11

"Onlar bir kazanç veya bîr eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler. «Allah katında olan, eğlenceden de, kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır» de."

Saîd b. Mansûr, ibn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Sünen'de değişik kanallarla bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakta hutbe verirken Medine'nin kervanı geldi. Aralarında ben, Ebû Bekr ve Ömer'in de bulunduğu on iki kişi dışında Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün ashâbı kervanı karşılamaya gitti. Bunun üzerine Yüce Allah: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler. «Allah katında olan, eğlenceden de kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en iyisidir» de'" âyetini indirdi.

Bezzâr'ın bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbe verirken ticaret mallarını satışa çıkaran Dıhye b. Halife geldi. Ayakta duran Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve birkaç kişi dışında herkes Mescid'den dışarı çıktı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler. «Allah katında olan, eğlenceden de kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en iyisidir» de" âyetini indirdi. '

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler...'" kelâmını açıklarken şöyle dedi: "Dihye el-Kelbî ticaret mallarıyla gelince yedi kişi dışında hepsi mallara bakmak için dışarı çıktı" dedi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler..." kelâmını açıklarken şöyle dedi: "Yiyecek şeyler taşıyan Abdurrahman b. Avf'ın kervanı gelince cemaat Cuma namazını terk ederek kimisi bir şeyler almak için, kimisi de Dıhye'nin ticaret mallarını görmek için Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) minberde ayakta bırakarak dışarı çıktı. Yedisi kadın olmak üzere Mescid'de sadece on iki kişi kalmıştı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer hepsi çıkmış olsaydı bu mescid onların üzerine ateşle dolardı" buyurdu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Hureyre der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberde hutbe verirken Medine'nin kervanı geldi. Mescid'de bulunanların çoğu dışarı çıkınca, Allah onların hakkında: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler..." kelâmını indirdi.

Ebû Dâvud'un Merasıl'de bildirdiğine göre Mukâtil b. Hayyân der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram namazlarında olduğu gibi Cuma namazını da hutbeden önce kılardı. Bir gün Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma namazını kılmış hutbe veriyordu. Bir kişi içeri girip: "Dihye b. Halife ticaret mallarıyla geldi" dedi. Dihye geldiği zaman da onu deflerle karşılarlardı. Bunun üzerine cemaat dışarı çıktı. Onlar hutbeyi dinlemeyi terk etmekte bir sakınca olmadığını sanıyordu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler..." kelâmını indirdi. Sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbeyi öne alıp namazı hutbeden sonra kıldı.

