| 9"Ey îman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır." Saîd b. Mansûr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Hureyre der ki: "Ey Allah'ın Peygamberi! Bu sûre niye Cuma diye adlandırıldı?" diye sorduğumda, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Çünkü babanız Adem'in çamuru bu günde toplandı. Sa'ka (kıyamet kopması) bu gündedir. Diriliş bu gündedir. O günün son üç saatinde bir saat vardır ki, o saatte Allah kendisine dua eden kişinin duasını kabul eder" buyurdu. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, Nesâî, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Selmân der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana: "Cuma gününün ne olduğunu biliyor musun?" diye sorunca: "Allah ve Resûlü en iyi bilir" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu bana üç defa söyledikten sonra şöyle buyurdu: "Babanız Âdem bu günde (çamurdan) toplanmıştır. Size Cuma gününden bahsedeyim. Kim bu günde güzel bir şekilde temizlenir, en güzel elbiselerini giyer, ailesinin güzel kokusundan sürünür yoksa güzelce suyla temizlenir, sonra mescide gelip oturur ve imam namazı bitirene kadar susarsa mutlaka bu, kendisinin büyük günahları dışında iki Cuma arasındaki diğer günahları için kefaret olur. Ömür boyu bu böyle devam eder.'" Ahmed, Müslim, Tirmizî ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. Âdem o günde yaratılmış, o günde Cennete sokulmuş ve o günde Cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de mutlaka Cuma gününde kopacaktır" buyurmuştur." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, İbn Mâce, Azame'de Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin Ebû Lübâbe b. Abdilmünzir'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü günlerin efendisi ve Allah katında günlerin en büyüğüdür. Cuma günü Allah katında kurban bayramı ve Ramazan bayramı günlerinden daha büyüktür. Onda şu beş haslet vardır. Allah o gün Âdem'i yarattı ve o gün onu yeryüzüne indirdi. Allah o gün Âdem'i öldürdü. O günde öyle bir saat vardır ki, kul haram olan şeyler dışında dua edip isterse Allah bu kişiye istediğini mutlaka verir. Kıyamet o günde kopacaktır. Ne bir melek, ne bir yer, ne bir gök, ne bir rüzgâr, ne bir dağ, ne de bir deniz yoktur ki, kıyamet o gün kopacağı için ondan korkmasın. " Ahmed ve İbn Merdûye'nin Sa'd b. übâde'den bildirdiğine göre Ensâr'dan bir kişi Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: "Bana Cuma gününde ne hayırların olduğunu haber ver" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Onda beş haslet vardır. Adem o gün yaratıldı ve o gün yeryüzüne indirildi. Allah o gün Âdem'i öldürdü. O günde öyle bir saat vardır ki, kul kötü olan şeyler ve sıla-i rahmi kesme dışında dua edip isterse Allah bu kişiye istediğini mutlaka verir. Kıyamet o günde kopacaktır. Ne mukarreb bir melek, ne bir gök, ne bir yer, ne rüzgâr yoktur ki, mutlaka ondan korkarlar. " Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Ebu'l- Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın sizler için seçmiş olduğu yedi gün vardır. Cuma günü Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı yaratıkları hakkında hüküm kıldığı gündür. Cenneti de Cehennemi de o günde yaratmıştır. Kıyamet de o gün kopacaktır. Bu sebeple insanlar ve cinler dışındaki Allah'ın bütün yaratıkları o günden korkmaktadır." İbn Merdûye'nin Ka'b el-Ahbâr'dan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İnsanlara Cuma gününden daha hayırlı bir gün verilmemiştir. Âdem o gün yaratıldı, o gün tövbesi kabul edildi, o gün yeryüzüne indirildi ve o gün kıyamet kopacaktır" buyurmuştur. Hâkim, Şuabu'l-İmân'da Beyhakî ve İbn