda insanlar bu eve (Kâbe'ye) hac için gelirler. Ancak yöneticileri eğlenme ve seyahat amacıyla, zenginleri ticaret amacıyla, dilencileri dilenmek amacıyla, hafızları ise şan ve şöhret için gelirler." Selmân: "Yâ Resûlallah! Bu olacak mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Evet, olacak! Ey Selmân! Canım elinde olana yemin olsun ki işte böylesi bir zamanda yalancılık her tarafta yayılır, kuyruklu yıldızlar görünür, kadınlar ticarette kocalarına ortak olur ve çarşılar birbirine yakınlaşır" buyurdu. Selmân: "Çarşıların yakınlaşması ne anlama geliyor?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "İşlerin kesat kazancın az olmasıdır. Ey Selmân! İşte böylesi bir zamanda Yüce Allah içinde boz yılanlar bulunan bir rüzgar gönderir. Bu yılanlar da kötülüğü görüp değiştirmeye çalışmayan âlimlerin başlarını ısırıp koparır" buyurdu. Selmân: "Yâ Resûlallah! Bu olacak mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Evet! Muhammed'i peygamber olarak gönderene yemin olsun ki olacak!" karşılığını verdi. Abdurrezzâk'ın Musannef te bildirdiğine göre Huzeyfe: "Vallahi kıyamet gününde bir sivrisineğin onda birinin ağırlığı kadar bile iyi ameli olmayan birileri sizin başınıza yönetici olmadan kıyamet kopmayacaktır" dedi. Ahmed, İbn Mâce, Taberânî ve İbn Sa'd'ın, Hurr'un kızı Selâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "insanlara öyle bir zaman gelir ki namaz vakti bir süre ayakta beklerler de kendilerine namazı kıldıracak birini bulamazlar" buyurmuştur. Ahmed, Enes'ten bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Deccâl öncesi aldatıcı yıllar gelecektir ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalan söyleyenler de doğrulanacaktır. Hain olana güvenilecek, emin olan kişi ise hain görülecektir. O yıllarda ruvaybid olanlar söz sahibi olacaklar" buyurdu. Kendisine: "Yâ Resûlallah! Ruvaybid olanlar da kim?" diye sorulduğunda, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Geneli ilgilendiren konularda konuşan fasıklardır" karşılığını verdi. Ahmed'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Deccâl öncesi aldatıcı yıllar gelecektir ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalan söyleyenler de doğrulanacaktır. Hain olana güvenilecek, emin olan kişi ise hain görülecektir. O yıllarda ruvaybid olanlar söz sahibi olacaklardır. " Ahmed, Ebû Ya'lâ, Hâkim, Beyhakî el-Ba's'da ve Diyâ, Büreyde'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Ümmetim, geniş yüzlü küçük gözlü, yüzleri kalkanları andıran bir topluluk tarafından üç defa sürülecek ve Arap yarımadasına kadar ulaştırılacaktır. İlk sürülüşte ümmetimden sadece kaçanlar kurtulacaktır. İkinci sürülüşte ümmetimden bazıları ölecek bazıları ise kurtulacaktır. Üçüncü sürülüşte ise geriye kalanların tümü yok edilecektir." Ashâb: "Yâ Resûlallah! Bahsettiğin bu topluluk kim?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Bunlar Türklerdir. Canım elinde olana yemin olsun ki bunlar atlarını Müslümanların mescidlerinde bağlayacaklardır" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Amr el-Âs'tan bildirir: "İnsanlar merkepler gibi yol ortasında çiftleşmedikçe kıyamet kopmaz. Sonra İblis onlara musallat olur ve onları putperestliğe sevkeder." Başka bir lafızda: "İnsanlar merkepler gibi yol ortasında birbirlerine dalaşmadıkça kıyamet kopmaz..." şeklinde geçer. İbn Ebî Şeybe'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Sizler, kıldan ayakkabılar giyen bir toplulukla savaşmadan kıyamet kopmayacaktır. Yine küçük gözlü, basık burunlu ve yüzleri deri kaplı kalkanları andıran bir toplulukla savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. " İbn Ebî Şeybe ve Hâkim, Huzeyfe'den bildirir: İnsanlar Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) iyi şeyler konusunda soru sorarken ben kötü şeyler hakkında soru sorardım ki onu bileyim ve uzak durayım. Bir defasında: "Yâ Resûlallah! Sence Yüce Allah'ın bize ihsan ettiği bu hayırlardan sonra bizim için kötü bir dönem olacak mı?" diye sordum. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Evet, olacak" karşılığını verdi. Ona: "Peki dönemin kötülüğünden kendimizi nasıl koruyabiliriz?" diye sorduğumda: "Kılıçla (cihadla)" karşılığını verdi. "Kılıcı kullanarak bu kötü dönemi atlatacak mıyız?" diye sorduğumda: "Evet!" karşılığını verdi. "Sonra nasıl bir dönem gelecek?" diye sorduğumda: "Sonrasında karışık bir barış dönemi, birbirlerinden ayrılmış cemaatler dönemi gelecek. Öylesi bir dönemde şayet başınızda Yüce Allah'ın halifesi bulunuyorsa ve bu halife sırtına vurup malını alsa dinleyip itaat et. Aksi tardirde ıssız bir yerde bir ağacın altında ölüp git" buyurdu. "Daha sonra nasıl bir dönem gelecek?" diye sorduğumda: "Daha sonra Deccâl çıkacak. Yanında ırmakla ateş bulunacak. Onun ateşinin içine düşenlerin mükafatı artıp günahları azalacak. Irmağının içine düşenlerin ise günahı çoğalıp sevabı da azalacaktır" buyurdu. "Daha sonra ne olacak?" diye sorduğumda da Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Bundan sonrasında da kıyamet kopacak" buyurdu. Ahmed, Müslim ve Tirmizî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Yeryüzünde «Allah! Allah!» diyen kalmayıncaya kadar kıyamet kopmaz" buyurmuştur. Hâkim'in Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Yeryüzünde 'Allah! Allah!' diyen kalmayıncaya kadar kıyamet kopmaz" buyurmuştur. Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde «Allah! Allah!» diyen kalmayıncaya kadar kıyamet kopmaz. Kadın (erkeksizlikten) yolda gördüğü bir ayakkabı için: «Bir zamanlar bu ayakkabının bir de ayağı vardı» demedikçe, nüfus olarak kadınlar erkeklerin elli katı olmadıkça, bol yağmur yağmasına rağmen yerler kıraç kalmadıkça kıyamet kopmaz. " Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde «Lâ ilahe illallah» diyen, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan tek bir adam dahi bulundukça kıyamet kopmaz. " Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde Yüce Allah'ın kendisine ihtiyaç duyduğu tek bir kişi dahi kalmadıkça kıyamet kopmaz. Gündüz vakti ve yol ortasında bir kadınla ilişkiye girilmesine rağmen buna kimsenin itiraz etmediği bir duruma gelinmedikçe de kıyamet kopmaz. Öylesi bir zamanda insanların en iyisi böylesi bir durum karşısında kadınla ilişkiye giren erkeğe: «Kadını yoldan az bir kenara çeksen» diyen kişidir ki bu kişi, o zamanlar sizin bugününüzün Ebû Bekir ile Ömer'i gibi sayılacaktır. " Ahmed ve Hâkim'in İlbâ es-Sülemî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Yeryüzünde sadece insanların en adileri kaldığı zaman kıyamet kopacaktır" buyurmuştur. Ahmed ve Müslim'in Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Yeryüzünde sadece insanların en kötüleri kaldığı zaman kıyamet kopacaktır" buyurmuştur. Ahmed'in Sehl b. Sa'd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Allahım! Bilen kişinin peşinden gidilmeyen, hilm sahibi kişilere saygı gösterilmeyen, kalplerin Acem, dillerin ise Arap olduğu bir zamanı bana da ümmetime de gösterme. " Ahmed, Buhârî ve Müslim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem): "Devs kabilesi kadınlarının (İslam'dan dönüp) kaba etleri Zu'l- Halâsa'nın etrafında çalkalanmadıkça kıyamet kopmaz" buyurduğunu işittim. Ravi der ki: "Zu'l-Halâsa, Devs kabilesinin Cahiliye'deyken taptıkları puttur." