35

Hani İmran’ın karısı: "Rabbim, karnımdakini azatlı bir kul olarak sana adadım; Benden kabul buyur. Şüphesiz sen hakkıyle işiten ve kemaliyle bilensin” demişti.

"îz kâleti’mraetü Imrâne":

"İz” hakkında iki görüş vardır:

Birincisi: O zaittir, Ebû Ubeyde ile İbn Kuteybe bunu tercih etmişlerdir.

İkincisi: O asildir, zait değildir, bunda da üç görüş vardır:

Birincisi:

Mana şöyledir: İmran’ın karısının şöyle dediği zamanı hatırla, bunu da Müberrid ile Ahfeş, demişlerdir.

İkincisi:

"İz kâlet"in âmili istifanın manasıdır; anlam şöyle olur: Allah İmran ailesini seçti, İmran’ın karısı şöyle dediği zaman; onları seçti, melekler: Ey Meryem, dediği zaman. Bu da Zeccâc'ın tercihidir.

Üçüncüsü: O "semiun"a bağlıdır, takdiri: Allah işiticidir, İmran’ın karısı şöyle dediği zaman, olur. Bu da İbn Cerir Taberî’nin tercihidir.

İbn Abbâs şöyle demiştir: Imran’ın karısının adı Hanne’dir, o da Meryem’in annesidir. Bu, Matan oğlu İmran’dır, Mûsa’nın babası İmran değildir. Bu Meryem de Mûsa’nın kardeşi Meryem değildir. Mûsa ile İsa arasında b. sekiz yüz sene vardır.

Muharrer: Azatlı demektir.

İbn Kuteybe şöyle demiştir: A’taktül ğulame ve harrertuhu denir ki, ikisi de eşittir. İmran’ın karısı şöyle demek istemiştir: Kamundakini dünyaya tapmaktan azatlı olarak sana adadım ki, yalnız sana ibadet etsin.

Zeccâc şöyle demiştir: Atâ’larının adaklarına itâat etmek çocuklarına farzdı; bir adam mabede hizmet etmesi için çocuğunu adardı. İbn İshak şöyle demiştir: Annesinin bu adağı etmesindeki sebep yaşlanıncaya kadar çocuğunun olmaması idi. Bir gün, yavrusunu yemleyen bir kuş gördü; kendisine de bir evlat vermesi için dua etti ve: Allah’ım, eğer bana bir evlat nasip edersen onu Beytülmukaddes’e adarım, dedi. Ve Meryem’e hamile kaldı. İmran öldü, o hamile idi.

Kadı Ebû Ya’lâ şöyle demiştir: Böyle bir adak, bizim şeriatimizde de doğrudur, çünkü bir insan doğacak çocuğunu Allah’a ibadete ve taate, ona Kur’ân, fıkıh ve din ilimleri öğretmeye adak etse, sahihtir.

35 ﴿