Şuabu'l-İmân'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mukâtil b. Hayyân der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbe verirken kişi kalkıp dışarı çıkardı. Dıhye el-Kelbî tüccar bir kişi idi. O, Müslüman olmadan önce ticaret mallarıyla Medine'ye geldiği zaman cemaat mallarını görmek ve satın almak için Mescid'den dışarı çıkardı. Yine bir gün Cuma namazı vaktinde Medine'ye geldi. İnsanlar Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında Mescid'de idi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe vermekteydi. Dıhye, Medine'ye girdiği zaman ailesi onu davullar ve eğlencelerle karşıladılar. Allah'ın zikretmiş olduğu eğlence de buydu. Cemaat Dıhye'nin ticaret mallarıyla Ahcâru'z-Zeyt denilen yerde indiğini işittiler. Burası Medine çarşısında bir yerdi. Bazı sesler işitince Dıhye'nin ticaret mallarını ve eğlenceyi seyretmek için çoğu Mescid'den çıkıp gitti. Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe verirken birkaç kişiyle bırakmışlardı. Allah en iyi bilir, bunu üç defa tekrarladılar. Bize bildirildiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Mescid'de kalanların sayısı az idi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer bunlar olmasaydı" —Burada Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Mescid'de kalanlar kastedilmektedir— "gökyüzünden üzerlerine taş yağardı" buyurdu. Sonra: "Allah katında olan, eğlenceden de kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en iyisidir, de'" kelâmı indi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye'nin Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü insanlara hutbe verirdi. Bir düğün olduğu zaman düğün sahipleri oynayıp eğlenceler yapar ve şarkı söyleyerek Mescid'in yanından geçerlerdi. Bathâ denilen yere ticaret malları getirildiği zaman da Mescid'in yanından geçerlerdi. Bathâ denilen yer Bakîu'l-Ğarkad mescidinin yanında idi. Araplar, atları, develeri, koyunları ve ticaret eşyalarını topladıkları zaman Bathâ denilen yere inerlerdi. Hutbeyi dinleyen kişiler bunu işittikleri zaman eğlenceye ve ticarete kalkıp, Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakta bırakırlardı. Bunun üzerine Allah, Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) bu şekilde bırakmalarından dolayı müminleri kınayarak: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler..." buyurdu.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler..." kelâmını açıklarken: "Bazı kişiler ticaret yapmak ve eğlenmek için (hutbeyi dinlemeyi terk edip) su taşıdıkları hayvanlarının ve seferden dönenlerin yanına çıkardı" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbe verirken Medine'nin kervanı geldi. Cemaat Resûlüllah'l (sallallahü aleyhi ve sellem) birakip kervana yöneldi. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında aralarında Ebû Bekr ve Ömer olmak üzere sadece birkaç kişi kalmıştı. Bunun üzerine bu âyet indi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Canım elinde olana yemin olsun ki, eğer kimse kalmayana kadar sizde onları takip etseydiniz ve benimle kimse kalmasaydı bu vadi sizi de içine alarak ateş olup akardı" buyurdu.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde der ki: Bize bildirildiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü ayağa kalktı ve hutbe verip vaaz ederek Allah'ı hatırlattı. O sırada: "Kervan geldi!" denildi. Bunun üzerine kalkıp gitmeye başladılar. Sadece birkaç kişi kaldı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kaç kişisiniz?" diye sordu. Saydıklarında on iki erkek ve bir kadın kaldığını gördüler. Diğer Cuma da Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalktı ve hutbe verip vaaz ederek Allah'ı hatırlattı. Yine: "Kervan geldi" denildi. Yine cemaat kalkıp gitmeye başlayınca sadece birkaç kişi kaldı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kaç kişisiniz?" diye sordu. Saydıklarında on iki erkek ve bir kadın kaldığını gördüler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Canım elinde olana yemin olsun ki, eğer sonuncunuz birincinizi takip edip çıksaydı bu vadi üzerinize ateş olarak akardı" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yönelirler. «Allah katında olan, eğlenceden de kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en iyisidir» de" âyetini indirdi.

Şuabu'l-İmân'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbe verirken bir koyun sürüsü ile biraz yağ getirildi. Sadece birkaç kişi kalana kadar herkes çıkıp gitti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer siz de onların ardından gitseydiniz vadi ateşlerle yanardı" buyurdu.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Seni ayakta bırakarak oraya yönelirler ..."' kelâmını açıklarken: "Burada davul çalmak kastedilmektedir" dedi.

İbn Ebî Şeybe, İbn Mâce, Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd'a: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeyi ayakta mı, yoksa oturarak mı verirdi?" diye sorulunca: "...Seni ayakta bırakarak oraya yönelirler ..." kelâmını okumuyor musun?" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre Abdurrahman b. Ümmi'l-Hakem oturmuş vaziyette hutbe verirken Ka'b b. Ucre mescide girdi ve: "Şu pisliğe bakın, Allah: «Seni ayakta bırakarak oraya yönelirler» buyurmuşken, o oturarak hutbe veriyor" dedi.