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Amr: "Kadınların kaba etleri putların etrafında çalkalanmadıkça (dönmedikçe) kıyamet kopmaz" demiştir. Taberânî'nin Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyametin alâmetlerinden biri de akılların kıt, hilmin ise az olmasıdır" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî: "Kıyametin alâmetlerinden biri de ani ölümlerin olmasıdır" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid: "Kıyametin alâmetlerinden biri de seri ve ani ölümlerin olmasıdır" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Ebu'l-Âliye'den bildirir: "Aramızda «İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki en hayırlıları iyi bir şeyi gördükleri zaman ondan az bir şey uzak duranları olacak» şeklinde konuşurduk." İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî'nin el-Ba's'da Talha b. Mâlik'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyametin yaklaştığının alâmetlerinden biri de Arapların helak olmasıdır" buyurmuştur. Hâkim'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Mescitler yol edinilmeden, kişi ancak tanıdıklarına selam vermeden, kadın kocasıyla birlikte ortaklaşa ticaret yapmadan ve kadın (ın değeri) ile atların fiyatı artmadan kıyamet kopmaz. Daha sonrasında kadın (ın değeri) ile atların fiyatı düşer ve kıyamet kopana kadar bir daha yükselmez," Ahmed, Buhârî el-Edebül-Müfred'de ve Hâkim'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet kopmaya yakın kişiler sadece özel olarak tanıdıklarına selam verirler. Ticaret yaygınlaşır öyle ki kadın artık ticarette kocasına yardım etmeye başlar. Akrabalık bağları kesilir. Kitap ve kâtipler çoğalır. Yalancı şahitlik yaygınlaşır ve hak olan şahitlik saklı tutulur."' İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Şuabül-îman'da İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyametin alâmetlerinden bazıları da kişinin mescidden geçmesine rağmen içinde iki rekattık bir namaz kılmaması, kişinin tanıdıklarından başkalarına selam vermemesi, çocuk yaşta olan kişinin sırf fakirliğinden dolayı yaşlı birini posta olarak kullanması ve emirler vermesi, yalın ayak, baldırı çıplak, sürü çobanlarının bile yüksek binalar yapmasıdır." Ahmed ve Hâkim'in Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah yeryüzünden iyi insanları alıp geriye iyiliği tanımayan ve kötülüğe karşı çıkmayan rezil insanlar kalmadan kıyamet kopmaz. " Ahmed, Müslim ve Hâkim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem): "Şayet ömrün uzun olur da yaşarsan sabah çıktıklarında Allah'ın öfkesine, akşam döndüklerinde Allah'ın lanetine maruz kalan, ellerinde de sığır kuyruğunu andıran kamçılar bulunan bir topluluk göreceksin" buyurduğunu işittim. Hâkim, İbn Amr'dan bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Bu ümmetin son zamanlarında bazı insanlar gösterişli eyerler üzerinde mescidlere gelirler. Bunların hanımları örtülü olmalarına rağmen çıplaktırlar. Başlarında deve hörgücünü andıran topuzlar vardır. Görürseniz bunlara lanet edin, zira bunlar lanetlenmiştir. Şayet sizden sonra başka bir ümmet (din) gelecek olsaydı önceki ümmetlerin kadınlarının size hizmet etmesi gibi siz de bu gelecek ümmete hizmet ederdiniz." Ravi der ki: "Metinde geçen Meyâsîr ifadesi ne anlama geliyor?" diye sorduğumda, babam: "Büyük, gösterişli eyer, anlamındadır" dedi. Ahmed ve Hâkim'in Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda bu ümmetten bazı insanlar çıkacak ki bunların elinde sığır kuyruklarını andıran kamçılar olur. Allah'ın öfkesiyle sabahlar, gazabıyla da akşamı ederler. " Bezzâr ve Hâkim -zayıf bir isnâdla- Ebû Hureyre'den bildirir: Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "Beni hakla gönderene yemin olsun ki insanlar yere geçme, hayvana dönüştürülme ve gökten taş yağmaya maruz kalmadıkça kıyamet kopmaz" buyurdu. Ashâb: "Yâ Resûlallah! Bu ne zaman olacak?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Kadınların eyerli hayvanlara bindiğini, şarkıcı kadınların çoğaldığını, yalancı şahitliklerde bulunulduğu, namaz kılanların müşriklerin altın ve gümüşten olan kaplarından içtiklerini, erkeklerin erkeklerle kadınların da kadınlarla yetindiklerini gördüğün zaman harekete geçin ve buna (kıyamete) hazırlıklı olun."' Taberânî ve Hâkim'in Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Bu dava gittiktçe ağırlaşır ve mallar olabildiğince çoğalır. Kıyamet de ancak yeryüzünde en kötü insanlar kaldığı zaman kopar. " İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Hâkim, Ebû Zer'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikte bir yolculuktan dönüşte Medine'ye yaklaştığımızda bazı Müslümanlar acele ettiler ve herkesten önce Medine'ye girdiler. Bir ara Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) onları sorunca acele edip Medine'ye girdikleri söylendi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Medine'yi en güzel haliyle bırakıp terk etmeleri çok da uzak değildir. (Yemen'deki) Virâk dağından çıkan ve gündüz vakti bile Busra'daki develerin boynunu aydınlatacak olan ateşin keşke ne zaman çıkacağını bilseydim." Ahmed ve Hâkim'in Râfi' b. Beşîr es-Sülemî'den, onun babasından, onun da dedesinden naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Hibsu Seyel'den bir ateş çıkar. Bu ateş geceleri durur, gündüzleri de yavaşça yol alır. İnsanlar da onun önünde kaçarken birbirlerine: «Ey insanlar! Ateş yürümeye başladı siz de yürüyün! Ey insanlar! Ateş durdu siz de durup dinlenin!» derler. Bu ateş ulaştığı kişiyi yer.'" Hâkim -zayıf bir isnâdla- Ebu'l-Bedâh b. Âsim el-Ensârî'den, o da babasından bildirir: Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) ilerde gerçekleşecek olan bazı olayları sorduğumuzda bize: "Hibsu Seyel nerededir?" diye sordu. Bu yerin neresi olduğunu bilmediğimizi söyledik. Bir ara yanıma Süleym oğullarından bir adam uğradı. Ona: "Nereden geliyorsun?" diye sorduğumda, adam: "Hibsu Seyel'den geliyorum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geldim ve: "Yâ Resûlallah! Bu adam ailesinin Hibsu Seyel'de olduğunu söylüyor" dedim. