236

Kadınları onlara dokunmadan yahut onlara bir mehir belirlemeden boşamanızda size günah yoktur. Onları örfe uygun bir şekilde faydalandırın; zengin olanlar kudretince, darda olanlar da kudretince. Bu, iyilerin üzerine bir haktır.

"Kadınları onlara dokunmadan boşamanızda size günah yoktur":

İbn Kesir, Nâfi, Âsım, İbn Âmir ve Ebû Amr nerede olursa olsun elifsiz ve tenin fethası ile

"temessuhünne” okumuşlardır; Hamze, Kisâi ve Halef de, burada iki yerde ve üçüncü olarak Ahzap’ta elifle tenin zammesiyle okumuşlardır.

Ebû Ali de şöyle demiştir: Faale ve feale kalıpları birbirinin yerine kullanılır; meselâ târektünna’le ve âkabtüllıssa, dersin.

Süleyman b. Mukâtil şöyle demiştir:

Bu âyet, Hanife oğullarından bir kadınla evlenen, ona mehir kesmeyen ve onu el sürmeden boşayan bir ensari hakkında indi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

"Ona müt’a (faydalı bir şey) verdin mi?” dedi. O da: Hayır, deyince: Takkeni de olsa bir şey ver, dedi. Âyetin manası ise şöyledir: Onlara dokunmayıp mehir kesmedikçe. Bazen

"ev” "ve” yerine kullanılır. Meselâ:

"Vela tu ti’ minhüm asimen ev kefura” (Dehr: 24) âyetinde olduğu gibi.

"Mess” nikahtır, fariza da mehirdir. Âyet, mehir kesmeden nikah kıymanın câiz olduğuna delildir.

"Metti’ûhünne": Onlara zenginlik ve fakirliğinize göre mallarınızdan yararlanacak bir şey verin. Metâ: Faydalanacak şeydir.

"Alel mûsii kaderuhu ve alel muktiri kaderuh":

İbn Kesir, Nâfi ve Ebû Amr her ikisinde de daim sükunu ile "kadruhu” okumuşlar. İbn Âmir, Hamze ve

Kisâi de: Her ikisini de harekeli şekilde "kaderahu” okumuşlardır. Âsım’dan da böyle iki şekilde okuduğu rivayet edilmiştir.

Bu müt’a vacip midir yoksa müstehap mıdır? Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Vaciptir. Bu görüşün sahipleri, hangi boşanmış kadına vaciptir, diye de üç görüş beyan ederek ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: O bütün boşanmış kadınlara vaciptir. Bu Hazret-i Ali, Hasen, Ebû’l - Âliyye ve Zührî'den rivayet edilmiştir.

İkincisi: O, her boşanan kadın için vaciptir, ancak mehir kesilip de el sürmeden boşanan kadın bunun dışındadır ki, ona da kesilen mehrin yarısı vaciptir. Bu İbn Ömer, Kasım b. Muhammed, Şureyh ve İbrahim’den rivayet edilmiştir.

Üçüncüsü: O mehri belirtilmeyen ve duhul da edilmeyen boşanan kadın için vaciptir. Eğer duhul edilmişse, ona müt'a yoktur, onun için mehri- misl (emsal mehir) vardır. Bu Evzai, Ebû Hanife ve Ahmed b. Hanbel’den rivayet edilmiştir.

İkincisi: Müt’a müstehaptır, hiç kimseye vacip değildir, ister kadının mehrini belirtsin, ister belirtmesin, ister duhul etsin, ister etmesin. Bu da Malik, Leys b. Sa’d, Hakem ve İbn Ebi Leyla’nın görüşüdür. Âlimler müt’anin miktarı hakkında da ihtilaf etmişlerdir; İbn Abbâs, Said b. Müseyyeb : En yükseği hizmetçi, en düşüğü de içinde namaz kılması câiz olan giysidir, demişlerdir.

Hammad ile Ebû Hanife’den, onun mehri- mislin yarısı kadar olduğu rivayet edilmiştir. Şâfiî ile İmam Ahmed’den de: Kişinin zenginlik ve fakirliğine bağlıdır, demiştir ki, hakimin içtihadına bırakılır. İmam Ahmed’den: Müt’a, içinde namaz kılmak câiz olan şeydir ki, o da gömlekle başörtüsünden ibarettir, dediği rivayet edilmiştir.

"Örfe uygun olarak faydalandırın": Bu da imkana göre, demektir. Hak da vacip manasınadır. İyilik edenler ve infak edenler ise tekit için zikredilmiştir.

236 ﴿