4"Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. İçinizde karılarını zıhar yapanlar bilsinler ki, karıları anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Şüphesiz söyledikleri kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur. Bu kolaylık, Allah'a ve Peygamberine inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; inkar edenler için can yakıcı azap vardır." Saîd b. Mansûr- Abd b.Humeyd- Buhârî, Nesâî, İbn Mâce, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe der ki: İşitmesi bütün sesleri kapsayan Allah'a hamdolsun. Mücâdeleci kadın Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiş ve kendisiyle konuşmaktaydı. Ben evin bir tarafında idim ve ne dediğini işitmiyordum. Sonra Yüce Allah: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir" âyetini indirdi. İbn Mâce, İbn Ebî Hâtim, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe der ki: İşitmesi her şeyi kapsayan Allah çok yücedir. Ben, Havle binti Sa'lebe'nin kocasını Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) şikâyet ederken dediklerinin bir kısmını işitiyor, bir kısmını da işitemiyordum. O: "Ya Resûlallah: Kocam benim gençliğimi yedi ve ben ona çocuklar verdim. Yaşlanıp da çocuktan kesildiğim zaman bana zıhar yaptı. Allahım! Durumumu sana arz etmekteyim" diyordu. Kadın daha oradan ayrılmadan önce Cibrîl: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. İçinizde karılarını zıhar yapanlar bilsinler ki, karıları anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Şüphesiz söyledikleri kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur. Bu kolaylık, Allah'a ve Peygamberine inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; inkâr edenler için can yakıcı azap vardır" âyetleri ile indi." Havle binti Sa'lebe'nin kocası da Evs b. es-Sâmit idi." İbn Ebî Hâtim ve el-Esmâ ve's-Sıfât'ta Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Yezîd der ki: Havle adında bir kadın bazı kişilerle beraber giden Ömer b. el- Hattâb'ı durdurdu. Ömer de durup ona yaklaştı, başını ona doğru eğdi ve ellerini omuzlarına koydu. Kadın diyeceklerini deyip cevabını aldıktan sonra da çekip gitti. Bir kişi: "Ey müminlerin emîri! Kureyşli kişileri bu yaşlı kadın için mi beklettin?" dedi. Bunun üzerine Ömer: "Yazık sana, bu kadının kim olduğunu biliyor musun?" deyince, o: "Hayır" dedi. Ömer: "Bu, Allah'ın şikâyetini yedi sema üstünden işittiği kadındır. Bu, Havle binti Sa'lebe'dir. Vallahi, geceye kadar yanımdan aynimasaydı, o, ihtiyacını giderinceye kadar yanından ayrılmazdım" dedi. " Târih'te Buhârî ve İbn Merdûye, Sumâme b. Hazn'dan bildirir: Ömer b. el- Hattâb merkebine binmiş giderken bir kadın onunla karşılaştı ve: "Ey Ömer! Dur!" deyip kendisine ağır şeyler söyledi. Bir kişi: "Ey müminlerin emîri! Bu gün gibisini görmedim" dedi. Ömer: "Allah onu dinlemiş ve hakkında «Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir...» âyetini indirmişken, onu dinlemekten beni alıkoyacak şey nedir?" dedi. Ahmed, Ebû Dâvud, İbnu'l-Münzir, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Yusuf b. Abdillah b. Selâm vasıtasıyla bildirdiğine göre Havle binti Sa'lebe şöyle anlattı: Vallahi, Allah, Mücâdele Sûresinin başını ben ve Evs b. es-Sâmit hakkında indirdi. Ben onun eşi idim, o yaşlanmış ve kötü huylu olmuştu. Bir gün yanıma girdi ve ona bir şey danıştım. Bunun üzerine o öfkelenerek: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dedi. Sonra çıkıp gitti ve kavmi arasında bir süre oturdu. Sonra tekrar yanıma geldi. Kendisiyle beraber olmamı istiyordu. Ona: "Hayır, Huveyle'nin canı elinde olana yemin olsun ki, sen, bu dediklerinden sonra, Allah ve Resulü bu konuda hüküm verinceye kadar benimle olamazsın" dedim. Sonra Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek ona durumu anlattım. Daha oradan ayrılmamıştım ki hakkımda Kur'ân indi. Yine önceden olduğu gibi vahiy geldiğinde Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) bürüyen şey bürüdü, sonra onu bıraktı. Bunun üzerine bana: "Ey Havle! Allah senin ve arkadaşın (eşin) hakkında âyet indirdi" buyurdu ve: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir... Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur. Bu kolaylık, Allah'a ve Peygamberine inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; inkar edenler için can yakıcı azap vardır"' âyetlerini okudu. Sonra: "Ona bir köle azat etmesini söyle" buyurunca: "Ya Resûlallah! Onun azat edecek kölesi yoktur" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman iki ay ard arda oruç tutsun" buyurdu. Ben: "Vallahi, o, oruç tutamayacak kadar yaşlı biridir" dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman altmış kişiye bir vesak (bir deve yükü) hurma yedirsin" buyurdu. Ben: "Vallahi, bu da onun yanında yoktur" deyince: "O zaman ona bir zembil hurma vererek yardımda bulunuruz" buyurdu. Ben de: "Ya Resûlallah! Ben de ona bir zembil hurma verip yardımda bulunacağım" dedim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "İsabet ettin ve güzel bir şey yaptın. Git ve bununla onun yerine tasaddukta bulun. Amcan oğluna (eşine) hayırlı şeyler tavsiye et" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Saîd b. Mansûr, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Atâ b. Yesâr'dan bildirdiğine göre Evs b. es-Sâmit eşlerinden Havle binti Sa'lebe ile zıhar yapmıştı. Eşi Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip durumu bildirince: "Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir..." âyeti indi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Evs b. es-Sâmit'in eşine: "Ona bir köle azat etmesini söyle" buyurdu. Havle: "Ya Resûlallah! Sana Kur'ân'ı verene yemin olsun ki, ancak ona acıyarak geldim. Onun hizmetini ben görmekteyim. Vallahi onun yanında köle yoktur. Köle satın alacak bir varlığı da yoktur" dedi. Bunun üzerine daha kendisi evin yanında iken bu âyet indi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ona: "iki ay ard arda oruç tutmasını söyle" buyurdu. Havle: "Sana Kur'ân'ı verene yemin olsun ki, buna güç yetiremez" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman ona, altmış miskine sadaka vermesini söyle" buyurdu. Havle: "Ya Resûlallah! Onun sadaka verecek bir şeyi yoktur" deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ensâr'dan filan kişinin yanına gitsin. O kişi bana yanında yarım vesak (yarım deve yükü) hurma olduğunu ve bunu tasadduk etmek istediğini söylemişti. Onu bu kişiden alsın ve onunla altmış miskine tasdaddukta bulunsun" buyurdu. Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Sünende Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Havle, Evs b. es-Sâmit'in eşiydi. Evs b. es-Sâmit'in hafif bir deliliği vardı. Bu deliliği tutunca hanımına zıhar yapardı. Yüce Allah zıhar kefâretini onun hakkında indirdi. Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Cahiliye zamanında kişi hanımına: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dediği zaman artık eşi kendisi için haram olurdu. İslam'da da ilk zıhar yapan kişi Evs'tir. O, amcası kızı Havle binti Huveylid ile evliydi. O zıhar ettikten sonra pişman olarak: "Senin artık bana haram olduğunu düşünüyorum. Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) git ve bu durumu kendisine sor" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gitti ve yanında saçlarını tarayan birini gördü. Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) durumu bildirince. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Havle! Senin durumun hakkında bize bir vahiy inmedi" buyurdu. Allah bu âyeti Hazret-i Peygamber'e indirince: "Ey Havle! Müjdeler olsun sana" buyurdu. Havle: "Hayırdır" deyince. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayırdır" buyurdu ve: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir... Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur. Bu kolaylık, Allah'a ve Peygamberine inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; inkar edenler için can yakıcı azap vardır" âyetlerini okudu. İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Havle -veya Hüveyle- Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: "Ya Resûlallah! Kocam bana zıhar yaptı" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ona haram olduğunu düşünüyorum" buyurdu. Havle: "Muhtaç olma durumumu Allah'a şikayet ediyorum" dedi. Bunun üzerine Allah: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir" âyetini indirdi. