33Allah; Âdem’i, Nûh’u, İbrahim hanedanını ve İmran ailesini âlemlerin üzerine seçti. "Allah Âdem’i seçti": İbn Abbâs şöyle demiştir: Yahudiler: Biz İbrahim, İshak ve Yakub'un oğullarıyız, biz onların dini üzereyiz, dediler. Zeccâc şöyle demiştir: Istafa’nın lügatte manası: Onları seçti, onları halkının safı kıldı, demektir. Bu, gözle görülen bir şeyle temsildir. Zira Araplar bilinen bir şeyi görünen bir şeyle temsil ederler. Dinleyici de o bilinen şeyi işittiği zaman gözü ile görmüş gibi olur. Biz de saf bir şeyi bulanıklıktan arınmış olarak görürüz. Allah’ın seçkin kulları da böyledir. Safvet kelimesi üzerinde de üç lügat vardır: Safvet, sıfvet ve sufvet. Âdem kelimesine gelince. O Arapça’dır, onun türevini de Bakara suresinde anlatmıştık. Nûh kelimesine gelince: O Yabancıdır, Arapçalaşmıştır. Ebû Süleyman Dımeşki şöyle demiştir: Nûh’un adı Seken’dir. Ona Nûh denmesi ağladığı içindir. Ağlaması hakkında da beş görüş vardır: Birincisi: O kendi nefsine ağlardı, bunu Yezid er - Rakkaşi, demiştir. İkincisi: O ailesinin ve kavminin isyanlarına ağlardı. Üçüncüsü: Çocuğu hakkında Rabbine müracaat etmişti. Dördüncüsü: Kavminin helaki için beddua ettiği için ağlardı. Beşincisi: O, cüzamlı bir köpeğe rastladı: Defol, ey çirkin hayvan, dedi. Allah da ona: "Ey Nûh, beni mi ayıpladın yoksa köpeği mi?” diye vahyetti. İbrahim hanedanı hakkında da üç görüş vardır: Birincisi: O, kendi dininden olanlardır, bunu İbn Abbâs ile Hasen Basri, demişlerdir. İkincisi: Onlar; İsmail, İshak, Ya’kûb ve Esbat’ın nesilleridir. Üçüncüsü: İbrahim hanedanından maksat, İbrahim’in kendisidir, meselâ: "Mûsa ailesinin ve Harun ailesinin terk ettiği şeylerden bir kalıntı” (Bakara: 248) âyetinde olduğu gibi. Bunu da bazı tefsirciler demişlerdir. İmran hakkında iki görüş vardır: Birincisi: O, Meryem’in babasıdır, bunu Hasen ile Vehb, demişlerdir. İkincisi: O; Mûsa ile Harun’un babasıdır, bunu da Mukâtil, demiştir. "Onun âl'i” hakkında da üç görüş vardır: Birincisi: O, İsa aleyhisselam’dır. Bunu Hasen Basri, demiştir. İkincisi: Onun al’i Mûsa ile Harun’dur, bunu da Mukâtil, demiştir. Üçüncüsü: Al’inden maksat bizzat kendisidir, bunu da bazı müfessirler demişlerdir. Neden özellikle bunlar zikredildi? Çünkü bütün peygamberler onların neslindendir. Bu adı geçenleri seçmesinde de üç görüş vardır: Birincisi: Maksat, dinlerini diğer dinlerin üzerine çıkarmasıdır. Bunu İbn Abbâs demiş ve Ferrâ’ ile Dımeşki de tercih etmişlerdir. İkincisi: Onları peygamberlikle seçmiştir, bunu da Hasen, Mücâhid ve Mukâtil, demişlerdir. Üçüncüsü: Onları zamanı halklarının yaptıkları işlerden üstün iş yapmaları ile seçmiştir. "Âlemlerden maksat da, kendi zamanlarının âlemleridir, nitekim bunu Bakara suresinde zikretmiştik. |
﴾ 33 ﴿