16

"Neyi soruşturuyorlar? Özerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi? Hayır! Anlayacaklar! Hayır! Kesinlikle anlayacaklardır. Biz yeryüzünü bîr döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? Sîzi çifter çifter yarattık. Uykunuzu bîr dinlenme kıldık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. Üstünüze yedi sağlam (gök) bina ettik. Alev alev yanan bir kandil yarattık. Taneler, bitkiler, ağaçları sarmaş dolaş bahçeler yetiştirmek İçin sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bîr su indirdik."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) risalet ile gönderildiği zaman insanlar konuyu birbirlerine sormaya başladılar. Bunun üzerine: "Neyi soruşturuyorlar? O büyük haberi mi?" âyetleri nazil oldu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Neyi soruşturuyorlar? O büyük haberi mi?" âyetlerini açıklarken: "Bu büyük haberden kasıt Kur'ân'dır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "O büyük haberi mi?" âyetini açıklarken: "Bu büyük haberden kasıt Kur'ân'dır" demiştir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Neyi soruşturuyorlar? Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi?" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "Bu büyük haberden kasıt Kur'ân'dır. Bu konuda anlaşmazlığa düşmeleri de kimisinin onu tasdik etmesi, kimisinin de yalanlamasıdır."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Neyi soruşturuyorlar? Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi?" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "Bu büyük haberden kasıt, ölümden sonraki dirilmedir. Zira bu konuda insanlar ikiye ayrılmışlardır. Bir kısmı ölümden sonrasını tasdik ederken bir kısmı da yalanlamıştır. Ölümü bizzat kendi gözleriyle gördükleri için onu kimse yalanlayamıyordu. Ancak ölümden sonraki tekrar dirilme konusunda ise anlaşmazlığa düşmüşlerdir."

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Hayır! Anlayacaklar! Hayır! Kesinlikle anlayacaklardır" âyetlerini açıklarken: "Bu, tehdit üzerine tehdittir" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk: "Hayır! Anlayacaklar!" âyetini açıklarken: "Bundan kasıt kafirlerdir" demiştir. "Hayır! Kesinlikle anlayacaklardır" âyetini açıklarken de: "Bundan kasıt da müminlerdir" demiştir. Dahhâk âyetleri de bu lazıflarla okurdu.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini: "Biz yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süfyân: (.....) âyetini: "Biz yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?" şeklinde açıklamıştır. "Dağları da birer kazık yapmadık mı?" âyetini açıklarken de: "Yeryüzü hareket etmesin, sükunet bulsun diye dağları kazık olarak yeryüzüne çaktık" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? Sizi çifter çifter yarattık. Uykunuzu bir dinlenme kıldık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık" âyetlerini okudu ve: "Ey insanlar! Yüce Allah nimet olan bu şeyleri sizlere sayıyor ki bunlara karşı nasıl şükür edeceğinizi bilesiniz" dedi.

Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: "Yüce Allah mahlukatı yaratmayı dilediği zaman rüzgarı gönderdi. Bu rüzgar yeryüzündeki suyu yararak Kâbe'nin zemini olan kara parçasını ortaya çıkardı. Sonra bu kara parçasını yayarak yeryüzünü dilediği genişlik ve uzunlukta kıldı." Ravi der ki: İbn Abbâs ellerini sağa sola açıp şöyle devam etti: "Yeryüzü bu şekilde her tarafa yayılınca dağları da kazık diye üzerine çaktı. Yeryüzünde ilk konulan dağ da Ebû Kubeys dağıdır."

