2

Bu kitapta şüphe yoktur, müttakiler için hidayettir.

"Bu kitapta şüphe yoktur, müttakiler için hidayettir."

Bu (zalike) ism-i işaretinde iki görüş vardır:

Birincisi: Bu (zalike) hâza (şu, o) manasınadır. Bu da İbn Abbâs, Mücâhid, İkrime, Kisâi, Ebû Ubeyde ve Ahfeş’in görüşüdür. Bazıları buna Haffaf b. Nüdbe'nin şu beytini delil getirmişlerdir:

Mızrak onun beline saplandığı zaman ben ona:

Haffaf'ı düşün, işte ben oyum, dedim.

İbn Enbari de: Ben o bildiğin kişiyim, demek istemiştir demiştir.

İkincisi: Bu, gâibe işarettir. Sonra bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Bundan, daha önce inen Kur’ân âyetleri kastedilmiştir.

İkincisi: Bundan:

"Sana ağır bir söz yükleyeceğiz” (Müzzemmil: 5) diye va'dedilen vahiy kastedilmiştir.

Üçüncüsü: Bundan eski kitap sahiplerine va'dedilen şeyler kastedilmiştir, çünkü onlara peygamber ve kitap va’dedilmişti. Kitap Kur’ân’dır, ona kitap denmesi bir araya getirilmesinden dolayıdır. Süvari birliğine de ketibe denmesi atlıların bir araya gelmesindendir. Katırın hayasını dikerek bağlamaya da ketb denir.

Reyb, bu kelime şüphe manasınadır. Hidayet ise irşat etmektir. Müttakiler de bazı şeylerden sakınanlardır.

Şeyhimiz Ali b. Ubeydullah takva ile veraı ayırıp, takva hazırlık yapmak, vera ise şüpheyi def etmektir, demiştir. Bu durumda takvada sebep gerçektir, verada ise sebepten meydana gelen kesin değildir.

Âlimler bu âyetin manasında üç ayrı görüş beyan ederek ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: Âyetin zahiri nefiy, manası ise nehiydir, buna göre mana, kimse bundan şüphe etmemelidir, çünkü sağlam ve kesindir, demektir. Şu âyet de böyledir: Bizim için hiçbir şeyi Allah’a şirk koşmak olamaz (Yûsuf: 38), yani bu bize yakışmaz, demektir. Hacta kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlarda bulunmak ve kavga etmek yoktur (Bakara: 196) âyeti de böyledir. İmam Halil ile İbn Enbari de aynı görüştedirler.

İkincisi: Bunun manası: Bunun Allah katından olduğunda şüphe yoktur, demektir. Bunu Mukâtil ve diğerleri söylemiştir.

Eğer: Bazıları bundan şüphe etmiştir, denirse.

Cevap şöyledir: O, aslında gerçektir, kim araştırırsa böyle olduğunu bilir. Şair şöyle demiştir:

Ey Ümame, hakta şüphe yoktur,

Asıl şüphe yalancıların dediği şeydedir.

Eğer:

"Takva sahibi zaten hidâyeti bulmuştur, burada tekrar edilmesinin ne faydası vardır?” denilirse, cevap iki türlü verilir:

Birincisi: Aslında hem takva sahipleri hem de kâfirler kastedilmiştir, birini söylemekle yetinilmiştir. Meselâ Allahü teâlâ’nın:

"Giysiler sizi sıcaktan korur” (Nahl: 81) demiştir ki, soğuktan da korur.

İkincisi: Yalnız müttakilerden bahs edilmesi onların yararlanmasından dolayıdır, meselâ:

"Sen ancak ondan korkanı uyarırsın” (Naziat: 45) âyetinde olduğu gibi ki, o, korkanı da korkmayanı da uyarmak için gönderilmiştir.

2 ﴿