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) de adama: "Aileni oradan uzaklaştır. Zira oradan Busrâ'daki develerin boynunu dahi aydınlatacak bir ateşin çıkması yakındır" buyurdu. Buhârî, Müslim ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Hicaz bölgesinde, Busrâ'daki develerin boyunlarını bile aydınlatacak bir ateş çıkmadıkça kıyamet kopmaz." Ahmed, Hâkim, Muâz b. Enes'ten bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Üç şey kendilerinde görülmedikçe ümmetim hep şeriat üzerinde kalır. Bu üç şey de içlerinden ilmin çekilip alınması, aralarında zina çocuklarının çoğalması ve içlerinde Sakkârün denilen kimselerin çıkmasıdır." Kendisine: "Sakkârün kimlerdir?" diye sorulunca: "Bunlar ahir zamanda ortaya çıkan bir topluluktur ve birbirleriyle karşılaştıklarında lanetleşerek selamlaşırlar" buyurdu. Ahmed ve Hâkim'in Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet yaklaştığında yıldırımlar da çoğalır. Her sabah insanlar: «Gece kime yıldırım çarptı?» diye sorar, «Filan ile falanı yıldırım çarptı» karşılığını alırlar." Bezzâr, Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân ve Hâkim'in Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) : "Hacceden kimseler kalmadıkça kıyamet kopmaz" buyurmuştur. Hâkim, Câbir'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ümmetimde malı sayarak değil de saçarak dağıtan bir halife olur" buyurdu. Sonra: "Canım elinde olana yemin olsun ki İslam dini en sonunda başta olduğu hale dönecek, imanın merkezi Medine olacak, imanı bulunan her bir kişi Medine'de bulunacaktır" buyurdu. Sonra şöyle buyurdu: "Biri Medine'den hoşlanmayıp başka bir yere çıktığı zaman Yüce Allah mutlaka o kişinin yerine kendisinden daha hayırlı birini getirir." Sonra şöyle buyurdu: "Zaman gelecek bazı insanlar başka yerlerde ucuzluk ve bereketin olduğunu duyacaklar ve oraya gideceklerdir. Ancak bilselerdi Medine'nin onlar için daha hayırlı olduğunu görürlerdi." Hâkim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Zaman gelecek önceki toplulukların karış karış, arşın arşın gittikleri yolu aynısıyla gideceksiniz. Öyle ki onlardan biri kertenkele deliğine girse siz de girecek, onlardan biri karısıyla yol ortasında ilişkiye girse siz de bunu yapacaksınız!" Hâkim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ümmetime öyle bir zaman gelecek ki hafızlar (kurra) çoğalacak, ancak fakihler az olacaktır. İlim çekilip alınacak, kargaşalar (here) çoğalacaktır" buyurdu. Kendisine: "Yâ Resûlallah! Bu kargaşadan (here) kasıt nedir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Birbirinizi öldürmenizdir. Bundan sonra da bir dönem gelecek bazı kimselerin okudukları Kur'ân boğazlarından aşağıya (kalplerine) inmeyecektir. Bundan sonra da öyle bir dönem gelecek ki münafık, kafir ve Allah'a şirk koşan kişiler müminlerle yine kendi sözlerini kullanarak tartışıp mücadele edeceklerdir. " İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Hâkim'in Ebû Sa'îd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Canım elinde olana yemin olsun ki vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişi kamçısının ucuyla, ayakkabısının bağıyla konuşmadıkça, kişinin uyluğu kendisinden sonra ailesinin neler yaptığını kendisine haber vermedikçe kıyamet kopmaz" İbn Ebî Şeybe, Huzeyfe b. el-Yemân'dan bildirir: "Zaman gelir bir fitne çıkar. Ancak bazı adamlar harekete geçip bu fitnenin ileri gelenlerini öldürürler ve bu şekilde onu defederler. Sonra bir fitne daha çıkar. Yine bazı adamlar harekete geçip bu fitnenin ileri gelenlerini öldürürler ve bu şekilde onu defederler. Sonra bir fitne daha çıkar. Yine bazı adamlar harekete geçip bu fitnenin ileri gelenlerini öldürürler ve bu şekilde onu defederler. Sonra bir fitne daha çıkar. Yine bazı adamlar harekete geçip bu fitnenin ileri gelenlerini öldürürler ve bu şekilde onu defederler. Beşince defa bir fitne çıkar ki bu defa kapkara ve çok büyük olur. Suyun toprakta yayılması gibi derinden, sessizce hareket edip yayılır." Müslim, Huzeyfe b. el-Yemân'dan bildirir: Vallahi şu andan kıyamete kadar çıkacak bütün fitneleri biliyorum. Bu fitneleri bilmemin sebebi de Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) bunları başkasına bildirmeyip sadece bana söylemesi değildir. Ancak içlerinde benim de bulunduğum bir mecliste Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) fitnelerden bahsedip onları sayarken: "Bu fitnelerden bazıları hiç kimsenin kurtulamayacağı şekilde büyük ve genel olur. Bazıları ise yazın esen bir rüzgar gibi gelip geçici olur. Bazıları küçük, bazıları da büyük olur" buyurdu. Benim dışımda o mecliste bulunanların hepsi de öldü. İbn Ebî Şeybe ve Ebû Dâvud'un Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "Bu ümmette dört tane fitne zuhur edecektir ve sonuncusunda her şey yok olacaktır" buyurmuştur. Ahmed, Ebû Dâvud ve Hâkim, Abdullah b. Ömer'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanında otururken uzun uzadıya fitnelerden bahsetti. Hatta Ehlâs fitnesinden bile bahsetti. Adamın biri: "Yâ Resûlallah! Ehlâs fitnesi de ne?"" diye sorunca, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Savaşların olduğu ve insanların birbirlerinden kaçıştığı bir fitnedir. Sonra Serrâ (bolluk) fitnesi ortaya çıkacak. Bu fitne, benim ailemden biri olduğunu iddia eden bir adamın ayakları altından yayılacak. O zaman benim dostlarım müttakî olan kişilerdir. Sonra insanlar, kaburga kemiği üzerinde oturmuş gibi kısa süreliğine bir adamın etrafında anlaşacaklar. Sonra kapkaranlık bir fitne çıkacak ve bu ümmetten dokunmadığı hiç kimse bırakmayacaktır. Tam bitti denilirken tekrar devam edecek. O fitnede kişi mümin olarak sabahlayacak, ama kafir olarak akşamlayacak. İnsanlar iki çadırda toplanacaklar. Çadırın biri, içinde nifak olmayan iman çadırı olacak. Diğer çadır ise içinde iman bulunmayan nifak çadırı olacaktır. Sizler o güne yetişirseniz, o günü veya daha sonraki günü Deccâl'in gelmesini bekleyiniz." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce, Abdullah b. Amr'dan bildirir: Resûlullah'la (sallallahu aleyhi vesellem) birlikte bir yolculuktaydık. Bir yerde konakladığımızda, kimimiz çadırını düzeltmeye, kimimiz ok atma yarışına başladı. Derken, Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) müezzini: "Namaza toplanın!" diye çağrı yaptı. Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına ulaştığımda şöyle bir konuşma yapıyordu: "Ey insanlar! Benden önce gönderilen bütün peygamberler bir vazife olarak ümmetleri için hayır olarak bildikleri şeyleri göstermişler, kötü bildikleri şeylerden de onları sakındırmışlar dır. Sizin bu ümmetinizin (fitnelerden yana) afiyeti önce gelenlere verilmiştir. Sonradan gelenler ise bazı musibetlere ve fitnelere maruz kalacaklar, düzeltilmesi için de birbirlerine teşviklerde bulunacaklardır. Bir fitne gelince mümin kişi: «Helakim bundan olacak!» diyecek, ancak fitne yok olup gidecek. Sonra diğer bir fitne gelecek ve mümin: «İşte helakim asıl bu fitneden olacak!» diyecek. Her kim Cehennemden uzaklaşıp Cennete girmeyi dilerse, ölüm anı geldiği zaman, Yüce Allah'a ve âhiret gününe iman etmiş bir haldeyken gelsin. İnsanlara, kendisi için yapılmasından hoşlanacağı şeyleri yapsın. Bir yöneticiye biat etmiş, el verip samimiyetle ona bağlanmış kişi de gücü yettiğince ona itaat etsin." İbn Hüzeyme ve Hâkim, Addâ' b. Hâlid'den bildirir: Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) yanında otururken bir ara bir şeyden korkmuş gibi kalkıp oradan ayrıldı. Sonra geri geldi ve: "Sizleri üç Deccâl'e karşı uyarıyorum!" buyurdu. İbn Mes'ûd: "Yâ Resûlallah! Anam babam sana feda olsun! Kör Deccâl ile yalancıların yalancısı olan Deccâl olmak üzere iki Deccâl'den bize bahsettin. Üçüncüsü kim?" deyince, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Başta ve sonda gelenleri hüsrana uğramış bir topluluğun içinden çıkan bir kişidir. Çıkacak büyük bir fitnede bu topluluk lanetten kurtulamayacaktır. Aslan gibi vahşi olan bu Deccâl de insanları yiyecektir." Zehebî: "Münker bir hadistir" demiştir. Hâkim'in Câbir b. Semure'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Beyaz saraydaki Kisrâ'nın hazinelerini Müslüman bir grup sizler için ele geçirecektir" buyurmuştur. Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Ramazan ayında bir yere batma meydana gelir ki uyuyanı uyandırıp, ayakta olanı korkutur. Şevval ayında da bir topluluk ortaya çıkar. Zilhicce ayında çetin savaşlar başlar. Muharrem ayında tüm değerler ayaklar altına alınır. Safer ayında ölümler olur. Rabî ay(lar)ında ise kabileler birbirleriyle çekişirler. Asıl insanları hayrete düşürecek şeyler de Cemâzî ayları ile Recep ayı arasında gerçekleşir. Daha sonrasında ise semiz bir deve dahi bin kişilik bir saraydan daha değerli olur." Hâkim: "Metni garîbtir" derken, Zehebî: "Uydurma hadistir" demiştir. Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Hâkim'in Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Şeytanu'd-Radhe'yi (bataklıktaki şeytanı) Becîle kabilesinden at çobanı olan ve Eşheb (veya İbnu'l-Eşheb) adında bir adam çekip çıkarır. At çobanı da zalim bir toplulukta kötü bir alâmettir." Zehebî: "Sahîh olmaktan uzak ve münker bir haberdir" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Erkam b. Yakub'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem): "Buradan çıkarılıp Arap yarımadasına ve kıraç topraklara sürüldüğünüz zaman haliniz ne olacak?" dediğini işittim. "Yâ Resûlallah! Bizi buradan kim çıkaracak?" diye sorduğumda: "Allah'ın düşmanı çıkaracak!" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Huzeyfe: "Şimdiden Fırat'ın kenarına bağladıkları ve kulaklarını dikmiş atlarını görür gibiyim" demiştir. Nuaym b. Hammâd ve Hâkim, Huzeyfe'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "İçlerinde temayüz, temayül ve me'âmi' zuhur etmedikçe ümmetim yok olmaz" buyurdu. Kendisine: "Yâ Resûlallah! Temâyüz nedir?" diye sorduğumda: "Benden sonra Müslümanların İslam'da ortaya çıkaracakları bir tür asabiyettir" buyurdu. "Temâyül nedir?" diye sorduğumda: "Bir kabilenin diğer bir kabileye saldırması ve mahremiyetlerini çiğnemesidir" buyurdu. "Peki, me'âmi' nedir?" diye sorduğumda da: "Şehirlerin birbirleri üzerine yürümesi ve savaşmasıdır" buyurdu. İbn Mâce, Hâkim ve İbn Asâkir, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Savaşlar çıktığı zaman Dimaşk'taki mevalilerden (kölemenlerden) bir ordu çıkar. Bunlar, en güzel Arap atlarına ve çok iyi silahlara sahiptirler. Yüce Allah İslam dinini bunlarla destekler. " Hâkim, Ali b. Ebî Tâlib'den bildirir: "Öyle bir fitne olacak ki bu fitnede sağlam insanlar altının topraktan çıkarılıp seçilmesi gibi seçilip ortaya çıkacaklardır. Şam ahalisine değil onlardan zalim olanlara sövün. Zira Abdal'lar Şam ahalisinin içindedir. Çıkan bu fitnede Yüce Allah gökten insanların üzerine bir su indirecek ve öyle zayıf düşecekler ki tilkiler onlarla savaşmaya kalksa hezimete uğratacaktır. Yine öylesi bir ortamda Yüce Allah Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) ailesinden en az on iki bin en fazla da on beş bin kişilik bir orduyla birini gönderecektir. Üç sancak altında toplanacak olan bu ordunun sloganı da: "Öldür! Öldür!" olacaktır. Bunlarla yedi sancak altında toplanan ve her bir sancağın başında bulunan kişinin hükümranlığı istediği büyük bir ordu savaşacaktır. Yüce Allah'ın Hâşim oğullarından gönderdiği bu adamın ordusu öldürülüp hezimete uğrasa da daha sonra zafer elde edecektir. Bu zaferle de Yüce Allah insanların arasına tekrar sevgiyi yerleştirecek ve eski nimetleri onlara ihsan edecektir. Deccâl ortaya çıkana kadar da bu hâl üzere yaşacaklardır." İbn Ebi'd-Dünya'nın Zemmu'l-Melâhî'de Cübeyr b. Nüfeyr'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Bir zaman gelecek yeryüzü ahalisine öyle dar ve sıkıntılı gelecek ki üzerinde yerleşik veya göçebe tek bir aile dahi kalmayacak. Bu ümmetin son insanları sarsıntıyla sınanacaklardır. Şayet tövbe ederlerse Yüce Allah onların tövbesini kabul edecektir. Ancak tekrar eski hallerine dönerlerse bir daha onlara sarsıntıyı gönderecektir. Bu sarsıntı sonrası tövbe ederlerse Yüce Allah onların tövbesini kabul edecektir. Ancak tekrar eski hallerine dönerlerse bir daha onlara sarsıntıyı gönderecektir. Bu sarsıntı sonrası tövbe ederlerse Yüce Allah onların tövbesini kabul edecektir. Ancak tekrar eski hallerine dönerlerse bu sefer Allah katından sarsıntı, gökten taşlanma, hayvana dönüşme ve yıldırımlara maruz kalacaklardır. " Ahmed, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Size Mehdi'nin müjdesini veriyorum! İnsanların ihtilaf içinde oldukları ve depremlerle sarsıldıkları bir zamanda Yüce Allah onu ümmetime gönderecek, dünya nasıl zulüm ve kötülükle dolduysa bu kez onu adalet ve iyilikle dolduracaktır. Yeryüzünde ve semada bulunan herkes ondan razı olacak ve malları sahâh bir şekilde taksim edecektir." Adamın biri: "Yâ Resûlallah! Sahâh ne demektir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Malı insanlar arasında eşit bir şekilde paylaştırmasıdır. Mehdi, Muhammed ümmetini gönlünü zenginlik ve adaletle doldurur. Hatta verdiği emirle bir münadi: «Mala ihtiyacı olan gelsin» diye seslenir. Bu çağrı üzerine de Müslümanlardan sadece bir adam kalkar ve: «Benim ihtiyacım var!» der. Mehdi: «Hazinenin başında duran adamın yanına git ve sana mal vermesini emrettiğimi söyle» der. Hazinenin başında duran kişi de ona: «Avuçlayarak al!» karşılığını verir. Adam kucağını malla doldurup oradan ayrılınca pişman olur ve: «Ümmeti Muhammed'in en cüretkâr adamı ben miyim? Yoksa onlara yeten bana yetmeyecek mi?» der. Aldığı malı geri vermek ister, ancak kendisine: «Bizi verdiğimiz bir şeyi geri almayız!» denilerek bu mal kendisinden kabul edilmez. Müslümanlar bu şekilde yedi veya sekiz veya dokuz yıl yaşarlar. Mehdi'den sonra da artık hayatta, yaşamda bir hayır kalmaz."' Ahmed ve Ebû Dâvud'un Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ehli Beyt'imden açık alınlı, ince burunlu bir adam dünyaya hükümran olmadan kıyamet kopmaz" buyurmuştur. Ebû Dâvud'un lafzı ise: "Mehdi ben soyumdandır. Alnı açık burnu incedir. Dünya nasıl zulüm ve kötülükle dolduysa bu kez onu adalet ve iyilikle dolduracak ve yedi sene hüküm sürecektir" şeklindedir. Ahmed, Tirmizî ve İbn Mâce, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Mehdi ümmetimin içinden çıkacak ve beş (veya yedi veya dokuz yıl, sayı konusunda ravi Ebu'l-Havârî şüpheye düşmüştür) yaşayacaktır. Sonra Yüce Allah öyle bir yağmur gönderecek ki yer bütün ekinlerini bitirecektir. Büyük bir bolluk olacak hatta adamın biri gelip: «Ey Mehdi! Bana mal ver! Mal ver!» diyecek Mehdî de adamın taşıyabileceği kadar malı avuçlarıyla eteğine dolduracaktır." Ravi der ki: "Ebû Saîd'e bu sayıların zaman olarak karşılığını sorduğumuzda: "Yıl" cevabını verdi. Ahmed ve Müslim'in Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Âhir zamanda malı sayarak değil de, saçarak dağıtan bir halife olur" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "Âhir zamanda malı adil bir şekilde, ama saymadan dağıtan bir halife olur" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Âhir zamanda ve fitnelerin baş gösterdiği bir dönemde Ehli Beyt'imden bir adam çıkacak, yardımlarını avuç avuç dağıtacaktır. " İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Ebû Dâvud'un Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Dünyadan geriye sadece bir gün kalsa dahi Yüce Allah bizden bir adam gönderecek ve dünya nasıl zulümle dolduysa aynı şekilde onu adaletle dolduracaktır" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve İbn Mâce'nin Hz.Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Mehdi bizden, Ehli Beyt'imizdendir ve Yüce Allah onu bir gecede ıslah eder" buyurmuştur. Ebû Dâvud, Ebû İshâk'tan bildirir: Hz. Ali oğlu Hasan'a bakıp şöyle dedi: "Şu oğlum Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) de isimlendirdiği gibi seyyiddir. Soyundan da ismi Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) ismiyle aynı olan, sûret olarak değil ama huy olarak da ona benzeyen bir adam çıkacak dünyayı adaletle dolduracaktır." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Hâkim'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "Dünyanın ömründen geriye bir gün kalsa dahi Yüce Allah benim soyumdan veya Ehli Beyt'imden birini gönderene kadar bu bir günü uzatır" buyurmuştur. Başka bir lafızda ise: "Ehli Beyt'imden adı adıma, babasının adı babamın adına uyan bir adam Araplara hükmetmeden dünyanın gece ile gündüzleri bitmez. Bu adam da dünyayı, daha önce zulümle ve kötülükle dolduğu gibi bu kez adaletle ve iyilikle doldurur" şeklindedir. Tirmizî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Dünyanın ömründen geriye bir gün kalsa dahi Yüce Allah Ehli Beyt'imden adı adıma uyan birini gönderene kadar bu bir günü uzatır." Ebû Dâvud, İbn Mâce, Taberânî ve Hâkim'in Ümmü Seleme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Mehdî benim ailemden, Fâtıma'nın oğullarındandır" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Ümmü Seleme'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Bir halifenin ölümü üzerine ihtilaf çıkacak. Medineli birisi Mekke'ye kaçacak, Mekkelilerden bazıları onun yanına gelip istemediği halde onu çıkarıp Kabe'de Rükn ile Makam arasında kendisine biat edecekler. Şamlılardan üzerine bir ordu gelecek, ancak Mekke ile Medine arasındaki Beydâ'da bu ordu yerin dibine geçirilecek. İnsanlar da bu durumu gördüklerinde Şam'ın Abdalları ile Iraklılardan bazı topluluklar gelip ona biat edecekler. Sonra Kureyş'ten, dayıları Kelb kabilesinden olan bir adam çıkıp bu biat edenler üzerine bir birlik gönderecek, ancak yenilecekler. Bu birlik Kelb kabilesinin birliğidir. Onlardan elde edilen ganimeti paylaşmada hazır olmayana yazık olmuştur. (Galip gelen ve kendisine biat edilen) bu kişi onlardan elde edilen malları paylaştıracak ve Peygamberlerinin sünneti üzerine amel edecekler. İslam dini bu şekilde yeryüzünde tekrar yayılıp yerleşecek. Bu kişi yedi sene geçtikten sonra da vefat edecek ve müslümanlar da onun namazını kılacaklar. " İbn Ebî Şeybe ve İbn Mâce, Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanında bulunuyorken karşıdan Hâşim oğullarından bazı çocuklar göründü. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) onları görünce gözleri buğulandı ve yüzünün rengi değişti. Ona: "Neden yüzünde bizi de üzen bir ifade var?" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın, bizim için dünya yerine âhireti tercih ettiği bir aileyiz. Ehli Beyt'im de benden sonra musibetlere, dışlanmalara ve sürgünlere maruz kalacaktır. Ancak doğu tarafından siyah sancaklar altında bir topluluk gelecek ve herkes için hayırlı olan hükümranlığı isteyecekler. Kendilerine verilmeyince de savaşacaklar. Zafer elde edip kendilerine hükümranlık teklif edilince onlar bunu kabul etmeyecek, ancak onu Ehli Beyt'imden bir adama bırakacaklardır. Ehli Beyt'imden olan bu adam da daha önce zulüm ve kötülükle doldurulan dünyayı adaletle dolduracaktır. İçinizden onun zamanına yetişen kişi kar üzerinde emekleyerek olsa da dahi gidip ona katılsın."' İbn Mâce ve Hâkim, Sevbân'dan bildirir: "Hazinenizin (hilafet makamının) yanında hepsi de halife çocuğu olan üç kişi savaşacak, ancak halifelik hiçbirine nasip olmayacaktır. Daha sonra doğu tarafından siyah sancaklar altında bir ordu gelir ve hiç kimseyle savaşmadıkları bir şekilde sizinle savaşırlar." Ravi der ki: Sevbân daha sonrasında burada aklımda kalmayan bir şeyler söyledikten sonra Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi vesellem) naklen şöyle devam etti: "Şayet siz o siyah sancak altında gelenlere yetişirseniz kar üzerinde emekleyerek de olsa gidin ve başlarındaki adama biat edin. Zira o kişi Allah'ın halifesi olan Mehdî'dir." Ahmed, Nuaym b. Hammâd ve Tirmizî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Horasan'dan siyah sancaklar altında ordular çıkacak ve bu sancaklar îliyâ'da (Kudüs'te) dikilene kadar hiçbir güç onları durduramayacaktır" buyurmuştur. Hâkim'in Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda ümmetim yöneticilerinden yana büyük musibetlere maruz kalacaklar ki sıkıntıdan dolayı yeryüzü kendilerine dar gelecektir. Daha sonra Yüce Allah benim ailemden bir adamı gönderecek ve zulüm ile kötülükle doldurulan dünyayı bu kez adaletle dolduracaktır. Gökyüzü ile yeryüzünde bulunanların tümü ondan razı olacaklardır. Yer onun için bağrındaki bütün bitkileri çıkaracak, gök de taşıdığı yağmurları ondan esirgemeyecektir. Ailemden olan bu kişi insanların arasında yedi veya sekiz veya dokuz yıl boyunca yaşayacaktır. " İbn Ebî Şeybe, Mücâhid'den bildirir: "Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) ashâbından birinin bana bildirdiğine göre temiz ve masum kişiler öldürülmeye başlanmadıkça Mehdî çıkmaz. Ancak bu tür kişiler öldürülmeye başlanınca gökte ve yerde bulunanların tümü bunu yapanlara öfke duyarlar. Ardından insanlar Mehdî'nin yanına gelir ve damadın gerdek gecesinde gelinin yanına sokulması gibi onu başlarına geçirirler. Başa geçen Mehdî dünyayı barış ve adaletle doldurur. Yerler tüm bitkilerini, gökler tüm yağmurlarını insanlara sunar. O zaman ümmetime hiçbir zaman olmadığı kadar nimetler ihsan edilir." İbn Ebî Şeybe, Ebu'l-Celd'den bildirir: "Zaman gelecek birbiri ardına iki fitne çıkacaktır. İlk fitne hafiften kırbaçla başlar ve ardından büyüyerek kılıç sesleriyle devam eder. Bunun ardından çıkacak ikinci fitnede her türlü değer ve onur ayaklar altına alınıp çiğnenir. Daha sonra da hilafet yeryüzü ahalisi içinde en hayırlı kişi olan birine evinde otururken, ayağına kadar gelir." İbn Ebî Şeybe'nin Âsim b. Amr el-Becelî vasıtasıyla bildirdiğine göre Ebû Umâme: "Zaman gelecek gökten öyle bir kişinin ismi söylenecek ki rezil olanlar onu reddedemeyecek, aziz olanlar da ondan uzak duramayacaklardır" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin Sabit b. Atiyye vasıtasıyla bildirdiğine göre Abdullah şöyle demiştir: "Başınızdakine itaat edin ve cemaatten ayrılmayın. Yüce Allah'ın tutmamızı emrettiği ip ve yol budur. Cemaat içinde hoşunuza gitmeyen şeyler ayrılıkta hoşunuza gidecek şeylerden daha hayırlıdır. Yüce Allah yarattığı her