Merdûye'nin Ebû Mûsa el- Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, kıyamet gününde günleri olduğu gibi yaratır. Ancak Cuma gününü sahibine ışık tutan çiçek gibi yaratır. Sahibine sunulacak gelinin etrafında toplanılması gibi o ışığın çevresini sararlar. Cuma onlara ışık verir ve ışığında yürürler. Rengi kar gibi beyaz, kokusu misk gibidir. Kâfur dağlarında gezinirler. Cuma gününe önem verenler Cennete girene kadar insanlar ve cinler göz kırpmadan taaccüp ederek onlara bakarlar. Bunlara mükâfatını Allah'tan bekleyen müezzinler dışında hiç kimse katılamaz." İbn Ebî Şeybe'nin Saîd b. el-Müseyyeb'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Günlerin efendisi Cuma günüdür" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, Dârimî, İbn Huzeyme, İbn Hibbân, Hâkim, Taberânî ve Beyhakî'nin Evs b. Evs'ten bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. Âdem o günde yaratıldı. Nefha (üfürüş) ve Sa'ka o gündedir" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ka'b: "Cuma gününden daha faziletli bir gün üzerine güneş doğmadı. O gün güneş çıktığı zaman hesaplan ve azapları olan insanlar ve cinler dışında herkes korkar" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ka'b(u'l-ahbâr): "Cuma günü insanlar ve cinler dışında bütün yaratıklar korkar. Çünkü o gün iyilik ve kötülüklerin ikiye katlandığı gündür. Çünkü o günde de kıyamet kopacaktır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ka'b(u'l-ahbâr): "Cuma günü verilen sadaka ikiye katlanır" dedi. Hatîb'in Târih'te bildirdiğine göre İbn Ömer der ki: Cibrîl üzerinde siyah bir nokta olan aynaya benzer bir şeyle Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) indi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Cibril! Bu nedir?" diye sorduğunda, Cibrîl: "Bu cumadır" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cibril üzerinde siyah bir nokta olan aynaya benzer bir şeyle bana geldi. Ona: «Ey Cibril! Bu nedir?» diye sorduğumda, Cibril: «Bu Cumadır» karşılığını verdi. «Cuma nedir?» dediğimde: «Onda size hayırlar vardır» cevabını verdi. «Onda bize neler vardır?» dediğimde ise: «Bu sana ve senden sonraki kavmine bir bayramdır. Yahudi ve Hıristiyanlar senden sonra olacaklar. (Yani onların kutsal günleri seninkinden sonra gelecektir)» dedi. «Onda bize başka ne vardır?» dediğimde: «Onda öyle bir saat vardır ki, kim o saatte Rabbine hayır ile dua ederse ve o hayır onun için kısmet kılınmışsa Allah onu mutlaka kendisine verir. Şayet kısmet kılınmamışsa o istediğinden daha büyüğü onun için saklanır. Hakkında takdir edilen bir kötüden ona sığınırsa mutlaka ondan daha büyük bir şerden onu kurtarır. Ona: «Üzerindeki siyah nokta nedir?» dediğimde ise şöyle dedi: «O, Cuma gününün oluştuğu saattir. O, bizde günlerin efendisidir.» Biz ona kıyamet gününde: «Yevmul-Mezîd» diyeceğiz. Ona: «Niye ki?» dediğimde: «Çünkü Rabbin, Cennette beyaz miskten bir vadi edinmiştir. Cuma günü olduğu zaman, Allah Îlliyyîn'den Kürsüsü üzerine inecek. Kürsünün etrafinı nurdan minberler saracak. Peygamberler gelip o minberlerin üzerinde oturacaklar. Sonra cennet ehli gelip kum yığınları üstünde oturacaklar. Rableri onlara tecelli edecek ve: "İsteyin size vereceğim" buyuracaktır. Onlar da Allah'ın rızasını isteyince, Allah: "Rızam sizi Cennette kıldı. Cömertliğim size vacip oldu, isteyin size vereceğim» buyuracaktır. Bir daha Allah'ın rızasını isterler ve Allah onlardan razı olup kendilerini buna şahit kılar. Bunun üzerine onlara hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin düşünemeyeceği bir şey açılır. Bu durum, Cuma günü halkın ayrılıp dağılma zamanına kadar böyle devam edecek. Sonra Allah kürsüsüne