23"Yeryüzünde vuku bulan ve Sizin başınıza gelen herhangi bîr musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bîr kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın sîze verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın..."' kelâmını: "Biz başınıza gelen din ve dünya musibetlerini mutlaka daha önce yaratmışızdır. Bu, (dünyada) kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir" şeklinde açıkladı. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır" âyetini açıklarken: "Bunlar, daha nefisler yaratılmadan önce yapılıp biten şeylerdir, mânâsındadır" dedi. Ahmed ve Hâkim'in ("sahîh") Ebu Hassân'dan bildirdiğine göre iki kişi Hazret-i Âişe'nin yanına girip: "Ebû Hureyre'nin anlattığına göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Uğursuzluk kadında, atta ve evdedir» buyururdu" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Âişe: "Kur'ân'ı Ebu'l-Kâsım'a indirene yemin olsun ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öyle dememiştir "Cahiliye ahalisi: «Uğursuzluk kadında, atta ve evdedir» derlerdi" buyururdu" dedi. Sonra: "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır" âyetini okudu. Şuabu'l-İmân'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî)'ye bu âyet hakkında sorulunca: "Sübhanallah! Kim bu konuda şüphe etmektedir? Yeryüzünde ve gökyüzündeki her musibet daha nefsi yaratmadan önce kitapta yazılıdır" dedi. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve Şuabu'l- İmân'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez" âyetini açıklarken: "Hiç kimse yoktur ki, mutlaka üzülür ve sevinir. Fakat mümin kişi musibete maruz kalırsa ona sabreder. Yine mümin kişiye hayırlı şeyler verilirse ona şükreder" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın..." kelâmını açıklarken: "Burada din musibetleri değil de maişet musibetleri kastedilmektedir. Çünkü, Allah: "Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir..." buyurmaktadır. Burada da din musibetleri kastedilmemektedir. Zira Allah, kötülüğe üzülüp iyiliğe sevinmelerini emretmiştir" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) bu âyeti açıklarken şöyle dedi: "Kötülük hakkındaki hüküm semada verilir. O her gün bir iştedir. Sonra bu şeyin olacağı vakit belirlenir ve o vakte kadar tutulur. Zamanı gelince de onu bırakır. Ona engel olacak hiç bir şey de yoktur. Bu şey, filan gün, filan ay filan yılda filan şehirde kıtlık ve kuraklık musibeti olacaktır, şeklindedir. Musibetler bazen tek kişiyi bazen de genel olarak herkesi kapsamaktadır. Hatta kişinin istemediği halde dayandığı bastonu alması gibi. Sonra ona alışır ve onu bir daha bırakamaz." İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Rabî b. Ebî Sâlih der ki: Bir grupla beraber (tutuklancak olan) Saîd b. Cübeyr'in yanına girdim. Bir kişi ağlayınca Saîd b. Cübeyr ona: "Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Bu kişi: "Senin içinde bulunduğun bu durumdan ve kendisine doğru gitmekte olduğun sonuçtan dolayı ağlıyorum" dedi. Bunun üzerine: "Ağlama, çünkü bunun olacağı Allah'ın ilminde bir kitapta yazılmıştır. Allah'ın: "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın...'" âyetini işitmedin mi?" dedi. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın..." kelâmını açıklarken: "Kıtlıklar, ağrılar ve hastalıklar, daha biz onları yaratmadan önce kitapta yazılıdır, mânâsındadır" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) bu âyeti açıklarken: "Yüce Allah musibeti indirdi ve onu kendi katında tuttu. Sonra onun sahibini yaratır ve kişi o musibeti hak edecek bir günah işlediğinde onu kendisine gönderir" dedi. Deylemî'nin Süleym b. Câbir el-Huceymî'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ahir zamanda ümmetime hiç kimsenin kapatamayacağı bir kader kapısı açılacaktır. Onları: «Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır» âyetiyle karşılamanız yeterlidir" buyurmuştur. Abdullah b. Ahmed Zühd'e zevaid olarak bildirdiğine göre Kaza'a der ki: İbn Ömer'in üzerinde kaba ve sert bir giysi gördüm. Ona: "Ey Ebu Abdirrahman! Ben sana Horasan'da yapılan yumuşak bir elbise getirdim. Onu üzerinde görmekle gözüm aydın olacaktır. Çünkü üzerinde kaba ve sert bir giysi var" dedim. Bunun üzerine İbn Ömer: "Onu giyip de kendimi beğenip övünmekten korkuyorum. Zira Allah kendini beğenip övünenleri sevmez" karşılığını verdi. |
﴾ 23 ﴿