bir şeye bir nihâyet de kılmıştır. Bu dininiz de tamama ermiştir, ancak zamanla dini vecibeler konusunda taksirat ve eksiltmeler zuhur edecektir. Bunun göstergesi de akrabalık bağlarının kesilmesi, haram yoldan mal edinilmesi, haksız yere kan dökülmesi, kişinin kendisini ziyaret etmeyen akrabalarından yana yakınması, dilencinin dolaşıp da eline bir şeyin konulmamasıdır. İnsanlar bu hai üzerindeyken de yeryüzü sığır böğürmesine benzer bir ses çıkarır. Herkes de bu böğürtünün kendi altlarından çıktığını düşünür. Bu durumdayken de yer içinde bulunan altın ve gümüşten ne kadar maden varsa dışarı atar. Ancak bunun gerçekleşmesinden sonra artık ne altının, ne de gümüşün bir faydası olur." Ahmed, Abdullah b. Amr'dan bildirin Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) yanına girdiğimde abdest alıyordu. Abdest aldıktan sonra başını kaldırdı ve: "Ey ümmetim! Altı şeyi göreceksiniz. Peygamberiniz ölecek" buyurdu. Bunu deyince sanki kalbim yerinden söküldü. Sonra: "Bu birincisiydi" buyurdu ve şöyle devam etti: "Yine o kadar çok malınız olacak ki birine on bin (dirhem) verilince bile bundan memnun kalmayacaktır." Sonra: "Bu da ikincisiydi" buyurdu ve şöyle devam etti: "Yine bir fitne çıkacak ki içinizden evine girmediği tek bir kişi dahi kalmayacak." Sonra: "Bu da üçüncüsüydü" buyurdu ve şöyle devam etti: "Yine hastalığa yakalanmış koyunların telef olması gibi insanlarda toplu ölümler baş gösterecek." Sonra: "Bu da dördüncüsüydü" buyurdu ve şöyle devam etti: "Yine Rumlarla aranızda bir barış olacak. Ancak bu barış zamanında kadının hamileliği süresi kadar yani dokuz ay boyunca size karşı kuvvet hazırlayacaklar. Bu barışı ilk bozan da onlar olacaklar." Sonra: "Bu da beşincisiydi" buyurdu ve şöyle devam etti: "(Altıncı olarak da) bir şehri fethedeceksiniz." Kendisine: "Yâ Resûlallah! Hangi şehir?" diye sorduğumda: "Kostantiniyye şehri" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Ebû Dâvud ve İbn Mâce, Avf b. Mâlik el- Eşcaî'den bildirir: Tebûk savaşında deri bir çadırda bulunan Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geldim. Bana şöyle buyurdu: "Kıyamet saati gelmeden önce şu altı şeyin gelmesini bekle: Benim ölmemi, Kudüs'ün fethedilmesini, koyun sürülerine bulaşıp da onları telef eder gibi sizi de yok edecek toplu ölümleri, birine yüz dinar verilse dahi yine bundan memnun kalmayacağı bir şekilde malların çoğalmasını, sonra Araplardan bulaşmadık tek bir hane bile bırakmayan bir fitneyi, sonra Rumlar (Benî Asfar) ile aranızda gerçekleşecek olan bir anlaşmayı. Daha sonra ise bu anlaşmayı bozacaklar ve herbirinin altında onıki bin kişinin bulunduğu seksen sancakla sizlerle savaşmaya gelecekler." Ahmed bunu: "Bu savaşta Müslümanların karargahı Dimaşk denilen şehrin Ğûta adındaki bölgesinde olacaktır" ziyadesiyle zikreder. İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Taberânî'nin Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Altı şey kıyametin alâmetlerindendir. Bunlar benim ölümüm, Kudüs'ün fethedilmesi, hastalığa yakalanmış koyunların telef olması gibi insanlarda toplu ölümlerin baş göstermesi, Müslümanlardan her bir kişinin evine girecek bir fitnenin çıkması, birine bin dinar verilse dahi yine bundan memnun kalmaması, yapılan barış anlaşmasını bozan Rumların herbirinin altında oniki bin kişinin bulunduğu seksen sancakla savaşmak üzere Müslümanların üzerine yürümesidir. " Ebû Dâvud ve Hâkim'in Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Çıkacak büyük savaş sırasında Müslümanların askeri karargâhı, Şam bölgesinin en hayırlı şehirlerinden biri olan Dimaşk'ın yanında bulunan Ğûta bölgesinde olacaktır." Hâkim'in bildirdiğine göre Ebû Sa'lebe el-Huşenî: "Şam bölgesinin sadece bir adam ile ailesinin sofrası olduğunu gördüğün zaman Kostantiniyye'nin fetih zamanı gelmiş demektir" demiştir. Müslim ve Hâkim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Bir tarafı karada, bir tarafı da denizde olan bir şehir duydunuz mu?" diye sorunca, ashâb: "Duyduk yâ Resûlallah!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "İshâk oğullarından yetmişbin kişi o şehre savaş açmadan kıyamet kopmayacaktır. O şehre geldikleri zaman, ne bir silah kullanacaklar ne de tek bir ok atacaklar. «Lâ ilahe illallahu Vallahu Ekber! » demeleriyle şehrin bir tarafı düşecek. Sonra ikinci defa «Lâ ilâhe illallahu Vallahu Ekber!» dediklerinde şehrin diğer bir tarafı düşecek. Üçüncü defa «Lâ ilâhe illallahu Vallahu Ekber!» dediklerinde şehrin kapıları açılacak ve şehre girilip ganimetler elde edilecek. Onlar ganimetleri paylaşırlarken birisi: «Deccâl çıktı!» diye haykıracak. Bunun üzerine her şeyi bırakıp geri dönecekler." Hâkim der ki: "Bu şehir Kostantiniyye şehridir ve kıyamet kopmadan önce fethedileceği rivâyeti sahîhtir." Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Mâce, Ebû Ya'lâ, Nuaym b. Hammâd Fiten'de, Taberânî, Beyhakî el-Ba's'da ve Diyâ el-Makdisî'nin el-Muhtâre'de Abdullah b. Bûsr'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Büyük savaş ile şehrin (Konstantiniyye) fethedilmesi arasında altı yıl vardır. Yedinci yılda da Deccâl çıkacaktır" buyurmuştur. Tirmizî'nin bildirdiğine göre Enes b. Mâlik: "Kostantiniyye'nin fethi kıyamet kopmaya yakın olacaktır" demiştir. Müslim ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Rumlar, (Halep taraflarında olan) A'mâk'a inmedikçe kıyamet kopmayacak. Rumlara karşı da o zamanda yeryüzünün en seçkinlerinden oluşan bir ordu çıkacak. Savaş için karşı karşıya durduklarında, Rumlar: «Bizlerden esir alanlarla aramızdan çekilin de onlarla savaşalım!» derler. Müslümanlar ise: «Hayır!» karşılığını verirler ve savaşmaya başlarlar. Müslüman ordusunun üçte biri o zaman kaçacak ki Yüce Allah onların tövbesini asla kabul etmeyecektir. Diğer üçte biri de öldürülecektir ki Yüce Allah'ın katında en üstün şehitler onlar olacaktır. Kalan üçte biri de savaşı kazanacak ve sonrasında asla fitneye maruz kalmayacaklardır. Sonra bunlar Kostantiniyye'yi fethedecekler. Orayı fethettikten sonra, kılıçlarını zeytin ağaçlarına asıp da ganimetleri paylaşırlarken, şeytan onlara: «Mesîh (Deccâl çıktı ve) ardınızda ailelerinizle baş başa kaldı!» diye seslenecek. Bu bir yalanken Müslümanlar dönmek üzere yola koyulacaklar. Şam'a yetiştiklerinde ise Mesîh (Deccâl) çıkacak. Ona karşı savaşmak için hazırlanıp saflar halinde durduklarında sabah namazı için çağrı yapılacak ve Meryem oğlu îsa gökten inip onlara imamlık yapacak. Allah düşmanı (Deccâl) onu gördüğünde ise tuzun suda erimesi gibi erimeye başlayacak. Bırakılması takdirde tamamen eriyip yok olacak, fakat Yüce Allah, İsa'nın eliyle onu öldürecek ve mızrağındaki kanı Müslümanlara gösterecek" İbn Mâce ve Hâkim, Kesîr b. Abdillah el-Müzenî'den, babasından, dedesinden bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Rumlarla savaşmadan dünya hayatı bitmeyecektir. Rumlara karşı Hicaz'ın en hayırlı insanlarından Allah yolunda cihad eden ve bu uğurda kimsenin kınamasından korkmayan bir ordu çıkacaktır. Sonunda Yüce Allah'ın inâyetiyle Kostantiniyye ile Rûmiyye'yi (=Roma) tesbih ve tekbirlerle fethedeceklerdir. Bu bölgenin kalesi yıkılacak ve daha önce benzerini görmedikleri ganimetler elde edeceklerdir. Elde ettikleri bu malları kalkanlarla bölüşürken birisi: «Ey Müslümanlar! Sizin yurdunuzda Deccâl çıktı ve çoluk çocuğunuzla baş başa kaldı!» diye seslenecektir. Bu çağrı üzerine bu mallardan kimisi almış kimisi de almamış bir şekilde dönüşe geçeceklerdir, ancak bu maldan alan da almayan da pişman olacaktır. " İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud ve Hâkim, Muâz b. Cebel'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Beytül-Makdis imar olunca Yesrib (Medine) harab olacaktır. Yesrib harap olunca büyük bir savaş çıkacaktır. Büyük bir savaş çıkınca Kostantiniyye fethedilecektir. Kostantiniyye fethedilince de Deccâl çıkacaktır." Ravi der ki: Muâz bunu aktardıktan sonra yanında oturan Ömer b. el-Hattâb'ın koluna dokundu ve: "Vallahi şimdi senin burada oturman nasıl gerçek ise bunlar da gerçekleşecektir" dedi. Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî ve İbn Mâce'nin Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Büyük savaşın çıkması, Kostantiniyye'nin fethedilmesi ve Deccâl'in zuhuru yedi ay içinde olur" buyurmuştur. Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Mâce, İbn Hibbân ve Hâkim'in Necâşî'nin erkek kardeşinin oğlu olan Zû Mihmer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Rumlarla güvenli bir anlaşma yapacaksınız. Onlarla beraber ardınızdaki bir düşmanla savaşacaksınız. Bu savaş sonucunda galip olacak, ganimetler elde edecek ve selamete ereceksiniz. Sonra dönüp tepeleri olan bir yerde konaklayacaksınız. Rumlardan Hıristiyan bir adam haçı kaldırıp: «Haç kazandı!» diyecek. Müslümanlardan biri ise buna: «Aksine Allah kazandı!» karşılığını verecektir. İkisi bu şekilde sözlerini tekrar edip çekişince Müslüman olan kişi kendisine pek de uzak olmayan haçı tutup kıracak, Rumlar da ayaklanıp haçı kıran bu müslümanı öldürecekler. Müslümanlar da silahlarına sarılıp Rumlarla çarpışacaklar. Yüce Allah da o bir grup müslümana şehitliği bahşedecektir. Sonrasında Rumlar başlarındaki adama: «Arapların cezasını verdik!» diyecekler ve bu şekilde aradaki anklaşmayı bozacaklardır. Daha sonra büyük savaşı yapmak üzere toplanacaklar ve herbirinin altında oniki bin kişinin bulunduğu seksen sancakla sizlerle savaşmaya gelecekler. " Ahmed, Buhârî Târih'de, Bezzâr, İbn Huzeyme, Taberânî ve Hâkim, Abdullah b. Bişr el-Ğanevî'den bildirir: Babamın bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): " Kostantiniyye fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel bir komutan, fetheden ordu da ne güzel ordudur" buyurmuştur. Ahmed ve Hâkim, Ebû Kabîl'den bildirir: Kostantiniyye ile Rûmiyye şehirlerinden hangisinin önce fethedileceği konusunu müzakere ediyorduk. Bunun üzerine Abdullah b. Amr bir sandık getirtti. Getirilen sandıktan bir kağıt çıkartı ve şöyle dedi: "Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanında (vahiyleri) yazarken, Allah Resûlü'ne: "Yâ Resûlallah! Kostantiniyye ile Rûmiyye şehirlerinden hangisi daha önce fethedilecek?" diye soruldu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Kostantiniyye'yi kastederek: "İlk önce Heraklius'un kenti fethedilecek!" buyurdu." Hâkim, Avf b. Mâlik'ten bildirin Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) yanımıza çıktığında (Mescid'de) sadaka olarak getirilen hurma salkımları asılıydı. İçlerinde de kuru ve bozuk bir salkım vardı. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) elindeki asayla bozuk olan hurma salkımına dokundu ve şöyle buyurdu: "Bu salkımın sahibi sadaka olarak bundan daha güzelini getirebilirdi. Bunu getirdiği için kıyamet gününde kendisi de bozuk hurma yiyecektir. Ey Medine ahalisi! Zaman gelecek hurmalarınızı kırk yıl boyunca ağaçlarında avâfiler için bırakacaksınız!" Biz: "Allah ve Resûlü en iyisini bilir" dediğimizde, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Avâfî ne demek biliyor musunuz?" diye sordu. "Hayır!" dediğimizde de: "Kuşlar ve yabani hayvanlar demektir" buyurdu. Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Medine en güzel ürünü vermişken bu ürünler kuş ve yabani hayvanların yemesi için bırakılacaktır" buyurmuştur. Hâkim, Mihcen b. el-Edra'dan bildirin Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Uhud dağına çıkınca ben de yanında çıktım. Çıkınca yüzünü Medine'ye doğru çevirdi ve şöyle buyurdu: "Yazık bu şehre! En verimli olduğu bir zamanda ahalisi onu bırakacak, ürünlerini de kuşlar ile yabani hayvanlar yiyecektir. Ancak Allah'ın izniyle Deccâl bu şehre giremeyecektir. Ne zaman girmek istese her bir delikte ona engel olan kılıçlı bir melekle karşılaşacaktır." Hâkim'in Vâsile b. el-Eska'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "On tane alâmet görünmeden kıyamet kopmaz. Bunlar da doğuda yere batma, batıda yere batma, Arap Yarımadası'nda yere batma, Deccâl'ın çıkması, İsa'nın yeryüzüne inmesi, Yecûc ile Mecûc'un çıkması, Dabbe'nin çıkması, güneşin batıdan doğması ve (Yemen'deki) Aden'in diplerinden bir ateşin çıkıp insanları mahşer yerine sürmesidir ki bu ateş toz ile karıncaları bile önüne katıp sürer." Ebû Ya'lâ, Rûyânî, İbn Kâni' ve Hâkim'in Büreyde'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah'ın her yüzyılın başında gönderdiği bir rüzgar vardır. Bu rüzgar müminlerin ruhunu alır" Ahmed, Taberânî ve Hâkim, Ayyâş b. Ebî Rabîa'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) : "Kıyamet kopmadan önce bir rüzgar gelir ve her bir müminin ruhunu alır" buyurduğunu işittim. Müslim ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "(Kıyamete yakın) Yüce Allah Yemen taraflarından ipekten daha yumuşak olan bir rüzgar gönderir. Bu rüzgar kalbinde dane kadar bile olsa iman bulunan herkesin ruhunu alır. " Müslim ve Hâkim, Hz. Âişe'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu işittim: "İnsanlar bir daha Lât ile Uzza'ya tapmadan kıyamet kopmaz. Bunlara tekrar tapılmaya başlanınca Yüce Allah hoş bir rüzgar gönderir. Bu rüzgar kalbinde hardal tanesi kadar bile olsa hayır bulunan herkesin ruhunu alır. Geriye kendilerinde hayır bulunmayan kimseler kalır ve onlar da atalarının dinine dönerler." Müslim ve Hâkim, Ukbe b. Âmir'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Ümmetimden bir grup Allah'ın emirleri için savaşır ve düşmanlarına üstün gelirler. Kendilerine karşı duranların da bir zararı olmaz. Kıyamet kopana kadar da bu hal üzere kalırlar." Abdullah b. Amr: "Evet" deyince, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle devam etti: "(Kıyamete yakın) Yüce Allah misk gibi kokan, ipek gibi yumuşak olan bir rüzgar gönderir. Bu rüzgar kalbinde dane kadar bile olsa iman bulunan herkesin ruhunu alır. Geriye insanların en kötüleri kalır ki kıyamet de bunların üzerine kopar. " Hâkim, İbn Ömer'den bildirir: "Yüce Allah, kalbinde zerre kadar takva veya günahlardan sakınma bulunan her bir kişinin ruhunu alacak olan bir rüzgar göndermeden kıyamet kopmaz. Bu rüzgardan sonra her bir topluluk cahiliyedeyken atalarının taptıkları şeylerin peşine düşer. Yeryüzünde iyiliği emretmeyen kötülükten de alıkoymayan, yol ortasında cinsel ilişkiye