204

İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatına ait sözü senin hoşuna gider ve en yaman düşman olduğu halde kalbindekine Allah’ı şahit getirir.

"İnsanlardan öyleleri vardır dünya hayatına ait sözü senin hoşuna gider":

Bu âyetin kimler hakkında indiğinde üç görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: Bu Ahnes b. Şurayk hakkında inmiştir. Kendisi yumuşak sözlü, kalbi kâfir idi, Peygamber’e güzel görünür ve onu sevdiğine dair yemin ederdi. Dinine uyardı, içinde ise başkasını gizlerdi. Bu İbn Abbâs, Süddi ve Mukâtil’in sözüdür.

İkincisi: O münafıklık edip dilleriyle kalplerinde olmayanı söyleyen münafıklar hakkında indi. Bu da Hasen, Katâde ve İbn Zeyd’in görüşüdür.

Üçüncüsü: O Reci askerî birliği hakkında inmiştir, şöyle ki: Kureyş kâfirleri Medine’de bulunan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e heyet gönderdiler, biz Müslüman olduk, bize ashabından dinimizi öğretecek birkaç kişi gönder, dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de Hubeyb b. Âdiy, Mersed el - Ğanevi, Halid b. Bükeyr, Abdullah b. Tarık ve Zeyd b. Desine’yi gönderdi. Başlarına da Âsım b. Sabit’i kumandan tayin etti. Onlar Mekke tarafına yürüdüler, Mekke - Medine arasında bir yere indiler, yanlarında hurma vardı, ondan yediler. Oradan yaşlı bir kadın geçti, çekirdekleri gördü, kavmine dönüp, bu yoldan Yesribliler geçmiş dedi. Onlardan yetmiş kişi atlarına binip onları kuşattılar. Onlarla savaştılar. Mer’sed’i, Halid’i ve İbn Tarık’ı öldürdüler.

Âsım ise sadakını (ok kılıfını) boşalttı, içinde yedi ok vardı, her ok ile onların büyüklerinden birini öldürdü. Sonra da: Allah'ım, ben gündüzün başında senin dinini korudum, sen de gündüzün sonunda etimi koru, dedi. Sonra etrafını sarıp onu öldürdüler. Başını kesip Sülafe b. Sa’d denilen kadına satmak istediler. Âsım onun ailesinden birini öldürmüştü. O da: Eğer kafasını elime geçirirsem, kafatasında şarap içeceğim, diye yemin etmişti.

Allahü teâlâ eşek arıları gönderdi, onlar da onu korudular. Ona bir şey yapamadılar. Bırakın, akşam arılar gider, o zaman onu alırız, dediler. Bir bulut geldi, bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Allahü teâlâ sel gönderdi, o da onu sürükleyip götürdü.

Hubeyb ile Zeyd’i esir aldılar, Hubeyb’i öldürmeleri için Haris b. Amir oğulları satın aldılar, çünkü o, babalarını öldürmüştü. Onu öldürmek için çıkarınca: Bırakın beni, iki rekat namaz kılayım, dedi. Sonra da: Eğer Hubeyb ölümden korktu demeyecek olsaydınız daha çok kılardım, dedi. Ve şöyle bir şiir söyledi:

Müslüman olarak öldürüldükten sonra,

Hangi yanımın üzerine öleceğimi hiç düşünmem,

Bu da Allah yolundadır, eğer O dilerse,

Darmadağın olan cesedimi mübarek eyler.

Onu diri olarak astılar, o da: Allah’ım, sen bilirsin ki, etrafımda selamımı Resûlüne ulaştıracak kimse yoktur, dedi. İçlerinden Ebû Sirvaa denen bir adam geldi, elinde mızrağı vardı, onu Hubeyb’in önüne dikti, Hubeyb ona: Allah’tan kork, dedi. Bu da onun taşkınlığım artırmaktan başka bir işe yaramadı.

Zeyd'e gelince, onu da Safvan b. Ümeyye satın aldı, onu babasına karşılık öldürmek istiyordu. Safvan onu öldürmek için ilerleyince, Süfyan b. Harb geldi:

"Ey Zeyd, Allah için söyle, ister misin, Muhammed senin yerinde olaydı da, sen de ailenin arasında olaydın?” dedi. O da: Allah’a yemin ederim ki, değil Muhammed’in yerimde olmasını istemek, ben ailemin arasında otururken onun ayağına bir diken bile batmasını istemezdim, dedi. Sonra öldürüldü. Haber Peygamber’e ulaştı:

"Kim Hubeyb’in cesedini darağacından alıp gelir, onun için cennet vardır?” dedi.

Zübeyr de: Ben ve arkadaşım Mikdad, dedi. Çıktılar, geceleri yürüdüler, gündüzleri saklandılar, sonunda o yere vardılar. Dar ağacının etrafında sarhoş kırk müşrik olduğunu gördüler. O ise terü taze duruyordu, kırk gün sonra bile hiç bozulmamıştı.

Zübeyr onu atma yükledi, onlardan yetmiş kişi arkasına düştü. Zübeyr Hubeyb’i bıraktı, onu yer yuttu.

Zübeyr:

"Ey Kureyş topluluğu, bize karşı ne de cesursunuz!” dedi, sonra da başındaki sarığı kaldırdı ve: Ben Zübeyr b. el - Avvam’ım, annem de Safiyye bint Abdülmuttalip’tir. Arkadaşım da Mikdat’tır. Yavrularını müdafaa eden iki aslanız. Eğer isterseniz sizinle mücadele ederiz. Eğer isterseniz sizinle dövüşürüz. İsterseniz çeker gidersiniz, dedi. Onlar da çekildiler.

O ikisi Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldiler, Cebrâil yanında idi: Ya Muhammed, melekler ashabından bu ikiyle iftihar ediyor, dedi.

Bazı münafıklar Hubeyb ve arkadaşları için: Yazık şu maktullere, ne evlerinde oturdular ne de sahiplerinin mesajını ilettiler, dediler. Allahü teâlâ Zübeyr, Mikdad, Hubeyb, arkadaşları ve münafıklar hakkında bu âyeti ve bundan sonraki üç âyeti indirdi. Bu hadis uzun olarak İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir.

"Kalbindekine Allah’ı şahit getirir": Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O şöyle der: Allah şahitlik eder ki, dilimin konuştuğu şey, kalbimdekinin aynısıdır.

İkincisi: O şöyle der: Allah'ım, bu sözde bana şahitlik et. İbn Mes’ûd, sin ve te ziyade ederek: "ve yesteşhidullahe” okumuştur. Hasen, Talha b. Mûsarrif, İbn Muhaysın ve İbn Ebi Able de: Yenin fethası ve

"Allahu"nun refi ile

"yeşhedullahu” okumuştur.

"Ve hüve eleddül hısam": Hisam, hasmın çoğuludur. Hasm, hisam ve huşum, denir.

Zeccâc: Eled, şiddetli husumet edendir, demiştir. Ledideyil unuk’tan gelir ki, boynun iki yanıdır, manası da: Hasmı hangi taraftan gelse onu mağlup eder, demektir.

204 ﴿