6"Ey iman edenleri Eğer bîr fasık size bîr haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz." Ahmed, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, İbn Mende ve İbn Merdûye -ceyyid bir isnâdla- Hâris b. Dirâr el-Huzâî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geldiğimde beni İslam'a davet etti. Ben de Müslüman oldum ve onu tasdik ettim. Sonra zekat vermem gerektiğini buyurdu, bunu da kabul ettim ve: "Yâ Resûlallah! Ben kavmime geri döneyim de onları İslam'a ve zekat vermeye davet edeyim. Şayet kabul ederlerse onlardan da zekatı toplarım. Sonra kendi elçini filan zamanda bana gönderir, kavmimden topladığım zekatları sana getirir" dedim. Ravi der ki: Hâris, kavminden Müslümanlığı kabul edenlerden dediği gibi zekatı topladı. Ancak Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) tarafından bunları almak için gelecek olan elçi zamanında gelmedi. Hâris, Yüce Allah'ın ve Resulünün kendisine öfkelendiğinden dolayı elçinin gelmediğini zannetti. Bunun üzerine kavminin ileri gelenlerini topladı ve: "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bende bulunan zekat mallarını almak için belli bir vakitte bir elçi göndereceğine dair söz vermişti. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) verdiği sözden cayan biri değildir. Ancak bizden dolayı olan bir öfkeden elçiyi bize göndermediğini düşünüyorum. Haydi, beraberce Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem)yanına gidelim" dedi. O sırada Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Hâris'te bulunan zekat mallarını almak için Velîd b. Ukbe'yi yolladı. Ancak Velîd yolun bir yerine ulaştığında korktu. Geri Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanma döndü ve: "Yâ Resûlallah! Hâris bana zekat mallarını vermedi ve beni de öldürmek istedi" dedi. Bunun üzerine Resûlullah(sallallahu aleyhi vesellem), Hâris'in üzerine bir birlik çıkardı. Ancak birlik Medine'den henüz ayrılmıştı ki Hâris arkadaşlarıyla beraber göründü. Gönderilen birlik: "Bu Hâris!" demeye başladılar. Hâris de birliğin yanına yetişince onlara: "Kimin üzerine gönderildiniz?" diye sordu. Birlik: "Senin üzerine gönderildik" dediler. Hâris: "Neden?" diye sorunca, birlik: "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) zekat mallarını almak için Velîd b. Ukbe'yi sana yollamıştı. Ancak Velîd, senin zekat mallarını ona vermediğini ve onu da öldürmek istediğini söyledi" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hâris: "Muhammed'i hakla gönderene yemin olsun ki ben onu ne gördüm, ne de bana geldi" dedi. Hâris, Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanma girince Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) ona: "Hem zekat mallarım vermedin, hem de elçimi öldürmek istedin öyle mi?" diye çıkıştı. Hâris de: "Seni hakla gönderene yemin olsun ki elçini ne gördüm, ne de bana geldi. Göndereceğini söylediğin elçin gelmeyince de Allah ve Resûlünün bana öfkelendiğinden endişe ettiğim için kalkıp buraya geldim" karşılığını verdi. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fışkı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır. Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" âyetleri nazil oldu. Taberânî, İbn Mende ve İbn Merdûye, Alkame b. Nâciye'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) mallarımızın zekatını toplamak üzere Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt'ı gönderdi. Velîd de yola düştü. Ancak bize yakın bir yere ulaştığında geri döndü. Bu olay da Mureysi gazvesinden sonra olmuştu. Onun bu şekilde geri döndüğünü gördüğümde bineğine binip peşinden gittim. Velîd, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) geldiğinde: "Yâ Resûlallah! Cahiliye giysilerini tekrar giymiş bir topluluğa gittim. Zekatı da bana vermediler" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Velîd'in bu sözü üzerine herhangi bir harekette bulunmadı. Sonrasında: "Ey iman edenleri Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyeti nazil oldu. Daha sonra Mustalik oğulları Velîd'in peşinden zekat mallarının bir kısmını da getirerek Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) geldiler. Taberânî M. el-Evsat'ta Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Velîd b. Ukbe'yi zekatlarını toplamak üzere Velîa oğullarına gönderdi. Velîa oğulları ile Velîd arasında da