9

Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar, aslında kendilerini aldatırlar da farkında değiller.

"Allah’ı aldatırlar”

İbn Abbâs şöyle demiştir: Abdullah b. Übey, Muattib b. Kuşeyr ve Ced b. Kays, mü’minlere rastladıkları zaman, biz de iman ettik, şahadet ederiz ki, arkadaşınız (Muhammed) doğrudur, derlerdi. Yalnız kaldıkları zaman da öyle olmazlardı, bu âyet bunun üzerine indi.

Tefsiri: Âyette geçen hadia hile ve tuzak kurmak demektir. Aldatma denmesi, gizli olduğu içindir. Aynı kökten gelen mihda’ evin içinde kadının gizlendiği odaya denir. Hadi’ de aldatan kimseye denir, maksadı ister hasıl olsun, ister olmasın. Eğer maksadı hasıl olursa aldattı, denir. Aldatılan kimseye de inhada şeklinde aldatıldı, denir. Bu da aldanmayı kast etsin veya etmesin birdir. Araplar zamana hadda’ derler, çünkü sakladığı hayır ve şer ile renkten renge girer.

Allah’ı aldatmalar hakkında beş görüş vardır:

Birincisi: Onlar mü’minleri aldatıyorlardı, sanki Allah’ı aldatmış gibi oldular. Bu, İbn Abbâs’tan rivayet edilmiş,

İbn Kuteybe de bunu tercih etmiştir.

İkincisi: Onlar Allah'ın peygamberini aldatıyorlardı, Allah da peygamberini kendi yerine koydu, tıpkı şu âyette olduğu gibi:

"Şüphesiz sana biat edenler aslında Allah’a biat ediyorlar.” (Feth: 10) Bunu Zeccâc demiştir.

Üçüncüsü: Araplara göre aldatan bozuk demektir. Bu manada şöyle bir şiir söylediler:

Tükrük bozulduğu zaman onun tükrüğü temizdir.

Burada geçen hadaa bozuldu, demektir.

İbn Kasım şöyle demiştir: Allah’ı aldatırlar kavlinin manası, içlerinde sakladıkları küfür yüzünden açıkladıktan imanı bozarlar, demektir.

Dördüncüsü: Onlar Allah’ın dininde öyle şeyler yaparlardı ki, eğer onu kendi aralarında yapmış olsalardı, aldatıcı olurlardı.

Beşincisi: Onlar küfürlerini gizler, imanlarını açıklarlardı.

"Vema yahdeune illâ enfüsehüm": İbn Kesir, Nâfi ve Ebû Amr Yuhadiune şeklinde okumuşlardır. Kufeliler ile İbn Âmir de yahdeune okurlardı. Manası: Aldatmalarının vebalini kendileri çekerler, demektir.

Aldatmalarının vebalini ne zaman çekerler? Bunda iki görüş vardır:

Birincisi: Dünyada çekerler, bu da iki yolla olur: Birincisi, istidraç (gazabına nimet) ve azaplarını artıracak mühlet ile olur. İkincisi, peygamberi ve mü’minleri gizledikleri hallerinden haberdar etmekle olur.

İkincisi: Veballerini ahirette çekerler, bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Bu, onlarla mü’minlerin arasına perde çekildiği zaman olur. Bu olay şu âyette anlatılmıştır:

"Onlara: Geriye dönün, bir nûr arayın, denir. Aralarına kapısı olan bir sur çekilir.” (Hadid: 13)

İkincisi: Veballerini cennet halkı onların hallerinden haberdar oldukları zaman çekerler, onları gördükleri zaman onlar tarafından rahata erdirilmelerini umar ve:

"Üzerimize sudan veya Allah’ın size rızık ettiği şeylerden aktarın, derler.” (A’raf: 50)

"Onlar da şöyle cevap verirler: Şüphesiz Allah bu ikisini kâfirlere haram etmiştir.” (A’raf: 51)

"Bilmezler” (şuurunda değiller). Bilmedikleri ve şuurunda olmadıkları şeyler hususunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Allah’ın, Peygamberini onların yalanlarından haberdar etmesi, bunu İbn Abbâs söylemiştir.

İkincisi: Nefislerinde küfrü gizlemeleri, bunu da İbn Zeyd demiştir.

9 ﴿