Ahmed, İbn Mâce ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Câbir b. Semure: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeyi ayakta iken verirdi" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce'nin bildirdiğine göre Câbir b. Semure: "Hazret-i Peygamber (Cuma namazında) iki hutbe verir ve iki hutbe arasında otururdu. Hutbede Kur'ân okuyarak cemaate hatırlatmalarda bulunurdu" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (Cuma namazında) iki hutbe verir ve ikisi arasında otururdu.

İbn Ebî Şeybe'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbeyi ayakta verir, sonra oturur ve sonra tekrar kalkıp ikinci hutbeyi verirdi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Sîrîn'e Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbeyi nasıl verdiği sorulunca: "...Seni ayakta bırakarak oraya yönelirler...'" kelâmını okudu.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Amr b. Murra der ki: Ebû Ubeyde'ye Cuma hutbesi ayakta mı, yoksa oturarak mı verilir?" diye sorduğumda: "...Seni ayakta bırakarak oraya yönelirler..." kelâmını okudu.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Tâvûs der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr, Ömer ve Osman, Cuma hutbesini ayakta verdiler. İlk olarak minberde oturarak hutbe veren kişi de Muâviye b. Ebî Süfyân'dır.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Tâvûs: "Cuma günü minberde oturmak (oturarak hutbe vermek) bidattir" dedi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî der ki: Muâviye'nin yağları çoğalıp kilo aldığı zaman Cuma hutbesini oturarak verdi.'

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü minbere çıktığı zaman cemaate doğru döner ve: "Allah'ın selamı üzerinize olsun" derdi. Sonra Allah'a hamdü sena ederek bir sûre okur ve otururdu. Sonra tekrar kalkarak hutbeyi verip inerdi. Ebû Bekr ve Ömer de öyle yapardı.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Câbir b. Semure: "Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbesi de, namazı da kısa idi" dedi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mekhûl: "Cuma namazı hutbeden dolayı kısaltılmıştır" dedi.

İbn Ebi'd-Dünyâ, Beyhakî Şuabu'l-İmân'da ve Deylemî'nin bildirdiğine göre Hasan el-Basrî der ki: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma hutbelerini öğrenmek istedim, ama buna gücüm yetmedi. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bir kişiyi tutarak bunu ona sordum. Bunun üzerine o şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma hutbesinde şöyle buyururdu: "Ey insanlar! Sizin ilminiz vardır ve ilminize yetişin. Sizin bir sonunuz vardır ve sonunuza gidin. Mümin iki korku arasındadır. Birisi geçmiş ömrü hakkındadır ki, Allah'ın geçmişine dair kendisine ne gibi bir muamele edeceğini bilmez. Diğeri ise geri kalan ömrüne dairdir ki, burada da Allah'ın kendisi hakkında ne gibi bir hüküm vereceğini bilmez. Kul kendisinden kendisi için, dünyasından âhireti için, hayatından ölümü için, gençliğinden ihtiyarlığı için ve sıhhatte iken hastalığı için azık alsın. Çünkü dünya sizin için, siz âhiret için yaratılmışsınız. Canım elinde olana yemin olsun ki; öldükten sonra mazeretlerin kabul edilmeyeceği gibi, dünyadan sonra da cennet veya cehennem olmak üzere iki yer vardır. Allah'tan benim ve sizin bağışlanmanızı diliyorum. "

Beyhakî'nin el-Esmâ ve's-Sıfât'ta bildirdiğine göre İbn Şihâb der ki: Bana bildirildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe verdiği zaman şöyle buyururdu: "Her gelecek şey yakındır. Gelecek olan şeyde uzak değildir. Allah, kişinin acele etmesinden dolayı bir şeyde acele etmez. Allah dilemedikçe insanlar dileyemez. Allah bir şey, kul başka bir şey ister. İnsanlar istemese de Allah'ın dilediği olur. Allah'ın yaklaştırdığını kimse uzaklaştıramaz. Uzaklaştırdığını da kimse yaklaştıramaz. Her şey de ancak Allah'ın izniyledir. "

11 ﴿