256Dinde zorlama yoktur; doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. Artık kim tağutu ikrar ederse, kopması olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah hakkıyle işiten, kemaliyle bilendir. "Dinde zorlama yoktur": Sebeb-i nüzulü için dört görüş vardır: Birincisi: Ensar kadınının cahiliye devrinde çocuğu yaşamadığı zaman ant içer: Eğer yaşarsa onu Yahudi edeceğim, derdi. Yahudi Nadiyr oğulları Medine’den sürülünce, onların arasında ensar çocukları da vardı. Ensar: "Ya Resûlallah, çocuklarımız ne olacak?” dediler, Bunun üzerine bu âyet indi. Bu İbn Abbâs’ın görüşüdür. Şa’bî de şöyle demiştir: Ensar: Allah’a yemin ederiz ki, çocuklarımızı İslâm’a zorlayacağız. Biz onları ondan daha üstün din olduğunu bilmediğimiz için Yahudi dinine sokmuştuk, dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. İkincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gönderilmeden önce ensardan bir adamın iki çocuğu Hıristiyan oldular. Sonra da Medine’ye geldiler. Babaları onları takip etti ve: Allah’a yemin ederim ki, Müslüman olmadıkça sizi bırakmam, dedi. Onlar da kabul etmediler. Hep birlikte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e başvurdular. Bunun üzerine bu âyet indi. Bu da Mesruk’un görüşüdür. Üçüncüsü: Bazı çocuklar Yahudilerde sütanneye verilmişlerdi, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, Nadiyr oğullarını sürünce onlar: Allah’a yemin ederiz ki, biz de onlarla beraber gideriz ve onların dinine gireriz, dediler. Aileleri bunları men etti ve onları İslâm’a girmeleri için zorladı. Bunun üzerine bu âyet indi. Dördüncüsü: Ensardan bir adamın Subeyh adında bir kölesi vardı, onu İslâm’a girmesi için zorladı, bunun üzerine bu âyet indi. Bu iki görüş Mücâhid'ten nakledilmiştir. Nasih ve mensuh Âlimleri âyetin bu kadarı hakkında ihtilaf etmişlerdir; bazıları onun muhkem ve umumi olup tahsis edildiğine kani olmuşlardır. Çünkü ehl-i kitap bundan tahsis edilmiştir; zira onlar İslâm’a girmeleri için zorlanmazlar, bilakis İslâm’lâ cizye verme arasında serbest bırakılırlar. Bu mana İbn Abbâs, Mücâhid ve Katâde’den rivayet edilmiştir. İbn Enbari de şöyle demiştir: Âyetin manası şöyledir: Din, zorlanarak, kalbinin razı olmadığı ve vicdanının kabul etmediği din değildir. Asıl din kalbinin bağlandığı dindir. Bir grup da bunun mensuh olduğuna kani olmuş ve bu âyetin savaş emri getiren Âyetten önce indiğini söylemişlerdir. Bunlara göre bu âyet, kılıç âyetiyle mensuh olur. Bu Dahhâk, Süddi ve İbn Zeyd’in görüşleridir. Burada dinden maksat, İslâm dinidir. Rüşd de haktır, ğay ise bâtılldır. Onun iman ile küfür olduğu da söylenmiştir. Tağut ise tuğyandan alınmıştır ki, haddi aşmak demektir. İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Tağut tekil, cemi, müzekker ve müennes olarak kullanılır. Allahü teâlâ: "Onların dostları tağuttur” ve "Tağuta tapmaktan kaçınanlar” (Zümer: 17) buyurmuştur. Burada tağuttan ne kastedildiğine dair beş görüş vardır; Birincisi: O şeytandır; bunu da Hazret-i Ömer, İbn Abbâs, Mücâhid, Şa’bî, Süddi ve diğerleri demişlerdir. İkincisi: O kâhindir, bunu da Said b. Cübeyr ile Ebû’l - Âliyye demişlerdir. Üçüncüsü: O sihirbazdır, bunü da Muhammed b. Sîrin, demiştir. Dördüncüsü: O putlardır, bunu da Yezidi ile Zeccâc demişlerdir. Beşincisi: O ehl-i kitabın azgınlarıdır. Bunu da Zeccâc, demiştir. "En sağlam kulpa yapışmıştır": Bu iman için misaldir, ona yapışan, sağlam kulpa yapışana benzetilmiştir. Zeccâc şöyle demiştir: Kelâmın manası: Nefsi için sağlam bir düğüm çalmıştır, demek olur. İnfisam ise bir şey ayrılmadan kırılmaktır. |
﴾ 256 ﴿