64

De ki: Ey kitap ehli, bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Allah’tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Kimimiz kimimizi Allah’tan başka İlâhlar edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse, "şahit olun ki, muhakkak bizler Müslümanlarız” deyin.

"De ki: Ey kitap ehli": Bunda üç görüş vardır:

Birincisi: Onlar Yahudilerdir, bunu Katâde, İbn Cüreyc ve Rebi’ b. Enes, demişlerdir.

İkincisi: İsa hakkında tartışan Necran heyetidir, bunu da Süddi ile Mukâtil demişlerdir.

Üçüncüsü: Her iki kitap ehlidirler, bunu da Hasen, demiştir.

İbn Abbâs şöyle demiştir: Bu âyet keşiş ve rahipler hakkında indi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu Habeşistan’da bulunan Cafer ve arkadaşlarına gönderdi. Cafer onu okudu, Necaşi ile Habeşlilerin ileri gelenleri oturuyorlardı.

"Kelime"ye gelince:

Müfessirler onun: Lailâhe illallah olduğunu söylemişlerdir.

Eğer:

"Bunlar birkaç kelimedir, neden tekil olarak kelime, dedi denilirse?", buna iki türlü cevap verilir:

Birincisi: Kelime, kelimelerin yerine kullanılır. Dilciler: Kelime: İçinde uzun da olsa bir kıssanın açıklaması bulunan kelâmdır, demişlerdir. Araplar: Züheyr bir kelimesinde dedi ki, derler, kasidesinde, demek isterler.

Hansa da şöyle demiştir:

Öyle kafiyedir ki, mızrağın ucu gibi keskindir;

Bunlar kalır, söyleyeni gider.

Yezbül dağının zirvesini biçer,

O ise dağkeçilerine evlik eder.

Onu Amr'ın oğluna söyledin ve kolay söyledin.

İnsanlar ise onun gibisini söylemediler.

Bütün kasideye, kafiye demiştir. Kafiye genellikle beytin son kelimesinde olur. Ona kafiye denilmesi, kelimenin beyte tabi olup sonunda bulunmasındandır. Kafiye, Arapların: Kafevtü fülanen sözünden alınmıştır ki, onu takip ettim, demektir. Zeccâc ve diğerleri de bu cevabı benimsemişlerdir.

İkincisi: Kelimeden, kelimeler kastedilmiştir, kelimeler diyecekken kelime demekle yetinilmiştir. Nitekim Alkame b. Abde de şöyle demiştir:

Orada sıska develerin leşleri vardır, kemikleri ise

Kaval gibi olmuştur, derisi de lime limedir.

Derileri demek istemiştir. Çoğul yerine tekille yetinmiştir. Bunu ve öncekini İbn Enbari demiştir.

"Sevaün beynena ve beyneküm":

Zeccâc: Adil söz, demiştir. Bu istivaüşşey’den gelir, adil bir şey için: Sevâ’, sivâ' ve süvâ’, denir.

Züheyr b. Ebi Sülma da şöyle demiştir:

Bana bir plan gösterin ki, içinde haksızlık olmasın,

Aramızda eşitliği temin etsin, içinde adalet (seva) olsun.

Eğer adaleti terk ederseniz benimle sizin aranızda,

Ey Hısn oğulları, birliktelik yoktur.

"Enla na’büde illallah” kavli, "kelime

"den bedel olmak üzere mahallen mecrurdur. Mana: Gelin Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, demektir.

"En

"in mahallen merfu olması da câizdir, sanki biri:

"Melkelime?”

"o söz nedir?” demiş; ona da: Hiye ella na’büde illallah

"o da Allah’tan başkasına tapmamaktır” denilmiştir.

"Kimimiz kimimizi Allah’tan başka Tannlar edinmesin":

Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: O, kiminin kimine secde etmesidir, bunu İkrime, demiştir.

İkincisi: Allah’a isyan konusunda kimimiz kimimize itâat etmesin, bunu da İbn Cüreyc, demiştir.

Üçüncüsü: Allah'tan başkasını Rab edinmeyelim, demektir. Nitekim Hıristiyanlar Mesih için öyle demişlerdir, bunu da Mukâtil ile Zeccâc, demişlerdir.

64 ﴿