çıkınca, peygamberler, sıddîkler ve şehitler de beraberinde çıkacaktır. Odalar ahalisi de tekrar odalarına dönecekler. Odaları kırılmamış tek parça inciden veya kırmızı yakuttan veya kapıları da, odaları da yeşil zebercedden olan evlerdir. İçinde akan nehirleri ve sarkan meyveleri bulunmaktadır. Onlar daha çok iyiliklere nail olabilmeleri, Allah'ı daha çok görebilmeleri için hiçbir şeye Cuma günü kadar ihtiyaç duymayacaktır.'" İbn Ebî Şeybe'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, Müslüman kul o saatte Allah'a dua ederse mutlaka Allah duasını kabul eder." İbn Ebî Şeybe'nin Kesîr b. Abdillah el-Müzenî'den, o babasından, o da dedesinden bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, kul o saatte bir şey isterse o isteği mutlaka verilir" buyurdu. "O saat hangi saattir?" diye sorulunca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Namaz için kamet getirildiği zamandan cemaatin dağılma zamanına kadar olan saattir" buyurdu. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "Cuma günü, Arefe günü gibidir. Cuma günü rahmet kapıları açılır. Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, kul o saatte Allah'tan bir şey isterse o isteği mutlaka verilir" dedi. Ona: "O saat hangi saattir?" diye sorulunca: "Müezzinin sabah namazı için ezan okuduğu zamandır" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe'nin başka bir kanalla bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "Cuma günü Arefe günü gibidir. O günde öyle bir saat vardır ki, o saatte rahmet kapıları açılır" dedi. Ona: "O saat hangi saattir?" diye sorulunca: "Münadinin (Müezzinin) namaz için ezan okuduğu zamandır" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe'nin Atâ' vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs ve Ebû Hureyre: "Cuma gününde bahsedilen bu saat, ikindi ile güneş batımı arasındaki zamandır" dediler. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Bürde der ki: Ben İbn Ömer'in yanında iken kendisine Cuma günündeki bu saat soruldu. Bunun üzerine ben: "Bu saat, Allah'ın Cuma namazı vakti olarak bildirmiş olduğu zamandır" dedim. İbn Ömer başımı okşadı ve bana bereket duası etti. Çünkü dediğimi beğenmişti. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Umâme der ki: Cuma günündeki bu saatin, müezzinin ezan okuma zamanında veya imamın minbere oturma zamanında veya kamet zamanında olmasını umarım. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebu Burde: "Bu saat imamın minbere çıkma zamanıdır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Bu saat, güneşin batıya doğru yönelmesi zamanıdır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî: "Bu saat alışverişin haram kılınması ile helal kılınması arasındaki zamandır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Burde: "Cuma günü duaların içinde kabul edildiği saat, imamın namaza kalktığı andan bitirdiği ana kadar olan zamandır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin Avf b. Hasira'dan bildirdiğine göre Cuma günü arzu edilen saat imamın minbere çıkması ile namazı bitirmesi arasındaki zamandır. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Tâvus: "Cuma günü arzu edilen bu saat ikindiden sonraki zamandır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid: "Arzu edilen bu saat ikindiden sonraki zamandır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin Hilâl b. Yesâf'tan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Cuma gününde öyle bir saat var ki, Müslüman kişi o saatte Allah'tan hayırlı bir şey isterse, Allah mutlaka ona istediğini verir" buyurdu. Bir kişi: "Ya Resûlallah! Ne isteyeceğim?" diye sorunca, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'tan