214

Yoksa sizler sizden önce geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara sıkıntılar ve hastalıklar dokundu, öyle sarsıldılar ki, nihayet peygamberleri ve onunla beraber iman edenler:

"Allah’ın yardımı ne zaman?” dediler. Bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.

"Cennete gireceğinizi mi zannettiniz?":

Bunun iniş sebebi için üç görüş vardır:

Birincisi: Sahabiler Ahzap savaşında belâya çattılar ve mahsur kaldılar, bu âyet bunun üzerine indi. Bunu Süddi, şeyhlerinden nakletmiştir.

İkincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabı Medine’ye gelince, çok sıkıntı çektiler, bu âyet onun üzerine indi, bunu da Atâ’ demiştir.

Üçüncüsü: Münafıklar kâfirlere: Eğer Muhammed Peygamber olsaydı, başınıza bu ölüm gelmezdi, dediler. Onlar da: Bizden öldürülenler cennete gire., diye cevap verdiler. Onlar da: "Neden kendinizi bâtıll şeylerle oyalıyorsunuz?” dediler, bu âyet bunun üzerine indi. Bunu da Mukâtil demiş ve bunun Uhut savaşında indiğini iddia etmiştir.

"Emhasibtüm": Zannettiniz mi manasınadır.

Zeccâc da:

"Em” bel manasınadır, demiştir. Biz de

"em"in manasını yukarıda yeteri kadar izah ettik. Mesel: Sıfat ve hal manasınadır. "Zülzilu” korkutulup eziyet veren şeyle sarsılmaktır. Asıl zelzele lügatte; Zelleşşey’ü an mekanihi’den gelir, bir şeyi yerinden kaydırmak manasınadır. Zelzeltuhu dersen, o kaydırmayı tekrar ettiğini söylemiş olursun. Tekrar edilen fi'lin ilk harfi de tekrar edilir, meselâ: Ekalle fülanün eşşey’e an mekanihi, denir ki, bir şeyi yerinden uzaklaştırmaktır. Bunu defalarca tekrar etmişse, kalkalahu denir. Buna göre âyetin manası: Onlar defalarca korku ile sarsıldılar demek olur. Bunu İbn Abbâs demiştir.

"Be’sa", şiddet ve sıkıntı demektir. Darra da: Belâ ve hastalıktır. Ümmetine günderilen her peygamber:

"Allah’ın yardımı (nasr/nusreti) ne zaman?” dedi. Nasr, feth iledir.

Cumhûr "yekûle"nin “lâm” ını feth üzere okumuş, Nâfi de zam ile okumuştur.

Tefsir: Âyetin manası şöyledir: Belâ ve sıkıntı ümmetleri o noktaya getirdi ki, belanın şiddetinden dolayı yardımın geç kaldığını zannettiler. Bu da cennet yolunun sadece belâya sabırdan geçtiğini göstermektedir.

Hazret-i Âişe şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem dünyadan göçünceye kadar arpa ekmeğinden üç gün arka arkaya doymadı. 30

30 - Buhârî, Rikak, bab, 17; Et’ime, bab, 23; Müslim, Zühd, hadis no, 21; Tirmizî, Zühd, bab, 38; Ahmed, Müsned, 6/42,156,255 ve 277.

Huzeyfe de şöyle demiştir: Gözümün neşe ile en çok parladığı gün, ailemin ihtiyaçtan şikayet ettiği gündür. "Neden?” dediler, o da şöyle dedi: Ben Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini işittim: Baba nasıl çocuğu için hayrı beklerse, Allah da mü’min için belayı öyle bekler. Hasta sahipleri hastayı nasıl yemekten perhiz ederlerse, Allah da mü’mini dünyadan öyle perhiz eder. 31

31 - Hakim, Müstedrek, 4/314

Bize Ebû Bekir Sufi haber verdi, bize Ebû Said b. Ebi Sadık haber verdi, dedi, bize Ebû Abdullah eş - Şirazi haber verdi, Ebû’ttayyib b. Ferhan’dan şöyle dediğini işittim: Cüneyd, Seriy es - Sakati'nin yanına girdi, o anda şöyle diyordu:

Yanına girmek istemedim, ta ki,

Kendimi hor köle yerine koydum,

Kirlerine karşı göz kapaklarımı yumdum,

Nefsimi de dedikodudan çektim.

214 ﴿