8

"Bunlar: «Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bîr şey vermeyin de dağılıp gitsinler» diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği anlamazlar. Onlar: «Yemin olsun, Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır» diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler."

İbn Merdûye ve Muhtâre'de Diyâ'nın bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Bunlar: «Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler» diyen kimselerdir..." âyeti Ömer b. el-Hattâb'ın bir işçisi hakkında inmiştir" dedi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Zeyd b. Erkam ve Abdullah b. Mes'ûd bu âyeti: (.....) şeklinde okumuşlardır.

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "Bunlar: «Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler» diyen kimselerdir..." kelâmını açıklarken şöyle dedi: "Abdullah b. Ubey dostlarına: "Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunanlara bir şey vermeyin, eğer bir şey vermezseniz dağılıp giderler" dedi. "Onlar: «Yemin olsun, Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır» diyorlardı..." kelâmı hakkında ise şöyle dedi: "Bunu nifakta ileri gelen bir kişi ile kavga eden iki kişi hakkında söylemiştir. Bu iki kişiden bir Ğifârî biri de Cuhenî idi. Cuheni'ler ile Ensâr arasında bir antlaşma vardı. Münafıklardan bir kişi ki, bu da Abdullah b. Ubey'dir: "Ey Evs ve Hazrec oğulları! Anlaşmalı olduğunuz sahibiniz tarafında olun. Vallahi, ancak bizimle Muhammed'in misali «Besle kargayı oysun gözünü» diyen gibiyiz. Vallahi, Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" dedi. Bir kişi bu sözü Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) ulaştırmıştı. Bunun üzerine Ömer: "Ey Allah'ın Peygamberi! Mûaz'a bu münafığın boynunu vurmasını emretsen" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayır, insanlar: «Muhammed ashabını öldürüyor» demesin" buyurdu. Bize bildirildiğine göre Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunan münafıklardan bir kişi hakkında birçok kötü şeyler söylenmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Namaz kılar mı?" diye sorunca: "Evet kılar, ama namazında bir hayır yoktur" dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa:

"Namaz kılanları öldürmek bana yasaklandı" buyurdu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Bunlar: "Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler" diyen kimselerdir..." kelâmını açıklarken: "Bunlar: "Muhammed'e ve ashâbına yiyecek bir şey vermeyin. Şiddetli açlığa maruz kaldıkları zaman peygamberlerini terk ederler" diyen kimselerdir" dedi. "Onlar: "Yemin olsun, Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" diyorlardı..." kelâmı hakkında ise: "Bunu diyenler münafıkların reisi Abdullah b. Ubey ve münafıklardan bazı kişilerdir" dedi.

Saîd b. Mansûr, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Delâil'de Buhârî'nin bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir gazvede idik. —Süfyân: "Biz bunun Benî Mustalik gazvesi olduğu görüşündeyiz" dedi— Muhacirlerden bir kişi Ensâr'dan bir kişinin sırtına vurdu ve: "Ey Muhâcirler! Yetişin!" dedi. Ensarî de: "Ey Ensâr! Yetişin" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu işitince: "Cahiliye dönemindeki gibi bu kavgaya çağırmalar da nedir?" diye çıkıştı. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Muhacirlerden bir kişi, Ensâr'dan bir kişinin sırtına vurdu" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Böylesi kokuşmuş adetlerden uzak durun!" buyurdu. Abdullah b. Ubey bunu işitince: "Sonunda bunu da yaptılar ha! Vallahi, Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" demeye başladı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun böyle dediği haberini alınca, Ömer kalkıp: "Ey Allah'ın Resûlü! Bırak da gidip şu münafığın boynunu vurayım" dedi. Ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bırak onu, insanlar: «Muhammed ashabını öldürüyor» demesin" karşılığını verdi.

Tirmizî şunu da ekledi: "Oğlu Abdullah ona: "Vallahi, kendinin aşağılık alçak Resûlüllah'ın da (sallallahü aleyhi ve sellem) üstün ve şerefli olduğunu ikrar etmedikçe Medine'ye giremeyeceksin" dedi. Öyle de yaptı.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime der ki: Ensâr'dan bir köleyle Ğifâr oğullarından bir köle yolda ağız kavgası yapmaktaydı. Abdullah b. Ubey ise: "Yemek bulamayanlar size hayırlı olsun. Hacıları soyan Muzeyne ve Cuheyne hırsızlarını topladınız. Onlar da sizin meyvelerinizi elinizden aldılar. Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" diyordu.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime der ki: Abdullah b. Ubey öleceği zaman, İbn Abbâs şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girdi ve onunla bir şeyler konuştu. Abdullah b. Ubey: "Ne dediğini anlıyorum. Bu gün bana bir iyilikte bulun ve beni şu gömleğinle kefenleyip namazımı kıl" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu gömleğiyle kefenledi ve namazını kıldı. Onun ne namazı olduğunu Allah bilir! Zira Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) asla kimseyi kandırmazdı. Fakat Abdullah b. Ubey Hudeybiye gününde güzel bir şey söylemişti. İkrime'ye: "Abdullah b. Ubey'in söylediği güzel şey nedir?" diye sorulunca şöyle dedi: "Kureyş ona: «Biz Muhammed'i Kâbe'yi tavaf etmekten men ettik. Ancak tavaf etmen için sana izin veriyoruz" dedi. O da: "Hayır, Resûlüllah'ta (sallallahü aleyhi ve sellem) benim için güzel bir örnek vardır" karşılığını verdi. Medine'ye geldikleri zaman oğlu kılıcını alarak babasına: Sen: "Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" diyen kişisin değil mi! Vallahi! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana izin vermedikçe Medine'ye giremeyeceksin" dedi.