dünyada ve âhirette afiyette olmayı dile" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Buhârî'nin Selmân'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. "Kişi Cuma günü abdest alır, gücünün yettiğince temizlenerek yağından veya evindeki güzel kokudan sürünür, sonra mescide gidip iki kişi arasına girmeden Allah'ın kendisine farz kıldığı namazı kılar da, imam konuştuğu zaman susarsa mutlaka o Cuma ile gelecek Cuma arasındaki günahları bağışlanır. " Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Sâib b. Yezîd der ki: Allah'ın Kur'ân'da Cuma günü namaz için zikretmiş olduğu çağrı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr, Ömer ve Osman'ın hilafeti zamanında imam minbere oturduğu zaman yapılırdı. Evler uzaklaşıp insanlar çoğalınca (ezandan önce) birinci çağrı yapılmaya başlandı. Bundan dolayı kimse onu (halifeyi) ayıplamamıştı. Ancak Mina'da (seferi) namazı tam olarak kıldığı zaman onu (Osman'ı) ayıpladılar. Ömer zamanında çağrıdan önce namaz kılardık. Ömer Mescid'e girdiği zaman artık namaz kılmayı bırakır ve konuşurduk. Bazen müezzin ezan okurken Ömer kendi tarafındaki kişilere yaklaşır ve onlara çarşıdaki işlerini sorardı. Müezzin ezanı bitirince Ömer hutbeye başlardı. Hutbeyi bitirinceye kadar da konuşulmazdı. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mesrûk: "...Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman...'" kelâmını açıklarken: "Burada çağrı ile artık vaktin olduğu kastedilmektedir" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman..."' kelâmını açıklarken: "Cuma namazına çağrı yapmak şarttır" dedi. Ebu'ş-Şeyh'in el-Ezâtı'da bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Ezan, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) farz kılınan namaz ile birlikte inmiştir. "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun..." kelâmı da bunu ifade etmektedir. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Şîrîn der ki: Medine'ye hicret etmeden ve Cuma âyeti inmeden önce Medineliler Cuma namazı kılmışlardı. Ensâr: "Yahudilerin belli bir günü var, her yedi günde bir araya toplanıyorlar. Hıristiyanlar da aynı şekildedir. Bizim de bir toplanma günümüz olsun, o günde Allah'ı zikredelim ve Allah'a şükredelim" dediler. Bunun üzerine: "Cumartesi günü Yahudilerin, pazar günü ise Hıristiyanların günüdür" dediler. Onlarda Arûbe günü toplanmaya karar verdiler. Onlar Cuma gününe Arûbe günü derdi. Arûbe denilen günde Es'ad İbn Zürâre'nin yanında toplandılar. Es'ad b. Zürâre onlara iki rekat namaz kıldırdı ve vaaz verdi. Toplandıkları âna da Cuma adını verdiler. Es'ad b. Zürâre onlara bir koyun kesti, ondan sabah ve akşam yemeğini yediler. Sayılarının az olmasından dolayı koyun onlara yetti. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır" âyetini indirdi. Dârakutnî 'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hicret etmeden önce Cuma namazının farz olduğunu bildirmiş, ama Mekke'de iken bu namazı kılamamıştır. Bunun üzerine Mus'ab b. Umeyr'e: "Derim ki: Yahudilerin Zebur'u açık olarak okuduğu güne bak. Sizde kadınlarınızı ve çocuklarınızı toplayın ve güneş zeval vaktine geldiği zaman iki rekat namaz kılarak Allah'a yakınlaşmaya çalışın" diye bir mektup yazdı. Mus'ab b. Umeyr ilk Cuma namazı kıldıran kişidir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine'ye geldiği zaman açık olarak öğle vakti zeval vaktinde Cuma namazı kıldırdı. Ebû Dâvud, İbn Mâce, İbn Hibbân ve Beyhakî'nin Abdurrahman b. Ka'b b. Mâlik'ten bildirdiğine göre babası Cuma çağrısını işittiği zaman Es'ad b. Zürâre'ye rahmet gönderirdi. Abdurrahman b. Ka'b b. Mâlik der ki: "Ona: "Ey Babacığım! Her