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: "Allah'ın Kur'ân'da indirmiş olduğu: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir..." âyeti, Allah katnıda Havle'yi yaratmadan önce yazılıdır. Eğer Havle kocasıyla mücadele etmeseydi bu âyet olmayacaktı. Ancak öyle yapması Allah'ın kendisini yaratmadan önce bunu takdir etmiş olmasıydı." İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir..." kelâmını açıklarken şöyle dedi: Burada Ensâr'dan Havle kastedilmektedir. Kocası kendisine zıhar yapıp: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dedi. Bunun üzerine Havle, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip: "Kocam benimle, ben kendisi için en sevgili kişi iken evlendi. Ancak büyüyüp yaşlandığımda bana: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dedi ve beni başkalarına muhtaç bir şekilde bıraktı. Ya Resûlallah! Eğer bu konuda bir ruhsat bulsan da bizi birleştirsen" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Vallahi senin bu meselen hakkında şu ana kadar bana bir vahiy gelmedi. Sen evine dön, eğer bu konuda bir vahiy gelirse sana haber veririm" buyurdu. Havle evine geri döndü. Allah bu konuda Havle'nin ve kocasının birleşme ruhsatı olan: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir... Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur. Bu kolaylık, Allah'a ve Peygamberine inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; inkar edenler için can yakıcı azap vardır"' âyetlerini Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) indirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Havle'nin kocasını çağırtıp: "Bir köle azat etmeye gücün yeter mi?" diye sordu. Adam: "Bir köle azat edersem bütün malım gitti demektir. Köle pahalı benim malım ise azdır" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İki ay ard arda oruç tutmaya gücün yeter mi?" diye sorunca: "Vallahi, eğer günde üç defa yemek yemesem gözlerim zayıf düşerdi" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Altmış miskine yemek yedirme imkânın var mıdır?" diye sorunca da: "Hayır vallahi, ancak bana yardımcı olursan buna güç yetirebilirim" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben sana on beş ölçek (hurma) vererek yardımcı olacağım" buyurdu. İbn Merdûye'nin Enes'ten bildirdiğine göre Evs b. es-Sâmit, eşi Havle binti Sa'lebe'ye zıhar yapmıştı. Havle bu durumu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) şikayette bulunup: "Ben yaşlanıp kemiklerim incelince kocam bana zıhar yaptı" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah zıhar âyetini indirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Evs'e: "Bir köle azat et" buyurdu. Evs: "Buna gücüm yetmez" karşılığını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman iki ay ard arda oruç tut" buyurunca: "Ben eğer günde üç defa yemek yemezsem gözlerim zayıf düşer" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman altmış miskine yemek yedir" buyurunca: "Ancak bana yardımcı olursan buna güç yetirebilirim" karşılığını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) on beş ölçek (hurma) getirtti ve kendisine verdi. Bu şekilde de Allah, Evs'i eşiyle bir araya getirdi. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Şa'bîder ki: "Kocası ile mücâdele eden kadın Havle binti's-Sâmit'tir. Annesi ise, Allah'ın hakkında: "...Cariyelerinizi fuhşa zorlamayın..." âyetini indirmiş olduğu Abdullah b. Ubey'in azatlısı Muâze'dir. Abd b. Humeyd ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Muhammed b. Şîrîn der ki: İslam'da ilk zıhar eden kişi Havle'nin kocasıdır. Havle, Hazret-i Peygamber'e gelip: "Kocam bana zıhar yaptı" dedi ve ihtiyaç sahibi biri olması durumunu Allah'a şikayette bulundu. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: "Bu konuda bana bir vahiy gelmedi" buyurdu. Havle: "Ben nereye gideyim Ya Resûlallah! Kocam bana zıhar yaptı" dedi. O böyle derken vahiy geldi ve: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. İçinizde karılarını zıhar yapanlar bilsinler ki, karıları anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Şüphesiz söyledikleri kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir..." âyetleri indi. Sonra vahiy durdu ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Havle'ye giderek bu âyetleri kendisine okudu. Havle: "Kocamın azat edecek kölesi yoktur" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "O zaman o sana haramdır" buyurdu. Havle bu durumda iken vahiy geldi ve: "Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir..." kelâmı indi. Sonra vahiy durdu ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine Havle'ye giderek bu âyeti kendisine okudu. Havle: "Kocam bir gün bile oruç tutmaya güç yetiremez" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "O zaman o sana haramdır" buyurdu. Havle yine bu durumda iken vahiy geldi ve: "Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur..." kelâmı indi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha Havle'ye giderek bu âyeti kendisine okudu. Havle: "Ya Resûlallah! Kocamın bunu yapacak durumu yoktur" deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Biz ona (maddi olaak) yardımcı olacağız" buyurdu. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ el-Horasânî: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ona on beş ölçek (hurma) vererek yardımcı oldu" dedi. Abd b. Humeyd'in Ebû Yezîd el-Medenî'den bildirdiğine göre bir kadın yarım vesak arpa getirmiş ve Resûlüllah ta (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu Evs'e vermişti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Evs'e her bir ölçek buğday yerine iki ölçek arpa verdi. Abd b. Humeyd'in Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Evs'e on beş ölçek arpa vererek maddi olarak yardım etmiştir. Abd b. Humeyd'in Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir kişi hanımına zıhar yapmıştı. O zaman zıhar yapmak talaktan daha ağır bir şey ve haramların en ağırı idi. Kişi zıhar yaptığı zaman hanımı ona asla geri dönemezdi. Havle, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: "Ya Resûlallah! Kocam ve çocuğumun babası olan eşim bana zıhar yaptı. Onun beni bırakmasından sonra ne kadar sıkıntı çektiğimi ancak Allah bilir" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "O diyeceğini demiş" buyurdu. Havle: "Ben ne yapayım?" dedi ve Allah'a dua edip şikayette bulundu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir" âyetini indirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Havle'nin kocasını çağırttı ve ona: "Bir köle azat et" buyurdu. Adam: "Yeryüzünde sahip olduğum bir köle yoktur" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İki ay ard arda oruç tutabilir misin?" diye sorunca: "Ya Resûlallah! Ben yaşlandım ve ben de baş dönmesi vardır. Günde birkaç defa yemek yemezsem başım döner ve düşecek olurum" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Altmış miskine yemek yedirebilir misin?" diye sorunca da: "Vallahi, öyle bir şeye gücüm yoktur" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman sana yardımcı olacağız" buyurdu. Abd b. Humeyd, İkrime'den bildirir: Ubâde b. es-Sâmit'in kızkardeşi kendisine zıhar yapan eşini şikayet için Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmişti. Bir kadın da Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) başındaki bitleri ayıklıyordu. —Veya ravi: "Saçlarına yağ sürmekteydi" dedi— Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bakışlarını semaya dikti. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) başındaki bitleri seçen kadın Ubâde b. es-Sâmit'in eşi Havle binti Sa'lebe'ye: "Sakin olmaz mısın ey Havle? Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) semaya baktığını görüyorsun" dedi. Allah, Havle hakkında: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir..." kelâmını indirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Evs'e bir köle azat etmesini söyledi. O: "Kölem yoktur" cevabını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki ay ard arda oruç tutmasını söyleyince: "Buna güç yetiremem, ben günde üç defa yemek yemezsem çok zor durumlara düşerim" karşılığını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Altmış miskine yemek yedir" buyurunca: "Öyle bir imkânım yoktur" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir miktar hurma getirip: "Bunu al ve taksim et" buyurdu. O: "Bu iki dağ arasında benden daha fakir kimse yoktur" deyince de: "O zaman bunu sen ve ailen yiyin" buyurdu. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Yezîd b. Zeyd el-Hemdânî: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir..."' kelâmını açıklarken şöyle dedi: Bu kişi Havle binti's- Sâmit'tir. Hasta olan kocası onu çağırınca ona cevap vermedi ve yanına gelmekte gecikti. Bunun üzerine o: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dedi. Havle bu durumdan dolayı Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gidince: "Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir..." kelâmı indi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Havle'nin kocasına: "Bir köle azat et" buyurdu. O: "Kölem yoktur" cevabını verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "İki ay ard arda oruç tut" buyurunca: "Buna güç yetiremem" karşılığını verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Altmış miskine yemek yedir" buyurunca: "Vallahi, öyle bir imkânım yoktur. Ancak bana yardım edersen o başka" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona on beş ölçek (hurma) verdi. O: "Vallahi Medine'de buna benden daha fazla ihtiyacı olan kimse yoktur" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman bunu sen ve ailen yiyin" buyurdu. İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre İmrân b. Ebî Enes der ki: İslam'da ilk zıhar yapan kişi Evs b. es-Sâmit'tir. Onda biraz delilik vardı ve ara sıra aklı başına gelirdi. Bu kişi aklı başında iken eşi Havle binti Sa'lebe'ye öfkelenerek: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dedi. Sonra bu dediğine pişman olarak: "Ancak bana haram olduğunu görüyorum" dedi. Eşi: "Sen talakı zikretmedin" diyerek Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip kocasının dediklerini söyledi. Bu konuda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile mücadele etti. Sonra: "Allahım! Yalnızlığımın zorluğunu ve beni bırakmasının acısını sana şikayette bulunuyorum" dedi. Hazret-i Âişe: "Ben ve evde bulunanlar bulunduğu durumdan dolayı ona acıdık ve ağladık" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiy indi ve Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) rahatlayıp tebessüm ederek: "Ey Havle! Allah senin ve kocan hakkında: «Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir»' âyetini indirdi" dedi. Sonra: "Kocana bir köle azat etmesini söyle" buyurdu. Havle: "Öyle bir imkanı yoktur" deyince: "İki ay ard arda oruç tutmasını söyle" buyurdu. Havle: "Buna güç yetiremez" deyince: "O zaman altmış miskine yemek yedirmesini söyle" buyurdu. Havle: "Onu da nereden bulacak?" deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ona, Ümmü'l-Münzir binti Kays'ın yanına gidip yarım vesak hurma almasını ve altmış miskine tasaddukta bulunmasını söyle" buyurdu. Havle, Evs'in yanına dönünce, Evs: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana ne dedi" diye sordu. Havle: "Hayırlı şeyler dedi ve seni kınadı" karşılığını verdi. Sonra ona durumu anlattı. Bunun üzerine Evs: "Ümmü'l-Münzir'in yanına gitti ve söz konusu hurmayı alıp her miskine iki müd yedirmeye başladı. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Kılâbe: "Cahiliye zamanında talak, zıhar yapmak ve yemin etmek idi. Bu konuda da Allah işitmiş olduğun âyetleri indirdi" dedi. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) kelâmını açıklarken: "Âyetteki zûr ifadesi yalan mânâsındadır" dedi. İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenler..." kelâmını açıklarken şöyle dedi: "Burada, hanımına: «Sen bana annemin sırtı gibisin» diyen kişi kastedilmektedir. Kişinin öyle dedikten sonra ne nikahla, ne de başka bir şeyle hanımına yaklaşması helal değildir. Ancak bir köle ezat ettiği zaman hanımına yaklaşabilir. Eğer buna gücü yetmezse hanımına el sürmeden önce ard arda iki ay oruç tutar." -el sürmek te cinsel ilişkide bulunmak mânâsındadır— "Eğer buna da gücü yetmezse altmış miskini doyurur. Eğer kişi hanımına: «Sen filan şeyi yaparsan bana annemin sırtı gibisin» derse, hanımı o şeyi yapana kadar zıhar olmaz. Yaptığı zaman da kişi kefaret ödemeden ona yaklaşamaz. Zıhar da talak değildir. Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Sonra söylediklerinden dönenler..." kelâmını açıklarken: "Burada zıhar ettikten sonra hanımıyla beraber olmak isteyenler kastedilmektedir" dedi. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Tâvûs: "Sonra söylediklerinden dönenler..." kelâmını açıklarken: "Burada zıhar ettikten sonra hanımıyla cinsel ilişkide bulunmak isteyenler kastedilmektedir" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Tâvûs: "Kişi zıhar, münker ve yalanla konuştuğu zaman hanımı şart koşulan şeyi yapsa da, yapmasa da bu kişinin kefâret ödemesi vacip olur" dedi. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Tâvûs: "Cahiliye ahalisinin talakı zıhar idi. İslam zamanında hanımını boşamak isteyen biri zıhar yaptı ve Allah kefâret âyetini indirdi" dedi. Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ'ya: 'Temas etmeden önce..." kelâmının açıklaması sorulunca: "Burada cinsel ilişki kastedilmektedir" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Yemin kefaretinde olduğu gibi her miskine iki müd verilir" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre: "Üç şeyin kefaretinde birer müd verilir. Bunlar yemin, oruç ve zıhar kefâretidir" dedi. İbnu'l-Münzir'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ramazan ayında ailesiyle birleşen bir kişiye zıharda olduğu gibi kefâret ödemesini emretti. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Atâ, Zührî ve Katide: "Zıhar yapan kişinin köle azat etmesi veya oruç tutması veya altmış miskine yemek yedirmesi cinsel ilişkide bulunmadan öncedir" dediler. Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Cahiliye zamanında zıhar, kadınları eşlerine haram kılardı. İslam'da ilk zıhar yapan kişi Evs b. es- Sâmit'tir. Eşi de Havle binti Huveylid idi. Evs b. es-Sâmit de zayıf bir kişi, eşi ise sert ve katı biri idi. Evs zıhar yapınca eşine: "Senin bana haram olduğunu düşünüyorum. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) git, belki seni bana döndürecek bir şey bulur" dedi. Havle, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidince Evs oturup kendisini beklemeye başladı. Havle Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gittiğinde bir tarayıcı Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) saçlarını taramaktaydı. O: "Ya Resûlallah! Evs b. es-Sâmit'in görüş zayıflığını ve iktidarda güçsüzlüğünü biliyorsun. Ya Resûlallah! O bana zıhar yapmış bulunmaktadır. Beni ona döndürecek bir şey bulsan" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Havle! Senin bu durumun hakkında bana bir vahiy gelmedi. Eğer bu konuda bir vahiy gelirse sana bildiririm" buyurdu. Tarayıcı Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) başının bir tarafını bitirip diğer tarafı taramaya başlayacağı sırada Yüce Allah vahiy indirdi. - Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiy indiği zaman belli olacak bir şekilde yüzünün rengi değişirdi. Vahiy inmesi bittiği zaman da yüzü önceki gibi beyaz olur ve anlatmaya başlardı- Tarayıcı: "Ey Havle! Sanırım şu anda Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) senin hakkında vahiy gelmektedir" dedi. Havle'nin üzerine bir korku çöktü ve: "Allahım, sana sığınıyorum, hakkımda hayırlı bir şey indir. Zira elçinden hayırdan başka bir şey beklemiyorum" dedi. Vahyin inmesi bitip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rahatlayınca: "Ey Havle! Allah, senin ve eşin hakkında âyet indirdi" buyurdu. Sonra: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir, içinizde karılarını zıhar yapanlar bilsinler ki, karıları anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Şüphesiz söyledikleri kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir" âyetlerini okudu. Bunun üzerine Havle: "Ya Resûlallah! Vallahi, onun benden, benim de ondan başka bir hizmetçisi yoktur" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir..." buyurunca, Havle: "Vallahi günde iki defa yemek yemezse gözleri görmez" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur..." buyurdu. Havle: "Vallahi, günlük sadece bir ukiyye yiyeceğimiz vardır" deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman filan kişiye gidip yarım vesak hurma alıp miskinlere dağıtmasını ve seni geri