117

O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeye hükmettiği zaman, ona ancak,

"ol” der; o da oluverir.

"Bedîu’s-semâvâti": Bedî’ yaratıcı demektir. Daha önce olmayan bir şeyi inşa edene ebdea denir. Hattâbî şöyle demiştir: Bedî’, faîl veznide müfil manasınadır, anlamı da: Allah mahlukatı örneksiz yaratan demektir.

"Bir şeye hükmettiği zaman":

İbn Abbâs: Kaza irade manasınadır, demiştir.

Mukâtil de: İlminde bir şeye hüküm verdiği zaman, ona

"ol” der, o da oluverir, demiştir. Cumhûr (kurraların çoğunluğu) "feyekunu

"deki nunu cümle sonu olarak merfu okumuşlar,

Mana da şöyle olur: O da oluverir. İbn Âmir ise nunu mensûb okumuştur. Mekki b. Ebû Taüb de: Mensûb okunması (şarta) cevap olması mulahazasıyladır ki, uzak ihtimaldir, demiştir.

Arkadaşlarımız Kur’ân'ın kadim olduğuna "kün” sözü ile delil getirmişler ve şöyle demişlerdir: Eğer "kün” mahluk olsa idi, onu yaratmak için de benzer bir şeye ihtiyaç duyulurdu ve bu sonsuza kadar gider ve teselsül meydana gelirdi ki, teselsül imkansızdır. Eğer:

"Bu, olmayana hitaptır” denirse, cevabı şöyledir: O tekvin hitabıdır, hemen kudretin tesirini gösterir. Muhatabın mevcut olması ise imkansızdır, çünkü o, hitap ile oldu. O nedenle önceden olması veya beraber olması imkansızdır. Şu önerme de bu sözün gerçekliğini ortaya koyar: Olacak bir şey ilimde tasavvur edilmiştir, bu da mevcuda benzer. O nedenle ona hitap etmek câiz olmuştur.

117 ﴿