Cuma çağrısını işittiğinde Es'ad b. Zürâre'nin bağışlanmasını dilediğini görüyorum. Bu niye ki?" diye sordum. Bunun üzerine o: "Çünkü o, beni Beyâda taşlığında Nakîu'l-Hadimât denilen yerde bize ilk defa cuma namazını kıldırandır" dedi. Ona: "O gün kaç kişiydiniz?" dediğimde: "Kırk kişi idik" karşılığını verdi. Taberânî'nin bildirdiğine göre Ebû Mes'ûd el-Ensârî der ki: Muhacirlerden Medine'ye gelen ilk kişi Mus'ab b. Umeyr'dir. Cuma günü Cuma namazı kıldıran ilk kişi de odur. O, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hicret etmeden önce on iki kişiyle Cuma namazı kılmıştır. Zübeyr b. Bekkâr'ın Ahbâru'l-Medine'de bildirdiğine göre İbn Şihâb der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü Kubâ'dan bineğine binerek yola çıktı ve Benî Sâlim'e uğradı. Onlarla Cuma namazını kıldı. Bu mescid vadinin içinde idi. O Cuma namazı Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kıldığı ilk Cuma namazıydı. İbn Mâce'nin Câbir'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki, Allah, bu makamımda bu yılın bu ayında bu gününde kıyamet gününe kadar size Cuma namazını farz kıldı. Kim onu hafife alarak veya inkâr ederek terk ederse Allah onun iki yakasını bir araya getirmesin ve işinde ona bereket vermesin. Bilmiş olunuz ki, tövbe etmedikçe böylesi bir kişinin ne namazı, ne zekâtı, ne haccı, ne orucu, ne de hiç bir iyiliği kabul değildir. Kim de tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder. İbn Ebî Şeybe, Tayâlisî, Ahmed, Buhârî, Müslim, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibbân'nın bildirdiğine göre İbn Ömer ve İbn Abbâs der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberin basamaklarında durup: "Bazı kavimler ya Cuma namazlarını terk etmekten vazgeçerler ya da Allah onların kalplerine mühür vurur ve gafillerden yazılırlar" buyurdu. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Semure b. Cundub hadisi Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) dayandırarak: "Kim özürsüz olarak Cuma namazını terk ederse kalbine mühür vurulur" dedi. Ahmed ve Hâkim'in bildirdiğine göre Ebû Katâde hadisi Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) dayandırarak: "Kim özürsüz olarak üç Cuma namazını terk ederse kalbine mühür vurulur" dedi. Ahmed, Nesâî, İbn Mâce, İbn Huzeyme ve Hâkim, Câbir'den aynısını bildirir. İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve İbn Hibbân'ın Ebu'l-Ca'd ed-Damrî'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim özürsüz olarak üç Cuma namazını terk ederse artık o kimse münafıktır" buyurmuştur. Ebû Ya'la ve el-Cum'a'da el-Mervezî'nin Muhammed b. Abdirrahman b. Es'ad b. Zürâre'den, onun da amcasından bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim özürsüz olarak üç Cuma namazını terk ederse Allah o kişinin kalbini mühürler ve kalbini münafık kalbi kılar" buyurmuştur. Ebû Ya'la'nın İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Cuma namazını ard arda zamanlarda üç defa terk eden kimse İslam'ı omuz ardı etmiş demektir. İbn Ebî Şeybe ve İbn Mâce'nin bildirdiğine göre Semure, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim Cuma namazını özürsüz olarak terk ederse sadaka olarak bir dirhem veya yarım ölçek veya bir müd (yiyecek) versin" buyurduğunu nakleder. Ahmed, Târih'te Buhârî ve Taberânî'nin Sa'd b. Ubâde'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah katında günlerin efendisi Cuma günüdür. Cuma günü kurban bayramı ve Ramazan bayramı günlerinden daha büyüktür. Onda şu beş haslet vardır. Allah o gün Adem'i yarattı ve o gün onu yeryüzüne indirdi. Allah o gün Adem'i öldürdü. O günde öyle bir saat vardır ki, kul haram olan şeyler dışında dua