İbnu'l-Münzir, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: Yeryüzünün yaratılmasına Beytu'l-Makdis'in oradan başlandı. Oraya bir çamur parçası konuldu ve: "Şu tarafa, şu tarafa, şu tarafa uzayıp git" denildi. Yeryüzü bir kaya parçası üzerine yaratıldı. Bu kaya parçası da bir balığın üzerine, balık da suyun içine konuldu. Sonuçta su üzerinde olunca da hareket ediyordu. Melekler: "Rabbim! Yeryüzü nasıl sabit kılınacak?" diye sorunca, dağlar üzerine bir kazık gibi çakıldı. Melekler: "Rabbim! Bu dağlardan daha güçlü bir şey yarattın mı?" diye sorunca, Yüce Allah: "Demiri yarattım" karşılığını verdi. Melekler: "Rabbim! Demirden daha güçlü bir şey yarattın mı?" diye sorunca, Yüce Allah: "Ateşi yarattım" karşılığını verdi. Melekler: "Rabbim! Ateşten daha güçlü bir şey yarattın mı?" diye sorunca, Yüce Allah: "Suyu yarattım" karşılığını verdi. Melekler: "Rabbim! Sudan daha güçlü bir şey yarattın mı?" diye sorunca, Yüce Allah: "Rüzgarı yarattım" karşılığını verdi. Melekler: "Rabbim! Rüzgardan daha güçlü bir şey yarattın mı?" diye sorunca, Yüce Allah: "Yapıları yarattım" karşılığını verdi. Melekler: "Rabbim! Yapılardan daha güçlü bir şey yarattın mı?" diye sorunca, Yüce Allah: "İnsanı yarattım" karşılığını verdi.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Sizi çifter çifter yarattık"' âyetini açıklarken: "Sizleri ikişer ikişer yarattık, anlamındadır" demiştir. "Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık" âyetini açıklarken: "Gündüzü sizler için Yüce Allah'ın lütfundan rızık arama zamanı kıldık" demiştir. "Alev alev yanan bir kandil yarattık"' âyetini açıklarken: "Parıldayıp ışık saçan bir kandil yarattık" demiştir. "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini açıklarken de şöyle demiştir: "Sıkıştırılanlardan kasıt, yağmur bulutlarını sıkıştırıp sürükleyen rüzgardır. Yağmur bulutlarından üzerinize sular döktük, anlamındadır."

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Harâitî'nin Mekârimu'l-Ahlâk'da bildirdiğine göre Katâde: "Alev alev yanan bir kandil yarattık" âyetini açıklarken: "Parıldayıp ışık saçan bir kandil yarattık" demiştir. "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini açıklarken de şöyle demiştir: "Sizlere gökten şarıl şarıl akan bir su indirdik, anlamındadır. Ancak bazıları sıkıştırılanlardan kastın yağmur bulutlarını sıkıştırıp sürükleyen rüzgar olduğunu söylemişlerdir."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Alev alev yanan bir kandil yarattık" âyetini açıklarken: "Parıldayıp ışık saçan bir kandil yarattık" demiştir. "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini açıklarken de: "Bulutlardan sizlere şarıl şarıl akan bir su indirdik, anlamındadır" demiştir.

Ebu'ş-Şeyh'in Azame'de bildirdiğine göre Mücâhid: "Alev alev yanan bir kandil yarattık" âyetini açıklarken: "Parıldayıp ışık saçan bir kandil yarattık" demiştir.

Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Bulutların birbirini sıkması ve bunun sonucunda iki bulut arasından yağmurun inmesidir" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Nâbiğa'nın:

Güneyden esip gelen sabâ rüzgarı

Yağmur bulutlarım da içinde saklar" dediğini işitmez misin?"

Nâfi': (.....) ifadesinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Ekin bitirecek kadar çok olan su anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Ebû Züeyb'in:

"Her bir gecenin sonunda Amr'ın annesini

Bolca su akıtan siyah bulutlar (testiler) sulamaktadır" dediğini işitmez misin?"

Abd b. Humeyd, Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Harâitî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini açıklarken: "Bulutları sıkıştıran rüzgarlardan sizlere şarıl şarıl akan bir su indirdik, anlamındadır" demiştir.

Şâfiî, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye, Harâitî ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah'ın gönderdiği rüzgar gökteki suyu toplar. Bulut bu rüzgara uğradığı zaman da sağmal hayvanın süt vermesi gibi yağmaya başlar. Yağmur gökten tulumdan boşanırcasına iner, ancak rüzgar onu parçalayıp dağıtır."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime: "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini açıklarken: "Bulutlardan sizlere bol miktarda su indirdik, anlamındadır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Rabî' b. Enes: "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini açıklarken: "Bulutlardan sizlere bolca su indirdik, anlamındadır" demiştir.

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Münzir, Katâde'den bildirir: Fadl b. Abbâs'ın mushafında, "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyeti: (.....) lafzıyladır.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Enbârî Mesâhifde Katâde'den bildirir: İbn Abbâs, "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini: (.....) lafzıyla okumuş ve: "Rüzgarlarla bolca su indirdik" şeklinde açıklamıştır.

Harâitî'nin Mekârimu'l-Ahlâk' ta bildirdiğine göre Mücâhid: "Sıkıştırılanlardan şarıl şarıl bir su indirdik" âyetini: (.....) lafzıyla okur ve: "Rüzgarlarla bolca su indirdik" şeklinde açıklardı.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Ağaçları birbirine yakın duran bahçeler" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "tllül ollş-S" âyetini: "Ağaçları birbirine dolanmış bahçeler" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini: "Ağaçları birbirine dolanmış bahçeler" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime: (.....) âyetini: "Ağaçları birbirine yakın olan bahçeler" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Ağaçları birbirine dolanmış bahçeler" şeklinde açıklamıştır.

16 ﴿