cahiliye döneminden kalma bir husumet vardı. Velîd, Velîa oğullarına varınca onlar da isteğini öğrenmek üzere topluca onu karşılamaya çıktılar. Ancak Velîd bu durumdan korktu ve hemen Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) dönüp: "Velîa oğulları beni öldürmek istediler ve zekatı da vermediler" dedi. Velîa oğulları da Velîd'in bu dediğinden haberdar olunca Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) gelip: "Yâ Resûlallah! Velîd yalan söylemiş" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah, Velîd hakkında: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyetini indirdi. İbn Râhûye, İbn Cerîr, Taberânî ve İbn Merdûye, Ümmü Seleme'den bildirir: Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem), Velîd b. Ukbe'yi zekatlarını toplamak üzere Mustalik oğullarına gönderdi. Mustalik oğulları bunu duyunca Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) bu emrine verdikleri değerin bir göstergesi olarak topluca Velîd'i karşılamaya çıktılar. Ancak şeytanın vesvesesi ile Velîd kendisini öldürmeye çıktıklarını düşündü. Hemen Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) döndü ve: "Mustalik oğulları zekatlarını vermediler" dedi. Mustalik oğulları da Velîd'in geri döndüğünü öğrendiklerinde Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) geldiler ve: "Allah'ın ve Resûlünün öfkesinden Allah'a sığınırız. Zekatlarımızı toplamak üzere bize birini gönderdin. Bunu duyunca çok sevindik ve mutlu olduk. Ancak gönderdiğin kişi yolun bir yerinden geri döndü. Bunun Yüce Allah'ın ve Resûlünün bize karşı öfkesinden dolayı olmasından korktuk" dediler. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyeti nazil oldu. İbn Cerîr, İbn Merdûye, Beyhakî Sünen'de ve İbn Asâkir, İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt'ı zekatlarını toplamak üzere Mustalik oğullarına gönderdi. Mustalik oğulları bunu duyunca çok sevindiler ve Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) elçisi olan Velîd'i karşılamaya çıktılar. Ancak Velîd, Mustalik oğullarının kendisini karşılamaya çıktığını duyunca geri döndü ve: "Yâ Resûlallah! Mustalik oğulları zekatlarını vermediler" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de buna çok öfkelendi. Onlara bir birlik çıkarmayı düşünürken Mustalik oğullarından bir heyet geldi ve: "Yâ Resûlallah! Gönderdiğin elçinin yarı yoldan döndüğünü öğrendik. Bize öfkelenip de bir yazıyla onu geri çağırmış olmandan endişelendik" dediler. Yüce Allah da bu konuda: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyetini indirdi. Âdem, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhaki, Mücâhid'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt'ı zekatlarını toplamak üzere Mustalik oğullarına gönderdi. Mustalik oğulları da onu hediyelerle karşıladılar. Ancak Velîd, Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) geri dönüp: "Mustalik oğulları seninle savaşmak üzere toplanmışlar" dedi. Yüce Allah da bu konuda: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyetini indirdi. İbn Merdûye, Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Velîd b. Ukbe'yi zekatlarını toplamak üzere Velîa oğullarına gönderdi. Velîa oğulları ile Velîd arasında da cahiliye döneminden kalma bir husumet vardı. Velîd, Velîa oğullarına varınca onlar da isteğini öğrenmek üzere topluca onu karşılamaya çıktılar. Ancak Velîd bu durumdan korktu ve hemen Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) dönüp: "Velîa oğulları beni öldürmek istediler ve zekatı da vermediler" dedi. Velîa oğulları da Velîd'in bu dediğinden haberdar olunca Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) gelip: "Yâ Resûlallah! Velîd yalan söylemiş. Ancak onunla aramızda cahiliyeden kalma bir husumet vardı ve bu husumetten dolayı bize haksızlık yapmasından endişe ettik" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah, Velîd hakkında: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyetini indirdi. Abd b. Humeyd, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: Henüz yeni Müslüman olmuş bir adam Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) geldi ve kendisiyle aralarında husumet bulunan bir kabileyi kastederek: "Ey Allah'ın Peygamberi! Filan kabile namazı terk ettiler, İslam'dan dönüp Allah'ı inkar ettiler" dedi. Ancak Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) fevri