edip isterse Allah bu kişiye istediğini mutlaka verir. Kıyamet de o günde kopacaktır," İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Meymûn b. Ebî Şebîb der ki: Haccâc zamanında Cuma namazına gitmek istedim. Tam gideceğim sırada kendi kendime: "Namaz için nereye gidiyorsun? Bunun arkasında mı namaz kılacaksın?" dedim. Sonra yine: "Gideceğim" dedim. Sonra da: "Gitmeyeceğim" diye düşündüm. Sonunda gitmeye karar verdiğimde Kâbe'nin yanında bir münadinin: "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun..." dediğini işittim. Fedâil'de Ebû Ubeyd, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve Mesâhifte İbnu'l-Enbârî'nin bildirdiğine göre Hareşe b. el-Hur der ki: Ömer b. el-Hattâb bende, üzerinde: "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun..." yazılı olan bir levha görünce: "Bunu sana kim yazdı?" diye sordu. Ona: "Ubey b. Ka'b" cevabını verince: "Ubey aramızda ırıensuh olanlar konusunda en iyi hafızımızdır. Sen bunu: (.....) şeklinde oku" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbrâhîm(-i Nehaî) der ki: Hazret-i Ömer'e: "Ubey bu âyeti: (.....) şeklinde okumaktadır" denilince, Ömer: "Ubey aramızda mensuhu en iyi bilendir. O bu âyeti: (.....) şeklinde okurdu" dedi. Şâfiî el-Ümm'de, Abdurrezzâk, Firyabî, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Mesâhifte İbnu'l-Enbârî ve Sünen'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: "Ben Ömer'in bu âyeti: (.....) şeklinden başka bir şekilde okuduğunu asla işitmedim" dedi. Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ömer: "Ömer vefat edene kadar Cuma Süresindeki bu âyeti hep: (.....) şeklinde okurdu" dedi. Abdurrezzâk, Firyabî, Ebû Ubeyd, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbnu'l-Enbârî ve Taberânî'nin değişik kanallarla bildirdiğine göre İbn Mes'ûd bu âyeti: (.....) şeklinde okur ve: "Eğer: (.....) olsaydı elbisem düşene kadar koşardım" derdi. Abdurrezzâk ve Taberânî'nin bildirdiğine göre Katâde der ki: Bu âyet İbn Mes'ûd'un kıraatında: (.....) şeklindedir. Bu da: (.....) (Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir) gibidir. Abd b. Humeyd'in Ebu'l-Âliye vasıtasıyla bildirdiğine göre Ubey b. Ka'b ve İbn Mes'ûd bu âyeti: (.....) şeklinde okurdu. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Abdullah b. ez-Zübeyr bu âyeti: (.....) şeklinde okurdu. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Hemen Allah'ın zikrine koşun..." kelâmını açıklarken: "Hemen Allah'ın zikrine gidin, mânâsındadır" dedi. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan'a: "...Hemen Allah'ın zikrine koşun..." kelâmının açıklaması sorulunca şöyle dedi: "Âyetteki koşmaktan kasıt, cumaya ayaklar üzerinde koşmak değildir. Çünkü Cuma namazına sakin ve vakarlı bir şekil dışında gitmekten nehyolundular. Buradaki koşmaktan kasıt gönül, niyet ve huşu ile koşmaktır." Abd b. Humeyd ve Şuabu'l-İmân'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Katâde: "...Hemen Allah'ın zikrine koşun...'" kelâmını açıklarken şöyle dedi: "Buradaki koşmaktan kasıt, Allah'ın zikrine gönül ve amel ile koşmaktır. Bu da cumaya gitmektir. Zira Yüce Allah: (=Çocuk kendisinin (babasının) yanı sıra yürümeye başlayınca) buyurmaktadır. Burada da sa'y ifadesi ile yürümek kastedilmektedir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Sabit de ki: Cuma günü Enes b. Mâlik ile beraber idim. Namaz için çağrıyı duyunca, bana: "Kalk namaza gidelim" dedi. