257

Allah iman edenlerin yardımcısıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin ise dostları tağuttur; onları nûrdan karanlıklara çıkarır. İşte onlar cehennem arkadaşlarıdır. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.

"Allah iman edenlerin dostudur": İşlerini görür, onlara doğru yolu gösterir, onlara yardım eder, destek olur. Zulümat: Sapıklık; nûr da: Doğru yoldur. Tağut ise şeytanlardır. Bu İbn Abbâs, İlerime ve diğerlerinin görüşüdür.

Mukâtil de: Kâfirlerin Yahudiler, tağutun da Ka’b b. Eşref olduğunu söylemiştir.

Zeccâc şöyle demiştir: Burada tağut tekildir, çoğul manasınadır, bu da sözde çoğul olduğunu gösteren şey olduğu zaman dilde câizdir. Şair şöyle demiştir:

Orada terk edilmiş develerin leşleri vardır, kemikleri ise.

Kaval gibi olmuştur, derisinden ise irin akmaktadır.

Derilerinden demek istemiştir. Eğer:

"Mü’minler ne zaman karanlıkta, kâfirler de ne zaman nurda idiler?” denilirse, buna üç türlü cevap verilir:

Birincisi: Allah’ın mü’minleri sapıklık yerlerinden koruması, onları küfrün karanlığından çıkarmaktır. Kâfirlerin yakınlarının da onları doğru yoldan saptıran batılı süslemeleri de onları doğru yoldan çıkarmaktır. Burada

"çıkarmak” istiare ile kullanılmıştır. Bazen bir şeyi yapmayana, ondan çıktı, denir, ister ki, daha önce ona girmiş olmasın. Allahü teâlâ şöyle demiştir:

"Ben Allah’a iman etmeyen kavmin dinini terk ettim” (Yûsuf: 37);

"İçinizden kimileri hayatın en rezil çağına döndürülür (bunar)". (Nahl: 70) Bunun şahitleri

"İşler yalnız Allah’a döndürülür” (Bakara: 210) âyetinde geçmişti.

İkincisi: Ehl-i kitabın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gönderilmeden önce iman etmeleri onlar için nurdur, meydana çıktıktan sonra da onu inkâr etmeleri, karanlıklara çıkmadır.

Üçüncüsü: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in mucizeleri açığa çıkınca ona muhalefet eden, bildiği nûrdan çıkmış olur, ona katılan da cehalet karanlıklarından ilim nuruna çıkmış olur.

257 ﴿