13

"Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu Konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz; bu, sizin daha iyi ve daha temiz olmanız içindir» Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsanız üzülmeyiniz. Allah şüphesiz bağışlayandır, acıyandır. Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır."

İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz; bu, Sizin daha iyi ve daha temiz olmanız içindir. Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsanız üzülmeyiniz. Allah şüphesiz bağışlayandır, acıyandır'" âyetini açıklarken şöyle dedi: Müslümanlar, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) çok sorular sormaya başladılar ve bu durum, O'na (sallallahü aleyhi ve sellem) ağır gelmeye başladı. Allah, Peygamberine yükünü hafifletmek istedi. Bu âyet indikten sonra çok kişi soru sormaktan çekindi ve vazgeçti. Bunun üzerine Yüce Allah: "Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır" âyetini indirdi ve onlara genişlik vererek sıkıntılarını giderdi.

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Tirmizî, Ebû Ya'la, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Nehhâs ve ibn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib der ki: "Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz..." âyeti indiği zaman, Hazret-i

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Hususi olarak konuşmadan önce sadaka olarak bir dinar verilmesine ne dersin ?" diye sordu. "Buna güç yetirenıezler" cevabını verdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yarım dinar verilmesine ne dersin?" diye sorunca da: "Buna da güç yetiremezler" dedim. "O zaman ne kadar olsun?" buyurunca: "Bir arpa olsun" karşılığını verdim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen zahit birisin" buyurdu. Sonra: "Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır" âyeti indi. Allah, benimle bu ümmetin yükünü hafifletti.

Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve ibn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Ali, hususi konuşma âyeti hakkında: "Bu âyetle, benden başka hiç kimse amel etmedi. Sonunda o, neshedildi. Bu âyetin hükmü de sadece bir saat devam etti" dedi.

Saîd b. Mansûr, İbn Râhûye, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Ali der ki: "Allah'ın Kitâb'ında bir âyet vardır ki, benden önce kimse onunla amel etmedi. Benden sonra da kimse onunla amel etmeyecektir. Bu da: "Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz...'" âyetidir. Ben de bir dinar vardı. Onu on dirheme sattım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile her hususi konuşmamda bir dirhem takdim ettim. Sonra bu âyet neshedildi ve kimse onunla amel etmedi. İşte o zaman: "Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır" âyeti indi.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Mücâhid'den bildirir: Bir sadaka vermedikçe, Müslümanlar, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile hususi konuşmaktan nehyedildi. O zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile hususi olarak sadece Ali b. Ebî Tâlib konuştu. O, bir dinar takdim etti ve Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) on şey hakkında soru sordu. Sonra da sadaka vermeden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile hususi konuşmaya ruhsat veren âyet indi.

Saîd b. Mansûr, Mücâhid'den bildirir: Hususi olarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşmak isteyen kişi bir dinar tasaddukta bulunurdu. Bunu ilk yapan kişi de Ali b. Ebî Tâlib'di. Sonra bu konuda ruhsat olarak: "Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir" âyeti indi.

İbn Ebî Hâtim, Mukâtil'den bildirir: Zengin kişiler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile çokça hususi olarak görüşüyor ve fakirlere Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) meclislerinde yer bırakmıyordu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu kişilerin uzunca oturmasından ve hususi konuşmalarından sıkılınca, Allah, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile hususi konuşmalarda sadaka verilmesini emretti. Fakir olanlar verecek bir şey bulamıyordu. Bu (hüküm), on gece bu şekilde kaldı.

Varlıklı kişilerin bir kısmı sadaka vermeyip soru sormaz oldular. Ancak bazıları da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile hususi konuşacakları zaman sadaka verip, bunu Muhacirlerden ve Bedir ahalisinden sadece bir kişinin yaptığını söylemeye başladı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır" âyetini indirdi.

Taberânî ve İbn Merdûye'nin zayıf bir isnâdla bildirdiğine göre Sa'd b. Ebî Vakkâs der ki: "Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz; bu, sizin daha iyi ve daha temiz olmanız içindir. Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsanız üzülmeyiniz. Allah şüphesiz bağışlayandır, acıyandır" âyeti indiği zaman ben sadaka olarak bir arpa tanesi verdim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen zahit birisin" buyurdu. Sonra: "Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır" âyeti indi.

Nâsilı'te Ebû Dâvud ve İbnu'l-Münzir'in Atâ el-Horasânî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz..." kelâmını açıklarken: "Bu âyeti bir sonraki âyet olan «Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir...» âyeti neshetti" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Seleme b. Kuheyl: "Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz; bu, sizin daha iyi ve daha temiz olmanız içindir. Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsanız üzülmeyiniz. Allah şüphesiz bağışlayandır, acıyandır" âyetini açıklarken: "Bu âyetle amel eden ilk kişi, Hazret-i Ali'dir. Sonra bu âyet neshedildi" dedi.

13 ﴿