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Atâ: "...Hemen Allah'ın zikrine koşun..." kelâmını açıklarken: "Âyetteki koşun ifadesinden kasıt, yürüyerek gitmektir" dedi. İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid bu âyeti açıklarken: "Âyetteki koşmak ifadesinden kasıt, amel etmektir. Ayaklar üzerinde koşmak değildir" dedi. İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b: "Âyetteki koşmak ifadesinden kasıt, amel etmektir" dedi. Abd b. Humeyd, İbn Abbâs'tan ve İkrime'den aynısını bildirir. Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre Abdullah b. es-Sâmit der ki: Cuma günü mescide giderken Ebû Zer ile karşılaştım. Yürüyüp giderken namaza çağrıyı duydum ve Allah'ın: (.....) buyurmuş olmasından dolayı daha hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Bunun üzerine Ebû Zer beni çekerek: "Şimdi sa'yde değil miyiz (yürümüyor muyuz zatin?)" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb: "...Hemen Allah'ın zikrine koşun..." kelâmını açıklarken: "Burada zikirden kasıt, imamın vereceği vaazdır" dedi. İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü, ilk ezan ile kamet getirilip imamın namazı bitirmesi arasındaki zamanda ticaret yapılması haram kılınmıştır. Çünkü Allah: «Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın...» buyurmaktadır." Abd b. Humeyd'in Muhammed b. Ka'b'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından iki kişi ticaret etmek üzere beraber Şam'a gider gelirdi. Bazı zamanlar Cuma günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe verirken bu iki kişi hutbeyi bırakıp namaz bitene kadar ticaret yapardı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın..." âyetini indirdi. Daha önce yapmış oldukları şey artık kendileri için haram olmuştu. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Zührî der ki: "Alışverişin haram kılındığı ezan vakti, imamın hutbeye çıkacağı zaman okunan ezan vaktidir. Ancak şimdi alışverişin ilk ezanda bırakılması gerektiğini düşünüyorum." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman artık alışveriş (namaz bitene kadar) haram olur" dedi. İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Dahhâk: "Cuma günü güneş zeval vaktine geldiği zamandan namaz bitimine kadar ticaret haramdır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Atâ ve Hasan bu konuda aynı şeyi söylemişlerdir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Eyyûb der ki: Medine ahalisinin Cuma günü: "Artık ticaret haramdır" diye çağırdıkları bir zaman vardır. Bu da imamın hutbeye çıkış zamanıdır. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Meymûne b. Mehrân der ki: Medine'de Cuma günü ezan okudunğu zaman, çarşılarda: "Artık ticaret haramdır, artık ticaret haramdır" diye çağırırlardı. Abd b. Humeyd'in Abdurrahman b. el-Kâsım'dan bildirdiğine göre Kâsım, Cuma günü ailesinin yanına girdiğinde koku satan birini gördü ve ondan koku aldılar. Sonra namaza gittiğinde imamın hutbede olduğunu gördü. Eve geri dönünce de o alışverişi bozmalarını söyledi. İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid der ki: Kim zeval vaktinde bir şey satarsa o sattığı şey geri verilir. Çünkü Yüce Allah, Cuma günü namaza çağrıldıktan sonra alışveriş yapmayı yasaklamıştır. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc der ki: Atâ'ya: "Cuma günü ilk ezan okunduğu zaman alışveriş gibi haram olan başka şeyleri de biliyor musun?" dediğimde Atâ: "İlk ezan okunduğu zaman eğlence, alışveriş ve diğer işler alışveriş konumundadır. O sırada uyumak, kişinin ailesiyle birleşmesi ve nikah kıyması da aynıdır" dedi. Ona: "İlk ezan okuduğunda mescide gitmek vacip mi oluyor?" dediğimde: "Evet" karşılığını verdi. Ona: "Bu: "...Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman...'" kelâmından dolayımıdır?" dediğimde ise: "Evet öyledir, kişi o zaman elindeki her şeyi bıraksın ve mescide gitsin" dedi. | 
﴾ 9 ﴿