271Eğer sadakaları açıktan verirseniz o ne güzeldir! Eğer onları gizler de fakirlere verirseniz o, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızı yarlığar. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. "Sadakaları açıktan verirseniz, o ne güzeldir!": İbn Saib şöyle demiştir: "Ne infak ederseniz” kavli inince, ashap: "Ya Resûlallah, gizli sadaka mı daha faziletlidir yoksa açık sadaka mı?” diye sordular; bunun üzerine bu âyet indi. Zeccâc şöyle demiştir: Bedeşşey’ü yebdu, bir şey görünmek manasınadır. Ebdeytuhu da, onu açığa çıkardım, demektir. Ve beda li bed'ün ise: Fikir değiştirdim, demektir. "Feniimmahi": "Nime"de dört lügat vardır: Nunun ve aynin fethiyle "naam", âlem gibi; nunun kesriyle, "ni’me"; nunun fethi ve aynın sukunu ile "na'me"; nunun kesri ve aynın sükunu ile "ni’me". "Feniimmahi": Nâfi, -Verş kıraati dışında -, Ebû Amr, Âsım - Ebû Bekir kıraatinde - ve Mufaddal "nunun kesri ve aynın sükunu ile "ni’ma” okumuşlardır. İbn Kesir, Âsım - Hafs rivâyetinde - Nâfi de Verş rivâyetinde ve Ya’kûb nunun ve aynın kesriyle okumuşlardır. İbn Âmir, Hamze ve Kisâi de, nunun fethi ile "feneimma” okumuşlardır. Hepsi mimi şeddeli okumuşlardır. Nisa suresindeki ihtilafları da böyledir. Zeccâc şöyle demiştir: "Ma” şey manasınadır, yani o ne güzel şeydir, demek olur. Ebû Ali de: Onu açıktan vermek ne güzel şeydir, demiştir. "O sizin için daha hayırlıdır": Yani onu gizlemek. Âlimler şunda ittifak etmişlerdir ki, nafile sadakayı gizlemek, onu açıklamaktan daha faziletlidir. Farz sadakada ise iki görüş vardır: Birincisi: Onu açıklamak daha faziletlidir. Bunu İbn Abbâs ve diğerleri demişlerdir. Kadı Ebû Ya’lâ da bunu tercih etmiştir. Zeccâc şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında zekâtı gizli vermek daha güzeldi. Ama bugün insanlar kötü düşünüyorlar; onun için onu açık vermek daha güzeldir. İkincisi: Onu gizli vermek daha faziletlidir, bunu Hasen, Katâde ve Yezid b. Ebi Habib demişlerdir, ilk görüşün sahipleri ayetteki sadakaları farza, "vein tuhfuha"dakini de nafileye hamletmişlerdir. Gizli sadakanın faziletli olması iki sebepten dolayıdır: Birincisi: Verenle ilgilidir ki, o da riyadan uzak, ihlasa yakın olması ve açık vermede nefsin etkilenmesinden yüz çevirmesidir. İkincisi: Verilenle ilgilidir ki, o da halini gizlemekle mahcup olmamasıdır. Çünkü açık verilirse kalbi kırılır. "Ve yükeffirü anküm min seyyiatiküm": İbn Kesir, Ebû Amr, Ebû Bekir - Âsım'dan rivayetle - nun ve merfu olarak "nükeffirü anke” okumuşlardır. Mana da: Biz seni bağışlarız, demek olur. Yeni söz başı olması da câizdir. Nâfi ile Kisâi de, nun ile ranın da Cezmi ile "nükeffir” okumuşlardır. Ebû Ali şöyle demiştir: bu, sözü "fehüve hayrün leküm"ün üzerine atfetmek düşüncesiyledir. Zira "fehüve hayran leküm” kavli, cezm mahallindedir. Baksanıza, bir kimse: Ve in tuhfuha yekunu azame liecriküm, deseydi, meczum okurdu. "Levla ahherteni ilâ ecelin karibin feetesaddeka” (Münafikun: 10) kavli de böyledir. "Ekün” kavlini "feessaddeka"nın mahalline hamletmiştir. İbn Âmir de ye ve merfu olarak "yükeffirü” okumuştur. Hafs da Âsım’dan rivayetle zamiri Allahü teâlâ’ya göndermiştir. Eban da Âsım'dan rivayet ederek merfu te ve meftuh fe ve sakin ra ile "tükeffer” okumuştur. "Min seyyiatiküm": "Min” üzerinde de iki görüş vardır: Birincisi: Zaittir. İkincisi: Ba'z manasınadır. Ebû Süleyman Dımeşki şöyle demiştir: Bundaki hikmet de kulların korku ve endişe içinde olmalarıdır. |
﴾ 271 ﴿