21"Hayır! Andolsun iyilerin kitabı İlliyyûn'dadır. İlliyyûn nedir, bilir misin? O, yazılmış bir kitaptır. Ona mukarrebûn olanlar şahid olur." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Hayır! Andolsun iyilerin kitabı İlliyyûn'dadır. İlliyyûn nedir, bilir misin? O, yazılmış bir kitaptır. Ona mukarrebûn olanlar şahid olur" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "İlliyyûn, yedinci kat semanın üstünde Arş'ın sol ayağının yanındadır. İyilerin kitabı orada hayırlı bir şekilde mühürlenmiştir. Mukarrebûn' dan kasıt da Yüce Allah'a yakın olan meleklerdir." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ka'b(u'l-ahbâr): "İlliyyûn, Arş'ın sağ ayağıdır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "İlliyyûn, yedinci kat semadır" demiştir. Abd b. Humeyd, Eclah vasıtasıyla Dahhâk'tan bildirir: "Mümin kulun ruhu alındığı zaman dünya semasını çıkarılır. Mukarrebûn olanlar onunla birlikte ikinci kat semaya kadar çıkarlar." Eclah der ki: Ona, mukarrebûn'un ne olduğunu sorduğumda, Dahhâk: "ikinci kat semaya en yakın olan meleklerdir. Müminin ruhu bu şekilde üçüncü kat semaya, sonra dördüncü kat semaya, sonra beşinci kat semaya, sonra altıncı kat semaya, sonra yedinci kat semaya, en sonunda da Sidretu'l-Müntehâ'ya kadar götürülür" dedi. Ona: "Neden ona Sidretu'l-Müntehâ deniyor?" diye sorduğumda, Dahhâk şöyle dedi: "Çünkü her şey burada sona erer ve bundan ilerisine hiç kimseler geçemez. Melekler buraya ulaştıklarında: «Rabbim! Filan kulunun ruhu» derler. Oysa Yüce Allah kim olduğunu onlardan daha iyi bilir. Bunun üzerine azaptan kendisini emin kıldığına dair mühürlü bir kağıt gönderir. İşte: "Hayır! Andolsun iyilerin kitabı İlliyyûn'dadır. İlliyyûn nedir, bilir misin? O, yazılmış bir kitaptır. Ona mukarrebûn olanlar şahid olur" âyetlerinde anlatılan budur." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...İyilerin kitabı İlliyyûn'dadır" âyetini açıklarken: "İlliyyûn'dan kasıt Cennettir" demiştir. "Ona mukarrebûn olanlar şahid olur" âyetini açıklarken de: "Her semanın kendi melekleri buna şahid olurlar" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "Ona mukarrebûn olanlar şahid olur" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bunlar her semanın bir üst semaya yakın olan melekleridir. Müminin ameli bunların yanından geçerken her bir semanın mukarreb olan melekleri yedinci kat semaya ulaşıncaya kadar bir üst semaya kadar ona eşlik ederler. Yedinci kat semada karar kılıncaya kadar da onun bu ameline şahid olurlar." Abd b. Humeyd, Hâlid b. Ar'ara ve Ebû Uceyl'den bildirir: İbn Abbâs, Ka'b(u'l-ahbâr)'a, "Hayır! Andolsun iyilerin kitabı illiyyûn'dadır" âyetini sorunca Ka'b şöyle dedi: "Müminin vefat anı geldiği zaman Allah tarafından onun canını alacak olan melekler de gelirler. Ancak vakti gelmeden onun ölümünü ne bir an ileriye alabilir, ne de bir anlığına da olsa geciktirebilirler. Vakti geldiği zaman onun ruhunu alır ve rahmet meleklerine teslim ederler. Rahmet melekleri de ona hayırlı ve güzel şeylerden Allah'ın dilediği kadarını gösterdikten sonra alıp göğe doğru yükselirler. Çıkarken her göğün mukarreb olan melekleri onun ruhuna eşlik eder ve bu şekilde yedinci kat göğe kadar yükselirler. Oraya ulaştıkları zaman da bu ruhu önlerine koyarlar. Bunu yapmak için de sizin burada onun cenaze namazını kılmanızı beklemezler. Onun ruhunu önlerine koyduktan sonra: "Allahım! Bu filan kulundur. Onun ruhunu alıp getirdik. Bugün onun kitabına da şahid olmak isteriz" derler ve onun için Allah'a dualarda bulunurlar. Bunun üzerine Arş'ın altından kitabı çıkarılıp açılır ve bu meleklerin de şahidliği ile bu kitaba onun ismi yazılır. İşte: "O, yazılmış bir kitaptır. Ona mukarrebûn olanlar şahid olur" âyetlerinde anlatılan budur." İbn Abbâs ona: "Hayır! Günahkârların kitabı muhakkak Siccîn'dedir" âyetini sorunca, Ka'b(u'l-ahbâr) şöyle dedi: "Mümin kulun vefat anı geldiği zaman Allah tarafından onun canını alacak olan melekler de gelirler. Vakti geldiği zaman onun ruhunu alır ve azap meleklerine teslim ederler. Azap melekleri de ona kötü olan şeylerden Allah'ın dilediği kadarını gösterdikten sonra alıp yerin en alt katına indirirler ki buranın adı Siccîn'dir ve İblis'in otoritesinin uzanabildiği en son yerdir. Azap melekleri onu oraya getirdikten sonra da adını oradaki