10"Kâf. Şanlı Kur'ân'a and olsun. Kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: «Bu tuhaf bir şeydir! Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirlleceğlz)? Bu, uzak bîr dönüştür.» Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Katımızda her şeyi unutulmaktan koruyan bir kitap vardır. Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar, Artık onlar kararsız bir hâldedirler. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok. Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik. Bütün bunlar, içtenlikle Allah'a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir. Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik. Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik." İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Kâf" ifadesini açıklarken: "Yüce Allah'ın isimlerinden biridir" demiştir. İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: "Yüce Allah yeryüzünün ötesinde tüm yeryüzünü kuşatacak şekilde bir deniz yarattı. Bu denizin ötesinde de Kâf isminde bir dağ yarattı. Dünya seması da bu dağın üzerinde bulunmaktadır. Bu dağın ötesinde de yeryüzünün yedi katı büyüklüğünde bir yer daha yarattı. Bu yerin de ötesinde onu tümüyle kuşatan bir deniz daha yarattı. Bu denizin ötesinde de Kâf isminde bir dağ yarattı. İkinci kat sema da bu dağın üzerinde bulunmaktadır..." Ravi der ki: İbn Abbâs bu şekilde yaratılan yedi yer, yedi deniz ve yedi dağ ile üzerlerinde duran yedi kat göğü saydıktan sonra şöyle dedi: "De ki: "Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah'ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez..." âyetinde bahsedilen yedi deniz işte bu denizlerdir." İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Bureyde: "Kâf" ifadesini açıklarken şöyle demiştir: "Dünyayı çepeçevre kuşatan ve semayı üzerinde taşıyan zümrütten bir dağdır." İbn Ebi'd-Dünya Ukûbât'ta ve Ebu'ş-Şeyh Azame'de İbn Abbâs'tan bildirir: "Yüce Allah, Kâf adında bir dağ yarattı. Bu dağ tüm dünyayı kuşatmakta ve alttan damarları da yerküresinin merkezine kadar uzanmaktadır. Yüce Allah bir kasabayı deprem ile sarsmak istediğinde bu dağa emir verir. Dağ da o kasabanın altında bulunan damarını oynatarak onu sarsıp harekete geçirir. Bundan dolayıdır ki kasabalardan biri depremle sarsılırken yanındaki kasabada bir şey olmaz." Abd b. Humeyd'm bildirdiğine göre Mücâhid: "Kâf, yeryüzünü kuşatan bir dağın adıdır" demiştir. Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "Kâf, Kur'ân'ın isimlerinden biridir" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Değerli olan Kur'ân'a andolsun" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Şanlı Kur'ân'a and olsun" âyetini açıklarken: "Kur'ân'dan daha güzel ve daha üstün bir şey yoktur" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "...Bu, uzak bir dönüştür"âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bizi öldükten sonra kim diriltip geri döndürebilir, diyerek ölümden sonra tekrar dirilmeyi inkar ettiler" demiştir. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz..." âyetini açıklarken: "Bedenlerinden neleri çürütüp eksilttiğini bilmekteyiz" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz..." âyetini açıklarken: "Toprağın eksiltmesi, onların etleri, saçları ve kemiklerinden çürütüp yok ettiğidir" demiştir. Abdurrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Biz toprağın onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz..." âyetini açıklarken: "Toprağın eksiltmesinden kasıt ölümleridir. Zira öldükleri zaman toprak onları içine alıp yemektedir" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Dahhâk: "...Katımızda her şeyi unutulmaktan koruyan bir kitap vardır" âyetini açıklarken: "Onların sayılarını ve isimlerini içeren bir kitap vardır" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:(.....) âyetini: "Her biri farklı bir tavır ve durum içindedir" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Ebû Cemre vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamı sorulunca şu karşılığı vermiştir: "Merîc ifadesi seçilemeyecek şekilde karışık, değişken anlamına gelir. Şairin: "Dolaşınca ortalıkta midesini hedef aldım Yapraklarına dolanıp karıgmış dal gibi yere yığıldı" dediğini İşitmedin mi?" İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Bir sapıklık içindedirler" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Enbârî el-Vakfda, Hatîb Talhîsu'l-Müteşâbih'de ve Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamını sorunca, İbn Abbâs: "Birbirine karışmış, anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Şairin: "Dolaşmca ortalıkta midesini hedef aldım Yapraklarına dolanıp karışmış dal gibi yere yığıldı" dediğini İşitmedin mi?" Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini: "Seçilemeyen, birbirine karşmış" şeklinde açıklamıştır. (.....) âyetini da: "Onda hiçbir çatlak yoktur" şeklinde açıklamıştır. Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Zevç bir, tek, behîc ise güzel mânâsındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. A'şâ'nın: "Nerde ipekten giyilecek bir giysi varsa Ebû Kudâme'nin elleri onun üzerinde demektir" dediğini İşitmedin mi?" Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini: "Her çeşit güzel bitkiler bitirdik" şeklinde açıklamıştır.(.....) âyetini açıklarken de: "Bütün bunlar, içtenlikle Allah'a yönelen her kulun gönül gözünü açmak, ona öğüt ve ibret vermek içindir ki bundan daha güzel bir öğüt yoktur. Munîb ifadesi de kalbiyle Allah'a yönelen kişi anlamındadır" demiştir. Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Bütün bunlar, içtenlikle Allah'a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir'" âyetini açıklarken: "Öğüt ve ibret vermekten kasıt onu basîret sahibi yapmaktır" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid ile Atâ: (.....) ifadesini: "Huşû içinde Allah'a boyun eğen" şeklinde açıklamışlardır. Buhârî'nin Edeb'de bildirdiğine göre İbn Abbâs yağmur yağdığı zaman cariyesine: "Ey cariyel Eyerimi hazırla, giysilerimi çıkar!" der ve: "Gökten bereketli bir su indirdik..." âyetini okurdu. Ebu'ş-Şeyh'in Azame'de bildirdiğine göre Dahhâk: "Gökten bereketli bir su indirdik..." âyetini açıklarken: "Bu sudan kasıt yağmurdur" demiştir. Ebu'ş-Şeyh, Meymûn b. Mihrân'dan bildirir: Kur'ân'da bereket yağmur anlamında kullanılır. Bu yönde de Yüce Allah: "Gökten bereketli bir su indirdik..." buyurur. Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Biçilecek daneler bitirdik" âyetini açıklarken: "Biçilecek daneden kasıt buğdaydır" demiştir. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "...Biçilecek daneler bitirdik" âyetini açıklarken: "Biçilecek daneden kasıt, buğday ile arpadır" demiştir. Hâkim ve İbn Merdûye, Kutbe'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) sabah namazında Kâf Sûresi'ni okuduğunu işittim. "(Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik)" âyetine ulaştığı zaman, âyette geçen "Busûk ne anlama geliyor?" demeye başladım. Sonunda Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Hurma ağaçlarının uzunluğu ve yüksekliği anlamındadır" buyurdu. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Yüksek, uzun hurma ağaçları" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Abdullah b. Osman b. Huseym'den bildirir: İkrime'ye (.....) buyruğundaki 'busûk' ifadesinin ne anlama geldiğini sorduğumda: "Hurmanın olgunlaşması anlamındadır. Yavrulaması yaklaşan koyun için de 'sebekat' denildiğini bilmez misin?" karşılığını verdi. Saîd b. Cübeyr'in yanına gidip bunu anlattığımda ise Saîd şöyle dedi: "İkrime yanılmış. Busûk ifadesi olgunlaşma mânâsında değil uzunluk, yükseklik mânâsındadır. Zira Yüce Allah: "Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik" buyurur. Burada Yüce Allah hurma ağaçlarının yüksekliğini ifade ettikten sonra 'kat kat tomurcukları olan' da buyurarak onların olgun olduğunu ayrıca dile getirmiştir." İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Abdullah b. Şeddâd: (.....) ifadesini: "Dümdüz bir şekilde uzayan hurma ağaçları" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime: (.....) ifadesini: "Dolanıp yükselen hurma ağaçları" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Tomurcuklan birbiri üzerine dizilmiş hurma ağaçlan" şeklinde açıklamıştır. |
﴾ 10 ﴿