189

Sana hilalleri sorarlar; de ki: Onlar insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. Evlere arkalarından gelmek iyilik değildir, Ancak iyilik sakınan kimsenin iyiliğidir. Evlere kapılarından gelin. Allah'tan korkun ki, kurtulasınız.

"Sana hilalleri sorarlar": Bu âyetin, başından "velhac” kelimesine kadar

iniş sebebi şöyledir: Ashaptan iki kimse:

"Ya Resûlallah, neden hilal ince görünür, sonra artar ve dolar, nihayet yuvarlak ve dümdüz olur. Sonra da azalır, incelir, eski halini alır?” dediler. Bunun üzerine:

"Sana hilalleri sorarlar; de ki: Onlar insanlar ve hac için zaman ölçüleridir” âyeti indi Bu İbn Abbâs'ın görüşüdür. 23

23 - Buhârî, Tefsirü sûre, 2, 30.

"Evlere arkalarından gelmek iyilik değildir...": Bu da başka bir sebebi gösterir, o da şudur: Onlar Ka'be'yi haccedip de Medine'ye gel-dikleri zaman evlere kapıdan girmezler, evlere arkadan gelirlerdi Bir adam bunu unutup kapıdan girdi, bunun üzerine:

"Evlere arkadan gelmek iyilik değildir” kısmı indi Bu da Bera b. Azib'in görüşüdür. 23

Evlere niçin kapılardan girmedikleri hakkında da dört görüş vardır:

Birincisi: Onlar bunu ihram için yaparlardı. Bunu İbn Abbâs, Ebû’l - Âliyye, Nafaaî, Katâde ve Kays en - Nehşeli demişlerdir.

İkincisi: Cahiliye halkından biri bir şey yapmak ister de bir engel çıkarsa, dediği şey oluncaya kadar evine kapısından girmezdi, bunu da Hasen demiştir.

Dördüncüsü: Medine halkı bayramdan döndükleri zaman bunu yaparlardı. Bunu da Osman b. Atâ’ babasından rivayet etmiştir.

Tefsirine gelince: Peygamberimize hilallerin büyüyüp küçülmesinin hikmetini sordular, o da bunun insanların oruç, hac vs. gibi ihtiyaçlarını görmeleri için olduğunu haber verdi.

"Ehille” hilalin çoğuludur. Kaç güne kadar hilal denir? Bunda Arapların dört görüşü vardır:

Birincisi: Ona iki gecelik iken hilal denir.

İkincisi: Üç gecelik iken hilal denir, sonra ay, denir.

Üçüncüsü: Engellenip kısa adımlarla yavaş yavaş yürümesine kadar, denir.

Dördüncüsü: Işığı ile gecenin karanlığını götürdüğü sürece denir. Bu görüşleri İbn Seriyy nakletmiştir. Hilal kelimesi de, istehellessabiyyü’den gelir ki, çocuk doğarken ses çıkarmak manasınadır. Ehellel kavmu bilhacci de derler ki, hacılar hilali gördükleri zaman seslendiler demektir. Çünkü hilal görüldüğü zaman insanlar ona seslenirler.

"Ancak iyilik sakınan kimsedir” kavli de

"ancak iyilik Allah’a iman edendir” âyeti gibidir ki, bunun da açıklaması yukarıda geçmiştir. Kurralar buyut vb. kelimelerde ihtilaf ettiler; İbn Kesir, İbn Âmir ve Kisâi, buyutu benin kesresi, uyunu aynin kesresi ve ğuyubı ğaynin kesresi ile okudular.

Nâfi’den buyutu benin zammesi, uyunu aynin zammesi, ğuyubu ğaynin zammesi, cuyubu cimin zammesi ve şuyuhu şinin zammesi ile okuduğu rivayet edilmiştir. Kalun da ondan buyut'u benin kesresi ile okuduğunu rivayet etmiştir.

Ebû Cafer de beş kelimeyi de ilk harflerinin zammesi ile okumuş, Hamze de bunların hepsini kesre ile okumuş ve Âsım'dan ayrılmıştır.

Zeccâc da şöyle demiştir: Kim buyutu zapıme ile okursa, esas cemi sigasına göre okumuştur, meselâ beyt buyut, kalb kulub, fels fulus gibi. Kim de yeyi kesre ile okursa, ba’dan sonraki ye için okumuştur. Bu da Baralılarca kötü bir lügattir, çünkü Arap dilinde fenin kesresi ile fiul kalıbı yoktur. Ben Şeyhimiz Ebû Mansur el - Lügavi’den şöyle dediğini işittim: Eğer bir cemi fuul vezninde olur, ikinci harf de ye olursa, onda zamme de kesre de câizdir. Buyut, biyut; şuyuh, şiyuh; kuyud ve kıyud diyebilirsin.

189 ﴿