döndürmesini söyle" buyurdu. Abdurrezzâk'ın Musannef’te Ebû Seleme b. Abdirrahman vasıtasıyla bildirdiğine göre Seleme b. Sahr el-Ensârî Ramazan ayı bitene kadar eşini kendine annesinin sırtı gibi kıldı. Eşi beslenip kilo alınca Ramazan ortasında onunla beraber oldu. Sonra bu işi çok büyüterek Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gitti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir köle azat etme gücün var mıdır?" diye sorunca: "Hayır" dedi. "İki ay ard arda oruç tutabilir misin?" diye sorunca, yine: "Hayır" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Altmış miskine yemek yedirebilir misin?" diye sorunca da, yine hayır cevabını verdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Ferva binti Amr! Ona bir zembil (hurma) ver de" -ki bir zembil, on beş sa' veya on altı sa' alan bir ölçektir- "onu altmış miskine yedirsin" buyurdu. Evs: "Bendan daha fakir kimse var mıdır? Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki, bu iki dağ arasında buna ailemden daha fazla ihtiyacı olan yoktur" deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü ve: "Bunları al ve ailene git" buyurdu. Abd b. Humeyd, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye der ki: Havle binti Duleyh, Ensâr'dan kötü huylu, gözleri zayıf ve fakir bir kişinin nikahı altında idi. Cahiliye zamanında kişi hanımından ayrılmak istediğinde: "Sen bana annemin sırtı gibisin" derdi. Havle bazı şeylerden dolayı onunla tartıştı ve kocası: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dedi. Havle'nin bir veya iki çocuğu vardı. Kocasının öyle dediğini işitince çocuklarını alıp Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanma gitti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Âişe'nin yanında başının bir tarafını yıkıyordu. Yanlarına varıp: "Ya Resûlallah! Kocam fakir, gözleri zayıf ve kötü huylu biridir. Onunla bir şeyden dolayı tartıştım ve bana: "Sen bana annemin sırtı gibisin" dedi. Ancak bunu beni boşama amacıyla söylemedi" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) başını kaldırarak: "Ona haram olduğundan başka bir şey bilmiyorum" buyurdu. Havle boyun eğerek: "Benim ve çocuklarımın başına geleni Allah'a şikayet ediyorum" dedi. Hazret-i Âişe, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) başının öbür tarafını yıkamaya başlayınca Havle de Hazret-i Âişe ile öbür tarafa geçip aynı şeyleri söyledi ve: "Benim ondan bir veya iki çocuğum var" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha başını kaldırarak: "Ona haram olduğundan başka bir şey bilmiyorum" buyurdu. Havle ağlayarak: "Benim ve çocuklarımın başına geleni Allah'a şikayet ediyorum" dedi. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzü değişmişti. Bunun üzerine Hazret-i Âişe, Havle'ye: "Geriye çekil" dedi. Havle geri çekilince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah'ın dilediğince bir süre durduktan sonra vahiy kesildi. Sonra: "Ey Âişe! Kadın nerede?" diye sordu. Hazret-i Âişe: "İşte buradadır" deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onu çağır" buyurdu. Hazret-i Âişe, Havle'yi çağırınca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Git ve kocanla beraber geri gel" buyurdu. Havle gitti ve kısa bir süre sonra geldi. Kocasını Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına soktu. Havle'nin kocası dediği gibi gözleri fazla görmeyen, fakir ve huysuz biri idi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şeytanın şerrinden her şeyi işiten ve bilen Allah'a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle" diyerek: "Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir" âyetini okudu ve ona: "Bir köle azat edebilir misin?" diye sordu. Adam: "Hayır" cevabını verince: "İki ay ard arda oruç tutabilir misin?" diye sordu. Adam: "Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki, eğer günde bir, iki ve üç defa yemek yemezsem baygınlık geçiririm" karşılığını verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Altmış miskine yemek verebilir misin?" diye sorunca: "Hayır, ancak bana yardım edersen verebilirim" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona maddi olarak yardım etti ve adam kefaretini ödedi. Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mukâtil b. Hayyân der ki: Cahiliye zamanında zıhar yapmak ve yemin etmek talak yerine geçerdi. Allah yeminde (eşinden ayrı kalmaya) dört ay zaman verip zıharda kefareti farz kıldı. Saîd b. Mansûr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Nikahtan önce yapılan zıhar ve talak hükümsüzdür" dedi. Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Köleye zıhar yapılmaz" dedi. Beyhakî'nin Amr b. Şuayb'dan, onun da babasından bildirdiğine göre dedesi: "Köleye zıhar yapılmaz" dedi. Bezzâr, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Bir kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: "Ben eşime zıhar yaptım. Ancak Ay ışığında onun ayak bileziklerinin parıltısını gördüm ve ondan hoşlandım. Kefaret ödemeden de onunla beraber oldum" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah: «...Temas etmeden önce...» huyurmuyor mu?" deyince: "Ya Resûlallah! Artık yapmış bulunmaktayım" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Keffaret ödeyene kadar ona dokunma" buyurdu. Abdurrezzâk, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî'nin İkrime vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre bir kişi: "Ya Resûlallah! Ben eşime zıhar yaptım ve kefâret ödemeden onunla beraber oldum" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Seni bunu yapmaya götüren nedir?" diye sorunca, bu kişi: "Ay ışığında onun ayak bileziklerinin parıltısını gördüm" cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'ın sana emretmiş olduğu şeyi yerine getirmedikçe ona yaklaşma" buyurdu. Abdurrezzâk, Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Tirmizî İbn Mâce, Taberânî, Mu'cem'de Beğavî, Hâkim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Seleme b. Sahr el-Ensârî der ki: "Ben kadınlarla beraber kimsenin olamayacağı kadar ilişkide bulunan bir kişi idim. Ramazan ayı gelince karıma yaklaşır ve bırakmaya güç yetiremeyip gün doğana kadar bu işe devam ederim korkusuyla Ramazan bitinceye kadar zıhar yaptım. Bir gece bana hizmet ederken vücudunun bir tarafı açıldı ve ben de üzerine sıçradım. Sabah olunca kavmimin yanına gidip durumumu onlara anlattım. Onlara: "Bu durumu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmek için benimle beraber gelin" deyince: "Hayır vallahi, gitmeyiz. Bu konuda hakkımızda âyet inmesinden veya Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bize utancı üzerimizde kalacak bir şey söylemesinden korkarız. Sen tek başına git ve istediğini yap" dediler. Bunun üzerine Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gittim ve durumumu anlattım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu işi sen mi yaptın?" diye sorunca: "Evet ben yaptım" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha: "Bu işi sen mi yaptın?" diye sorunca: "Evet ben yaptım" dedim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yine: "Bu işi sen mi yaptın?" diye sorunca, bir daha: "Evet ben yaptım ve huzurundayım. Allah'ın sana bildirmiş olduğu şekilde hakkımda hüküm kıl, ben buna sabrederim" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir köle azat et" buyurunca elimle boynuma vurarak: "Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki, bundan başka bir şeye sahip değilim" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İki ay ard arda oruç tut" buyurunca: "Başıma gelen şeyde zaten oruçtan dolayı değil midir?" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman altmış miskine yemek yedir" buyurunca: "Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki, bu geceyi aç olarak geçirdik, yemeğimiz yoktu" cevabını verdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Züreyk oğullarının sadakasını toplayan kişiye git ve topladığı sadakayı sana vermesini söyle. Ondan bir vesak'ı altmış miskine yedirip gerisini kendine ve ailene ayır" buyurdu. Bunun üzerine kavmimin yanına geri döndüm ve: "Sizin yanınızda darlık ve kötü görüş, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında İse bolluk ve bereket buldum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sadakalarınızın bana verilmesini emretti. Sadakalarınızı bana verin" dedim. Ravi: "Hal böyle olunca sadakalar ona verildi" dedi. |
﴾ 4 ﴿