186

Kullarım sana Ben’i sorarlarsa, şüphesiz Ben yakınımdır. Dua edenin dua ettiği zaman duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da bana icabet etsinler ve bana iman etsinler, belki onlar doğruyu bulurlar.

"Kullarım sana Ben’i sorarlarsa":

İniş sebebi hakkında beş görüş vardır:

Birincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bir bedevi geldi: "Rabbimiz yakın mıdır, ona fısıldayalım, yoksa uzak mıdır, seslenelim?” dedi. Bunun üzerine bu âyet indi, bunu Salt b. Hakim, babasından ve dedesinden rivayet etmiştir.

İkincisi: Medine Yahudileri:

"Ya Muhammed, Rabbimiz duamızı nasıl işitiyor, halbuki sen bizimle göğün arasında beş yüz yıllık mesafe olduğunu söylüyorsun?” dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Üçüncüsü: Onlar: Ya Resûlallah, Allah’ın en çok sevdiği saati bilseydik onda dua ederdik, dediler; bu âyet bunun üzerine indi. Bunu da Atâ’ demiştir.

Dördüncüsü: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı, ona:

"Allah nerededir?” dediler, bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da Hasen demiştir.

Beşincisi: İlk oruçta Müslümanlara uyuduktan sonra yemek ve cimâ etmek haram kılınınca; içlerinden bir adam uyuduktan sonra yemek yedi, bir adam da uyuduktan sonra cimâ etti; yaptıklarının Tevbesinin nasıl olacağını sordular. Bunun üzerine bu âyet indi.

Bunu Mukâtil demiştir. Kelâmın manası şöyledir: Sana benden sorarlarsa, onlara benim yakın olduğumu bildir.

"İcabet ederim"in manası hakkında da iki görüş vardır:

Birincisi: İşitirim, demektir. Bunu Ferrâ’ ile İbn Kasım demişlerdir.

İkincisi: O icabetten gelir, "felyestecibu” da, bana icabet etsinler demek olur. Şair şöyle demiştir:

Bir duacı: Ey çağrıya cevap veren diye dua etti,

O zaman ona icabet eden olmadı.

İstecabe kullandığı halde ecabe manasını kastetmiştir. Bu Ebû Ubeyde, İbn Kuteybe ve Zeccâc’ın görüşleridir.

"Belki doğruyu bulurlar": Ebû’l-Âliyye: Hidayete ererler, demiştir.

Âyetin hükmü: Eğer biri: Bu âyet Allahü teâlâ’nın dua edenlerin duasına icabet edeceğini gösteriyor, halbuki çoklarına icabet etmediği görülüyor?” derse; cevap şöyledir:

Ebû Said, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Herhangi bir Müslüman Allah’a bir dua ederse, içinde sıla-i rahme ters bir şey veya günah olmazsa, muüaka Allah ona şu üç şeyden birini verir: Ya duasını hemen kabul eder, ya onun için ahirette azık olarak saklar, ya da ondan benzer bir kötülüğü def eder.

Başka bir cevap da şöyledir:

Dua kabul edilmesi için bazı şartlara bağlıdır, bunların aslı da Allah’a itâat etmektir. Biri de helâl yemektir. Eğer haram yerse duası kabul olunmaz. Kalp huzuru da bunlardan biridir, bir hadiste şöyle denilmiştir: Allah gafil kalp ile yapılan duayı kabul etmez.

Başka bir cevap: Dua eden duasına icabette çıkarının olduğuna inanır, aslında öyle olmayabilir, onun esas isteğine cevap verilir, o da çıkarının olmasıdır. Çıkarı geri bırakılma veya reddedilme de olabilir.

186 ﴿