245Kimdir o ki, Allah’a güzel bir ödünç versin de Allah da onu kendisi için birçok katlasın. Allah daraltır ve genişletir. Ancak O’na döndürüleceksiniz. ' "Kimdir o ki, Allah’a güzel bir ödünç (karz) versin": Zeccâc şöyle demiştir: Aslında karz bir kimsenin karşılığım görmek için verdiği veya yaptığı şeydir. Bunun da lügatte aslı kesmektir, mikraz (makas) da ondan alınmıştır. Akraztuhu’nun manası: Bana karşılığını vermesi için ona bir şey kesip verdim demektir. Eğer: "Sadakaya karz demenin münasebeti nedir?” denirse, cevap üç türlüdür: Birincisi: Çünkü bu karzın da karşılığı vardır. İkincisi: Çünkü ödenmesi kıyamet gününe bırakılmıştır. Üçüncüsü: Sevabım pekiştirmek için, çünkü ne zaman karz (ödünç) olursa mutlaka karşılığı olur. Yahudiler ise bunu anlamadılar: "Allah bizden ödünç mü istiyor?” dediler. Müslümanlar ise Allah'ın va’dine güvendiler ve onu yerine getirmeye koştular. İbn Mes’ûd şöyle anlatmıştır: Bu âyet inince Ebuddehdah: "Allah bizden ödünç mü istiyor?” dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de: Evet, dedi. O da: "Bana elini ver, ben hurma bahçemi Rabbime ödünç verdim, dedi. 45 45 - Heysemi, Mecmau'z - Zevaid, 6/321; 9/324. Bahçesinde de altı yüz hurma ağacı vardı. Sonra bahçeye geldi, karısına: Ey Dehdah’ın annesi, bahçeden çık, ben onu Rabbime ödünç verdim, dedi. Hadisin bir varyantı da şöyledir: Çocuklarının yanına gitti, ağızlarındaki hurmaları çıkardı, eteklerindekini de silkeledi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: "Cennette Ebuddehdah için nice büyük salkımlar vardır!” dedi. Güzel ödüncün manası hakkında da altı görüş vardır: Birincisi: Allah için ihlaslı yapılandır, bunu Dahhâk demiştir. İkincisi: Gönül hoşluğu ile verilendir, bunu da Mukâtil demiştir. Üçüncüsü: Helâl olmaktır, bunu İbn Mübarek demiştir. Dördüncüsü: Sevabını Allah'tan ummaktır. Beşincisi: Arkasından eziyet edip başa kakalamaktır. Altıncısı: En iyi mallarından olmaktır. "Feyudaifehu lehu": Ebû Amr fe merfu olarak elifle "feyudaifehu "okumuştur. Kur’ân'ın her tarafında bu kelimeyi böyle okumuş, ancak Ahzab suresindeki "yudif leha dıfeyn” okumuştur. Nâfi, Hamze ve Kisâi de bütün bunları fenin refi ve elifle okumuşlardır. İbn Kesir ise Kur’ân'ın her yerinde fenin refi ve elifsiz olarak okumuştur. İbn Âmir de Kur’ân'ın her yerinde şeddeli olarak elifsiz "feyuda’ifehu” okumuş, Âsım da Kur’ân'ın her tarafında fenin mensûb oluşunda ona katılmış, ancak elifle (feyudaifehu” okumuştur. Ebû Ali şöyle demiştir: “Ref “ in iki gerekçesi vardır: Birincisi: Sıla cümlesi olan yukridu’nun üzerine atfedilmesidir. İkincisi: Yeni cümle başı olmasıdır. Mensûb okuyanlar da manayı dikkate almışlardır, çünkü mana, "eyekunu karzun?” şeklindedir, "feyudaifehu’yu da onun üzerine atfeder. Daafe ile Da’afe’nin manası birdir: Bir şeyi iki veya daha çok kat artırmaktır. Çok çok artırmada da iki görüş vardır: Birincisi: Sayısı belirsiz demektir, bunu İbn Abbâs ile Süddi demişlerdir. Ebû Osman en - Nehdi de Ebû Hureyre’den: Şüphesiz Allah bir tek iyiliği iki milyon kez katlar demiş ve bu âyeti okumuştur. Sonra da Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den "Allah iyiliği iki milyon defa katlar” dediğini işittim, demiştir. İkincisi: Onun miktarı bellidir, çünkü her dirhem yedi yüz kattır. Nitekim ondan sonraki âyette zikredilmiştir. Bunu İbn Zeyd demiştir. "Allahu yakbidu ve yebsut": İbn Kesir, Ebû Amr, Hamze ve Kisâi, sin ile "yebsütu” ve "bestah” okumuşlardır, Nâfi ise bu ikisini sad ile okumuştur. Kelâmın manasında da iki görüş vardır: Birincisi: Bunun manası: Dilediğinin rızkını daraltır, dilediğininkini de bollaştırır, demektir, bunu İbn Abbâs, Hasen ve İbn Zeyd demişlerdir. İkincisi: Dilediğinin elini kendi yolunda harcamaktan tutar, engel olur ve dilediğinin de elini harcamada açar demektir. Bunu da Ebû Süleyman Dımeşki ile diğerleri demiştir. |
﴾ 245 ﴿