herhangi bir harekette bulunmadı. Hâlid b. el- Velîd'i çağırdı ve: "Namaz vakitlerinde namaz kılıp kılmadıklarını kontrol et. Şayet kılmıyorlarsa ne yapacağını biliyorsun. Ama kılıyorlarsa da onlara dokunma" buyurarak onu adamın dediği kabileye gönderdi. Hâlid yanındakilerle birlikte akşam güneşi batmaya yakın bu kabilenin yakınlarına kadar sokulup namaz vaktini bekledi. Akşam güneşi batarken müezzinin kalkıp ezan okuduğunu, sonra kamet getirip akşam namazına durduklarını gördü. Hâlid: "Bunlar namaz kılıyor! Herhalde başka vakit namazını terk ettiler" dedi ve yine beklemeye koyuldu. Gece çöküp de ufuktaki kızıllık yerini karanlığa bırakınca müezzin yine ezan okudu ve yatsı namazını kıldılar. Hâlid yine: "Herhalde başka vakit namazını terk ettiler" dedi ve beklemeye koyuldu. Gece yarısı olduğu zaman evlerini üst taraftan görecek şekilde atıyla biraz daha yaklaştı. Ancak gece vakti teheccüd namazına kalktıklarını ve Kur'ân'dan öğrendikleri âyetleri okuduklarını gördü. Sabaha doğru bir daha geldi. Ancak şafak sökerken müezzin ezanı okudu ve sabah namazını da kıldılar. Namazı bitirip de ortalık aydınlanınca Hâlid b. el-Velîd'in atlı birliğinin kasabanın içinde olduğunu gördüler. Birbirlerine: "Bu da kim? Hâlid b. el-Velîd gelmiş" demeye başladılar. Hâlid de etine dolgun ve sert birisiydi. Ona: "Ey Hâlid! Neden geldin?" diye sorduklarında, Hâlid: "Vallahi sizin için geldim. Birileri Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) geldi ve sizin namazı terk edip Allah'ı inkar ettiğinizi söyledi" karşılığını verdi. Kabile üyeleri bunu duyunca ağlamaya ve: "Küfre girmekten Allah'a sığınırız! Asla böyle bir şeyi yapmayız!" demeye başladılar. Sonrasında Hâlid atlarını geriye doğru sürüp Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geri döndü. Yüce Allah da bu konuda: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyetini indirdi. Hasan der ki: "Vallahi bu âyet özel olarak bu kabile hakkında inmiş olsa da kıyamete kadar tüm insanlar için baki kalacaktır ve neshedilmiş de değildir." Abd b. Humeyd, İkrime'den bildirir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Velîd b. Ukbe'yi zekatlarını toplamak üzere Mustalik oğullarına gönderdi. Ancak Velîd onların yanına ulaşmadan geri döndü ve Allah Resûlü'ne zekat vermeyi kabul etmediklerini söyledi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) üzerlerine bir birlik göndermek isterken Mustalik oğullarından bir adam geldi ve Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi vesellem): "Bize bir elçi gönderdiğini duyduk. Buna çok sevinip mutlu olduk. Ancak bu elçin yanımıza gelmediği gibi bizim hakkımızda yalan şeyler söylemiş" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, Velîd hakkında: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyetini indirdi ve onu fasık olarak niteledi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bu kişi Ebû Muayt'ın oğlu Velîd b. ükbe'dir. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) onu zekat memuru olarak Mustalik oğullarına gönderdi. Mustalik oğulları onu görünce karşılamak için kendisine doğru yöneldiler. Ancak o korkuya kapılıp Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) geri döndü ve onların dinden çıktıklarını söyledi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Mustalik oğulları üzerine Hâlid b. el-Velîd'i gönderdi ve onların durumunu aceleye getirmeden kontrol etmesini söyledi. Hâlid yola çıkıp gece vakti Mustalik oğulları bölgesine ulaştı. Casusunu içlerine gönderdi. Casus gidip dönünce Hâlid'e Mustalik oğullarının İslam dinine sıkı sıkıya bağlı olduklarını haber verdi. Onların ezanlarını duyup namaz kıldıklarını da gördüler. Sabah olunca Hâlid onların kasabasına girdi ve gördüğü durumdan çok memnun kaldı. Sonrasında Hâlid, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) döndü ve olanları ona da anlattı. Yüce Allah da bu konuda bu âyeti indirdi. Bundan dolayıdır ki Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "İşin içyüzünü araştırma Allah'tan, acele davranma ise şeytandandır" buyururdu. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Dahhâk: : "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Eğer biri sana gelip de filan erkek ile filan kadın şöyle şöyle kötü bir iş yapıyorlar derse ona inanma" demiştir. |
﴾ 6 ﴿