3

Onlar gaybe iman ederler, namazı dosdoğru kılar ve rızık ettiklerimizden infak ederler.

"Onlar gaybe iman ederler, namazı dosdoğru kılar ve rızık ettiklerimizden infak ederler."

Onlar gaybe iman ederler: İmanın sözlük manası bir şeyi tasdik etmektir. Şeriat ise bunu böyle kabul etmekle beraber ona söz ve ameli de ilâve etmiştir. Gayb de çevresinden çukur olan engin yere denir. Onun için her engin ve gizleyici yere gayb denilmiştir.

Burada gaybten ne murat edildiği hususunda altı görüş vardır:

Birincisi: O vahiydir, bunu İbn Abbâs ile İbn Cüreyc, demişlerdir.

İkincisi: Kur’ân’dır, bunu da Ebû Rezin el - Ukayli ile Zir b. Hubeyş demişlerdir.

Üçüncüsü: Aziz ve celil olan Allah’tır, bunu Atâ ile Said b. Cübeyr demişlerdir.

Dördüncüsü: Cennet ve cehennem gibi Kur’ân'da zikredilen şeylerdir. Bunu da Süddi, şeyhlerinden rivayet etmiştir. Ebû’l - Âliyye ile Katâde de bu görüştedirler.

Beşincisi: Aziz ve celil olan Allah’ın kaderidir, bunu da Zührî söylemiştir.

Altıncısı: Onu görmeyenler için Resul’e imandır. Amr b. Mürre şöyle demiştir: Abdullah b. Mes’ud’un arkadaşları ona: "Sana ne mutlu, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile cihad ettin ve onunla oturdun!” dediler. O da: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in durumu onu görenler için açıktı. Asıl şaşılacak olanı onu görmedikleri halde kitabına iman edenlerdir, dedi, sonra da: Gaybe iman ederler âyetini okudu.

Namazı dosdoğru kılarlar. Namaz (salat) lügatte dua demektir. Şeriatte ise belli söz ve hareketlerden ibarettir.

Ona salat denmesinde üç görüş vardır:

Birincisi: Ona kuyruk sokumunu kaldırmaktan dolayı salat denilmiştir.

İkincisi: O, salleytül ude (sopayı doğrultmak için ateşte yumuşattım) kökünden gelir, çünkü namaz kılan yumuşar ve mütevazı olur.

Üçüncüsü: O istemek ve dua etmekten gelir, çünkü salat dua manasınadır. Burada ise cins ismidir.

Mukâtil ise, burada beş vakit namaz kastedilmiştir, demiştir.

Namazı dosdoğru kılmada da üç görüş vardır:

Birincisi: Onu emredildiği şekilde tam olarak yapmalıdır. Bu, İbn Abbâs ile Mücâhid’ten rivayet edilmiştir.

İkincisi: Vakti, abdesti, rukû’ ve secdeleri muhafaza edilip doğru yapılmalıdır. Bunu da Katâde ile Mukâtil demişlerdir.

Üçüncüsü: Devam ettirmektir, Araplar düzenli bir şeye, ayakta (kaim) derler. Falan, askerlerin erzakım ikame ediyor derler ki, devam ettiriyor manasınadır.

Rızık ettiklerimizden, verdiklerimizden, demektir. İnfak ediyorlar da, çıkarıyor, harcıyorlar, demektir.

İnfakın aslı çıkarmaktır, nefakatiddabbetü derlerki, hayvanın canı çıktı, demektir. Bundan ne kastedildiği hususunda da dört görüş vardır:

Birincisi: O aile ve evladın nafakasıdır, bunu İbn Mes’ûd ile Huzeyfe demiştir.

İkincisi: Farz olan zekattır, bunu da İbn Abbâs ile Katâde demişlerdir.

Üçüncüsü: Nâfile sadakalardır, bunu da Mücâhid ile Dahhâk demişlerdir.

Dördüncüsü: Bu, zekattan önce vacip olan nafakadır.

Bazı müfessirler şöyle demişlerdir: Bir adam elinde ancak bir günlük yiyeceğini tutabilirdi, kalanım fakirlere dağıtırdı. Bunların dediklerine göre bu âyet, zekât âyeti ile neshedilmiştir. Önceki görüş daha doğrudur.

Bil ki, kalp işi olan gaybe iman, bedenin işi olan namaz ve mala taalluk eden sadakayı birlikte zikretmenin hikmeti teklifin üç kısımdan ibaret olup bir dördüncüsünün olmadığını vurgulamak içindir. Çünkü bu kısımların dışındakiler bunlardan ikisinin bir araya gelmesinden ibarettir, meselâ hac, oruç vb. gibi.

3 ﴿