19Yahutta onların hali gökten inen ve içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek bulunan bir yağmur gibidir. Ölüm korkusu ile yıldırımlardan dolayı parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri kuşatmıştır. "Yahutta gökten inen bir yağmur gibidir": Burada geçen "ev” edatı terdit (seçenek) harfidir, "onların hali ateş yakan bir kimsenin hali gibidir” (Bakara: 17) benzetmesinin alternatifidir. Âlimler bunda ( "ev” edatı hakkında) altı ayrı görüş beyan etmişlerdir: Birincisi: Burada seçme içindir, Araplar fatihlerle yahut dilcilerle otur derler ki, sen iki gruptan istediğinle oturmada serbestsin demektir. Sanki biz onlara bu iki misalden birini vermede serbestiz demiş gibi olur. İkincisi: Bu, Allah’ın meydana çıkacak olanı bildiği şeyde kapalılığı göstermektedir, onların açığa çıkmasını istemediği şeyi onlara kapalı bırakmış, sanki, onların hali bu ikiden biri gibidir demiş olur. "Kalpleri taş gibidir ya da daha serttir” (Bakara: 74) âyeti de böyledir. Araplar açıklamasında fayda olmayan şeyi kapalı bırakırlar. Şair Lebid şöyle demiştir: Kızlarım babalarının ebedi yaşamasını temenni ediyorlar, Ben ancak Rebia veya Mudar erkeklerinden biri değil miyim? Yani ben de bu iki kabilenin birindenim, onlar fani oldular, ben de onlar gibi fani olacağım. Üçüncüsü: Bilakis manasınadır. Bu hususta Ferrâ’ şöyle bir delil getirmiştir: Kuşluk güneşi gibi parlak ve o surette göründü, Ve sen göze daha hoş görünüyorsun. Dördüncüsü: Açıklama içindir, manası da şöyle olur: Onların bazıları ateş yakana, bazıları da gökten bu şekilde inen yağmura benzerler. Şu âyetlerde durum aynıdır: "Yahudi veya Hıristiyan olun” (Bakara: 135). Manası şöyledir: Bazıları yani Yahudi olanlar, Yahudi olun dediler, Hıristiyan olanlar da: Hıristiyan olun, dediler. "Azabımız onlara geceleyin veya öğle uykusunda geldi.” (A’raf: 4) Manası şöyledir: Azabımız kimilerine geceleyin, kimilerine de öğle uykusunda geldi. Beşincisi: Vav manasınadır, şu âyette de öyledir: "Kendi evlerinizden ve babalarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur.” (Nûr: 61) Cerir şöyle demiştir: Hilafete nail oldu, hilafet de ona kader oldu, Tıpkı Mûsa’nın kader gereği Rabbine gelişi gibi. Altıncısı: Bu muhataplar için şüphedir, çünkü şüphe Allahü teâlâ için söz konusu değildir. "O, O’nun için daha kolaydır” âyeti de böyledir. (Rum: 27) Maksat, sizin zannettiğiniz gibi yeniden yaratmak Allah için daha kolaydır, demektir. Tefsiri: Onların hali yağmura yakalananların hali gibidir, yağmura yakalananlar zikredilmemiştir. Çünkü "parmaklarını kulaklarına tıkarlar” ifadesinde buna işaret vardır. Âyette geçen sayyib kelimesi yağmur manasınadır. İbn Kuteybe bunun gökten inmek manasına sabe yesubu’den geldiğini söylemiştir. Zeccâc da: Her yukarıdan aşağıya inen şey için sabe yesubu fi’li kullanılır, demiştir. Şair de şöyle demiştir: Sanki onların üzerine bir bulut indi, İçinde yıldırımlar vardı, kuşlarını ürküttü. Gök gürültüsü hakkında üç görüş vardır: Birincisi: O, bulutları süren bir meleğin sesidir. Bu mana merfu hadis olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilmiştir. İbn Abbâs ile Mücâhid böyle demişlerdir. Mücâhid’ten gelen bir rivayet de şöyledir: O tesbih eden bir meleğin sesidir. İkrime de: O deve sürücüsü gibi bulutları süren bir melektir, demiştir. İkincisi: O, gökle yer arasında sıkışan bir rüzgardır. Ebû’l - Celed'den: Gök gürültüsü rüzgardır, dediği de rivayet edilmiştir. Ebû’l - Celed’in adı, Ceylan b. Ebû Ferve el - Basri’dir. Ondan Katâde hadis rivayet etmiştir. Üçüncüsü: Bulutların çarpışmasından çıkan bir sestir, bunu da şeyhimiz Ali b. Ubeyd aktarmıştır. Şimşek için de üç görüş vardır: Birincisi: O çomak şeklinde bükülen mendildir ki, melek onunla bulutları sürer. Bu mana Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den merfu hadis olarak rivayet edilmiştir.3 Hazret-i Ali b. Ebû Talib de bu görüştedir. Hazret-i Ali’nin bir rivâyeti de şöyledir: O, bir çeşit demir topuzdur. İbn Abbâs’tan da: Onun ateşten bir kırbaç olduğu rivayet edilmiştir. İbn Enbari de şöyle demiştir: Burada geçen meharik kelimesi, çocukların mendil veya peştamaldan bükerek elde ettikleri çomak ve topuza denir. Çocuklar bununla birbirlerine vururlar. Meleğin bulutlara vurup sürdüğü kırbaç da ona benzetilmiştir. 3 - Tirmizî, Tefsir, sûre 13, bab, 1; Ahmed, Müsned, 1/274. Amr b. Kelsum da şöyle demiştir: Bizdeki ve onlardaki kılıçlar, Oyuncularımızın ellerindeki kıvrık mendillere benzer. Mücâhid de şöyle demiştir: Şimşek, meleğin vurma ve hareket ettirme sesidir. İkincisi: Şimşek sudur. Bunu Ebû’l - Celed demiştir, İbn Fâris de şimşeğin suyun parlaması olduğunu hikaye etmiştir. Üçüncüsü: O bulutların yürürken sürtünmesinden ve birbirine vurmasından çıkan sestir, bunu da şeyhimiz hikaye etmiştir. Yıldırımlar: Yıldırım, gök gürültüsünden daha şiddetli bir sestir, ateşle beraber çıkar ve değdiği şeyi yakar. Şehr b. Havşeb’ten şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bulutları süren melek çok kızdığı zaman ağzından ateş çıkar, işte yıldırım odur. Bir başkası da şöyle demiştir: O bulutların sürtünmesinden çıkan bir ateştir. İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Ona saika (öldürücü) denmesi, değdiği zaman öldürmesinden dolayıdır, çünkü sa’k öldürmek manasınadır. "Allah kâfirleri kuşatmıştır": Bunda da üç görüş vardır: Birincisi: O’ndan hiç kimse kaçamaz. O onları kıyamet gününde toplar. "Allah her şeyi ilmi ile kuşatmıştır” (Talâk: 12) âyeti de böyledir. Bunu Mücâhid demiştir. İkincisi: Kuşatmak helak etmek manasınadır, meselâ: Ürünü kuşatıldı (Kehf: 42) âyeti böyledir. Üçüncüsü: Yaptıkları şeyler O’na gizli kalmaz demektir. |
﴾ 19 ﴿