giren azgın insanlar kalır. Böyle olduğu zaman da Yüce Allah öfkelenir ve kıyameti üzerlerine koparır." Buhârî ve Müslim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Firat nehri altından olan bir dağdan dökülmedikçe kıyamet kopmaz. O zaman insanlar bunun için dövüşecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu ölecek. Her bir kişi de: «Belki de kazanan ben olurum» diye düşünecek." Müslim'in Ubey b. Ka'b'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Fırat nehrinin altın bir dağdan dökülmesi uzak değildir. İnsanlar bunu duyunca ona doğru koşacaklar, yanında bulunanlar da: «Şayet insanlara izin verirsek hepsini alır bitirirler» diye düşünecekler. Sonuçta onun için birbirleriyle dövüşecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu ölecektir. " Hâkim, İbn Amr'dan bildirir: "Yer altından değişik madenler çıkarılacaktır. Bu madenlerden biri de Hicâz yakınlarında olacaktır. Bu madenin başında Firav adında insanların en kötülerinden biri olan bir adam olacaktır. Madende çalışırken altın çıkacak ve bu altının kalitesini çok beğeneceklerdir. Ancak bu altınla birlikte yerin dibine geçirileceklerdir." Ahmed, İbn Mâce ve Hâkim'in Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ümmetimde yere batmalar, hayvanlara dönüştürülmeler ve gökten taşlanmalar görülecektir" buyurmuştur. Ahmed, Bağavî, İbn Kâni', Taberânî, İbn Ebi'd-Dünya Zemmu'l-Melâhî'de ve Hâkim, Abdurrahman b. Suhâr el-Abdî'den, o da babasından naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Araplardan bazı kabileler yere geçirilip, insanlar: «Filan oğullarından geriye kimse kaldı mı?» diye sormadan kıyamet kopmaz."' İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Amr'dan bildirir: "Zulümlerin yayıldığı dönemde evler birbiri ardına yere geçirilmeden kıyamet kopmaz." İbn Sa'd, Âsim el-Ğatafânî'den bildirir: Huzeyfe insanları korkutacak öyle hadisler aktarıp durdu ki sonunda kendisine: "Hayvanlara dönüştürüleceğimizi söylemen çok uzak değildir!" dediler. Huzeyfe: "Doğrudur! İçinizden maymun ve domuzlara dönüştürülenler de olacak!" karşılığını verdi. İbn Ebi'd-Dünya Zemmu'l-Melâhî'de Ferkad es-Sebahî'den bildirir: "Cebrâil tarafından Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'ta okuduğuma göre Muhammed ümmeti ile kıble ahalisi arasında hayvana dönüştürülmeler, gökten taşlanmalar ve yere geçirilmeler görülecektir." Ravi der ki: Ferkad'a: "Ey Ebû Yakub! Bunu hakedecek ne yapacaklar ki?" diye sorduğumda, Ferkad şöyle dedi: "Kadın şarkıcılar edinecekler, deflere vurup çalgılara dalacaklar ve ipek giyinip altın takacaklar. Şayet hayatta kalırsan üç şeyin yapıldığını gördüğün zaman sen de uyanık ol, hazırlan ve dikkat et!" Kendisine: "Bunlar nedir?" diye sorulunca da şöyle dedi: "(Cinsel manada) erkeklerin erkeklerle kadınların da kadınlarla yetinmesi ve Arapların Arap olmayanların kaplarına rağbet edip onlara öykünmesidir. İşte ne olacaksa bundan sonra olacaktır. Vallahi Yüce Allah, Lût kavmine yapıldığı gibi bazılarının üzerine gökten taş yağdıracak. Bunlar kabilelerinde ve yollarda iken buna yakalanacaklardır. Yine İsrail oğullarına yapıldığı gibi bazıları maymun ve domuzlara dönüştürüleceklerdir. Yine Karun'a yapıldığı gibi bazı topluluklar da yerin dibine geçirileceklerdir." İbn Ebi'd-Dünya, Sâlim b. ebi'l-Ca'd'dan bildirir: "İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki ihtiyaçlarını gidermek üzere bir adamın kapısında toplanacaklar, ancak adam yanlarına çıktığında onun maymun veya domuza dönüştürülmüş olduğunu göreceklerdir. Yine kişi dükkanında bir şeyler satan bir adamın yanından girecek, dönüşte baktığında ise onun bir maymun veya domuza dönüşmüş olduğunu görecektir." İbn Ebi'd-Dünya, Ebu'z-Zâhiriyye'den bildirir: "İki kişi livata işini yapmak üzere gidip de içlerinden biri maymuna veya domuza dönüştürülmeden kıyamet kopmaz. Ancak hayvana dönüştürülmekten kurtulan kişi yanındaki'nin bu başına gelene aldırmaz ve yine o şehvetini üzerinde giderir. Yine iki kişi livata işini yapmak üzere gidip de içlerinden biri yere geçirilmeden kıyamet kopmaz. Ancak kurtulan kişi yanındakinin bu başına gelene aldırmaz ve yine o şehvetini üzerinde giderir." İbn Ebi'd-Dünya, Abdurrahman b. Ğanm'dan bildirir: "İki kadının tahıl öğütmek üzere bir el değirmenin başında oturup biri izlerken diğerinin hayvana dönüştürülmesi uzak değildir." İbn Ebi'd-Dünya, İbn Ğanm'dan bildirir: "Aralarında ırmak geçen komşu iki mahalle olacak; bu iki mahalle aynı ırmaktan içecek, aynı meşaleden aydınlanacaklardır. Ancak bir sabah uyanıldığında mahallelerden birinin yere geçirilmiş diğerinin ise sağlam olduğu görülecektir." İbn Ebi'd-Dünya, Mâlik b. Dînar'dan bildirir: "Bana ulaşana göre âhir zamanda bir rüzgar ile bir karanlık zuhur edecek, insanlar korkup âlimlerine gittiklerinde onların suretlerinin değiştirildiğini göreceklerdir." Hakîm et-Tirmizî'nin Nevâdiru'l-Usûl'de Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Zaman gelecek ümmetim aşın bir korkuya kapılacak, âlimlerinin yanına gittiklerinde ise onların maymun ve domuzlara dönüştürüldüğünü görecekler" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Huzeyfe: "Sizler de İsrail oğullarının yaptıklarını yapacak, onlara olan şeyler size de olacaktır" dedi. Adamın biri kendisine: "Bizden de maymun ve domuza dönüştürülenler olacak mı?" diye sorunca» Huzeyfe: "Annesiz kal emi! Sen neden bundan beri olasın ki?" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Huzeyfe şöyle demiştir: "Biriniz çardağından bahçesine çıktıktan sonra geriye maymun olarak dönüştürülmüş bir şekilde döndüğünde haliniz ne olacak?" İbn Ebî Şeybe, Buhârî ve İbn Merdûye, Enes'ten bildirir: Abdullah b. Selâm: "Yâ Resûlallah! Kıyametin alâmetlerinden ilki nedir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "İnsanları doğudan batıya doğru süren bir ateşin çıkmasıdır" buyurdu. Dârakutnî el-Efrâd'da, Taberânî ve Hâkim'in Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Doğu halklarına bir ateş gönderilir ve bu ateş insanları batı taraflarına doğru sürer. Bu ateş insanların geceledikleri yerde geceler, dinlendikleri yerde de dinlenir. Ateş, onlardan düşen ile geriye kalanları yer, onları hastalıklı develer gibi önüne katıp sürer. " İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Tirmizî'nin Abdullah b. Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyamet kopmadan önce Hadramevt taraflarından bir ateş çıkacak ve insanları (yurtlarından) sürecektir" buyurdu. Ashâb: "Yâ Resûlallah! O zamana yetişirsek ne yapmamızı emredersin?" diye sorduklarında, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Şam'a gidin!" karşılığını verdi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "...Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!" âyetini açıklarken: "Kıyametin kopması gelip çattığı zaman artık alacakları ibretin ne faydası olacak?" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "...Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!" âyetini açıklarken: "Kıyamet saati gelip çatınca artık ibret alma, tövbe etme ve salih amellerde bulunmanın ne faydası olacak?" demiştir. |
﴾ 18 ﴿