251

Derken Allah'ın izni ile onları yendiler. Davut, Câlut’u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi. Dilediğinden ona öğretti. Allah kimilerini kimileri ile önlemese idi, yeryüzü elbette bozulurdu. Fakat Allah âlemlere karşı lütuf sahibidir.

"Fehezemûhüm": Onları, kırdılar, püskürttüler, demektir.

Zeccâc şöyle demiştir: Aslında hezm bir şeyi kırmak ve üst üste katlamaktır. Sekaün münhezimün ve mühezzemün denir ki, kurumuş ve katlanmış su kırbası demektir. Kasabun münhezimün de kırılmış ve parçalanmış kamıştır. Araplar: Hezemtü alâ Zeydin derler ki, ona doğru döndüm, demektir.

Şair de şöyle demiştir:

Ey Malik’in kızı, sana döndüm,

Sen de bana nimetinle cömertlik ve ihsan et.

Semi’tü hezmererra’di denir ki: Çatlayarak ses çıkaran gök gürültüsünü işittim, demektir.

Dâvud, Allah'ın peygamberi ve Süleyman’ın babasıdır. Yabancı bir isimdir. Şöyle denilmiştir: Dâvud’un kardeşleri Tâlut’un yanında idiler, Dâvud onlara bakmaya gitti, taşlar ona: Beni al, beni al, diye seslendi. O da onları aldı, Tâlut’a geldi: "Câlut’u öldürürsem bana ne verirsin?” dedi. O da: Mülkümün üçte birini veririm ve kızımı sana nikahlarım, dedi. O da Câlut’u öldürdü.

"Allah ona mülk verdi": Yani Dâvud’a Tâlut’un mülkünü verdi. Burada

"hikmetten” ne kastedildiği hususunda iki görüş vardır:

Birincisi: O peygamberliktir, bunu İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Zebur’dur, bunu da Mukâtil, demiştir.

"Ona dilediği şeylerden öğretti": Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Zırh yapmaktır.

İkincisi: Zebur’dur.

Üçüncüsü: Kuşdilidir.

"Velevla defullahinnase ba’daham biba’dın": Cumhûr, burada ve Hac suresinde elifsiz olarak

"defullahi” okumuştur. Nâfi, Yakub ve Eban da her iki yerde elifle “velevla difau” okumuşlardır.

Ebû Ali: Her iki mana da birbirine yakındır, demiştir. Şair de şöyle demiştir:

Onları savunmaya hırs gösterdim,

Bir de baktım ki, ölüm geldi, defedilmiyor.

Kelâmın manası hakkında iki görüş vardır:

Birincisi: Onun manası: Eğer Allah kendine itâat edenleri kendine isyan edenlere karşı müdafaa etmeseydi, demek olur. Meselâ Tâlut’tan ayrılanları ona itâat edenlerle def etmesi gibi. Eğer böyle olmasa idi asiler derhal azap ile helak olurlardı. Bunu Mücâhid demiştir.

İkincisi: Manası şöyledir: Eğer Allah Müslümanlar sayesinde müşrikleri def etmese idi, müşrikler yeryüzüne hakim olurlar, Müslümanları öldürürler ve mescitleri yıkarlardı. Bunu da Mukâtil, demiştir.

"Yeryüzü bozulurdu” kelâmının manası da: Halkı helak olurdu, demektir.

251 ﴿