30Bir zamanlar Rabbin, meleklere "şüphesiz ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti de, onlar da, "orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek kimseler mi yaratacaksın? Halbuki bizler seni hamdinle tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” demişlerdi. O da: "Şüphesiz ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. "Bir zamanlar Rabbin meleklere demişti ki,": Ebû Ubeyde: Bu iz hükümsüzdür, manası: Rabbin dedi şeklindedir, demiş ve İbn Kuteybe de onu izlemiştir. Zeccâc ile İbn Kasım da onları kınadı, Zeccâc: İz, vakit manasınadır, sanki: Sizin yaratılmanızın başı, Rabbinizin meleklere şöyle dediği andır demek olur, dedi. Melaike: Elukten gelir ki, mektup manasınadır, Şair Lebid şöyle demiştir: Çocuğu annesi bir mektupla gönderdi, Biz de ona istediğini bol bol verdik. Melâikenin tekili melektir, bunun da aslı melektir. Sibeveyh şu beyti şahit getirmiştir: Ben insan değilim, fakat mel’ekim, Yerden göğe hızla inen biriyim. Ebû İshak şöyle demiştir: Mel’ekin manası, mektup sahibi demektir. Me'leke, me’lüke ve mel’eke, denir. Mealik de melekenin çoğuludur. Şair şöyle demiştir: Benden Numan’a bir mektup ilet; Hapsim ve bekleyişim uzadı. Bu melekler hususunda da iki görüş vardır: Birincisi: Bunlar bütün meleklerdir, bunu Süddi şeyhlerinden nakletmiştir. İkincisi: Bunlar iblis yeryüzüne inerken yanındaki meleklerdir. Bunu da Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Nakledildiğine göre yeryüzünde Âdem yaratılmadan önce bir mahluk vardı, bozgunculuk ettiler, Allah da îblis’i bir bölük melekle gönderdi, onları helak ettiler. Allahü teâlâ’nın Âdem’i yaratmak istediğini meleklere haber vermesindeki maksatta da altı görüş halinde ihtilaf edilmiştir: Birincisi: Allahü teâlâ İblis’in nefsinde kibir gördü, melekleri bundan haberdar etmek ve geçmiş ilmindekini onlara göstermek istedi. Bunu Dahhâk, İbn Abbâs’tan, Süddi de şeyhlerinden rivayet etmiştir. İkincisi: O, meleklerin itâatini denemek istemiştir, bunu da Hasen Basri söylemiştir. Üçüncüsü: Allahü teâlâ cehennemi yaratınca melekler korktular: "Ya Rabbi, bu ateş kimin için yaratıldı?” dediler. O da: Bana isyan edenler için, dedi. Melekler isyan edebileceklerinden korktular, onlar kendilerinden başka bir mahlukun olduğunu bilmiyorlardı. "Onlara: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi.” (Bakara: 30) Bunu da İbn Zeyd demiştir. Dördüncüsü: Onlara kendi ilmini kavramaktan aciz olduklarını göstermek istedi, bunu haber verdi, onlar da: "Orada bozgunculuk edecek kimseler yaratmak mı istiyorsun?” dediler. O da: Ben sizin bilmediklerinizi bilirim, dedi. Beşincisi: O, Âdem yaratılmadan önce halife olacağını bildirmekle onu büyütmek istedi ki, yarattığı takdirde daha çok tazim etsinler. Altıncısı: Onlara Âdem’i her ne kadar gökte yarattı ise de yerde iskan etmek istediğini bildirdi. Halife, birinin yerine geçen demektir. Bu, filanın halefi ve halifesidir, denir, İbn Enbari şöyle demiştir: Aslında halif denmeli idi, he bu şekilde aşırı methedilmesi maksadıyla mübalağa için getirildi, meselâ allame, nessabe ve raviye denildiği gibi. Âdem’in hilafeti hususunda da iki görüş vardır: Birincisi: O, şeriatini ve tevhid delillerini yerine getirmek ve halkı arasında hüküm vermek için Allah’ın halifesidir. Bu da İbn Mes’ûd ile Mücâhid’in görüşüdür. İkincisi: O, kendisinden önce yeryüzünde yaşayanların halefidir, bu da İbn Abbâs ile Hasen Basri’nin görüşüdür. "Orada bozgunculuk edecek birini yaratmak mı istiyorsun?": Bunda da üç görüş vardır: Birincisi: Elif istifham içindir, hakikat manası ifade etmek için ilim manasının üzerine geçmiştir. Cerir şöyle demiştir: Siz bineklere binenlerin en hayırlısı Ve âlemlerin eli en açık olanları değil misiniz? Manası: Siz bineklere binenlerin en hayırlısısınız. İkincisi: Onlar bundaki hikmeti öğrenmek için sordular, yoksa itiraz etmek için değil. Bunu da Zeccâc demiştir. Üçüncüsü: Onlar kendi hallerini sordular, Kelâmın takdiri şöyledir: Biz seni hamdinle tesbih ettiğimiz halde orada fesat çıkaracak birini yaratacak mısın, yoksa değil mi? Melekler, insanların fesat çıkaracaklarını Allah’ın tevfiki ile mi bildiler, yoksa daha öncekilerin hallerine kıyas mı ettiler? Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Onu Allah’ın tevfiki ile bildiler, bunu İbn Mes’ûd, İbn Abbâs, Hasen, Mücâhid, Katâde, İbn Zeyd ve İbn Kuteybe demişlerdir. Süddi de şeyhlerinden şöyle rivayet etmiştir: Onlar: "Rabbimiz, bu halife ne yapar?” dediler. O da: Onun öyle zürriyeti olur ki, onlar yeryüzünde bozgunculuk eder, birbirlerini kıskanır ve birbirlerini öldürürler, dedi, onlar da: "Öyleyse orada fesat çıkaracak birilerini mi yaratmak istiyorsun?” dediler. İkincisi: Onlar bunu Âdem’den öncekilerin hallerine kıyas ettiler, bunun bir benzeri İbn Abbâs, Ebû’l - Âliyye ve Mukâtil’den rivayet edilmiştir. "Kan dökerler": Cumhûr fe’nin kesri ile okumuş; İbn Mûsarrif ile İbrahim b. Ebi Able de zammı ile okumuştur. İkisi de geçerli lügattir. Talha ile İbn Mukassim: Ye’nin zammesi, “sîn” in fethası ve fe’nin şedde ve kesresi ile yüseffıkü okumuşlardır. Bu da kesret ve tekrar ifade eder. Sefküddem, kan dökmek ve kan akıtmaktır. Bu heder olan her şey için kullanılır. Ancak sefk kana hastır. Sab, saf ve iraka ise kanda da başkasında da kullanılır. Onların tesbihlerinde de dört görüş vardır: Birincisi: Namazdır, bunu İbn Mes’ûd ile İbn Abbâs demişlerdir. İkincisi: Sübhanallah kavlidir, bunu da. Katâde demiştir. Üçüncüsü: Tazim ve hamdetmektir, bunu da Ebû Salih demiştir. Dördüncüsü: Tevazu ve zillettir, bunu da Muhammed b. Kasım el - Enbari demiştir. Seni takdis ederiz: Kuds temizlik demektir, takdislerinin manasında üç görüş vardır: Birincisi: Bunun manası, senin için onların amellerinden temizleniriz (onu yapmayız), demektir, bunu İbn Abbâs demiştir. İkincisi: Seni tazim ve tekbir ederiz, bunu da Mücâhid demiştir. Üçüncüsü: Senin için namaz kılarız, bunu da Katâde demiştir. "Ben sizin bilmediğinizi bilirim": Bunda da dört görüş vardır: Birincisi: Bunun manası: Ben İblis’in içindeki taşkınlık ve isyanı bilirim, demektir, bunu da İbn Abbâs ile Mücâhid demişlerdir, Süddi de şeyhlerinden rivayet etmiştir. İkincisi: Ben o halifeden peygamberler ve iyiler geleceğini bilirim, bunu Katâde demiştir. Üçüncüsü: Ben cehennemi cinlerle insanlardan dolduracağımı bilirim, bunu İbn Zeyd demiştir. Dördüncüsü: Ben işlerin sonuçlarını bilirim, ben sizin itâatkar zannettiğinizi denerim, deneme de onu İblis gibi isyana götürür, ben isyan edecek zannettiğinizin itâat edeceğini bilirim. Bunu da Zeccâc demiştir. Âdem Aleyhisselam'ın Yaratılışına İşaret Ebû Mûsa, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allahü teâlâ Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir avuç topraktan yarattı; o yüzden ademoğulları o toprağa göre yaratıldı; kimi kızıl kimi siyah, kimi ona yakın, kimi yumuşak, kimi sert ve kimi ona yakın. Kimi kötü ve kimi iyi.5 Sahih hadistir. 5 - Ebû Dâvud, Tirmizî ve imam Ahmed. Buhârî ile Müslim de kendi Sahihlerinde Ebû Hureyre’den Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Allah Âdem’i altmış arşın boyunda yarattı. Müslim de tek başına Ebû Hureyre'den Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allahü teâlâ Âdem’i Cuma günü ikindiden sonra son saatlerde ikindi - akşam arası yarattı. İbn Abbâs şöyle demiştir: Ona ruh üfürülünce ruh başından girdi, neresine ulaştı ise orası et ve kan oldu. |
﴾ 30 ﴿