kitaba yazarlar." İbn Abbâs ona: "Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında" âyetini sorunca, Ka'b: "Bu, yedinci kat semada biten ve sonradan uzayan bir ağaçtır. Tüm mahlukatın bilgisi bu ağaca kadardır ve sonrası hakkında bir bilgisi yoktur" dedi. İbn Abbâs ona: "Cennetül-Me'vâ da yanındadır" âyetini sorunca, Ka'b: "Cennetül-Me'vâ şehitlerin cennetidir" dedi. Abd b. Humeyd, Atâ b. Yesâr'dan bildirir: Himyer'den eski (kutsal) kitapları okuyan ve onlar hakkında derin bilgisi olan bir adamla karşılaştım. Ona: "Üzerinde yaşadığımız yerin bizden başka sakinleri kimdir?" diye sorduğumda: "Yer yeşil bir kayanın üzerindedir. Bu kaya da bir meleğin avucundadır. Melek de Arş'ın altında, gökler ile yeri baştan başa kuşatan bir balığın üzerinde durmaktadır" dedi. Ona: "İkinci kat yerin sakinleri kimlerdir?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Burada da Akîm denilen rüzgar vardır. Yüce Allah, Âd kavmini helak etmek istediği zaman bu rüzgarın bekçilerine onlara doğru bir kapı açmalarını emretti. Bekçiler: "Rabbimi Öküzün burnu kadar bir kapı mı?" dediklerinde, Yüce Allah: "Bu kadar açarsanız yeryüzü üzerindekilerle birlikte yok olur" karşılığını verdi. Bunun üzerine en son yüzük kalınlığında olacak şekilde bu delik daraltıldı ve buradan çıkan rüzgarla Âd kavminin başına Yüce Allah'ın anlattığı şeyler geldi." Ona: "Üçüncü kat yerin sakinleri kimlerdir?" diye sorduğumda: "Burada Cehennem taşları vardır" dedi. Ona: "Dördüncü kat yerin sakinleri kimlerdir?" diye sorduğumda: "Burada Cehennem yakıtı vardır" dedi. Ona: "Beşinci kat yerin sakinleri kimlerdir?" diye sorduğumda: "Burada Cehennemin akrepleri vardır" dedi. Ona: "Altıncı kat yerin sakinleri kimlerdir?" diye sorduğumda: "Burada Cehennemin yılanları vardır" dedi. Ona: "Yedinci kat yerin sakinleri kimlerdir?" diye sorduğumda da şöyle dedi: "Bu kat da Siccîn'dir ve İblis orada bağlı bir şekilde tutulmaktadır. Bir eli önden bir eli arkadan, bir ayağı önden bir ayağı da arkadan bağlanmıştır. Zira meleklere eziyet ediyordu. Melekler bu konuda Allah'tan istekte bulununca oraya hapsedildi. Serbest bırakılacağı bir zamanı vardır ki serbest kaldığı zaman insanların yaşayacağı fitne, bütün fitnelerden daha ağır olacaktır." İbnu'l-Mübârek'in Damra b. Habîb'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Melekler bir kulun amellerimle birlikte semaya doğru yükselirler. Allah'ın dilediği yere ulaşıncaya kadar bu kulun iyi amellerini çok görür ve ne kadar iyi biri olduğunu düşünürler. Sonra Yüce Allah yarılarına gelir ve: «Sizler kulumun amellerini kayda geçiyorsunuz oysa ben onun içinden geçen şeyleri de bilirim. Bu kulum da amellerini ihlas içinde rızamı gözeterek yapmadı. Onun için kaydını Siccîn'de yapın» buyurur. Yine melekler bir kulun amelleriyle birlikte semaya doğru yükselirler. Allah'ın dilediği yere ulaşıncaya kadar bu kulun iyi amellerini az görür ve ne kadar değersiz biri olduğunu düşünürler. Ancak onlara: «Sizler kulumun amellerini kayda geçiyorsunuz oysa ben onun içinden geçen şeyleri de bilirim. Bu kulum amellerini ihlas içinde rızamı gözeterek yaptı. Onun kaydını îlliyyûn'de yapın» diye vahyedilir." İbnu'd-Durays, Ümmü'd-Derdâ'dan bildirir: "Cennetteki basamakların sayısı Kur'ân'ın âyet sayısı kadirdir. Kur'ân okuyan birine orada: "Oku ve yüksel" denilir. Şayet Kur'ân'ın üçte birini okursa Cennetteki basamakların üçte birini çıkar. Yarısını okursa Cennet basamaklarının yarısını çıkar. Kur'ân'ın tümünü okursa da İlliyyûn denilen en yüksek yere kadar çıkar ki sıddîk olsun, şehit olsun daha üzerinde kimseler bulunmaz." Ahmed, Ebû Dâvud, Taberânî ve İbn Merdûye'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ardarda kılınan ve aralarında boş herhangi bir iş ve söz bulunmayan iki namaz îlliyyûn'de kayda geçer" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Amr'dan bildirir: İlliyyûn'Ğen olanlara Cennette, üstten bakmaları için pencereler vardır. Onlardan birisi bu pencereden bakınca Cennet aydınlanır ve Cennetlikler: "İlliyyûn'den olan biri Cennete bakıyor" derler. İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Ka'b'dan bildirir: Cennettekiler gök gürlemesine benzeyen bir şey görünce: "Bu nedir?" diye sorarlar. Onlara: "Bu, illiyyûn ahalisinden olan biridir, bir evden diğerine girdi" denilir. |
﴾ 21 ﴿