Humeydî'nin Müsned'de Ebû Hârûn el-Medenî'den bildirdiğine göre Abdullah b. Abdillah b. Ubey, babasına: "Vallahi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üstün ve şerefli, ben ise aşağılık alçağım» demedikçe Medine'ye giremeyeceksin" dedi.

Taberânî'nin bildirdiğine göre Usâme b. Zeyd der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Benî Mustalik'ten geri döndüğü zaman Abdullah b. Ubey'in oğlu kalkıp kılıcını çekerek: "Vallahi: «Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) üstün ve şerefli ben ise aşağılık alçağım» demedikçe kılıcımı kınına sokmayacağım" dedi. Bunun üzerine babası: "Yazık sana! "Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) üstün ve şerefli, ben ise aşağılık alçağım" dedi. Bu durum Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirilince, onu (Abdullah b. Ubey'in oğlunu) beğenerek ona teşekkür etti.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc der ki: Medine'ye geldikleri zaman Abdullah b. Ubey babasına kılıç çekerek: "Ya seni öldüreceğim ya da: «Ben aşağılık alçağım, Muhammed ise üstün ve şereflidir» diyeceksin" dedi. Öyle dedirtene kadar da onu bırakmadı.

İbn Ebî Şeybe'nin Urve'den bildirdiğine göre Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı Benî Mustalik gazvesinde konaklama yerine geldikleri zaman Muhâcirlerden bir köle ile Ensâr'dan bir köle kavga ettiler. Muhacirlerin kölesi: "Ey Muhacirler! Yetişin!" diye çağırdı. Ensâr'ın kölesi de: "Ey Ensâr! Yetişin!" diye çağırdı. Bunun üzerine Abdullah b. Ubey: "Vallahi onlara yiyecek vermeseler etrafından dağılıp giderlerdi. Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu işitince yola çıkmalarını emretti. Bunun üzerine yolda Abdu'l-Eşhel kervanına yetiştiler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Münâfık Abdulllah b. Ubey'in ne dediğini biliyor musunuz?" diye sorunca, ashâb: "Ne dedi? Ya Resûlallah!" karşılığını verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Vallahi onlara yiyecek vermeseniz etrafından dağılıp giderlerdi. Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" dedi" buyurdu. Bunun üzerine ashâb: "Doğru söylemiş ya Resûlallah! Vallahi üstün ve şerefli olan sensin. Aşağılık alçak olan da odur" dedi.

Abd b. Humeyd'in Muhammed b. Sîrîn'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) askerlerini toplamıştı. Kureyşli bir kişi ile Ensâr'dan bir kişinin arasında ağız kavgası olmuştu. Aralarındaki tartışma büyüdü ve bu durum Abdullah b. Ubey'e bildirildi. Bunun üzerine Abdullah b. Ubey oraya gidip: "Kavmi olmayasıca bana galip geldi" dedi. Bu da Ömer b. el-Hattâb'a bildirilince kılıcını alıp ona vurmaya gitti. Ancak: "Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin..." âyeti aklına gelince, geri döndü ve Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanma girdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Neyin ver ey Ömer?" diye sorunca, Ömer: "Şu münafığa şaşırmış durumdayım. O: «Kavmi olmayasıca bana galip geldi. Vallahi, eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır» demektedir" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer'e: "İnsanlara yola çıkmaları için çağrıda bulun" buyurdu. Oradakiler dağıldı ve Ömer: "Ey insanlar! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkmaktadır, siz de yola çıkın" diye çağrıda bulundu. Sonra yola çıktılar. Medine ile aralarında bir gecelik yol kaldığında Abdullah b.Ubey'in oğlu acele ederek Medine yollarının birleştiği yere gelip durdu. Gelenler onun bulunduğu yerden Medine'ye girmeye başladı. Ancak babası Abdullah b. Ubey gelince ona: "Geriye dön!" dedi. Babası: "Sana ne oluyor yazık haline senin!" karşılığını verdi. Oğlu: "Vallahi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana izin vermeden bu şehre asla giremeyeceksin. Bu günde kimin üstün ve şerefli, kimin de aşağılık ve alçak olduğunu öğreneceksin " dedi.

Bunun üzerine Abdullah b. Ubey geri döndü ve Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) görüp oğlunun yaptığını şikâyette bulundu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona şehre girmeye izin vermesi için haber gönderince ona izin verdi. Daha birkaç gün geçmişti ki Abdullah rahatsızlanmış ve ağrıları artmıştı. Oğlu Abdullah'a: "Oğlum! Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına git da onu yanıma getir. Eğer sen istersen Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelir" dedi. Oğlu da Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelince: "Ya Resûlallah! Abdullah b. Ubey'in şiddetli ağrıları vardır. Benden sizi yanına çağırmamı söyledi. O sizinle buluşmak istiyor" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakkabılarını alarak kalktı ve beraberinde ashâbından bir grupla Abdullah b. Ubey'in yanına gitti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girdiğinde Abdullah b. Ubey ailesine: "Beni oturtun" dedi, ailesi onu oturtunca ağlamaya başladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Korkudan mı ağlıyorsun ey Allah'ın düşmanı!" deyince: "Ya Resûlallah! Beni azarlaman için çağırmadım, bana merhamet etmen için çağırdım" dedi. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) gözleri doldu ve: "Ne istiyorsun?" diye sordu. İsteğim eğer ölürsem beni yıkayacakları zaman hazır bulunman, beni elbiselerinden üç elbiseyle kefenlemen, cenazemde yürümen ve cenaze namazımı kılınandır" dedi. Resûlüllah ta (sallallahü aleyhi ve sellem) öyle yapınca: "Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma..." âyeti indi.

8 ﴿